El-Berr/ Ankebût ve Bakara sûresi
Bugün üç ayların 81.nci, Ramazanın 22.nci günündeyiz. Ramazan
ayının son on günü hem "cehennem azabından kurtuluş" fırsatı
hem de içinde "bin aydan hayırlı Kadir gecesi"ni
barındırıyor. Günümüz dünyasında bize hayli uzak gelse de bu günler aynı
zamanda "itikaf" ibadetinin yapıldığı günler. Rabbim
değerlendirebilenlerden eylesin.
Bu arada Corona günlerinin 418.ncisini de geride
bıraktık. İnşallah bu aydan rahmetle, bağışlanmayla, arınmayla ve başımızdaki
bu musibet salgın hastalıktan kurtulmuş olarak çıkabiliriz.
Biz yine Allah'ın izniyle üç ayların başlangıcından bu
yana devam ettirdiğimiz her gün bir "esma"yı anma
geleneğini ve Kur'an kaynaklı "dua ve zikir"leri öğrenme
gayretimize devam edelim.
Bugün sırada Esma ül Hüsna'nın seksenbirincisi "El-Berr" var.
Ayrıca içinde Hz. Musa’nın, Hz. İbrahimin, Talutun askerlerinin ve bütün inananlar
için öğretilen dualar bulunan Kur'an ı Kerimin "Ankebût ve Bakara
sûresi" ile ilerliyoruz.
EL-BERR: البَرّ ismi yanlızca Tûr sûresi 28 âyette
"Kulları için daima kolaylık ve rahatlık isteyen; iyiliği çok"
manasında geçiyormuş.
Rivayete göre Musa (a.s.),
Rabbi (c.c.) ile konuştuğu zaman, arşa erişmiş bir adam gördü ve sordu:
“Yarabbi, bu kul, bu mevkiye nasıl erişti?” Allah-u Teala izah buyurdu: “Bu
kul, kullarıma verdiklerimden ötürü hiç kimseyi kıskanmadı. Üstelik anne
babasına son derece iyilik yapardı.” İşte bu, kulun iyiliğidir. Yani kulun
iyiliğine verilen bir misaldir.
O, ihsanda bulunandır (iyilik yapandır). Her iyilik ve ihsanın ana kaynağı O olduğundan mutlak iyilik sahibi ancak ve ancak O’dur. El-Berr’in bir manası da çok itaatkâr demektir. “El-Berr”, Allah (c.c.)’ya
yaklaştıran hayırlı amelleri ve itaati içine almaktadır. Ve razı olunan bütün
fiil ve hasletleri ifade etmektedir. Yani bunları yapanlar “el-Berr” olan
Cenab-ı Hakk’ın ahlakıyla ahlaklanmış olurlar.
'O' kullarına karşı iyilik ve ihsanı bol olan, nimetleri bol olan, çok iyilik sahibi olan, İyilik yapan, iyilik güzellik, v bağışta bulunan, kullarına yardımcı olan" demek.
ANKEBÛT SÛRESİ: سُورَةُ الْعَنْكَبُوتِ Mekke döneminde inmiş. 69 âyet. Sûre, adını 41. âyette geçen “elAnkebût” kelimesinden almış. Ankebût, örümcek demek. Sûrede başlıca, Allah’ın birliği, peygamberlik, öldükten sonra dirilme gibi temel inanç konuları ile Nûh, İbrahim, Lût ve Şu’ayb gibi peygamberlerin ibret dolu kıssaları konu edilmekte. Yine Âd ve Semûd gibi kavimlerle Kârûn ve Hâmân gibi tarihin azgın liderlerinin başlarına gelenlere dikkat çekilmekte.
Mushaftaki sıralamada 29.uncu, iniş sırasına göre 85.nci sûre. Rûm sûresinden sonra, Mutaffifîn sûresinden önce inmiş. Tamamının Medine’de indiği de söylenmektedir. Bu rivayetlerden çıkan sonuca göre tamamı hicretin hemen öncesine ve/veya sonrasına denk gelen bir zaman dilimi içinde inmiş.
Ankebût sûresinin ana konusu, doğru inanca sahip olmak
ve bu minval üzere yaşamaktır. Sûre insanoğlunun başıboş yaratılmadığını, Allah
karşısında sorumlu olduğunu, dolayısıyla bir imtihan hayatı yaşadığını bildiren
âyetlerle başlar ve Allah’ın gerçek müminlerle münafıkları mutlaka birbirinden
ayıracağını bildirir. Daha sonra Nûh, İbrâhim, Lût ve Şuayb peygamberlerle Âd
ve Semûd kavimlerinin yanı sıra Mûsâ ile ilgili kıssaların ibret alınması gereken
yönleri özetlenir.
Namazın mahiyeti ve ahlâkî yararları hatırlatılır.
Mekke putperestlerinin Hz. Peygamber ve Kur’an’la ilgili kuşkuları ve
itirazları cevaplandırılır; onların iman konusunda içine düştükleri çelişkilere
değinilir. Allah yolunda içtenlikle çaba gösterenlere Allah’ın destek ve
yardımını müjdeleyen âyetle son bulur.[1]
LÛT’ (as)IN DUASI
“﴾28﴿ Lût’a gelince o, kavmine demişti ki: “Siz, kesinlikle daha önce hiçbir milletten hiç kimsenin
yapmadığı bir hayâsızlığı yapıyorsunuz.” (29) “Siz hâlâ erkeklere
yaklaşacak, meşrû yolu kapatacak, toplantılarınızda ahlâk dışı
işler yapacak mısınız?” Kavminin tek cevabı şu oldu: “Hadi, doğru söyleyenlerden
isen başımıza Allah’ın azabını getir de görelim!” [2]
Ankebût sûresi,
30.ncu ayet:
Kâle: “Rabbi unsurnî ‘alâ-lkavmi-lmufsidîn" (Ankebût sûresi, 30.ncu ayet)
(Lut:) “Rabbim! Şu bozguncu topluma karşı bana
yardım et!” demişti.
(Lût) "Ey Rabbim! Şu bozguncu kavme karşı bana
yardım et" dedi. ﴾30﴿[3]
30﴿ Lût, “Şu ahlâkı bozan topluluğa karşı bana yardım et
rabbim!” diye dua etti. [4]
(Lût: "Rabb'im! şu bozgunculara karşı bana yardım
et!" dedi. ﴾30﴿[5]
BAKARA SURESİ:سُورَةُ الْبَقَرَةِ Medine döneminde inmiş. Yalnız 281. âyeti Veda Haccında Mekke'de inmiş. Kur’an-ı Kerim’in en uzun sûresi olup 286 âyet. Adını, 67-73. âyetlerde yer alan “bakara (sığır)” kelimesinden alıyor. Sûre, İslâm hukukunun ana konularıyla ilgili pek çok hüküm içermekte.
Mushafta 2.nci, nüzûl sıralamasında 87.nci sûre. Tamamının bir nüzûl sebebi olmamakla birlikte birçok âyeti için özel iniş sebepleri var. İnanca, ahlâka ve hayat nizamına dair hükümlerin önemli bir kısmı bu sûrede yer alıyor.
Kur’an-ı Kerîm’in kendine mahsus tertip ve üslûbu
içinde şu ana konuları ihtiva etmektedir: İslâm’ın getirdiği inanç, ibadet ve
hayat düzeniyle ilgili temel bilgiler; münafıklar, Allah’ın varlığını ve
birliğini gösteren deliller, insanın yaratılışı, kabiliyetleri, imtihanı;
İsrâiloğulları tarihinin önemli kesitleri, kâmil bir din olan İslâm’ın, daha
önceki dinlerin evrensel kısmını ihtiva ettiği, buna karşılık onların
–değişmesi, ıslah edilmesi, düzeltilmesi gereken– hükümlerini de ıslah ettiği;
Hz. İbrâhim kıssası, Kâbe’nin yapılışı ve kıble oluşu; yiyecekler, kısas,
vasiyet, oruç, savaş, hac, nikâh, boşama, dulluk, yetimlik, şarap, kumar, faiz,
akidlerin yazılması, din ve vicdan hürriyeti, Allah-kul ilişkisi, örnek dualar
vb. hususlarla ilgili hükümler ve irşadlar.
Bakara sûresi daha ziyade Fâtiha’nın, “doğru yolu
bulanlarla ondan sapanlar”a işaret eden kısmının, örnekler ve tarihî vâkıalarla
açıklanması gibi. Surenin 246-251. ayetleri Mûsâ'dan sonraki İsrailoğullarıyla
ilgili.
MUSA (as)ın DUASI
Bakara Sûresi: 67. Âyet:
“Ve-iż kâle mûsâ likavmihi inna(A)llâhe ye/murukum en teżbehû bekara(ten)(s) kâlû etetteḣiżunâ huzuvâ(en)(s) kâle: e’ûżu bi(A)llâhi en ekûne mine-lcâhilîn.”
“Hani bir
zamanlar Musa kavmine demişti ki Allah, size bir bakara (sığır) boğazlamanızı
emrediyor. Onlar da "ayol sen bizimle eğleniyor, alay mı ediyorsun?"
dediler. Musa da: "Böyle
cahillerden biri olmaktan Allah'a sığınırım." dedi.
“Hani Mûsâ
kavmine, "Allah size bir sığır kesmenizi emrediyor" demişti. Onlar
da, "Sen bizimle eğleniyor musun?" demişlerdi. Mûsâ, "Kendini bilmez cahillerden olmaktan
Allah'a sığınırım" demişti. ﴾67﴿[6]
"Bir
zaman Mûsâ kavmine, “Allah size
bir inek kesmenizi emrediyor” demiş; onlar da “Bizimle alay mı
ediyorsun!” demişlerdi. Mûsâ, “Cahillerden olmaktan Allah’a
sığınırım!”
dedi. [7]
"Hatırlayın!
Mûsâ kavmine, “Allah size
bir inek kesmenizi emrediyor” demiş; onlar da “Bizimle alay mı
ediyorsun!” demişlerdi. Mûsâ, “Cahillerden olmaktan Allah’a
sığınırım!”
cevabını verdi. [8]
Bakara Sûresi: 127,
128,
129. Âyetler:
Bakara suresi 121-131 ayetlerde Cenab ı Hak Hz.
İbrahim'den bahsediyor. Mü'minlere onu örnek gösteriyor. İlaveten ondan önceki
ve sonraki peygamberlerden bahisle "kendilerine kitab verdiğimiz kimseler,
onu gereği gibi okurlar. İşte bunlar ona inanırlar. Onu inkâr edenlere gelince,
işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir" (2/121) diyor.
Surede Kabe ve kıble ile ilgili bilgiler de var. "Hani İbrahim, İsmail ile birlikte evin
(Kâbe'nin) temellerini yükseltiyor, "Ey Rabbimiz! Bizden kabul buyur!
Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin" diyorlardı. (2/127) Bu
arada birlikte Rab'lerine yöneliyor ve şöyle dua ediyorlardı:
HZ.İBRAHİM
(as) DUASI
“(127)Ve-iż yerfe’u ibrâhîmu-lkavâ’ide mine-lbeyti ve-ismâ’îlu “rabbenâ tekabbel minnâ(s) inneke ente-ssemî’u-l’alîm”(128) Rabbenâ vec’alnâ muslimeyni leke vemin żurriyyetinâ ummeten muslimeten leke veerinâ menâsikenâ vetub ‘aleynâ(s) inneke ente-ttevvâbu-rrahîm. (129) Rabbenâ veb’aś fîhim rasûlen minhum yetlû ‘aleyhim âyâtike veyu’allimuhumu-lkitâbe velhikmete veyuzekkîhim(c) inneke ente-l’azîzu-lhakîm.”
“(127) Ve o zaman, İbrahim
ile İsmail (Aleyhisselâm) Kâbe'nin temellerini yükselttiler ve şöyle dua
ettiler: “Ey Rabbimiz, bizden bu hayırlı işi kabul et; hakikaten Sen duâmızı
işitici, niyyetimizi bilicisin.” "(128) Ey Rabbimiz, bizi sana teslim ve ihlâs sahibi olmakta sabit kıl.
Soyumuzdan bir topluluğu da, Sana boyun eğen bir ümmet yap; bize ibadet
yollarımızı ve hac vazifelerimizi göster, kusurlarımızı afvedip tevbemizi kabul
buyur. Muhakkak ki, Sen tevbeleri kabul edensin, müminlere merhamet buyuransın. (129) Ey Rabbimiz, soyumuzdan gelen müslüman ümmet içinden bir peygamber gönder
ki, onlara (Kur'an) âyetlerini okusun, kitabı (Kur'an'ı) ve hükümlerini
öğretsin, onları günahlardan temizlesin. Muhakkak ki sen azîz olan Hakîmsin
(her şeye üstün gelen hikmet sahibisin).”
“Hani
İbrahim, İsmail ile birlikte evin (Kâbe'nin) temellerini yükseltiyor, "Ey Rabbimiz! Bizden kabul buyur!
Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin" diyorlardı. (127) "Rabbimiz! Bizi sana teslim olmuş
kimseler kıl. Soyumuzdan da sana teslim olmuş bir ümmet kıl. Bize ibadet
yerlerini ve ilkelerini göster. Tövbemizi kabul et. Çünkü sen, tövbeleri çok
kabul edensin, çok merhametli olansın." (128) "Rabbimiz! İçlerinden onlara bir peygamber
gönder; onlara âyetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları her
kötülükten arındırsın. Şüphesiz, sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet
sahibisin." ﴾129﴿[9]
"(127)İbrâhim İsmâil’le
birlikte o evin (Kâbe’nin) temellerini yükseltiyordu:
“Ey
rabbimiz! Bizden bunu kabul buyur; şüphesiz sen işitensin, bilensin.""(128)Ey rabbimiz! Bizi sana teslim olanlardan eyle, soyumuzdan da sana
teslim olacak bir ümmet çıkar. Bize ibadet usullerimizi göster,
tövbemizi
kabul et. Şüphesiz tövbeleri kabul eden, merhameti bol olan
yalnız sensin." (129) "Soyumuzdan, onlara senin âyetlerini
okuyacak, kitabı ve hikmeti öğretecek, onları arındıracak bir elçi çıkar
rabbimiz! Çünkü yalnız sensin kudret ve hikmet sahibi.” [10]
"(127)
İbrâhim
ve İsmâil,
Kâbe’nin
binasını temelleri üzerinde yükseltirken “Rabb'imiz! Bunu bizden kabul buyur; şüphesiz
sen herşeyi işitir, her şeyi bilirsin!" (128) Rabb'imiz! İkimizi de sana
teslimiyetle boyun eğenlerden eyle.
soyumuzdan da sana boyun eğen bir ümmet yap; Haccın ibadet etkinliklerini
bize öğret ve tövbemizi kabul buyur! Hiç şüphesiz
tevbeleri daima kabul eden, merhamet eden sadece sensin!" (129)
"Rabb'imiz! İçlerinden onlara senin âyetlerini okuyacak, kitabı ve hikmeti öğretecek,
onları arındıracak/eğitip yetiştirecek bir elçi
gönder! Kuşkusuz güçlü ve her şeyi yerli yerince yapan sadece sensin!" diye dua ettiler. [11]
İNSANLARIN DUASI
Bakara sûresinin 201. âyetinde
geçen, “Ey Rabbimiz! Bize dünyada da
güzellik ver, ahirette de güzellik ver; bizi cehennem azabından koru.”
mealindeki dua, Fâtiha’dan sonra en çok okunan dua olmuştur. Enes
b. Mâlik, Hz.
Peygamberin (s.a.s.) dua ederken en çok bu âyeti okuduğunu (Buhârî, Deavât, 55)
ve okunmasını tavsiye ettiğini (Müslim, Zikir, 23) belirtmiştir.
Bakara Sûresi: 201. Âyet:
“Veminhum men yekûlu “rabbenâ âtinâ fî-ddunyâ haseneten vefi-l-âḣirati haseneten vekinâ ‘ażâbe-nnâr.”
Yine onlardan: "Ey
Rabbimiz! Bize dünyada bir güzellik ve ahirette de bir güzellik ver ve bizi
ateş azabından koru!" diyenler vardır.
"Onlardan,
"Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik
ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru" diyenler de
vardır. ﴾201﴿"[12]
“İnsanlardan
öyleleri
de vardır ki, “Ey rabbimiz! Bize bu dünyada
da iyilik ver, öteki dünyada da iyilik ver; bizi cehennem
azabından koru”
derler. [13]
"İnsanlardan kimi de "Rabb'imiz! Bize
dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateşin azabından
koru!" derler. ﴾201﴿"
[14]
TALUT’A BAĞLI MÜMİNLERİN DUASI
Bakara Sûresi: 250. Âyet:
Filistinli Davut savaşta Calut'u sapan taşıyla öldürdü
ve İsrailoğullarına peygamber oldu. Davut aleyhisselam kendisine kitap (Zebûr)
verilen dört büyük peygamberden biri ve Hz. Süleyman'ın babasıydı. Süleyman
(as) ise Kudüs'deki Beyt-i Makdis’i (Mescid-i Aksâ’yı) yedi yılda inşâ eden ve
kendisine olağanüstü haller verilmiş büyük peygamberlerden biridir.
"Tâlût’un askerleri Câlût ve askerleriyle karşı
karşıya gelince şöyle dediler:
Bismillahirrahmanirrahim, “Velemmâ berazû licâlûte vecunûdihi kâlû: “Rabbenâ efriġ ‘aleynâ sabran veśebbit akdâmenâ vensurnâ ‘ale-lkavmi-lkâfirîn"
“Talût'a bağlı bulunan müminler, Calût ve onun
askerlerine karşı çarpışmak üzere çıktıkları zaman şöyle dua ettiler: “Ey Rabbimiz, üzerimize bol bol sabır dök,
ayaklarımıza kuvvet ve sebat ver ve bizi kâfirler kavmi üzerine muzaffer kıl.”
"(Tâlût'un askerleri) Câlût ve askerleriyle karşı
karşıya gelince şöyle dediler: "Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır,
ayaklarımızı sağlam bastır ve şu kâfir kavme karşı bize yardım et." ﴾250﴿ "[15]
"Câlût ve askerlerinin karşısına çıkınca da “Rabbimiz! Bizi sabırla donat,
bize sebat ver ve inkârcı topluluğa karşı bize yardım et!”
diye niyazda bulundular." [16]
"Onlar, Câlût ve ordusuyla karşılaştıkları zaman,
"Rabb'imiz! Bize bol sabır ver,
ayaklarımızı yer sağlam bastır, kâfirler toluluğuna karşı bize yardım et!"
diye dua ettiler." (250) [17]
MÜMİNLERİN DUASI
Bakara Sûresi: 285-286. Âyetler:
Bu surenin son iki ayeti (285
ve 286) ise "Âmene'r-Rasûlü" ismiyle meşhur. Genellikle yatsı
namazının ardından okunan bu duanın birçok fazileti ve sırları var. İslam
dinine inanan herkesin bilmesi ve okuması gereken dualardan bir tanesi.
Hatta AmenerRasulü ayetini okumadan gece yatağa yatılmaz denilmiş.
'Amenerrasulü' diye bildiğimiz Bakara suresinin 285. ve 286. ayetleri (*) rivayete göre
Peygamberimiz’e (sav) Miraç gecesi vahyedilmiş. [18]
“Bismillahirrahmanirrahim. Amenerrasûlü bimâ unzile ileyhi mir rabbihî vel mu’minûn, kullün âmene billâhi ve melâiketihî ve kutubihî ve rusulih, lâ nüferriku beyne ehadim mir rusulih, ve kâlû semi’nâ ve eta’nâ ğufrâneke Rabbenâ ve ileykel masîr.(285) Lâ yükellifullâhu nefsen illâ vüs’ahâ lehâ mâ kesebet ve aleyhâ mektesebet rabbenâ lâ tuâhıznâ in nesînâ ev ahta’nâ, rabbenâ ve lâ tahmil aleynâ isran kemâ hameltehu alellezîne min kablinâ, rabbenâ ve lâ tuhammilnâ mâ lâ tâkate lenâ bih, va’fu annâ, vağfir lenâ, verhamnâ, ente mevlânâ fensurnâ alel kavmil kâfirîn.(286)" (Bakara 285-286)
Bir önceki “İçinizden geçeni açığa vursanız da,
gizleseniz de Allah onun hesabını sizden sorar” (Bakara 2/284) âyeti inince,
burada işaret edilen ince mânalar, ilâhî vahyin karşısında gerçekten çok hassas
bir gönle sahip olan ashâb-ı kirâma pek ağır gelmiş. Toplanıp Rasûlullah’ın
huzuruna varmışlar. Diz çöküp: “Ey Allah’ın Rasûlü! Namaz, oruç, cihâd, sadaka
gibi gücümüzün yeteceği amellerle sorumlu olduk. Şimdiyse sana bu âyet
indirildi. Halbuki bizim buna gücümüz yetmeyecek” dediler.
Peygamberimiz (sav) onlara: “Siz de sizden önceki
kitap ehli gibi, «İşittik ve isyan ettik» mi demek istiyorsunuz? Bilakis
«İşittik, itaat ettik, ey Rabbimiz bizi bağışlamanı isteriz, dönüş ancak
sanadır» deyin” buyurdu. Bunu hep birlikte söylemeye başladılar. Söyledikçe
dilleri alıştı ve gönülleri yatıştı. O zaman Bakara 285. âyet nâzil oldu.
Böylece Allah’a tazarrû ve niyaz ile yalvarıp yakardılar, istiğfar edip Allah’a
sığındılar. Bu sebeple bir süre sonra da 286. âyet indirilerek güçlerinin
yetmeyeceği ve ellerinde olmayan şeylerden hesaba çekilmeyecekleri bildirilmiş
ve endişeleri giderilmiş oldu. [19]
Bu ayetlerin faziletiyle alakalı olarak Allah Rasûlü
(sav) şöyle buyurmuş: “Bakara sûresinin
sonunda iki âyet vardır ki, bir gecede okuyana onlar yeter; onu her türlü
kötülüklerden korur.” [20]
“Bu iki ayet bir evde üç gece okundu mu artık şeytan o eve yaklaşamaz.” [21]
"Rabbimiz,
unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Rabbimiz, bize, bizden öncekilere
yüklediğin
gibi ağır yük
yükleme!
Rabbimiz, bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme!
Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim mevlamız(sahibimiz,
efendimiz)sin! kafirler toplumuna karşı bize yardım eyle!"
Rivayete göre Bakara suresinin "içinizden geçeni
açığa vursanız da, gizleseniz de Allah onun hesabını sizden sorar” şeklindeki
284. ayeti nedeniyle buna güç yetiremeyeceklerini düşünen ashab Allah’a
yalvarıp yakarmış, istiğfar edip Allah’a sığınmış.
Bunun üzerine bir süre sonra önce 285. âyet inmiş.
Daha sonra da 286.ayetle; "Allah,
kimseye gücünün üstünde bir şey teklif etmez. Herkesin kazandığı iyilik kendi
yararına, kötülük de kendi zararınadır" denilerek mü'minlerin
güçlerinin yetmeyeceği ve ellerinde olmayan şeylerden hesaba çekilmeyecekleri
bildirilmiş ve endişeleri giderilmiş. İşte hemen Amenerresulü diye bildiğimiz o
ayetlerin sonunda öğretilen dua:
“Rabbenâ lâ tü’âhıznâ in nesiynâ ev ahta’nâ, Rabbenâ ve lâ
tahmil ‘aleynâ ısran kemâ hameltehu ‘alelleziyne min kablinâ, Rabbenâ ve lâ
tühammilnâ mâ lâ tâkate lenâ bihî, va’fü ‘annâ vağfir lenâ, verhamnâ ente
mevlânâ fansurnâ ‘alel kavmil kâfiriyn.”
"...Rabbimiz! Unutursak veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma. Ey
Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme. Ey
Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği işler de yükleme! Bizi affet! Bizi bağışla!
Bize acı! Sen bizim mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım
et!"
"Peygamber,
Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü'minler de (iman ettiler). Her
biri; Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve
şöyle dediler: "Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt
etmeyiz." Şöyle de dediler: "İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz.
Sonunda dönüş yalnız sanadır." ﴾285﴿ Allah
bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun kazandığı iyilik
kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır. (Şöyle diyerek dua ediniz):
"Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz!
Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize
gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen
bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et." ﴾286﴿"[22]
"﴾285﴿ Allah’ın
elçisi
ve müminler,
rabbinden ona indirilene iman ettiler. Her biri Allah’a, meleklerine, kitaplarına,
peygamberlerine inandılar. “O’nun elçileri
arasında ayırım yapmayız” ve “İşittik, itaat ettik, bağışlamanı dileriz
rabbimiz, gidiş sanadır” dediler. ﴾286﴿
Allah hiçbir
kimseyi, gücünün
yetmediği bir şeyle yükümlü kılmaz; lehinde olanı da kendi kazandığıdır,
aleyhinde olanı da kendi kazandığıdır. Rabbimiz! Unutur veya yanılırsak bizi
cezalandırma! Bizden öncekilere yüklediğin
gibi bize de ağır yük yükleme! Üstesinden
gelemeyeceğimiz şeyleri boynumuza borç kılma!
Bizi bağışla, ayıplarımızı ört ve bize rahmetinle muamele buyur! Sen bizim
sahibimiz ve yardımcımızsın; artık inkârcı
topluluğa karşı bize yardım et!" [23]
"﴾285﴿ Elçimiz Rabb'inden kendisine indirilene iman ettiler, müminler de. Hepsi de Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman ettiler ve "Biz O’nun elçileri arasında hiçbir ayrım yapmayız; İşittik ve itaat ettik! Rabb'imiz, senden bağışlanmamızı dileriz; Varış sadece sanadır!” dediler. ﴾286﴿ Allah hiçbir kimseye, gücünün yettiğinden fazlasını yüklemez!Herkesin kazandığı iyilik kendi yararına, işlediği kötülük ise kendi zararınadır. Rabbimiz! Unutur ya da hata edersek bizi hesaba çekme! Rabb'imiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme! Rabb'imiz! Gücümüzün yetmeyeceği hiçbir şeyi bize yükleme! Bizi affet! Bizi bağışla! Bize merhamet et! Bizim mevlamız sensin; Kafirler topluluğuna karşı bize yardım et!"[24]
[3]
Kaynak <https://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf/kuran-meal-2/ankebut-suresi-29/ayet-30/diyanet-isleri-baskanligi-meali-1>
[5] Beyânu’l-Hak,
Prof.Dr.Zeki Duman, 2.cilt sayfa 571
[6]
Kaynak <https://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf/kuran-meal-2/bakara-suresi-2/ayet-67/diyanet-isleri-baskanligi-meali-1>
[8] Beyânu’l-Hak, Prof.Dr.Zeki Duman, 3.cilt sayfa 44
[9] Kaynak <https://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf/kuran-meal-2/bakara-suresi-2/ayet-127/diyanet-isleri-baskanligi-meali-1>
[11] Beyânu’l-Hak, Prof.Dr.Zeki Duman, 3.cilt sayfa 63
[12] Kaynak <https://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf/kuran-meal-2/bakara-suresi-2/ayet-198/diyanet-isleri-baskanligi-meali-1>
[14] Beyânu’l-Hak, Prof.Dr.Zeki Duman,
3.cilt sayfa 63
[15] Kaynak <https://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf/kuran-meal-2/bakara-suresi-2/ayet-250/diyanet-isleri-baskanligi-meali-1>
[17] Beyânu’l-Hak, Prof.Dr.Zeki Duman,
3.cilt sayfa 120
[18] .
(Müslim, İman 279: “Peygamber Efendimiz’e (sav) miraçta üç hediye verilmiştir:
Beş vakit namaz, Bakara Sûresi’nin son iki ayeti, ümmetinden Allah’a şirk
koşmadan ölenlerin büyük günahlarının bağışlanacağı müjdesi.”
[19] (Müslim,
İman 199)
[20] (Buhârî,
Fezâilü’l-Kur’an 10; Müslim, Müsâfirin 255)
[21] (Tirmizî,
Sevâbu’l-Kur’ân 4)
[22] Kaynak <https://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf/kuran-meal-2/bakara-suresi-2/ayet-285/diyanet-isleri-baskanligi-meali-1>
[24] Beyânu’l-Hak, Prof.Dr.Zeki Duman, 3.cilt sayfa 139
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder