Orjan’ın geleceği
Genellikle bugünle o kadar meşgulüz ki geleceği düşünmeyi hep ıskalarız. Bazen de günün sorunlarından uzaklaşmak için geçmişe sığınırız, nostalji ararız. Hâlbuki bugün geçmiş olmadan var olmaz. Gelecek de bugünden yarına ince ince dokunan bir olgudur. Ne geçmişe takılıp bu günü, ne de bugüne fazla dalıp yarını ihmal edemeyiz. Hepsi yerli yerince ve kararıncadır. Hayatın oluşum sarmalı geçmişten gelip, bugünü yaşayarak geleceği şekillendirir.
Bu insan hayatında olduğu kadar kurumlar,
şehirler hatta devletler için de böyledir. Bir işe kalkıştığımızda bugünün
şartlarında; ne, niçin, nasıl ve nerede yapacağımızı düşünürüz. En iyisini amaçlar
ve tamamlarız. Ancak genellikle
yaptığımız işlerin gelecekteki halini göz ardı edebiliyoruz. Oysa zaman çok
çabuk geçiyor, kısa zamanda pek çok şey değişiyor ve şartlar farklılaşıyor. O gün
geldiğinde bir de bakıyoruz ki yaptıklarımızın bir anlamı kalmamış. Unutmamamız
gereken şey şu: “Gelecek biz ona hazır olmasak da kendi günceli ve dayatmalarıyla
bir gün karşımıza dikiliverecek”.
O yüzden “Ne durumdayız, sorunlarımız
nedir, ne yapmalıyız?” kadar “Nereye ulaşmak istiyoruz?” sorusu da hayati
önemde. Bu tür bir bakış açısı geleceğin neye benzeyeceği üzerine düşünmeyi gerektiriyor.
Böylelikle geçmişten gelen ve bu gün için güncellediğimiz temel görevimiz kadar
nereye doğru gitmekte olduğumuzu da dikkate almış oluyoruz. Bugünden hareketle
gelecekteki “temel görev’imizi algılayabiliyoruz. En önemlisi dayandığımız
değerler ve ilkeler ışığında bir “gelecek öngörümüz” oluşabiliyor. Yarınımızın
neye benzeyeceğini tasvir eden bir vizyonumuz olmadan arzu ettiğimiz herhangi
bir geleceğe yürüyemeyiz.
Bu arayışın ilk adımı “Ne?”
sorusu. Vizyon yani gelecek öngörüsünden bahsediyoruz. “VİZYON” sanki
oradaymışız gibi, ulaşmak istediğimiz durumu tanımlayan ideal gelecek tasviri.
Kendimiz ve şehrimiz için nasıl bir gelecek öngördüğümüzü özgün bir ifadeyle
ortaya koymak. İçinde bulunduğumuz mevcut sorunların üstesinden gelinebildiği
takdirde ideal geleceğimizin neye benzeyeceğini anlatabilmek. Bu geleceğe dair
şimdiden paylaşılan bir resim gibi. Orta ve uzun vadede ne yapılmak
istendiğinin de güçlü bir anlatımı olacak.
Neleri yapmak istediğimizi,
gelecekte nerede olmak istediğimizi dile getireceğiz. Ulaşılmak istenen yer ve
durumu, bunun için ilerlenecek yönü tarif edecek bize. Böylece neticede “Nereye
ulaşmak istiyoruz?” sorusunun cevabını da özetlemiş olacak. Misyon yani temel görevimiz bugünden
hareket alırken, Vizyon da yarınımızı gösterecek. Unutulmamalı ki geleceği hayal
edemeyen hiç bir misyon onu inşa edemez. Gelecek vizyonu bir tür kutup yıldızı gibidir,
hem bahtınızı hem yönünüzü görürsünüz.
Bir geminin açık denizde pusulasız yol alması mümkün mü? Aracınızın uzun farları olmadan gece yola çıkar mısınız? Bir şirket gelecek için hesap-kitap yapmazsa akıbeti ne olur sizce? Gelecek tasavvuru olmayan bir siyasi fikre ya da lidere taraftar olur musunuz? İşte vizyon yola çıkanlar için böylesine önemli.
Ancak iyi ifade edilmiş bir vizyon kısa
ve akılda kalıcı olmalı, ilham vermeli, gelecek idealini tanımlamalı ve heyecan
verici bulunmalı. Bugünü anlamadan gelecekteki misyonunuzu kavrayamazsınız. Geleceği hayal etmeden de Vizyonunuzun anlaşılması zordur.
Şüphesiz geleceği ancak Allah bilir. İnsana düşen sebeplere yapışıp çalışmaktır. Şayet bir vizyonunuz yoksa eylemleriniz sadece bir koşuşturmaca, hareketiniz “Rotası belli olmayan bir gemi” gibidir. Elbette düşünceler gerçekleşmeyebilir, ama eyleme geçmemişseniz zaten ne kadar pırıltılı da olsa o vizyon sadece bir hayaldir. Bu nedenle iyi bir vizyon bildirimi; bir yandan ilerlemeye teşvik etmeli, diğer yandan da ulaşılabilir olmalıdır. Bu yüzden iddialı ve aynı zamanda ulaşılabilir, gerçekçi olmak zorunda.
O yüzden güçlü bir vizyon öncelikle idealist olmalı, yürekten gelmeli ve
hissedilebilmelidir. Aidiyet duygusu için özgün ve çekici olması şart. Ayrıca
ayırt edilebilmesi için de benzerlerinden farklı olmalı. İçinden olan/olmayan
herkesin ilgisini çekebilmeli.
Vizyon arayışında ikinci
soru “Niçin?” sorusudur. Yani neden bir ‘vizyon’umuz olsun ki? Vizyon kelimesi
geniş görüş, gelecek öngörüsü anlamına geliyor. Sanki oradaymışız gibi,
gelecekte ulaşmak istediğimiz durumu tanımlayan bir ideal tasviri. O tasavvura
dair şimdiden paylaşılan bir resim gibi. İçinde bulunduğumuz mevcut sorunların
üstesinden gelinebildiği takdirde arzu ettiğimiz geleceğin neye benzediğini
anlatıyor. Ulaşılmak istenen yer ve durumu, bunun için ilerlenecek yönü tarif
ediyor. Neleri yapmak istediğimizi, nasıl yapabileceğimizi dile getiriyor.
Böylece neticede ‘Nereye ulaşmak
istiyoruz?’ sorusunun cevabını özetlemiş, kendimiz ve yaşadığımız yer için
nasıl bir gelecek öngördüğümüzü özgün bir ifadeyle ortaya koymuş oluruz.
“Nasıl?” sorusu ele alınan konuyu neredeyse test ediyor. Çünkü nasılını izah edemeyen bir fikir güven eşiğini geçemez. Bu sebeple vizyon tasarımının içi değerlerle dolu, çevresindeki yol işaretleri ise ilkelerle bezeli olmalı. Başarıya götürecek yol; değerler ışığında ve ilkelere uyularak misyon’un yerine getirilmesi suretiyle yürünecek. Amaç ve hedeflere ancak böyle varılabilir. Orta vadede öngörülen, arzu edilen gelecek vizyonuna da ancak bu şekilde ulaşılabilir.
Vizyon kavramında değerler
ve uyulması beklenen ilkelerin gelecek yolculuğu için anlamı büyük. Değerlerle
bezeli bir ‘Vizyonu’ olmayan hiçbir yolculuğun amaç ve hedefleri de anlamlı
olmaz. Bu yolculuk bizi değerler ışığında, misyon ve ilkeler’e uyarak Orta vade
için öngörülen spesifik, ölçülebilir hedef’ ve amaçlar’a ulaştıracaktır.
Böylelikle Vizyon İfadesi;
belirlenmiş misyona ve faaliyetlere anlam kazandıran, enerjilerin temel
hedeflere odaklanmasına yardımcı olan, dikkatimizi günün üzerine çıkarıp gidiş
yönümüzün doğru olduğunu görmemizi sağlayan, değişim için bir gerekçe ve
zorunluluk sunan, mevcutla yetinmeyip daha ileriye ve yukarıya bakmamızı
sağlayan bir mahiyet kazanmış oluyor.
Sıradaki “Nerede?” sorusunun cevabı gayet açık ve net: Elbette Orjan’da. Yola çıkarken madem ‘Orjan için ne yapılabilir?’ diye düşündük. Acaba bir çıkış yolu olarak vizyonu olan bir önerimiz olabilir mi diye devam edelim. Geçen her gün bir kooperatiften yazlık sitesine dönüşümü yaşadık yaşıyoruz, öyle değil mi? Çok yakın gelecekte muhtemelen Orjan’ın içinde olduğu çemberi kırıp çıkma çabalarına da şahit olacağız.
O halde şayet değişim
kaçınılmazsa, o halini bu günden hayal edemez miyiz? Bugünün meseleleri bize
geleceği görebilmemize yardımcı mı oluyor, yoksa engelliyor mu? Yükselmeyi arzu ettiğimiz şeyler bu günde mi,
gelecek şartlarında mı olacak? Sorun nerede? Çözümü nerede arıyoruz? Bu
konularda herhangi bir bedeli olmayan kayıtlanmış bir zihin fırtınası oldukça yararlı olabilir. Onun için de ORJAN TATİL SİTESİ platformu en uygun ortam.
Çünkü “Ne
Zaman?” sorusunun bir vizyonumuz olacaksa onun gerçekleşeceği zamanı bir an önce netleştirmesi gerekiyor. Örneğin kuruluşumuzun 50.nci yılında yani 2028 de
nasıl bir orjan’a dönüşmüş oluruz? Bunun için şu anda dolu dolu yedi yılımız
var gibi görünebilir. Ancak zamanı durdurmak mümkün değil. Henüz hazır bile
değiliz. Bugün başlasak bazı işlerimiz en az iki hatta beş yıl sürebilir. Bu
arada çevremizdeki gelişmelerin bizden çok daha hızlı şekillendiğine de şahit olabiliriz.
Küçük bir misal; bugün için en önemli meselemiz gibi görünen güvenlik sorunu
site yönetimine geçildiğinde bambaşka bir boyuta geçmiş olacak. Biz sadece
zaman kaybetmiş olacağız.
Beşinci ve son
aşama “Kim?” sorusu ile cevap buluyor. Bu noktada konuyla ilgisi ve
sorumluluğu olanların belirlenmesi söz konusu. Sorular şöyle sıralanıyor: Gelecek
hazırlığını kimler yapacak, kimler katkı verecek ve paydaşlar kim olacak. En önemlisi
bu değişim dönüşüm planını kimler yapacak ve uygulayacak. Sorumluları kim olacak
ve bu süreçten kimler etkilenecek?
Benim önerim şöyle: Bir vizyon tasarımı için seçime giden orjan kamuoyu en uygun ortam. Bu görüş ve katkıları değerlendirecek olanlar da adaylığı düşünen ekipler. Onlara baktığımızda temsil ettikleri vizyonu görebilmeli ve anlayabilmeliyiz. Sonrasında önerdikleri değişim-dönüşüm Planını genel kurul için oluşturabilirler.
Bu plan kendi içinde bu günün sorunlarına çözüm programlarını içerdiği gibi, geleceğe dönük perspektif ve yatırım teklifleriyle de dolu olmalı. Unutulmamalı ki gelecek bizlerden çok gençlerimiz, çocuklarımız ve torunlarımız içindir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder