Bu yıl nihayet yazlığımıza gidebiliyoruz. Bir taraftan pandemi öbür yanda torunlarımız bizi bu güne kadar engelledi. Çok özledik ama çaresiz sürekli erteledik gidişimizi. Eylül geldi,ancak gitmeye karar verebildik. Ama bu kez hep birlikte.
Oğlum, gelinim, üç aylık ikizleri, 3,5 yaşındaki kızları ve bakıcı kadın zaten 6 kişiler. Biz de iki kişiyiz. Toplam sekiz can ve bir sürü eşya kesinlikle bir arabaya sığamazdık. Her ne kadar yeni arabaları 7 kişilikse de çocuklar küçük ve bu ilk uzun yolculukları. Bu yüzden onlar arabalarıyla Adapazarı üzerinden, biz de otobüsle gidiyoruz.
En nihayet bir hafta on günlük bir beraberlik olacak bu. Az ama yoğun bir tatil. Bu süreyi artık yaşamımızın bir parçası olan WhatsApp mesajları ile renklendirip anlatmayı denedim.
5
Eylül Pazar:
Herkes birbirine "hayırlı yolculuklar" diledi. Cüneytler saat 16'da Bursa'yı geçmiş. Elif de bu hareketli durumu "Yalçınlar yolda" diye özetlemiş.
Susurluk orjan yolculuğu sorunsuz bitti. Burhaniye'de biraz kahvaltılık ve bazı ihtiyaç maddelerini aldım. Otogardan Orjan minübüsü ile eve gelmemiz yarım saat sürdü.
Orjan'da hava mutedil ve ortam sakin. Biz içerde çocuklarla meşgulüz. İkisi de etraflarına bakıp gülümseyip duruyorlar. Akşam çayımızı içerken saat 20:31'de Oğuzhan'dan da "Vardım" haberi geldi. "Çok şükür" dedik hep birlikte.
6 Eylül Pazartesi:
Saat 13:27'de kedimiz Panda da geldi.
Doğrusu çok sevinmiştim. Kışın hastalanmış, boynu bu yüzden eğrilmiş. Arka
komşu ilgilenmiş sağolsun. Hemen mamasını suyunu verdim, sevdim. Doğup büyüdüğü
evi unutmamış belli. Elif yine "Güzel bir gün başlamış sizin
için"diyerek durumu yorumlamış.
Akşam olduğunda panda hala arka balkonda kucağımdaydı. Dedesiyle olmayı özlemiş olmalı. Saat 21'de Oğuzhan "Keyfi yerinde" demiş, Elif de "Gayet iyi görünüyor" diye ilave etmiş.
Saat 15:19'da Hilal'den sürpriz bir haber geldi: "2.üniversitem hayırlı olsun". Unutmuşum bu yıl üniversite sınavına girmişti. Şimdi açık öğretim çocuk gelişimi bölümüne kayıt yaptırmış. Herkes tebrik etti tabi. Ben de "Maşallah kızıma. Tunayla birlikte master bile yaparsın" diye yazdım. Sibel de "güzel seçim olmuş" diye kutlamış.
7 Eylül Salı:
İkindi sonrası Salıncağın yeni misafiri Cüneyt'ti. Nicedir yapamadığı şeyi, kitap okumayı gerçekleştiriyor. Elif kızım bizim bu orjan hallerimizi görünce "Buna bayıldım" demiş.
Onu anlıyorum, imkan olsa uçup gelecek o kadar yani. Hilal de "Neşeli günler afişi gibi"diyerek katılmış WhatsApp muhabbetine.
8
Eylül Çarşamba:
Ece'yi parkta biraz eğlendirdik. Kendi gibi bir kız arkadaş buldu onunla oynadı. Çocuğum artık sosyalleşmek, arkadaş edinmek ve konuşmak istiyor. Gelene geçene ısrarla "Meraba!" demesinden anlıyorum. Hava biraz serin, ören'in klasiği kumpir yemeden eve dönüyoruz.
9 Eylül Perşembe:
Sabah kahvaltıdan sonra yeni seçilen Kooperatif
başkanını tanışmak ve hayırlı olsun demek için ziyaret ettim. Devraldığı
dosyaları tasnif edip düzenlerken buldum onu, yalnızdı. Bir saat kadar konuştuk,
tanıştık. Trabzonluymuş, emekli banka müdürü olduğunu söyledi. Kanalizasyon
ihalesiyle uğraşıyormuş. İki sene için bu göreve geldiğini, gelecek seçimde
aday olmayacağını söyledi. Biraz asabiymiş gibi geldi bana. Göreve geldiğinde neyle
karşılaşabileceğini pek iyi hesap edememiş gibiydi. İki çay içtim, bir kez daha
“hayırlı olsun, kolaylıklar dilerim” diyerek kalkıp eve döndüm.
Tabi en öncelikli olan şey bahçe ürünlerinin ziyan olmadan değerlendirilmesi. Bizim de bahçemizde vişne, elma ve şeftali var. Vişne temmuz başında, şeftali ağustos sonunda, elma da ekim başında olgunlaşıyor. Toplanmazsa bir hafta içinde yerlere serilip ziyan oluyorlar. Biz de onlardan tüketemediklerimizi reçel yapıyoruz. Bu sene vişne az oldu. Şeftali ve elma fazlaydı ama küçüktüler. Yine de toplayıp reçel yapmayı ihmal etmedik.
Bu arada ikizler üst kattaki odalarında sere serpe uyumuşlar. Anne babasının korktuğu olmadı maşallah. Ne yolculukta, ne de orjanda sıkıntı çıkarmadılar. Gece uykuları iyi, gündüz de etraflarına bakınıp gülücük dağıtıyorlar bol bol. Mamalarını yedikten, altları temizlendikten sonra orjanın bol oksijenli havasında hemen uyuyuveriyorlar. Ece biraz daha geçe kalıyor. Hep birlikte ön balkonda çay muhabbet vakit geçiriyoruz. Elif Adapazarı'ndan, Oğuzhan İstanbul, Hilal de Ankara'dan katılıyorlar bize. Tuna'dan, Yağız'dan da bahsediliyor sıklıkla. Bu arada akşam saati melisanın etrafa çok güzel bir koku yaydığını fark ettik. Anlaşılan Mayıs haziran yasemin çiçeğimizin, eylül de melisanın koku verme zamanıymış.
10 Eylül Cuma:
Bugün cuma. Sabah kahvaltıda
çocuklarıma "Allah’ın Rahmeti, bereketi, mağfireti, ihsanı, ikramı ve
selamı üzerinize olsun. Hayırlı sabahlar, hayırlı cumalar"diye mesaj
attım. "Bugün ayrıca Elifimizin doğum günü. Nice mutlu sağlıklı başarılı
yıllara kızım. Seni seviyoruz" diye de ilave ettim. Elıf'im anında
"Hayırlı cumalar olsun, Teşekkür ederim" diye cevap verdi. Sibel de: "Elifcim, sevdiklerinle
sağlıklı, keyifli, mutlu nice güzel yılların olsun" diye yazmış.
Oğuzhan: "Ablacım kutlu olsun" demiş. Hilal de "Nice mutlu sağlıklı yaşlara akşam görüntülü konuşalım toplu" diye araya girmiş. Elif kızım bizim ilk göz ağrımız. Bugün 41 yılını geride bıraktı. Şimdi biri 18, diğeri 10 yaşında iki evladı var. Bizim bu dileklerimize, "Sağ olun, Amin inşallah hep beraber. Evet akşam konuşalım topluca" diye mukabele etmiş.
Orjan'da güzel bir camimiz var. Cuma namazları kalabalık olur. Pandemi sebebiyle insanlar biraz daha yeşilliklere yayılmışlar. Cüneyt'le namazımızı kılıp marketten ihtiyaçlarımızı alıp eve döndük. Saat 17:21 de Oğuzhan, "Aşımı oldum" diye mesaj attı. "Geçmiş olsun" dedik tabi. İkinci aşısını olmamıştı, nihayet yaptırmış. Saat 19'da Elıf'ten de bir mesaj aldık. Doğum günü vesilesiyle Nazlı ilk maaşıyla onlara yemek ısmarlamış. Elıf, "Tarihe not düşelim" demiş, işte düştük. Nice bereketli kazançları olsun inşallah.
Önce yüzümüze bir kızıllık vurdu, sonra da sahildeki bankları dolduran insanlar dikkatimi çekti. Bu manzaraları kaçıramazdım, çıkıp bol bol resim çektim tabi ki. Güneş battıktan sonra Yörsan'da ailecek güzel bir yemek yedik. Yörsan sadece markada kalmış, bir işletmeci tarafından hizmet veriliyor. Değişmiş tabi. Mesela Yörsan ürünleri satış standı artık yok. İşin doğrusu artık Yörsan'da kalmadı ya. Neyse, çok da olumsuz bir durum olmadı. Bir tur daha attık Akçay sergilerinde ve saat 21'e doğru Orjan'a döndük.
11 Eylül Cumartesi:
Elıf yine en çabuk cevap veren kişi: "Ece nihayet rahatça sevebileceği bir kedi bulmuş" diyor. Oğuzhan İstanbul'dan katılıyor bu kedi muhabbetine, "Benim kızım çocuklardan korkuyor :D". Bahsettiği kız onun kedisi Rakun. Elıf de Patiyi kast ederek, "Bizimki hala haşin" diye yazmış. Hilal Ankara'dan katılıyor sohpete, "Panda da mutlu". Doğru söylüyor. Panda Salıncağın ve Ece kucağının keyfini çıkarmakta şu anda.
Saat 13:54'de Salıncak el değiştiriyor. Bu sefer yeni misafirlerini ağırlıyor. İkizler bakıcılarının gözetiminde tatlı bir uykuya dalmışlar. Onlara baktığımda ister istemez tam da "Fiesta saati" diye düşünüyorum.
Akşam yemeği sonrası biz yine çocuklarla evdeyiz. Anne babaları gidip sahilde dolaşsınlar diye gönderdik. 19:01'de Elıf, "Gittiler mi Cüneytler ?" diye soruyor. "Evet" diye cevap veriyorum. Demek kendi aralarında bu küçük kaçamağı paylaşmışlar. Saat 20:16, Ece den güzel kareler yakalıyorum. Kardeşini ayaklarına almış, bir taraftan onu öpüyor, bir taraftan da sallıyor. Abla havasına girmiş bile maşallah. Paylaştığım fotoğrafın altına, "Ece kardeşiyle" yazıyorum, amca da halaları da görsünler.
Meğerse amca ve büyük hala da Adapazında yemeğe gitmişler. Saat 21:49'da onlardan bir fotoğraf geliyor. "Ooh maşallah. Afiyet olsun" diyorum hemen. Cüneyt'ler geldiğinde bir ara Fahri amcaya da gitmiş olduklarını öğreniyoruz. İyi olmuş, artık gitme vakitleri yaklaşıyor. Fırsat bulamayabilirler.
12 Eylül Pazar:
Saat 17:12 de "Küçükköy'den selamlar" diyerek bir fotoğraf gönderdiler. Akşam döndüklerinde yüzlerinde bir mutluluk aydınlığı vardı. Hilal Ankara'dan merak dilen soruyu sordu: "Boşnak böreği yendi mi?". Oğuzhan, bu konuyu "Önemli" diye vurgulamış. Elıf de bir emoji ile katılmış konuşmaya. Sibel ancak çocuklar uyuduktan sonra 22:03'te gülücüklerle katılabildi bu sohpete: "yendi".
Akşam üstü henüz anne baba Küçükköy'den gelmemişken Ece ile evin önündeki geniş kaldırımda top oynadık. Yavrum panda da kenardan ilgiyle seyretti bizi. Bu durumu 19:21'de "Ece futbolcu, panda seyirci" diye paylaştım. Hilal de 19:25'te çektiği bir video ile Tuna'nın İngilizce şarkı söylediğini aktarmış. Elif öpücükler göndermiş Adapazarı'ndan, Sibel de 20:45'de "minikler çok tatlı" diye karşılık vermiş.
Sahil boyu yürüyüş yolu çok ferah olmuş. İşletmeler yeniden inşa edilmiş. Hemen arkasındaki parkla bütünlük içindeler. Bir dondurmacıda oturduk. Maraş dondurması da hizmet de güzeldi. Gözlerim daha önceki derme çatma incik boncuk, el sanatları, hediyelik eşya standlarını aradı. "Gece çarşısı" adıyla balıkçıların arkasına cami önündeki meydana taşınmışlar.
Eski çay bahçeleri de daha tertipli düzenli hale getirilmiş. Önünden yürüyerek limandaki geniş alanda konuşlanan akülü arabalara gittik. Eceyi pembe bir araca bindirdik. Sevinciyle heyecanı birbirine karıştı çocuğun. Alışması zaman aldı ama öğrendi. Bu arada babası da sürekli yakınında yürüdü ve yönlendirdi onu.
Eve döndüğümüzde saat 22:52'de Oğuzhan'dan beklediğimiz haber geldi: "Eve ancak vardım". Hafta sonu için gittiği Adapazarı'ndaki ablasından İstanbul'a dönmüştü. "Hadi geçmiş olsun. İyi geceler" diye yazdım. O da "Hayırlı geceler" diledi. Çocuklar da uyumuş ev halkı dinlenmeye çekilmişti. Ben de bilgisayarımı aldım ve ön balkondaki masada haftalık yazımı tamamlayıp gönderdim. Orjan'da bir hafta sonu da böyle bitmişti.
13 Eylül Pazartesi:
14 Eylül Salı:
Kahvaltıdan sonra hazırlıklar tamamlandı. Eşyalar arabaya yerleştirildi, ikizler de pusetlerine konulmuş olarak dışarıya çıktılar. Sıra fotoğraf çekilmeye gelmişti. Önce Ece ile ikizleri çektik ön balkonda. Keyifleri yerindeydi. Sonra da evimizin önünde hep birlikte veda pozu verdik. Komşumuz Şahin kaptan çekti fotoğrafımızı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder