14 Eylül 2021 Salı

14 Eylül 2021 Pazar 23:30 GEZİ REHBERİ..............................................Çocuklarımızla Orjan'da

Çocuklarımızla Orjan'da

Bu yıl nihayet yazlığımıza gidebiliyoruz. Bir taraftan pandemi öbür yanda torunlarımız bizi bu güne kadar engelledi. Çok özledik ama çaresiz sürekli erteledik gidişimizi. Eylül geldi,ancak gitmeye karar verebildik. Ama bu kez hep birlikte.

Oğlum, gelinim, üç aylık ikizleri, 3,5 yaşındaki kızları ve bakıcı kadın zaten 6 kişiler. Biz de iki kişiyiz. Toplam sekiz can ve bir sürü eşya kesinlikle bir arabaya sığamazdık. Her ne kadar yeni arabaları 7 kişilikse de çocuklar küçük ve bu ilk uzun yolculukları. Bu yüzden onlar arabalarıyla Adapazarı üzerinden, biz de otobüsle gidiyoruz.

En nihayet bir hafta on günlük bir beraberlik olacak bu. Az ama yoğun bir tatil. Bu süreyi artık yaşamımızın bir parçası olan WhatsApp mesajları ile renklendirip anlatmayı denedim.   

5 Eylül Pazar:

Saat 15:46'da Susurluktan körfeze gitmek üzere yola çıktık. Yol aşağı yukarı 2 saat 150 km. civarında.  Saat 18 gibi Orjan'daki evimizde oluruz diye umuyorum. İkizler nedeniyle Cüneyt'ler dün gece Adapazarı Ferizli'de Elif'in yanında kaldılar. Öğleden sonra onlar da Orjana gelmek üzere hareket etmiş. Zaten saat 15:30'da Oğuzhan'ın da İstanbul'dan Kaş'a yola çıktığını öğrenmiştik. 

Herkes birbirine "hayırlı yolculuklar" diledi. Cüneytler saat 16'da Bursa'yı geçmiş. Elif de bu hareketli durumu "Yalçınlar yolda" diye özetlemiş.

Susurluk orjan yolculuğu sorunsuz bitti. Burhaniye'de biraz kahvaltılık ve bazı ihtiyaç maddelerini aldım. Otogardan Orjan minübüsü ile eve gelmemiz yarım saat sürdü. 

Evimizi açtık, havalandırıp salondaki eşyayı kullanılabilir hale getirdik. Zaten  hemen ardından Cüneytler de geldiler. Saat tam da düşündüğümüz gibi 18:36 idi. Elif orayı özlediği için sahildeki bir orjan bankının fotoğrafını göndermiş, altına da "Başlasın tatil" diyerek. 

Cüneytler önce ikizleri, sonra da eşyaları indirdiler. Çok şükür yolculukları sorunsuz geçmiş. Son zamanda biraz ece huysuzluk etmiş ama olacak o kadar. Çocuk böyle uzun bir yolculuğa ilk defa çıkıyor. Hemen Orjan Kafeden yemek siparişi verdik. Ön balkonda masayı hazırladık ve akşam yemeği yedik. 

Orjan'da hava mutedil ve ortam sakin. Biz içerde çocuklarla meşgulüz. İkisi de etraflarına bakıp gülümseyip duruyorlar. Akşam çayımızı içerken saat 20:31'de Oğuzhan'dan da "Vardım" haberi geldi. "Çok şükür" dedik hep birlikte.

6 Eylül Pazartesi:

Nihayet evimize kavuşmuştuk. Ertesi sabah arka bahçedeydik. Begonvilimiz açmış, üzüm ve şeftali artık son deminde. Kahvaltıya kadar bahçeyi biraz temizleyip suladım. Ece torunumla elimize bir sepet alıp şeftali topladık.
 Orjan'ın klasiği arka balkonda kahvaltımızı yaptık hep birlikte. Selma bahçeyi teftiş etti. Pek sever. Sonra da birlikte fotoğraf çekindik.

Saat 13:27'de kedimiz Panda da geldi. Doğrusu çok sevinmiştim. Kışın hastalanmış, boynu bu yüzden eğrilmiş. Arka komşu ilgilenmiş sağolsun. Hemen mamasını suyunu verdim, sevdim. Doğup büyüdüğü evi unutmamış belli. Elif yine "Güzel bir gün başlamış sizin için"diyerek durumu yorumlamış.

Akşam olduğunda panda hala arka balkonda kucağımdaydı. Dedesiyle olmayı özlemiş olmalı. Saat 21'de Oğuzhan "Keyfi yerinde" demiş, Elif de "Gayet iyi görünüyor" diye ilave etmiş.

Dünden beri günümüz Ece ve ikizlerle geçti. Henüz dışarıya gezmeye çıkmış değiliz. Cüneyt Ece'yle ilgilenirken biz de ikizlerle ilgileniyoruz. 

Saat 15:19'da Hilal'den sürpriz bir haber geldi: "2.üniversitem hayırlı olsun". Unutmuşum bu yıl üniversite sınavına girmişti. Şimdi açık öğretim çocuk gelişimi bölümüne kayıt yaptırmış. Herkes tebrik etti tabi. Ben de "Maşallah kızıma. Tunayla birlikte master bile yaparsın" diye yazdım. Sibel de "güzel seçim olmuş" diye kutlamış.

7 Eylül Salı:

Salı günü güzel bir sabaha uyandık. Yine kahvaltıya kadar ön bahçeyi temizleyip suladım. Yaseminde çiçek kalmamış. Ortancalar bitmiş ama lavanta ya da karabaş otu kurumamış. Öldü zannettiğim melisa da gayet güzel görünüyor. Sardunyaların önemli bir kısmı da kışı atlatmışlar. Güllerin zamanı geçtiği için açmış gül yok. Hanımeli de biraz zayıf kalmış. Elmamızın üstü dolu, fakat biraz küçük kalmışlar. Olsun bana kırmızı yanaklı çok hoş geliyorlar.

Kahvaltıdan sonra Salıncağıma oturup düşüncelere daldım. Evimi, onu özlemişim. Kapımızın önünde de Cüneyt'lerin yeni arabası duruyor. Biz yokken arkadaki bir komşu buraya dadanmış. Önümüzdeki ağacın gölgesi zaten pek sevilir etrafta. Sanki park etmek için birbirini kollarlar.

İkindi sonrası Salıncağın yeni misafiri Cüneyt'ti. Nicedir yapamadığı şeyi, kitap okumayı gerçekleştiriyor. Elif kızım bizim bu orjan hallerimizi görünce "Buna bayıldım" demiş. 

Onu anlıyorum, imkan olsa uçup gelecek o kadar yani. Hilal de "Neşeli günler afişi gibi"diyerek katılmış WhatsApp muhabbetine.

Nihayet akşam üstü sahile gittik hep birlikte. Ece, ikizler, bakıcı kadın yani hep birlikte. Burada gün batımı çok güzel görüntüler verir. Özellikle de Eylülde. Denizin ötesinde, dağın üstünden batarken kızıl bir hoşluk kaplar her yanı. Sahildeki yürüyüş yolunun üzerindeki banklarda oturup günbatımını seyreder insanlar. 

19:10'da ilk fotoğrafları gönderip "Güneşi batırmaya geldik" dedim çocuklara. Sibel buranın deli deli esen rüzgarını kast ederek "nihayet topluca rüzgârdayız" demiş. Elıf "Harikasınız" demiş ama ardından içindekini de tutamamış: "Ah ben de uçsam gelsem!" Nihayet görsel şölen sona erdi. Saat 20. Yönümüzü 414 kafeye çevirdik. Şimdi de Ayvalık tostu zamanıydı. Hem de artık çocuklar için korunaklı bir mekan gerekiyordu. Bulduk da. Ortam sıcak, kanepelerse  çocuklar için gayet uygundu. Yedik içtik, sohpet ettik. Sanırım bir saat kadar oturmuşuz. Eve döndüğümüzde hepimiz mutluyduk.

8 Eylül Çarşamba:

Artık evden çıktık ya burada Ören'e gitmeden olmaz. Akşam yemeğinden sonra saat 20 gibi yine hep birlikte Ören'deydik. Elif kanatlı at pegasus'un önünde çekindiğimiz selfiyi görünce yine takılmadan edememiş: "Orjan tam gaz geziyor." İkizler kucaklarda, gözümüz kulağımız Ece'de Ören'i geziyoruz. Artık sezon bittiği için kalabalık değil. Kendi aramızda "Bize özel" yakıştırması yaptık bu duruma.

Ece'yi parkta biraz eğlendirdik. Kendi gibi bir kız arkadaş buldu onunla oynadı. Çocuğum artık sosyalleşmek, arkadaş edinmek ve konuşmak istiyor. Gelene geçene ısrarla "Meraba!" demesinden anlıyorum. Hava biraz serin, ören'in klasiği kumpir yemeden eve dönüyoruz.

9 Eylül Perşembe:

Sabah kahvaltıdan sonra yeni seçilen Kooperatif başkanını tanışmak ve hayırlı olsun demek için ziyaret ettim. Devraldığı dosyaları tasnif edip düzenlerken buldum onu, yalnızdı. Bir saat kadar konuştuk, tanıştık. Trabzonluymuş, emekli banka müdürü olduğunu söyledi. Kanalizasyon ihalesiyle uğraşıyormuş. İki sene için bu göreve geldiğini, gelecek seçimde aday olmayacağını söyledi. Biraz asabiymiş gibi geldi bana. Göreve geldiğinde neyle karşılaşabileceğini pek iyi hesap edememiş gibiydi. İki çay içtim, bir kez daha “hayırlı olsun, kolaylıklar dilerim” diyerek kalkıp eve döndüm.      

Orjan klasiklerinden birisi de sebze ve meyvelerden yapılan kışlık hazırlıkları. Ağustos Eylül ayı bunların bol ve ucuz olduğu bir zaman. Dönüş vakti de yaklaştıkça bu tür hazırlıklar yoğunlaşıyor. Reçel ve konservelerin yapılması, donduruculara atılmak üzere sebzelerin ayıklanıp poşetlenmesi yazlıklarda sıklıkla görülen faaliyetler.

Tabi en öncelikli olan şey bahçe ürünlerinin ziyan olmadan değerlendirilmesi. Bizim de bahçemizde vişne, elma ve şeftali var. Vişne temmuz başında, şeftali ağustos sonunda, elma da ekim başında olgunlaşıyor. Toplanmazsa bir hafta içinde yerlere serilip ziyan oluyorlar. Biz de onlardan tüketemediklerimizi reçel yapıyoruz. Bu sene vişne az oldu. Şeftali ve elma fazlaydı ama küçüktüler. Yine de toplayıp reçel yapmayı ihmal etmedik.

Öğleden sonra gördüm ki ön balkondaki salıncağımız yeni misafirlerini ağırlıyor. Orjanda salıncak keyfi önemli ve özeldir. Gün içinde vaktimizin büyük bölümü balkonlarda geçer. Ilık hava, bol oksijen ve yeşil çevre akşam geç saatlere kadar salıncakta tutar bizi. İşte ailemizin son üyeleri ikizler de bu keyfi tattılar. Onlar 4.ncü nesil orjan'lılar. Dilerim sağlıkla yıllar boyu gelip boy boy delikanlı, genç kız olduklarında da bu keyfi yaşarlar. Elıf halaları ta Adapazarı'ndan seslenmiş: "Halasının yerine de keyif yapsınlar". Küçük halaları Hilal de: "Ohh mis" demiş gülücüklerle.

Aynı gün ikindi üstü ablaları Ece de orjan sahilinin keyfini çıkarmakla meşguldü. Annesi: "Ece, favorileri olan kum, çamur ve suya kavuştu" diye yazmış fotoğrafının altına. Halası Elıf de: "Her yer deniz  kabuğu ve taş  olmuş Ece için" demiş. Sibel Ecenin: "anne elle bak, deniz taşları pürüzsüz olur" dediğini aktarmış.

Bu arada ikizler üst kattaki odalarında sere serpe uyumuşlar. Anne babasının korktuğu olmadı maşallah. Ne yolculukta, ne de orjanda sıkıntı çıkarmadılar. Gece uykuları iyi, gündüz de etraflarına bakınıp gülücük dağıtıyorlar bol bol. Mamalarını yedikten, altları temizlendikten sonra orjanın bol oksijenli havasında hemen uyuyuveriyorlar. Ece biraz daha geçe kalıyor. Hep birlikte ön balkonda çay muhabbet vakit geçiriyoruz. Elif Adapazarı'ndan, Oğuzhan İstanbul, Hilal de Ankara'dan katılıyorlar bize. Tuna'dan, Yağız'dan da bahsediliyor sıklıkla. Bu arada akşam saati melisanın etrafa çok güzel bir koku yaydığını fark ettik. Anlaşılan Mayıs haziran yasemin çiçeğimizin, eylül de melisanın koku verme zamanıymış.

10 Eylül Cuma:

Bugün cuma. Sabah kahvaltıda çocuklarıma "Allah’ın Rahmeti, bereketi, mağfireti, ihsanı, ikramı ve selamı üzerinize olsun. Hayırlı sabahlar, hayırlı cumalar"diye mesaj attım. "Bugün ayrıca Elifimizin doğum günü. Nice mutlu sağlıklı başarılı yıllara kızım. Seni seviyoruz" diye de ilave ettim. Elıf'im anında "Hayırlı cumalar olsun, Teşekkür ederim" diye cevap verdi.  Sibel de: "Elifcim, sevdiklerinle sağlıklı, keyifli, mutlu nice güzel yılların olsun" diye yazmış.

Oğuzhan: "Ablacım kutlu olsun" demiş. Hilal de "Nice mutlu sağlıklı yaşlara akşam görüntülü konuşalım toplu" diye araya girmiş. Elif kızım bizim ilk göz ağrımız. Bugün 41 yılını geride bıraktı. Şimdi biri 18, diğeri 10 yaşında iki evladı var. Bizim bu dileklerimize, "Sağ olun, Amin inşallah hep beraber. Evet akşam konuşalım topluca" diye mukabele etmiş.

Orjan'da güzel bir camimiz var. Cuma namazları kalabalık olur. Pandemi sebebiyle insanlar biraz daha yeşilliklere yayılmışlar. Cüneyt'le namazımızı kılıp marketten ihtiyaçlarımızı alıp eve döndük. Saat 17:21 de Oğuzhan, "Aşımı oldum" diye mesaj attı. "Geçmiş olsun" dedik tabi. İkinci aşısını olmamıştı, nihayet yaptırmış.  Saat 19'da Elıf'ten de bir mesaj aldık. Doğum günü vesilesiyle Nazlı ilk maaşıyla onlara yemek ısmarlamış. Elıf, "Tarihe not düşelim" demiş, işte düştük. Nice bereketli kazançları olsun inşallah.

Bize gelince bu akşam hep birlikte Akçay'dayız. Bu ilk gezmemiz. İkizler pusetlerinde geldiler. Cüneyt'ler rahatça dolaşsın diye ikizlerle sahildeki mado'da oturduk. Burada da günbatımı güzelmiş.

Önce yüzümüze bir kızıllık vurdu, sonra da sahildeki bankları dolduran insanlar dikkatimi çekti. Bu manzaraları kaçıramazdım, çıkıp bol bol resim çektim tabi ki.  Güneş battıktan sonra Yörsan'da ailecek güzel bir yemek yedik. Yörsan sadece markada kalmış, bir işletmeci tarafından hizmet veriliyor. Değişmiş tabi. Mesela Yörsan ürünleri satış standı artık yok. İşin doğrusu artık Yörsan'da kalmadı ya. Neyse, çok da olumsuz bir durum olmadı. Bir tur daha attık Akçay sergilerinde ve saat 21'e doğru Orjan'a döndük.  

11 Eylül Cumartesi:

Saat 12:25, hepimizde kahvaltı sonrası rehavet var. İkizler anneleriyle yukardalar. Cüneyt'le Ece de salıncakta. Panda da Ece'nin ayakları arasına yerleşmiş, kendini onun sevecen ellerine bırakmış. Okşamalar onu da yarı uykulu hale getirmiş. Cüneyt çoktan kendinden geçmiş bile. İkizler gece pek uyutmamışa benziyor. Biraz da özlediği orjan böyle bir şey onun için. Telefonuma, "Herkese iyi bir hafta sonu olsun" diye yazıyorum.

Elıf yine en çabuk cevap veren kişi: "Ece nihayet rahatça sevebileceği bir kedi bulmuş" diyor. Oğuzhan İstanbul'dan katılıyor bu kedi muhabbetine, "Benim kızım çocuklardan korkuyor :D". Bahsettiği kız onun kedisi Rakun. Elıf de Patiyi kast ederek, "Bizimki hala haşin" diye yazmış. Hilal Ankara'dan katılıyor sohpete, "Panda da mutlu". Doğru söylüyor. Panda Salıncağın ve Ece kucağının keyfini çıkarmakta şu anda.

Saat 13:54'de Salıncak el değiştiriyor. Bu sefer yeni misafirlerini ağırlıyor. İkizler bakıcılarının gözetiminde tatlı bir uykuya dalmışlar. Onlara baktığımda ister istemez tam da "Fiesta saati" diye düşünüyorum.

Saat 16:38: Ece anne babasıyla yine sahilde. Kumlarla oynamak ona suyla oynamaktan daha hoş geliyor. Bu arada Elıf'ten bir mesaj geliyor: "Ogi cıktın mı yola?" Oğuzhan saat 16:56'da, "Gelmek üzereyim" diye yazmış. Anlaşılan onlar da kendi aralarında bir hafta sonu planı yapmışlar. Saat 17:29'da "Ben geldim ablama" diye haber veriyor.

Akşam yemeği sonrası biz yine çocuklarla evdeyiz. Anne babaları gidip sahilde dolaşsınlar diye gönderdik. 19:01'de Elıf, "Gittiler mi Cüneytler ?" diye soruyor. "Evet" diye cevap veriyorum. Demek kendi aralarında bu küçük kaçamağı paylaşmışlar. Saat 20:16, Ece den güzel kareler yakalıyorum. Kardeşini ayaklarına almış, bir taraftan onu öpüyor, bir taraftan da sallıyor. Abla havasına girmiş bile maşallah. Paylaştığım fotoğrafın altına, "Ece kardeşiyle" yazıyorum, amca da halaları da görsünler.

Meğerse amca ve büyük hala da Adapazında yemeğe gitmişler. Saat 21:49'da onlardan bir fotoğraf geliyor. "Ooh maşallah. Afiyet olsun" diyorum hemen. Cüneyt'ler geldiğinde bir ara Fahri amcaya da gitmiş olduklarını öğreniyoruz. İyi olmuş, artık gitme vakitleri yaklaşıyor. Fırsat bulamayabilirler.

12 Eylül Pazar:

Cüneyt'ler bugün de Ayvalık Küçükköy'e gittiler. Onların böyle başbaşa gezebilmesi bizi de mutlu ediyor, çok sıkılmışlardı. İki yıldır bir yandan pandemi, bir yandan hamilelik, ece ve ikizler bütün hayatlarını doldurmuştu. Zaman zaman depresyon emareleri bile gösterdiler. Bugün onlar izinli, biz de evde çocuklarla ilgileniyoruz.

Saat 17:12 de "Küçükköy'den selamlar" diyerek bir fotoğraf gönderdiler. Akşam döndüklerinde yüzlerinde bir mutluluk aydınlığı vardı. Hilal Ankara'dan merak dilen soruyu sordu: "Boşnak böreği yendi mi?". Oğuzhan, bu konuyu "Önemli" diye vurgulamış. Elıf de bir emoji ile katılmış konuşmaya. Sibel ancak çocuklar uyuduktan sonra 22:03'te gülücüklerle katılabildi bu sohpete: "yendi".

Akşam üstü henüz anne baba Küçükköy'den gelmemişken Ece ile evin önündeki geniş kaldırımda top oynadık. Yavrum panda da kenardan ilgiyle seyretti bizi. Bu durumu 19:21'de "Ece futbolcu, panda seyirci" diye paylaştım. Hilal de 19:25'te çektiği bir video ile Tuna'nın İngilizce şarkı söylediğini aktarmış. Elif öpücükler göndermiş Adapazarı'ndan, Sibel de 20:45'de "minikler çok tatlı" diye karşılık vermiş.

Yemekten sonra bu kez sıra ece ile bize gelmişti. Cüneyt birkaç gün önce gelip gördükleri iskeleyi göstermek istemiş. Saat 21 gibi iskeledeydik. Hilal "Biz de kuğuludayız" demiş. Gönderdiğim fotoğraf biraz değişik gelmiş olmalı ki 21:30'da Elıf , "Burası neresi?" diye sordu. Kışlık hazırlığına devam ediyorlarmış. "İskele, çok güzel olmuş" diye cevap verdim. Gerçekten de güzel düzenlemişler. Oldukça değişmiş bulduk.

Sahil boyu yürüyüş yolu çok ferah olmuş. İşletmeler yeniden inşa edilmiş. Hemen arkasındaki parkla bütünlük içindeler. Bir dondurmacıda oturduk. Maraş dondurması da hizmet de güzeldi. Gözlerim daha önceki derme çatma incik boncuk, el sanatları, hediyelik eşya standlarını aradı. "Gece çarşısı" adıyla balıkçıların arkasına cami önündeki meydana taşınmışlar.

Eski çay bahçeleri de daha tertipli düzenli hale getirilmiş. Önünden yürüyerek limandaki geniş alanda konuşlanan akülü arabalara gittik. Eceyi pembe bir araca bindirdik. Sevinciyle heyecanı birbirine karıştı çocuğun. Alışması zaman aldı ama öğrendi. Bu arada babası da sürekli yakınında yürüdü ve yönlendirdi onu.

Gitmek üzere otoparka doğru yürürken "gece çarşısını" da görmüş olduk. Sibelle Cüneytin daha önce hediye aldıkları tespihçi benim de ilgimi çekti. Andız ve zeytin çekirdeğinden yaptığı tespihler güzeldi. Birkaç hediyelik de ben aldım. Saat 22'ye gelirken bu kez arabanın park edildiği yönde karşımıza çıkan bir çocuk oyun parkına girdik eli mecbur. Ece orada kendi yaşlarında bir kız arkadaş buldu. Hemen kaynaştılar ve birlikte sallandılar, kaydılar, koştular gönüllerince.  Ortam bizim de hoşumuza gitmişti. Işıklar, renkler ve temizliği göz alıcıydı. Hanımla biz de bir banka oturup anın keyfini çıkardık.

Eve döndüğümüzde saat 22:52'de Oğuzhan'dan beklediğimiz haber geldi: "Eve ancak vardım". Hafta sonu için gittiği Adapazarı'ndaki ablasından İstanbul'a dönmüştü. "Hadi geçmiş olsun. İyi geceler" diye yazdım. O da "Hayırlı geceler" diledi. Çocuklar da uyumuş ev halkı dinlenmeye çekilmişti. Ben de bilgisayarımı aldım ve ön balkondaki masada haftalık yazımı tamamlayıp gönderdim. Orjan'da bir hafta sonu da böyle bitmişti.

13 Eylül Pazartesi:

Bugün Pazartesi, Burhaniye'nin pazarı. Öğleden sonra Cüneyt bizi götürdü. Eşim ve bakıcı çaput pazarını dolaşacaklar. Cüneyt market alışverişini yapacak ben de pazarlık göreceğim. Buraların pazarları oldukça renkli ve bereketli olur. Ama bizim gibi tatilcilerin tek şikayeti az biraz "yazlıkçı" pahalılığı olmasıdır. Biz özellikle de köylülerin pazara çıkardığı ürünleri severiz. Sadece almak değil, seyretmesi bile güzeldir o tazecik meyve ve sebzeleri. Zeytin ve zeytinyağı memleketidir zaten burası. Süt ürünleri tereyağ, peynirin envai çeşidi bulunur. Çaput pazarı ise kadınların gözdesidir zaten. İğneden ipliğe, giysiden araç gerece kadar her şey vardır. 

14 Eylül Salı:

Sabah erken kalktık. Artık vakit geldi, çocuklarımız dönüyor. Yine Adapazarı üzerinden Ankara'ya gidecekler. Böylece bu uzun yolculuğu Elif'in yanında geceleyerek ikiye bölmüş oluyorlar. Çocuklar için bu yöntem daha güvenceliymiş.

Kahvaltıdan sonra hazırlıklar tamamlandı. Eşyalar arabaya yerleştirildi, ikizler de pusetlerine konulmuş olarak dışarıya çıktılar. Sıra fotoğraf çekilmeye gelmişti. Önce Ece ile ikizleri çektik ön balkonda. Keyifleri yerindeydi. Sonra da evimizin önünde hep birlikte veda pozu verdik. Komşumuz Şahin kaptan çekti fotoğrafımızı. 

Yolcular arabalarına yerleşti ve saat 13.50'de onları uğurladık. Allah yine gelmeyi, böyle daha uzun süreli birlikte olmayı nasip etsin. Telefonuma baktım Elif "Adapazarı yolcuları çıktı mı?" diye sormuş. Sibel, "Şimdi çıktık Elifcim" demiş. Ben de, "Gönderdik. Hayırlı yolculukları olsun. Yine yine gelsinler inşallah" dedim. Karşılığı, "Iyi yolculuklar, Inşallah seneye hep birlikte olsun" diye geldi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder