Ülkemiz dahil tüm dünya corona virüs salgını sebebiyle endişe, tedirginlik ve korku dolu bir dönem geçiriyor. Bazı yerlerde ve insanlarda bu durum panik noktasına varabiliyor. Hindistanda, Filipinlerde ve Kenya örneğinde olduğu gibi bu duygu kitle psikolojisi ile bambaşka bir tehdide dönüşüyor. İnsanlar evlerine dönmek ya da tehlikede hissettikleri bir yerden çıkabilmek için yığınlar halinde kümelenebiliyorlar. Ne sosyal mesafe kuralı, ne sokağa çıkma yasağı ne de uyarılar dinleniyor. Böyle bir kaos çıktığında olabilecekler de korkutucu. Örneğin Filipinler başkanının "isyan edeni vurun!" emri insanın kanını donduruyor.
Sadece ülkemizde değil dünyanın genelinde bu günlerde
en fazla duyulan iki kelime “Evde Kal!” uyarısı. Elbette milyarlarca insan bu
uyarıyı veya ceza içeren yasakları dinleyip yerine getirerek, alınan önlemlere
katkıda bulunuyor. Yüz milyonlarca insan kendi tedbirlerini alarak ve kendini
karantina altına sokarak hem ailesini hem de diğer insanları korumaya
çalışıyor. Zorunlu olmadıkça sokağa çıkmıyor, sosyal mesafe ve izolasyon
kurallarına dikkat ediyor.
Bu vesile ile yeniden dezenfektanlarla içli dışlıyız.
Abdest almanın anlamını daha iyi kavradık, temizliği keşfettik, su ve sabunla
olan ilişkimiz daha da çoğaldı. Özellikle ülkemizde geleneksel ferahlatıcımız
olan limon kolonyası bugünlerde birdenbire popüler hale geldi. Maske denilen
bir avuçluk bez parçası ise uluslararası düzeyde aranılan tıbbi malzemeler
listesine girdi.
Ancak evde kalmanın, dışarıya çıkmamanın ve kendimizi
izole etmenin başka etkileri de var. Ruhlarımızın daraldığı, sinirlerimizin
gerildiği, kuşku ve belirsizlik duygularıyla burun buruna geldiğimiz günler
yaşıyoruz. Çalışan insanların boşluğa düştüğü, hemen herkesin alışkanlıkları
dışında farklı bir yaşamla yüzyüze geldiği bir dönem bu. Hiç kimse böyle bir
zorunluluğa ve çaresizliğe hazırlıklı değildi.
Evde işler yolunda gitse bile dışarda adeta ölümün kol
geziyor olması, yoğun bilgi ve haber bombardımanı altında yaşamak hiç te kolay
değil. İnsan olarak bu dönemde uyku sorunları, beslenme uyumsuzlukları,
hareketsizliğin getirdiği pek çok fiziksel ve ruhsal rahatsızlıklarla da
başetmek zorundayız.
Bir avuç evin içinde 24 saat aile üyelerimizle iç içe
yaşamak ne kadar dikkat edilse de yine obsesif davranışlar için oldukça uygun
bir ortam. Günden güne artması muhtemel bunlara benzer bir çok sorun yaşam
kalitemizi de olumsuz etkileyecek.
Günlerimiz ne yapmalı, ne etmeli, ne yemeli, ne
izlemeli, ne okumalı gibi dibi olmayan bir sürü soruyla geçecek. Kuşkusuz
hepimiz bir yandan bulabildiğimiz cevaplarla akşamı etmeye, günleri haftaları
devirmeye çalışırken, kaçınılmaz olarak bir yandan da bu olağanüstü dönemin ne
zaman biteceğini düşünüyoruz.
Elbette insanlık bu savaşı da kazanacak. Herşey
düzelecek. Allahın izniyle yine normal hayatlarımıza döneceğiz. Peki ya sonra?
Bu süreçte hepimiz daha fazla kendimizle başbaşa,
benliğimizle daha çok iç içe olacağız. Belki de kendimizde daha önce fark
etmediğimiz bazı özellikler ve yetenekler de keşfedeceğiz.
Bu farklılık ve farkındalıklar her zaman olumlu
anlamda olmayabilir. Bazen kusur ya da sorun şeklinde de olabilir. O zaman da
yaşayacağımız şok sarsıcı olacaktır. Uzmanlara göre bütün bunlar benzer kriz
ortamlarında normalmiş. Önemli olanın bu yaşadıklarımızın sonraki hayatımıza
olumlu katkı sağlaması. Olumsuz etkilerinin en az olması.
İnşallah yeniden ekonomik ve sosyal hayatımıza geri
döndüğümüzde belki de bazı konularda daha bilinçli, farkında ve değişmiş
olabiliriz. Bu kez de dışarıda adaptasyon sorunları yaşamayız. Bu virüs bize
olağanüstü sinsi ve öldürücü bir düşmana karşı bütün dünyayla birlikte karşı
durmayı öğretecek. Böylesi bir saldırı karşısında alınacak tedbirlere uyumu
kolaylaştıracak. Yani bir nevi aşı tesiri yapacak, antikor geliştirecek.
Olup bitenlere baktığımızda gerçekten ürkütücü bir
tablo var. Ancak olayın güzel taraflarını da görmek lazım. Bu vesile ile
sevdiklerimizle, ailemizle nasıl daha iyi iletişim kuracağımızı öğrenmek gibi
mesela. Evden çalışma gibi klasik iş yapma alışkanlıklarımızdan çok farklı bir
düzenle tanışmış olmak gibi örneğin. Misal; Kendimizi düşündüğümüz kadar
başkalarını da sakınmak, kurallara uyma alışkanlıkları gibi.
Dileriz bu bela üzerimizden kalktığında, insanlık
olarak yine alışılmışın dışında bir tehditle karşılaştığımızda şaşırmamayı ve
çabuk vaziyet alabilmeyi becerebiliriz. Sosyalleşmemizde ve ilişkileri
yönetmemizde daha iyi bir durumda oluruz. İnşallah bu günlerde öğrendiğimiz
dayanışma, yardımlaşma ve birlikte hareket etmenin gücünü tüm yaşamımıza katmış
bir millet olabiliriz.
-------------
-------------
Bugün 3 Nisan artık
Ankara'da evimizdeyiz. Hilal, Oğuzhan ve küçük torunum Tuna bizimle. İki üç günde bir Ümit de geliyor. Bu zor günlerde hep birlikte olmamız çok güzel. Öte yandan buruk bir
Cuma günü daha. Camilerde Cuma kılamadığımız garip ve mahzun günler yaşıyoruz. Corona sadece sağlık açısından değil, sosyal, ekonomik ve dini
hayatımız için de ciddi bir tehdit
oldu. İnsanlar dışarıya çıkamıyor,
işyerleri kapandı, camiler açık
ama cemaatle namaz kılınamıyor. Özgürlük ve devlet olma sembolü
olan Cuma namazını kılamıyor, hutbe de dinleyemiyoruz. Yine de sosyal medyada
her yandan Cuma kutlaması geliyor. Ben de çocuklarıma saat 11:05'te "Cuma günü saygısıyla: güzel günlere erişelim, rabbim her türlü şerden muhafaza
eylesin" diye yazdım.
11:43'te Eliften bir Yağız fotoğrafı geldi. “Gözü derste
ayakları oyunda" diye yazmış. Çocuklar
evde uzaktan eğitim görüyorlar ya böyle
manzaralar hemen hemen her evde vardır, normal. Ben de 12:53'te balıklı su
havuzunun üstünde oynayan Tuna fotoğrafı gönderdim.
Altına da: "Tuna büyümüş"
diye yazdım. Elif: "Yoga matında bir balık" diye karşılık vermiş.
13:33'de bu defa ahşap oyuncak sehpasının altında muhtelif sesler çıkararak oynayan bir Tuna videosu gönderdik. Bugün Sibel'in
doğum günü. 15:54'de bir buket çiçek fotoğrafıyla "Nice güzel, mutlu, başarılı, sağlıklı ve hayırlı yıllara
sevgili kızım" diye yazdım. Oğuzhan: "Akşam müsait olununca görüntülü konuşalım kutlama için" demiş. Hilal Tuna'nın pala bıyıklı bir pozunu göndermiş: "Hilal: Doğum gününü kutlarım, bıyıklarımı burarım ♥️♥️"[16:45] yazmış altına. 16:47'de Elif de: "Sibel doğum
günün kutlu olsun" demiş. Cüneyt ancak
20:11' de: "Şimdi görüşelim" dedi. Bütün aile çoklu olarak Sibel’i kutladık,
görüntülü konuştuk.
Gece haberlerinde Diyanet işleri başkanı ve erkânının Millet camiinde sosyal mesafe düzeninde Cuma kıldıklarını ve hutbe okuduğunu duyduk.
Gece haberlerinde Diyanet işleri başkanı ve erkânının Millet camiinde sosyal mesafe düzeninde Cuma kıldıklarını ve hutbe okuduğunu duyduk.
Bugün itibariyle Türkiye'de ölü sayımız 425'e (%02,0) çıkmış. Paylaşılan güncel verilere göre Türkiye'de toplam vaka sayısı maalesef 21 bine
(20921/141716=%14,8) yaklaşıyor. 3 Nisan itibariyle Türkiye'de; son 24 saatte
2800'e yakın (2786/16160=%17,2) kişiye yeni tip corona virüs
(Covid-19) tanısı konulmuş. Bugün test sayısı 16 binin üzerinde (16160), toplam test sayısı da 142 bine yakın (141716) gerçekleşmiş bulunuyor. Öte yandan toplam yoğun bakım hasta sayısının 1251
(1251/20921=%06,0), toplam entübe hasta sayısının 867 (867/20921=%04,1, toplam
iyileşen hasta sayısının da 484 (484/20921=%02,3)olduğu açıklandı.
Bu arada dünya olanca ağırlığıyla üstüne çöken bir corona kâbusu yaşıyor. 3 Nisan itibariyle virüsün görüldüğü tüm ülkeler arasında bir günde
en yüksek can kaybı ABD'de
yaşanmış. Neredeyse 1200 kişi coronadan ölmüş. Ortadoğu ülkeleri arasında da vaka sayısı bir haftada
ikiye katlanarak 60 bine ulaşmış. Dünya Sağlık Örgütü bölge ülkelerini hızlı müdahale konusunda uyarmış.
Pandemik sayılar
Gündüz 18:47'de Tuna’nın Oğuzhan dayısıyla bir fotoğrafını gönderdim. Elif, iki gözü de kalpli bir emoji göndermiş. Sonra da saat 19:29'da da Aydın'la Nazlı ve Yağızın Okey oynarken resmini çekip göndermiş. Aydın altına "Sonunda bu da oldu" demiş. 20:36'da Oğuzhan: "Bütün taktikleri kullanıyorsunuz" demiş corona günlerini kast ederek. 21:25'de Cüneyt katılmış konuşmaya: "Dördüncü kim? Nazlının hayali arkadaşı mı?" Elif de "Ben" diyerek kahkaha atan bir yüz göndermiş.
4
Nisan Cumartesi günü dünya çapında vaka sayısı 1
milyon 200 bini, can kaybı da 65 bini geçmiş. (%05,4) İyileşenlerin sayısı ise 228 bin dolayında(%20,3). ABD’de Corona virüsünün en kötü vurduğu New York eyaletinin valisi Andrew
Cuomo, vaka sayısındaki tırmanışın sürdüğünü ve salgında zirve noktaya önümüzdeki 7 gün içinde
ulaşabileceklerini söylemiş.
Salgının ilk başladığı Çin'de virüsün ateşi sönmüş gibi. Onaylanmış vaka sayısı 82 bin, ölüm 3.326 (%4,1), iyileşme 76.751 (%94,0) olarak açıklanmış. İran'da bu rakamlar 83 bin, ölüm 3.294 (%6,2), iyileşme 17.935 (%33,7) olarak açıklanmış. İtalya'da vaka sayısı 120 bine ulaşmış görünüyor. Ölüm sayısı 14.681 (%12,3), İyileşenlerin sayısı ise 19.758 (%16,5) olmuş. İspanya'da görülen vaka sayısı İtalyayı da geçmiş durumda: 125 bin. Ancak ölüm sayısı henüz 11.744 (%9,4). İyileşenlerin sayısı ise 34.219 (%27,4) seviyesinde.
Avrupa'da
toplam vaka sayısı yarım milyona doğru gidiyor. Toplamda en az 350 bin vaka ve
20 binin üzerinde ölümle Avrupa, koronavirüsün en ağır
vurduğu kıta oldu. Avrupanın öne çıkan diğer ülkelerinde
de son rakamlar şöyle: Almanya 92 bin - 1277 (1,4%) - 13597 (%14,8), Fransa 82
bin - 6507 (7,9%) - 14008 (17,0%) , Birleşik Krallık 39 bin - 3605 (9,3%) - 209 (0,5%), İsviçre 20 bin - 604 (3,1%) - 5657 (28,7%) ve
Belçika 17 bin - 1143 (6,8%) - 2872 (17,1%).
Rusya henüz 5
binlerde. Ölen 43 (0,9%) iyileşenler 333 (7,0%) olarak açıklanmış. Uzak kıta
Avustralya'da ise bu sayılar 6 bin - 30 (0,5%) ve 636 (11,5%) görünüyor.
Filipinler, Hindistan, Japonya ve Pakistan'da da vaka sayısı henüz 3'ler
civarında.
ABD'ye gelince;
Amerika Birleşik Devletlerinde vaka sayısı 300 bine doğru yükseliyor. Ölüm
sayısı 7146 (2,6%), iyileşenler ise 12283 (4,4%) seviyesinde. Kıtanın diğer
ülkesi Kanada'da bu rakamlar 13 bin, 187 (1,5%) ve 2322 (18,5%) olarak
açıklanmış. Güney Amerika ülkesi Brezilya'da ise vaka sayısı şu anda 9 bin. Ölü
sayısı 359 (4,0%), iyileşme 127
(1,4%) olarak gerçekleşmiş.
Görüldüğü
gibi virüs şu an itibariyle en büyük hasarı nüfuslarına göre Avrupa ülkeleri ve
Amerika'da yapacak gibi görünüyor. Dünyada bugün için salgından ölenlerin vaka
sayısına göre oranı %1 ile %13 aralığında değişiyor. Ortalaması ise %5,2.
Ülkemizde bu oranın bugünlerde %2'ler dolayında seyretmesi şüphesiz iyi bir
şey. Ancak önümüzdeki haftalarda ölüm oranının yüzde 2'nin altına düşerek
1'lere doğru inmesi, iyileşme sayısının da dünya ortalaması olan %20'nin
üzerine çıkması halinde daha da sevineceğiz. Bu rakam Çin'de %34 dolayında
gerçekleşti. İtalya'da %16,5, İspanya'da ise %27,5 olarak görünüyor.
Dünyayı etkisi altına alan corona virüsle ilgili Sağlık Bakanı
Fahrettin Koca akşam üzeri yaptığı açıklamada: corona virüs sebebiyle son 24 saatte 76 kişinin hayatını
kaybettiğini, toplam can kaybının 501 olduğunu bir son
durum tablosuyla gösterdi. Bakan Koca ayrıca, İstanbul'da 12 bin 231, İzmir'de 1105,
Ankara'da 860, Konya'da 601, Kocaeli'de 500 vaka olduğunu da
açıklamış oldu.
Yapılan açıklamaya göre bugün
itibariyle Türkiye'de ise ölü sayısı
500'ü aşarken (501/23934=%02,1) vaka sayısı da 24 bine dayanmış
(23934/161380=%14,8) durumda. Paylaşılan güncel verilere göre
4 Nisan itibariyle Türkiye'de; son 24 saatte
3000'ün üzerinde (3013/23934=%12,6) kişiye yeni tip corona
virüs (Covid-19) tanısı konulmuş. Bugünkü
test sayısı 20 bine (19664/161380=%12,2), toplam test sayısı da 162
bine yakın (161380) gerçekleşmiş bulunuyor. Öte yandan toplam yoğun bakım hasta sayısının 1311 (1311/23934=%05,5),
toplam entübe hasta sayısının 909 (909/23934=%03,8), toplam
iyileşen hasta sayısının da 786 (786/23934=%03,3) olduğu açıklandı.
Koca'nın ağzından Türkiye çok dikkat çekici bir yaşam ve ölüm hikayesiyle yüzyüze geldi. Hakikatte anlatılan şeyler hikaye değil gerçekti: "Türkiye'nin analizi, şu anda İstanbul'da bir kişi 16 kişiye bulaştırıyor. Çok kısa sürede kişiden kişiye umulmadık bir hızla yayılıyor. Son derece sağlıklı görünen bir kişi, günlük işlerini sürdürürken en az 30 kişiye virüs bulaştırmıştı. Bu kişiye, olayı daha kolay anlatmak için 'virüs taşıyan' diyelim. Virüs taşıyanda hastalığın belirtisi yoktu. Virüsü taşıdığını başta kendisi de bilmiyordu. Virüsü, ailesine, babasına, amcasına ve yanında çalışanına bulaştırdı. Amcasının tedavisi sebebiyle hastanenin muhasebesine gitti. Orada immün yetmezliği olan bir başka kişiye bulaştırdı. Taşıyıcıdan virüs kapan genç muhasebeci tedavi gördüğü hastanede bir başka çalışan 57 yaşındaki bir görevliye bulaştırdı. Genç muhasebeci ve bulaştırdığı görevli hayatını kaybetti. Virüs taşıyanın babası, amcası ve çalışanı uzun süre yoğun bakımda tedavi edilerek taburcu edildi. Virüs taşıyan virüsü bir iş arkadaşına da bulaştırdı. O arkadaşı da kendi ailesinden 5 kişiyi enfekte etti. Bu olayda yani virüsün ilk taşıyıcısı kendisi gibi yayılıma kaynaklık edecek daha pek çok kişinin varlığına yol açtı. Taşıyıcıyı bir kez bile görmemiş olan insanlar zincirleme bulaşan virüsle hayatlarından oldu. Eğer virüs taşıyan, virüsü bulaştırdığı kişiler onların temas çevreleri izole edilmeseydi tablonun nasıl büyüyeceğini hayal edin. Bu örneği göz önünde bulundurmanızı ve her gün yeni tanılar konduğunu hatırlamanızı rica ediyorum. Vaka tanısı konulan 20 bin kişi gözlem ve tedavi altına alınmadan önce de virüs taşıyordu. Çoğu toplum içindeydi, sosyal hayatı vardı. Şüpheli görülüp karantinaya alınmadan önce işlerini sürdürüyorlardı. Tıpkı taşıyıcı gibi bankaya gidiyorlardı, alışverişe çıkıyorlardı. Arkadaşlarıyla kafede buluşuyor, kalabalık araçlara biniyorlardı. Bu hastaların her birini anlattığımız olaydaki virüs taşıyan yerine koyun. Bu kişilerin temas çevrelerinin gözlem altına alındığını bir an için unutun. Tespit edilmemiş başka hastalar olduğu gerçeğini buna ilave edin. Yayılımın ne kadar kolay, hızlı olduğunu hatırlayın. Ortada bir gerçek var. Bu umut kırıcı bir gerçek değil. Virüsün yayılım zincirini kıracak, bizi güvenceye alacak tedbir belli. Temas içinde olmayacağız, araya mesafe koyacağız. Kendimizi izole edeceğiz."
60 yaş
üzeri hastaların ölüm haberlerinin herkesi yaraladığını
dile getiren Koca, "Büyüklerimizi uyarıyorum. Evden çıkmayın. Ailelerimizi
uyarıyorum, büyüklerimizi riskten koruyun. Gençlerimizi uyarıyorum, virüsü
taşıyıp taşımadığınızı bilemezsiniz. Gençliğiniz, ailenizin, büyüklerinizin
talihsizliği olmasın" dedi.
Koca'nın
verdiği bilgilere göre hastanelerde tedavisi süren
hastalardan 1251'i yoğun bakımda,
867'si ise solunum cihazına bağlı imiş. Artık Türkiye'nin tüm illerinde bu salgın var ve can alıyor. Bakanın açıklamasında "Dağılıma göre İstanbul'da 12 bin 231 vakamız, İzmir'de bin 105
vakamız, Ankara'da 860, Konya'da 601, Kocaeli'de 500 vakamızın olduğu, Nüfusa göre en riskli illerimiz
değerlendirildiğinde İstanbul, İzmir, Ankara, Konya ve Kocaeli'yi ilk 5 il
olarak sıralamanın mümkün olduğu da belirtildi.
Tanı
konulan vakalardaki yaş dağılımıyla ilgili de bilgi veren Koca, virüsün 20 yaşından itibaren daha yoğun görüldüğünü, 40 yaş üstü teşhis
konulan vakaların daha çok, özellikle erkeklerde görülme oranının kadınlara
göre daha yüksek olduğunu da söyledi. 25 ilde can kaybı yaşanmadığını, 56 ilde ise hayatını kaybedenlerin
olduğunu dile getiren Koca, şu bilgileri paylaştı: "En yüksek vefat sayımız 210 ile İstanbul. 27 ile İzmir. 14 ile Kocaeli,
11'er vefat ile Ankara ve Konya takip ediyor.
Koca,
sosyal izolasyon konusunda çok çağrı yapılmasına rağmen
yeterince başarılı olduklarını düşünmediğini de sözlerine
ilave etti. Bu nedenle "Şehirler arası hareketliliği daha fazla
kısıtlayıcı tedbirlere ihtiyaç var." diyen Koca: "Başta İstanbul olmak üzere
büyükşehirlerimizde sokak hareketliliği maalesef gerektiği düzeye inmedi.
Özelikle yaşlılarımız ve birlikte kronik hastalığı olanlar büyük risk
oluşturmaktadır. Belirti vermeyen taşıyıcılar olan gençlerimizin hareketliliği ise riski daha da artırmaktadır" şeklinde konuştu.
Nitekim hemen
ardından konuşan Başkan Erdoğan da alınan yeni tedbirleri açıkladı. Buna göre
30 Büyükşehire ve Zonguldağa giriş çıkışlar engellendi. Ayrıca 20 yaş altındaki
gençlerin de artık sokağa çıkmaları yasak. Şehir içi toplu taşımalarda maske
takma zorunluluğu geldi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder