
Corona günlerinin
128.ncisindeyiz. Bugün aynı zamanda 15 Temmuz hain darbe girişiminin de 4.ncü
yıl dönümü. Millet o gün bağımsızlığına, egemenliğine ve iradesine kahramanca
sahip çıkmıştı. Vatana ve demokrasimize kast eden düşman belki 45 yıldır hizmet
perdesi arkasında sinsice çalışan karanlık bir örgüttü.
Milletimiz şimdi de
bütün dünyayı pençesine alan görünmez bir düşmanla, koronavirüs ile mücadele
ediyor. Fetö de bize dışardan yönelmiş, içimize yerleşip çoğalarak bütün stratejik
kurumlarımıza metastasla yayılan bir kanser hücresi gibiydi. En son 15 Temmuz
darbe girişimiyle ülke yönetimini ele geçirmek, millet iradesini alaşağı etmek
isteyen bir mikroptu. Dış güçlerin desteği ve aklıyla, onların maşalığını
yaparak gizli gizli bu ülkenin bütün organlarına sızmak suretiyle varlığımızı
felç etmek isteyen bir hastalıktı.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün hain darbe girişiminin üzerinden 4 yıl geçti. Darbe girişimi daha o gece bastırıldı ve açılan
davalarda darbeciler mahkemede hesap verdi. Ama eli kanlı
terör örgütünün içimize kadar sızdığı 15 Temmuz günü
milletimiz Türkiye'nin en uzun 48 saatinde 248 şehit verdi, 2196 insanımız
yaralandı. 4 Yılda 282 Bin Gözaltı,
94 Bin tutuklama gerçekleşti.
Sonuçta Türkiye genelinde açılan 289 davadan
275'i sonuçlandı; aralarında generallerin de bulunduğu 1315 sanık
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldılar. Ayrıca 1217 kişi de
müebbet hapisle cezalandırıldı. Toplam 4 bin 130 kişinin mahkum edildiği
davalarda mahkemeler, 2 bin 692 sanığın ise beraatine karar verdi. Üzerinden
dört yıl geçmesine rağmen her alanda yaptığı tahribat henüz onarılabilmiş
değil.
Covit-19 da dış
dünyadan bize sızdı. O da bir mikrop gibi bulaşıcı, kanser hücresi gibi çoğalıp
vücudumuzu tüketen bir hastalık. Sinsi, görünmez ve ölümcül bir virüs. Ülke
olarak onunla mücadelemiz dört ayını doldurdu. 220 bin civarında vaka
kaydedildi. Ne yazık ki 5500'e yakın insanımızı kaybettik. Şu anda da halen 20
bine yakın insanımız hastanelerde tedavi görüyor.
Onunla mücadelemiz de
milletçe evlerimizde kalarak, kısıtlamalara uyarak ve alınan tedbirlere riayet
ederek topyekûn gerçekleşiyor. İşin ciddiyetini kavrayamayanlar kesin sonuç
almamızı ve normal hayata dönüşümüzü öteliyorlar, tıpkı Fetö konusundaki
aymazlıklar gibi. Salgın sebebiyle işyerleri kapandı, insanlar işini kaybetti
ve ülke ekonomisi de yara aldı elbette. Ancak, direniyoruz ve mücadelemiz
netice alınıncaya kadar sürecek, tıpkı Fetö virüsüyle yapılan mücadele gibi.


Unutmadık, unutulmayacak
Evet,
15 Temmuz 2016 hain darbe girişimi dört yıl arkada
kaldı. O meş'um gecenin müsebbipleri başarılı olamadılar. Dahası bir daha bellerini
doğrultamayacak şekilde dağıtıldılar. Yıllarca uğraşıp sızdıkları kurum ve kuruluşlarda belki hala "kripto" denilen mankurtlar var. Ancak
bugün örgütün çoğu ya hapiste, ya da kaçak.
Fetö'nün emniyette,
askeri ve sivil bürokraside, eğitimde, üniversitelerde, finans ve iş dünyasında, medya sektöründe oluşturdukları ağlar çöktü. Hem içerde hem dışarda yürüttükleri faaliyet kalıntılarıyla mücadele halen devam ediyor. Ülke yönetimine darbe yapmaya
kalkışanlar, 16 Temmuz sabahını takip eden bu dört yıl
içinde yalnızca kendileri değil, arkasındaki güçlerle, işbirliği yaptıkları
piyonlarla ve maddi manevi
destekçileri ile birlikte en büyük darbeyi yediler.
Dini kendine "takiyye" örtüsü yapmış, başka ülkelerin proje maşası haline gelmiş sapkın bir ajan tarikatla karşı karşıya olduğumuz
açıkça anlaşıldı. En önemlisi; ülkemizin beka sorunu,
karşımızdaki engeller ve varmamız
gereken menziller çoğunluk tarafından daha net anlaşıldı. İçerideki sorunlara gömülen Türkiye çevresindeki tehdit ve fırsatları görme imkanı buldu. Yakın siyasi tarihimizin rutini haline gelen
darbelere adeta bahane üreten kısır parlamenter
sistemden Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçilmesi sağlandı. Böylece yürütme gücü, siyaset dışı odakların manipülasyonlarına karşı tahkim edilmiş
oldu.
Başka
neler oldu? Ülke üzerinde demoklesin kılıcı gibi duran "paranoyak" asker zihniyeti tarihe karıştı. Ordumuz asli
görevi olan yurt savunmasında başarı üstüne başarı elde ediyor. Böylece sadece Fetö değil, onun terörist
ortağı PKK da silinme noktasına geldi. Gözümüze baka baka yıllardır oluşumuna
destek verdikleri Kuzey Suriye Pkk-Ypg projesi tepelendi.
Savunma sanayisini güçlendiren Türkiye Irak'ta, Suriye'de, Libya'da, Doğu Akdeniz'de ve
dünyanın başka noktalarında güvenliği ve çıkarları neyse orada olmaya başladı.
Bu
uyanış ve diriliş 24 Temmuzda Ayasofya ile taçlanacak. Bu süreç elbette geriye dönmez, dönemez. Ancak muhataplarımızın da vazgeçmeyeceklerini biliyoruz. Bu amaçla hala siyaset sahnesinde dolaşıyorlar.
Mümkünse mevcut partileri yönlendirmeye, 50+ ana kitleyi bölmeye, olmadı yedek ihanet
ekipleri kurmaya çalışıyorlar. Bunun işareti bazı muhalefet
partilerinin hala 15 Temmuz'u net
olarak reddedememelerinde gizli.
Ama yağma yok! İnancımız
odur ki 15 Temmuz unutulmadı, unutturulmayacak ve de inşallah unutulmayacak. Bu millet
iradesine sahip çıkmayı öğrendi, ülkesinin kıymetini biliyor. Gidilecek başka
yer olmadığının ve bir çok mazlum coğrafyanın da umudu olduğunun farkında.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder