17 Mayıs 2021 Pazartesi

18 Mayıs 2021 06:00 Salı CORONA GÜNLERİ........................................En-Nâfi/Yardım et duası-En-Nûr/İtiraf duası

En-Nâfi'/Yardım et duası

Bayram geçti, Şevval günlerinin 5.ncisindeyiz. Oruçlu olanlar bugün ikinci oruçlarını tutuyorlar, Allah kabul etsin. Bu arada Corona günlerinin de 431.ncisini geride bıraktık.

İnşallah üç ayların başlangıcından bu yana devam ettirdiğimiz her gün bir "esma"yı anma geleneğimiz sona ermek üzere. Bugün sırada Esma ül Hüsna'nın doksandördüncüsü "En-Nâfi" ile Peygamberimizden (asv) tavsiye edilen bir Yardım et duası" var.

EN-NÂFİ': النافع  Sözlükte fayda vermek anlamındaki nef‘ kökünden türeyen nâfi‘ kelimesi fayda veren demekmiş. Allaha nisbet edildiğinde “dilediği mahlûka hayırlı ve faydalı şeyi veren” mânasına geliyor. [1]

“Allah size bir zarar gelmesini diler veya bir fayda elde etmenizi murat ederse O’na karşı kimin bir şey yapmaya gücü yetebilir? meâlindeki âyette (el-Feth 48/11) darr ve nef kavramları irade sıfatı yoluyla zât-ı ilâhiyyeye izâfe edilmiş.

Nef‘ ve darr kavramları yedi âyette fiil kalıplarıyla, beş âyette de nef darr şeklinde putlardan nefyedilmiş ve dolayısıyla bu sıfatların tapınılmaya lâyık olan Allah’ın zatında bulunduğu belirtilmiş. Ayrıca ondan fazla âyette anlam bakımından birbirine yakın olan durr, ricz, azap kelimelerinin yer aldığı cümlelerde bunların ortadan kaldırılması bağlamında nef‘ kavramının içeriği Allah’a izâfe edilmiş. [2]

Nâfi ismi İbn Mâce ile Tirmizî’nin rivayet ettiği esmâ-i hüsnâ listesinde yer almış [3], birçok hadis metninde nef kavramı Allah’a nisbet edilmiştir. [4]

'O' hayır ve menfaat verici şeyleri yaratan, faydalı şeyleri yaratan, faydalandıran, dilediği kuluna fayda verecek olan" demek.

YARDIM ET DUASI:

Muâz İbni Cebel (ra) den rivayet edildiğine göre Resûlullah (sav) şöyle dua etmeyi tavsiye etmiş:


"Allah
ümme e'ınnî alâ zikrike ve şükrike ve husni ibâdetike." [5] 

"Allah’ım! Seni anmak, sana şükretmek, sana güzelce kulluk etmekte bana yardım et.


[1] (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “nfʿa” md.; İbnü’l-Esîr, en-Nihâye, “nfʿa” md.)

[2] (M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “nfʿa”, “ḍrr”, “kşf” md.leri)

[3] (“Duʿaʾ”, 10; “Daʿavât”, 82)

[5] (Ebu Dâvûd, “Salât”, 361; Nesâî, “Sehv” 60; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned,V, 245)

En-Nûr/İtiraf duası

Üç aylar bitti, Şevval günlerinin 6.ncındayız. Oruçlu olanlar bugün üçüncü oruçlarını tutuyorlar, Allah kabul etsin.

Bu arada pazartesi günü tam kapanma sona erdi. Corona günlerinin de 432.ncisini geride bıraktık. Çok şükür vaka sayıları 10 bine, vefatlar 220’ye, hasta sayıları 1000’in altına ve ağır hasta sayıları da 2300 seviyesine indi. Dün kabine toplantısı vardı. Ağırlıklı olarak küçük esnaf ve işletmelere destek paketlerini de içeren 1 Hazirana kadar kontrollü-ihtiyatlı normalleşme dönemi başlatıldı.

Öte yandan üç ayların başlangıcından bu yana devam ettirdiğimiz her gün bir "esma"yı anma geleneğimiz de sona ermek üzere. Bugün sırada Esma ül Hüsna'nın doksanbeşincisi "En-Nûr" ile Peygamberimizden (asv) nakledilen bir “İtiraf duası" var.

EN-NÛR:  النور  Sözlükte aydın ve ışıklı olmak” mânasındaki nevr kökünden türemiş bir isim olan nûr “aydınlık, ışık” demekmiş. Ayrıca apaçık olan, nesne ve olayların mahiyetini ortaya koyup aydınlatan şeye de nur deniyor. Kelime Allah’a nisbet edildiğinde “nur kaynağı” veya sıfat olarak “nurlandıran, her şeyi aydınlatan” diye açıklanıyor. [1]

Râgıb el-İsfahânî nurun dünyevî ve uhrevî olmak üzere ikiye ayrıldığını belirtiyor. Dünyevî olanı, ay ve güneş gibi aydınlık saçan ve gözle algılanan nur ile zihin ve kalp yoluyla (basiret) idrak edilen nurdur; bu ikincisinin örnekleri aklın ve Kur’an’ın nurlarıdır. İsfahânî, uhrevî nuru ebedî âlemde müminlerin önlerinde ve sağ taraflarında bulunacak olan nur şeklinde zikretmiş (el-Hadîd 57/12; et-Tahrîm 66/8); Allahın kendisini “nûr diye isimlendirmesini de gökleri ve yeri nurlandırma fiiliyle açıklamış. Nur ile nâr (ateş) aynı kökten geliyor ve birbirinin yerine kullanılıyormuş. Nâr insanların dünya hayatı, nûr ise âhiret hayatları için faydalı.[2]

Kur’ân-ı Kerîmin yirmi dördüncü sûresi Nûr ismiyle anılmakta. Bunun sebebi 35. âyetinin, Allah göklerin ve yerin nurudur diye başlaması ve âyette nur kelimesinin iki defa daha zât-ı ilâhiyyeye nisbet edilmesi. Bundan başka kıyametin hallerinden bahseden âyette, Yeryüzü rabbinin nuruyla aydınlanır” denilmiş (ez-Zümer 39/69), iki âyette de nur kelimesi hem Allah lafzına hem O’na ait zamire izâfe edilmiş (et-Tevbe 9/32; es-Saf 61/8). Allah çeşitli âyetlerde nuru yaratma kavramıyla nitelendirilmiş.[3]

Nûr ismi İbn Mâce ve Tirmizî’nin esmâ-i hüsnâ rivayetlerinde yer almış,[4] fiil kalıplarıyla da Allah’a nisbet edilmiş [5]. [6]

'O' Evreni ve bütün âlemleri nûrlandıran, göklerin ve yerin nuru, istediği sîmâlara, zihinlere ve gönüllere nûr yağdıran, kalpleri aydınlatan, dilediğine nur veren, Varlığı nurlandıran aydınlatan, rûhânî ışık ve Nûrun kaynağı olan" demek.

İTIRAF DUASI:

Ebû Mûsâ el-Eş‘arî (ra)’den rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem (sav) şöyle dua edermiş:


“All
âhümmağfirlî hatîetî ve cehlî ve isrâfî fî emrî ve mâ ente a‘lemü bihî minnî. Allâhümmağfirlî ciddî ve hezlî, ve hataî ve amdî ve küllü zâlike indî. Allâhümmağfirlî mâ kaddemtü vemâ ahhartü, vemâ esrartü vemâ a‘lentü, vemâ ente a‘lemü bihî minnî, ente’l-mukaddimü ve ente’l-muahhir, ve ente alâ külli şey’in kadîr." [7] 

"Allahım! Günahlarımı, bilgisizlik yüzünden yaptıklarımı, haddimi aşarak işlediğim kusurlarımı, benden daha iyi bildiğin bütün suçlarımı bağışla! Allahım! Ciddî ve şaka yollu yaptıklarımı, yanlışlıkla ve bilerek işlediğim günahlarımı affeyle! Bütün bu kusurların bende bulunduğunu itiraf ederim. Allahım! Şimdiye kadar yaptığım, bundan sonra yapacağım, gizlediğim ve açığa vurduğum, ölçüsüz bir şekilde işlediğim ve benden daha iyi bildiğin günahlarımı affeyle! Öne geçiren de sen, geride bırakan da sensin. Senden başka ilâh yoktur. Senin gücün her şeye yeter”


[1] (İbnü’l-Esîr, en-Nihâye, “nvr” md.; Kāmus Tercümesi, “nvr” md.)

[2] (el-Müfredât, “nvr” md.)

[3] (M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “nvr” md.)

[4] (“Duʿâʾ”, 10; “Daʿavât”, 82)

[5] (Müsned, II, 388; III, 150; Müslim, “Cenâʾiz”, 71; Tirmizî, “Daʿavât”, 114)

[7] (Buhârî, “De'avât”, 60; Müslim, “Zikir”, 70. )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder