
Mütekâit arapça kökenli bir kelimeymiş. Kendileri
Arapça 'oturdu' anlamındaki ḳaˁada fiilinin tefāˁul
vezni faili oluyor.
Garip ama oturmak ya da karşılıklı oturmak fiilinden
geliyor. Mütekâit kelimesi oradan türetilmiş bir sıfat. 'ḳˁd' kökünden gelen 'ḳāˁidat' ise 'taban, temel, esas, ilke' sözcüğünden alıntıymış. Arapça 'ḳaˁada' yani oturdu fiilinden
türetilmiş.
Bizde olmuş 'emekli'.Tekaüd olan yani emekli olan,
aktif hayattan çekilen, tekâüt eden kimse anlamında. Buna göre emeklilik,
emekliye ayrılma 'takaüdlük' oluyor, emekliler, emekliye ayrılmış olanlara ise
osmanlıca yazılışı ile 'mütekaidîn' deniyor.
Çok oturgaçlı götürgeç
Kelimelerin de insanlar gibi bir yaşam çizgisi var.
Şimdi gülümsetiyor ama eski dilde gayet yaygın kullanılıyordu. İlk başta
karşılık olarak uydurulan emekli kelimesi de tebessüm ettiriyordu herhalde.
Ancak mütekâit kelimesi son 50 yıl içinde kullanılan güncel türkçede bu
uydurulmuş emekli kelimesi karşısında yenik düşmüş, yani tekaüd olarak aktif
hayattan kenara çekilmiş bir kelime.
TDK'nun
hiçbir sözlüğünde yer almamasına rağmen 'otobüs' karşılığı uydurulmuş bir
kelime 'çok oturgaçlı götürgeç'.
Kim uydurduysa yabancı kelimeleri türkçeleştirme
çabasıyla ortaya çıkmış garip ve bir o kadar da komik bir sözcük. Çıktığı yıllarda kullanımda olan burunlu otobüsler çoktan çürüdü
bitti, fakat çok oturgaçlı götürgeç komik haliyle hala hatırlanıyor.
Muhtemelen
1970'li yıllarda TDK'nun gülünç türetimler yapmasıyla dalga geçmek için başlayan bir akım
sırasında ortaya çıkmış olmalı. Ama bu türetimlerin kimler tarafından yapıldığı
da açıkça bilinmiyor.
Garip
olan bu tür saçma sapan uyduruk kelimelerin kamuoyunda
TDK'nun sözlüğünden daha hızlı bir şekilde yayılması ve yıllar boyu bunların
TDK tarafından türetildiğinin sanılması. Belki bugün bile öyle olduğu yaygın
bir kanaattir.
Sonunda
TDK Başkanı çıkıp "oturgaçlı götürgeç, ulusal
düttürü, gökkonutsal avrat" gibi gülünç karşılıklar önermediklerini
açıklamak zorunda kaldı. Anlaşıldığına göre böyle pekçok önerinin
değerlendirildiği, ancak sadece kendi yayınlarında ve sözlüklerinde yer alanların TDK üretimi olduğu ifade edilmiş.
Bu
tür sözcükler, bol yinelenen ekler ve uzun tamlamalar biçiminde yapıldığından
kamuoyunda gülünç bulunup unutulmadılar. Bu arada olan dilimizdeki geç-gaç ekine oldu tabi. Kimse bir
daha bu eklerle türetmelere teşebbüs edemedi.
Bu
tür korsan kelimeler sadece 'Çok oturgaçlı götürgeç'le
sınırlı değil. TDK'nın türettiği sanılan gülümseten kelimelerden bazıları şöyle:
Tren:
Alttan ittirmeli üstten tüttürmeli çok oturgaçlı getirgeçli götürgeç, Yumurta: Tavuksal fırtlangıç, İstiklâl Marşı: Ulusal düttürü, Hostes: Gök konutsal avrat, Uçak : Gökkonut, Restaurant: Sosyal Otlangaç, Fren: Durdurgaç,
Fotoğraf makinesi: Şekil çeken,
Minibüs: Kaptıkaçtı, Zil : Zırlangaç, Problem : Zorlangaç,
Flüt : Öttürgeç, Ütü : Alttan
püskürtmeli düzelteç, Gitar: Çok
telli çalgaç.
Dilimizde
alakalılar, ilgili olanlar, akraba ve yakınlar kasdedilerek 'akraba-i taallûkat' şeklinde bir deyim olmuş. Geniş manası hısım akraba, yakın uzak bütün akrabalar, aile çevresi, hısım ve yakınlar
demek. Cümbür cemaat yani.
Bir
başka deyişle 'sülale' yani bir
kimsenin soyu sopu, ailesi, hısım akrabası anlamında bir kavram. Osmanlıca-Türkçe Sözlükte var. 'Hısım-akrabayı
oluşturan üyeler, sülale' şeklinde. O zaman taallukât geçmiş
soyu sopu da içine alan çok daha renkli ve geniş bir mana kazanıyor.

Üşüme,
korku, tiksinme gibi herhangi bir nedenle tüyler diken diken olup derinin nokta
nokta kabarmasıyla birlikte ansızın titreme ve ürperme hali. Gelendost
-Isparta-Yakaköy, Burdur Yeşilova ve köyleri, Aydın-Bozdoğan-Eymir,
İzmir-Torbalı -Tepeköy, Manisa-Alaşehir, Konya-Ermenek -Karaman,
Adana-Kozan, Mersin-Mut-Gözne, İçel-Anamur, Muğla-Milas -Fethiye'de yaygın.
Vücudun bir yeri ağrımak, sızlamak anlamındaki
kullanım ise Burdur ve köyleri, Denizli-Acıpayam-Tekkeköy, İçel-Anamur-Mut, Muğla-Bodrum'da görülmüş.
İki
farklı kullanım alanı daha var. Biri; Sıvı maddelerin sıçramasıyla ilgili. "Üzerime kan çımgıştı" cümlesinde olduğu gibi. Mersin-İçel-Civanyaylağı'nda
kullanılıyormuş. Diğeri; ilk
yağmur damlalarının düşmesi hali.
Sözgelimi "Yağmur çımkıştı, biz yola çıktık".
İlgisi olduğunu
düşündüğüm bir başka şekli 'Kımcışmak' Bolu-Düzce ve Balıkesir-Susurluk'ta
kullanılıyor. Ama daha çok karımcalanmak anlamında. Tıbbi olarak uyuşma ve
karıncalanma hissi duysal sinirlerin hasarlanması yada aşırı uyarılması sonucu
oluşuyormuş.
Her insan bazı hallerde geçici uyuşmalardan yakınır. Bu
durum genellikle vücut sinirlerinin ezilmesi ile sonuçlanan uzun süre aynı
pozisyonda durma, kol üzerine ters bir şekilde yatma, kol veya bacağı bir yere
çarpma gibi durumlar sonucunda ortaya çıkıyor.
Cımgışmak
ya da kımcışmak insanı gülümseten kelimelerden. Siz siz olun çok fazla tv karşısında oturmayın bir
yerleriniz cımgışabilir ya da kımcışabilir. :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder