10 Eylül 2021 Cuma

10 Eylül 2021 Cuma 17:30 ŞİİR VE TÜRKÜ.............................................Gürede iki keklik

Gürede iki keklik 

Corona günlerinde en son "Şiir ve Türkü" yazımı 17 Ocakta yayınlamışım. Şu anda memleketim Balıkesir'deyim. Bulunduğumuz bölge tam da Kazdağları'nın karşısında. Biz buralara kısaca körfez deriz. 


Edremit-Burhaniye körfezi bir yandan Kazdağları'nın koyu yeşil-lacivert heybetli görüntüsü, öbür yandan ege denizinin açık mavi denizi arasında bir girinti. Bol oksijenli havası, suyu, zeytini, meyve ve sebzesi ile bir dünya cenneti yurt köşemiz.


Tam karşımızda körfezin incilerinden biri; Güre var. Hemen herkesin Balıkesir türküsü olarak bildiği "İki Keklik Bir Kayada Ötüyor" Türküsü bu şirin beldeden çıkıp havalanmış. Oynak bir havası olmasına rağmen aslında şehit bir evlâdın ardından yakılmış acılı bir türkü iki keklik.

 

Pek çok türküde olduğu gibi hikayesi acıklı ve tarifi imkansız duyguların nağmelere dökülmesinden çıkmış. Biraz dikkat edilirse ‘İki Keklik’ türküsünün, o gönüllere tesir eden hüzünlü hikâyesini hissetmek mümkün.   

 

İki keklik bir kayada ötüyor/Ötmede keklik derdim bana yetiyor/Aman aman yetiyor/Annesine karada haber gidiyor

 

Yazması onaylı kundurası boyalı/Yar benim aman aman yar benim/Uzunda geceler yar boynuma Sar benim/aman aman sar benim

 

İki keklik bir dereden su içer/Dertlide keklik dertsizlere dert açar/Aman aman dert açar/Buna yanık sevda derler tez gecer

 

Yazması onaylı kundurası boyalı/Yar benim aman aman yar benim/Uzunda geceler yar boynuma/Yar benim aman aman yar benim

 

İki keklik bir kayada yaslanır/Teke de bıçak gümüş kında paslanır/Bir gün olur deli de gönül uslanır/Uslanır aman aman uslanır…

 

Yazması oyalı kundurası boyalı/Yar benim aman aman yar benim/Uzun da geceler yar boynuma sar benim/Aman aman sar benim


(Yöresi: Balıkesir,Kaynak kişi: Mustafa Sarı,Derleyen ve notaya alan : Muzaffer Sarısözen)

 

‘İki Keklik’ türküsü, Balıkesir’in Edremit ilçesi Güre beldesinde yaşayan Şöhret Hanım’ın yaşadığı bir dramın hatırası olarak kalmış bu güne kadar. Belki de bir ‘Sarıkamış’ sızısıdır aynı zamnda bu türkü. Bir şehit anasının evladına yaktığı ağıttır.

 

Şöhret hanım Güre köyünün halkından kahveci Mehmet şevket efendinin karısıdır.  Zaman ve yöre şartlarında zengindir. Giyimine kuşamına da oldukça düşkündür. Zeytin toplamaya bile o zamanda oldukça lüks kabul edilen cam topuklu rugan ‘kunduralar’ giyerek gider.

 

Mehmet Efendi ve Şöhret Hanım’ın bir de oğulları vardır, Zekeriya.

 

Zekeriya, eli silah tutacak çağa geldiğinde Enver Paşa komutasında vatani görevini yapmak üzere Sarıkamış’a gider.  O zamanlarda askerler, Sarıkamış’ın çetin kış şartlarında yol almak için, yağan karları çukurlara doldurup düzleyerek ilerlemektedirler; Arkadaşlarına yol açmak amacıyla karları tepelerken, daha önceden karla kapanmış bir kuyuya düşerek Şehit olur Zekeriya!..

 

Şöhret hanım bu kötü haberi ovada alır. Hasretle günlerini sayıp yolunu gözlediği ciğerpâresi oğlunun şehâdet haberi ciğerini pâre pâre eder. Bir taraftan da ovada keklikler ötmektedir. Acısını onlarla konuşarak nağmeye döker. Acılar da, böyle ciğerden dökülen nağmeler de unutulmaz. Dilden dile söylenir, türküye dönüşür nihayet. 


Bu türküyü dinlerseniz Zekeriya'yı ve onunla şehit olan binlerce mehmedimizi anın. Güre'ye yolunuz düşerse varsayın ki Şöhret hanımı ziyaret ettiniz. Onu unutmayın, hissedip anlayın. Yine gezip, eğlenin, iyi vakit geçirin körfezde. Ama hiç değilse bir fatiha okuyuverin arkalarından.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder