En-Nâfi'/Yardım et duası
Bayram geçti, Şevval günlerinin 5.ncisindeyiz. Oruçlu olanlar
bugün ikinci oruçlarını tutuyorlar, Allah kabul etsin. Bu arada Corona günlerinin de 431.ncisini geride bıraktık.
İnşallah üç ayların başlangıcından bu yana devam ettirdiğimiz her
gün bir "esma"yı anma geleneğimiz sona
ermek üzere. Bugün sırada Esma ül Hüsna'nın doksandördüncüsü "En-Nâfi" ile Peygamberimizden (asv) tavsiye edilen bir “Yardım et duası" var.
EN-NÂFİ': النافع
Sözlükte “fayda vermek” anlamındaki nef‘ kökünden türeyen nâfi‘ kelimesi “fayda veren” demekmiş.
Allah’a
nisbet edildiğinde “dilediği mahlûka hayırlı ve faydalı şeyi veren” mânasına
geliyor. [1]
“Allah size
bir zarar gelmesini diler veya bir fayda elde etmenizi murat ederse O’na karşı
kimin bir şey yapmaya gücü yetebilir?”
meâlindeki
âyette
(el-Feth 48/11) darr ve nef‘ kavramları irade sıfatı yoluyla zât-ı
ilâhiyyeye
izâfe
edilmiş.
Nef‘ ve darr kavramları yedi âyette fiil kalıplarıyla, beş âyette
de nef‘
darr şeklinde putlardan nefyedilmiş ve dolayısıyla bu sıfatların tapınılmaya lâyık
olan Allah’ın zatında bulunduğu belirtilmiş. Ayrıca ondan fazla âyette
anlam bakımından birbirine yakın olan durr, ricz, azap kelimelerinin yer aldığı cümlelerde
bunların ortadan kaldırılması bağlamında nef‘ kavramının içeriği
Allah’a izâfe
edilmiş. [2]
Nâfi‘ ismi İbn Mâce ile Tirmizî’nin rivayet ettiği esmâ-i hüsnâ listesinde yer almış [3], birçok
hadis metninde nef‘
kavramı Allah’a nisbet edilmiştir. [4]
'O' hayır ve menfaat verici şeyleri yaratan, faydalı
şeyleri yaratan, faydalandıran, dilediği kuluna fayda verecek olan"
demek.
YARDIM ET DUASI:
Muâz İbni Cebel (ra) den rivayet edildiğine göre Resûlullah (sav)
şöyle dua etmeyi tavsiye etmiş:
"Allahümme e'ınnî alâ zikrike ve şükrike ve husni ibâdetike." [5]
"Allah’ım! Seni anmak, sana şükretmek, sana güzelce kulluk etmekte bana yardım et.
[1] (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “nfʿa” md.;
İbnü’l-Esîr, en-Nihâye, “nfʿa” md.)
[2] (M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “nfʿa”, “ḍrr”, “kşf”
md.leri)
[3] (“Duʿaʾ”, 10; “Daʿavât”, 82)
[5] (Ebu Dâvûd, “Salât”, 361; Nesâî, “Sehv” 60; Ahmed b.
Hanbel, el-Müsned,V, 245)
En-Nûr/İtiraf duası
Üç aylar bitti, Şevval günlerinin 6.ncındayız. Oruçlu olanlar bugün üçüncü oruçlarını tutuyorlar, Allah kabul etsin.
Bu arada pazartesi günü tam kapanma
sona erdi. Corona günlerinin de 432.ncisini geride bıraktık. Çok şükür vaka
sayıları 10 bine, vefatlar 220’ye, hasta sayıları 1000’in altına ve ağır hasta
sayıları da 2300 seviyesine indi. Dün kabine toplantısı vardı. Ağırlıklı olarak
küçük esnaf ve işletmelere destek paketlerini de içeren 1 Hazirana kadar
kontrollü-ihtiyatlı normalleşme dönemi başlatıldı.
Öte yandan üç ayların başlangıcından bu
yana devam ettirdiğimiz her gün bir "esma"yı anma geleneğimiz de sona ermek üzere. Bugün sırada Esma ül Hüsna'nın doksanbeşincisi "En-Nûr" ile Peygamberimizden (asv) nakledilen bir “İtiraf duası" var.
EN-NÛR: النور Sözlükte
“aydın
ve ışıklı olmak” mânasındaki nevr kökünden
türemiş
bir isim olan nûr “aydınlık,
ışık” demekmiş. Ayrıca apaçık olan, nesne ve olayların mahiyetini ortaya koyup
aydınlatan şeye de nur deniyor. Kelime Allah’a nisbet edildiğinde “nur kaynağı”
veya sıfat olarak “nurlandıran, her şeyi aydınlatan” diye açıklanıyor.
[1]
Râgıb el-İsfahânî nurun dünyevî ve uhrevî olmak üzere ikiye ayrıldığını belirtiyor. Dünyevî
olanı, ay ve güneş
gibi aydınlık saçan
ve gözle
algılanan nur ile zihin ve kalp yoluyla (basiret) idrak edilen nurdur; bu
ikincisinin örnekleri
aklın ve Kur’an’ın nurlarıdır. İsfahânî, uhrevî nuru ebedî âlemde müminlerin önlerinde ve sağ taraflarında bulunacak olan nur
şeklinde zikretmiş (el-Hadîd 57/12; et-Tahrîm 66/8); Allah’ın kendisini “nûr” diye isimlendirmesini de gökleri ve yeri nurlandırma fiiliyle açıklamış.
Nur ile nâr (ateş)
aynı kökten
geliyor ve birbirinin yerine kullanılıyormuş. Nâr insanların dünya hayatı, nûr ise âhiret hayatları için faydalı.[2]
Kur’ân-ı Kerîm’in yirmi dördüncü sûresi Nûr ismiyle anılmakta. Bunun sebebi 35. âyetinin,
“Allah
göklerin
ve yerin nurudur”
diye başlaması ve âyette
nur kelimesinin iki defa daha zât-ı ilâhiyyeye nisbet edilmesi. Bundan başka kıyametin
hallerinden bahseden âyette, “Yeryüzü rabbinin nuruyla aydınlanır” denilmiş (ez-Zümer
39/69), iki âyette
de nur kelimesi hem Allah lafzına hem O’na ait zamire izâfe
edilmiş (et-Tevbe 9/32; es-Saf 61/8). Allah çeşitli âyetlerde “nuru yaratma” kavramıyla nitelendirilmiş.[3]
Nûr ismi İbn Mâce ve Tirmizî’nin esmâ-i hüsnâ rivayetlerinde yer almış,[4] fiil kalıplarıyla da
Allah’a nisbet edilmiş [5]. [6]
'O' Evreni ve bütün âlemleri
nûrlandıran, göklerin ve yerin nuru, istediği sîmâlara,
zihinlere ve gönüllere nûr
yağdıran, kalpleri aydınlatan, dilediğine nur veren, Varlığı nurlandıran
aydınlatan, rûhânî ışık ve Nûrun
kaynağı olan" demek.
İTIRAF DUASI:
Ebû Mûsâ el-Eş‘arî (ra)’den rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem (sav) şöyle dua edermiş:
“Allâhümmağfirlî hatîetî ve cehlî ve isrâfî fî emrî ve mâ ente a‘lemü bihî minnî. Allâhümmağfirlî ciddî ve hezlî, ve hataî ve amdî ve küllü zâlike indî. Allâhümmağfirlî mâ kaddemtü vemâ ahhartü, vemâ esrartü vemâ a‘lentü, vemâ ente a‘lemü bihî minnî, ente’l-mukaddimü ve ente’l-muahhir, ve ente alâ külli şey’in kadîr." [7]
"Allahım! Günahlarımı, bilgisizlik yüzünden yaptıklarımı, haddimi aşarak işlediğim kusurlarımı, benden daha iyi bildiğin bütün suçlarımı bağışla! Allahım! Ciddî ve şaka yollu yaptıklarımı, yanlışlıkla ve bilerek işlediğim günahlarımı affeyle! Bütün bu kusurların bende bulunduğunu itiraf ederim. Allahım! Şimdiye kadar yaptığım, bundan sonra yapacağım, gizlediğim ve açığa vurduğum, ölçüsüz bir şekilde işlediğim ve benden daha iyi bildiğin günahlarımı affeyle! Öne geçiren de sen, geride bırakan da sensin. Senden başka ilâh yoktur. Senin gücün her şeye yeter”
[1] (İbnü’l-Esîr, en-Nihâye, “nvr” md.; Kāmus Tercümesi,
“nvr” md.)
[2] (el-Müfredât, “nvr” md.)
[3] (M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “nvr” md.)
[4] (“Duʿâʾ”, 10; “Daʿavât”, 82)
[5] (Müsned, II, 388; III, 150; Müslim, “Cenâʾiz”, 71;
Tirmizî, “Daʿavât”, 114)
[7] (Buhârî, “De'avât”, 60; Müslim, “Zikir”, 70. )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder