
Amerika'nın
tam anlamıyla başı belada. Bugüne kadar dünyanın başına bir çok bela açmış
bulunan ABD bu kez kendi içinde bela ve musibetlerle sarsılıyor. Ara sıra büyük
kasırga ve yangınlarla başetmeye çalışan dünya eşkiyası mart ayından bu yana
Corona salgınıyla uğraşıyor. Zaten yeteri kadar silahlanmış insanlar en ufak
bir bahane ile sokaklara dökülüyorlar. Küçük çapta okul baskınları ve
katliamlar oluyor silahlı çocuklar eliyle. O yetmemiş gibi bu ay da ülke ırkçılık karşıtı protestolarla deyim yerindeyse tam anlamıyla allak
bullak oldu. Hem de birbiri ardından iki olayla.
Düşmanımız bile olsa kimseye beddua etmek istemeyiz
ama şu atasözü insanın dilinin ucuna da geliveriyor: "Dünya etme bulma
dünyası. Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste!.." Dünyanın her yerinde
keyfine göre parmak oynatan bu süper güç, başka ülkelerin yangın yerine
dönmesine hep sesli sessiz güldü. Onların "Bizimkiler" dediği
adamların neler karıştırdığını çok yakından bilenlerdeniz. 15 Temmuz darbe
girişimi ve arkasından yaşadıklarımız daha çok sıcak. Malumu ilana lüzum yok o "Bizimkilerden
biri" hala Pensilvanya'da bir malikanede yaşıyor.
Salgının
merkezi ve en çok can kaybının yaşandığı ülke olan
ABD'de vaka sayısı 2 milyon 100 bini geçerken, hayatını kaybedenlerin sayısı da
116 bin 400'ü aşmış durumda. Baştan beri bilinen kötü senaryoya göre bu sayı
200 bini bulabilir. Bu felaket henüz devam ederken George
Floyd'un polis cinayetine kurban gitmesinin ardından ülkede
ırkçılık karşıtı protestolarla kentler adeta yangın yerine döndü. Üstelik bu
protestolar salgın hastalık benzeri kısa sürede çok sayıda ülkeye de yayıldı.
Bu tepkiler henüz dinmemişken ABD
Polisi bir siyahiyi daha hedef aldı. Atlanta'da Rayshard Brooks adlı siyahi bir
kişi polisler tarafından vurularak öldürüldü. Yaşanan olayın ardından başlayan
protestolar gün içinde devam ederken siyahi vatandaşın öldürüldüğü restoran da ateşe verildi. Atlanta'da insanlar sokağa
dökülürken polis şefi Erika
Shields istifa etmek zorunda kaldı. Akşam saatlerinde şehirdeki çevre yolunu da
kapatan göstericilere polis müdahale etti.
Amerika'da
Corona ile bulanan sular bir türlü durulmuyor! Floyd olayı sakinleşmemişken
Atlanta'da yaşanan polis şiddeti ortalığı daha da karıştırdı. Olay cuma akşamı
Brooks'un, restoranın arabaya servis aracında sırada
beklerken uyuya kalması, daha
sonra da polisin onu uyandırması
üzerine aralarında çıkan tartışma üzerine yaşanmış.
Aracından inip polisin elektroşok tabancasını alan Brooks, tabancayı polise
doğrulttuğu sırada öldürülmüş.
Minnesota eyaletinde siyahi George Floyd'un gözaltında
alınırken öldürülmesinin üzerinden henüz iki hafta geçmişken yaşanması, kentte
bir anda tansiyonu yükseltmiş bulunuyor. Daha sonrasında polis ile göstericiler arasında zaman zaman çatışmalar yaşanırken, çok sayıda gösterici gözaltına alınmış durumda.
Irkçılık virüsü
Amerikan Birleşik Devletleri’nde George Floyd’un polis tarafından öldürülmesinin ardından, ırkçılık karşıtı gösteriler sadece ABD'de değil dünyanın birçok ülkesine de yayıldı. Avrupa'da bazı ülkelerde bu protestolar yapılırken, dünyanın öbür ucu Avustralya’da bile yerlilere dönük ırkçılığın protesto edildiği görüldü. Bu arada bazı ilginç olaylar da oluyor. Meselâ ırkçılığı hatırlatan bazı heykellerin saldırıya uğraması bunlardan biri.
Önce Floyd’un öldürüldüğü Minnesota’da Kolomb’un üç metrelik bronz heykeli devrildi. Boston ve Miami’de de protestocular Kolomb heykellerine saldırırken, Boston’da kent merkezindeki heykelin başını kopardılar. Ardından ABD iç savaşında kölecilik sisteminin devamını isteyen Konfederasyon yetkililerinin heykellerinin bir kısmı da aynı akibete uğradı. Güney eyaletlerinin kurduğu Amerika Konfedere Devletleri’nin başkanı Jefferson Finis Davis’in Richmond’daki heykeli, aynı gün Kolomb’un bir heykeli kaidesinden indirildikten sonra yakılarak göle atıldı. Böylece George Floyd’un beyaz polislerce katledilmesi ve ardından Polis şiddetinin tetiklediği günler süren protestolar ırkçılık karşıtı bir harekete dönüşmüş oldu.
Bazı ülkelerde ırkçılığın sembolü durumundaki heykel ve anıtlar hükümetlerce korunmaya çalışılıyor. Ancak alınan tün önlemlere rağmen heykeller yine de eylemcilerin hedefi olmaktan kurtulamadı. Protestolara katılan yüz binlerce kişi ırkçılığı hatırlatan bu heykellerin kaldırılmasını istiyor. ABD'de bir çok şehirde Konfederasyon yöneticilerine ait heykellerin kaldırılacağı açıklandı. Hatta Birgminghan ve Mobile’de bazı heykeller kaldırıldı. Ancak aktivistler birçok şehirde dilekçe toplayarak tüm heykellerin kaldırılmasını talep ediyorlar.
Tarihçiler ise heykellerin dikilmesinin temel sebebinin ‘beyaz ırkın üstünlüğü’ fikri olduğunu söylüyorlar. Çünkü özellikle ABD'deki heykellerin bir çoğu iç savaşın ardından 19. yüzyılın sonlarına doğru özellikle siyahlara ‘güç beyazlarda’ fikrini hatırlatmak için dikilmiş. Güney eyaletlerinde yıkılan heykellerin tarihi, 19.yy ortalarında 4 yıl süren bir iç savaşa işaret ediyor. Güneylilerin savaşı kaybetmesi sonrasında Amerikan anayasasında 6 Aralık 1865 tarihli köleliği yasaklayan bir düzenleme yapılmış. Böylece kölelik resmen yasaklanmış. Ancak 1890 yılları ila 1929 yılları arasında köle sistemi ve ırkçılığı savunan Konfederasyon yetkililerine ait onlarca anıt ve heykel dikilmiş. 2019 yılında yapılan bir çalışmaya göre 23 eyalette konfederasyona atfen 780 anıt sayılmış. Bazı tarihçilere göre heykeller ‘beyaz ırkın üstünlüğü’nün yanı sıra, bu üstünlüğün devamı amacıyla dikilmişler.” Amaç iç savaş sırasında köleciliği savunan güneyde ‘beyaz ırkın üstün olduğu’ kültürünü yerleştirmekmiş.
Bazılarına göre bu heykeller bir miras iken, bazılarına göre ise geçmişteki ve şimdiki ırkçılığın sembolleri durumunda. Heykellere yönelik saldırıların son 5 yıla dayanan bir geçmişi var. Black Lives Matter (Siyah Hayatlar Önemlidir) hareketinin yükselişi ve 2015 yılında Charleston şehrinde Mother Emanuel Kilisesi’nde dokuz siyahın katledilmesinin ardından heykellerin kaldırılmasına dönük bu tartışmalar alevlenmiş. Katliamın ardından başlayan protestoların temel konusu ırkçılığı hatırlatan heykeller olmuş. 2015 yılındaki kanlı saldırının ardından 114 heykel kaldırılmış. Bu arada ülkede ‘Unite the Right’ adlı ırkçı gösterilerin toplanma alanı yine bu heykeller olmuş. 2017 yılında beyazların üstünlüğünü savunan bu gösterilerde konfederasyon generali Robert E.Lee’nin heykelinin kaldırılmasına karşı çıkılmış. Yaşanan olaylarda onlarca kişi yaralanmış ve bir kişi de hayatını kaybetmiş.
Harvard Üniversitesi’nden tarih profesörü Khalil Gibran Muhammed, beyaz üstünlüğünü savunan ve kutsayan bu ırkçı kültür değiştirilmeden, ABD’nin siyahlara dönük politikalarının değişmeyeceğini söylüyor. Profesör Muhammed, "Beyaz gençlerde dahil, eylemlere katılan birçok kişi bunun farkında. Anıtları kaldırmanın amacı ırkçılık kültürünü kaldırmaktır" diyor.
Öyle anlaşılıyor ki; insan yaradılışına aykırı ırkçılık virüsü, insan genlerine işlemiş kölelik acısı ile kaçınılmaz bir hesaplaşma yaşayacak. Neredeyse insanlık tarihi kadar eski bir hastalık bu. İnsanlık geçmişinin o büyük günahını, bir başka hastalık ırkçılık virüsüyle tetikleyip uyandırmak üzere. Her geçen gün patlamaya hazır bir bomba ile onu ateşleyecek fitil birbirine daha da yaklaşıyor. Ortalık alevlenirse şu anda dünyayı sallayan coronadan çok daha tehlikeli bir salgınla karşı karşıya kalabiliriz. Zira köleliğin mağdurları siyah insanlar ve ırkçılık virüsünü taşıyan beyazlar dünyanın görece gelişmiş ülkelerinde birlikte yaşıyorlar. Yani, tehdit şu anda suyun altında olsa da ortaya çıktığında boğmayacağı zengin ülke yok gibi.

Amerikan Birleşik Devletleri’nde George Floyd’un polis tarafından öldürülmesinin ardından, ırkçılık karşıtı gösteriler sadece ABD'de değil dünyanın birçok ülkesine de yayıldı. Avrupa'da bazı ülkelerde bu protestolar yapılırken, dünyanın öbür ucu Avustralya’da bile yerlilere dönük ırkçılığın protesto edildiği görüldü. Bu arada bazı ilginç olaylar da oluyor. Meselâ ırkçılığı hatırlatan bazı heykellerin saldırıya uğraması bunlardan biri.
Önce Floyd’un öldürüldüğü Minnesota’da Kolomb’un üç metrelik bronz heykeli devrildi. Boston ve Miami’de de protestocular Kolomb heykellerine saldırırken, Boston’da kent merkezindeki heykelin başını kopardılar. Ardından ABD iç savaşında kölecilik sisteminin devamını isteyen Konfederasyon yetkililerinin heykellerinin bir kısmı da aynı akibete uğradı. Güney eyaletlerinin kurduğu Amerika Konfedere Devletleri’nin başkanı Jefferson Finis Davis’in Richmond’daki heykeli, aynı gün Kolomb’un bir heykeli kaidesinden indirildikten sonra yakılarak göle atıldı. Böylece George Floyd’un beyaz polislerce katledilmesi ve ardından Polis şiddetinin tetiklediği günler süren protestolar ırkçılık karşıtı bir harekete dönüşmüş oldu.
Bazı ülkelerde ırkçılığın sembolü durumundaki heykel ve anıtlar hükümetlerce korunmaya çalışılıyor. Ancak alınan tün önlemlere rağmen heykeller yine de eylemcilerin hedefi olmaktan kurtulamadı. Protestolara katılan yüz binlerce kişi ırkçılığı hatırlatan bu heykellerin kaldırılmasını istiyor. ABD'de bir çok şehirde Konfederasyon yöneticilerine ait heykellerin kaldırılacağı açıklandı. Hatta Birgminghan ve Mobile’de bazı heykeller kaldırıldı. Ancak aktivistler birçok şehirde dilekçe toplayarak tüm heykellerin kaldırılmasını talep ediyorlar.
Tarihçiler ise heykellerin dikilmesinin temel sebebinin ‘beyaz ırkın üstünlüğü’ fikri olduğunu söylüyorlar. Çünkü özellikle ABD'deki heykellerin bir çoğu iç savaşın ardından 19. yüzyılın sonlarına doğru özellikle siyahlara ‘güç beyazlarda’ fikrini hatırlatmak için dikilmiş. Güney eyaletlerinde yıkılan heykellerin tarihi, 19.yy ortalarında 4 yıl süren bir iç savaşa işaret ediyor. Güneylilerin savaşı kaybetmesi sonrasında Amerikan anayasasında 6 Aralık 1865 tarihli köleliği yasaklayan bir düzenleme yapılmış. Böylece kölelik resmen yasaklanmış. Ancak 1890 yılları ila 1929 yılları arasında köle sistemi ve ırkçılığı savunan Konfederasyon yetkililerine ait onlarca anıt ve heykel dikilmiş. 2019 yılında yapılan bir çalışmaya göre 23 eyalette konfederasyona atfen 780 anıt sayılmış. Bazı tarihçilere göre heykeller ‘beyaz ırkın üstünlüğü’nün yanı sıra, bu üstünlüğün devamı amacıyla dikilmişler.” Amaç iç savaş sırasında köleciliği savunan güneyde ‘beyaz ırkın üstün olduğu’ kültürünü yerleştirmekmiş.
Bazılarına göre bu heykeller bir miras iken, bazılarına göre ise geçmişteki ve şimdiki ırkçılığın sembolleri durumunda. Heykellere yönelik saldırıların son 5 yıla dayanan bir geçmişi var. Black Lives Matter (Siyah Hayatlar Önemlidir) hareketinin yükselişi ve 2015 yılında Charleston şehrinde Mother Emanuel Kilisesi’nde dokuz siyahın katledilmesinin ardından heykellerin kaldırılmasına dönük bu tartışmalar alevlenmiş. Katliamın ardından başlayan protestoların temel konusu ırkçılığı hatırlatan heykeller olmuş. 2015 yılındaki kanlı saldırının ardından 114 heykel kaldırılmış. Bu arada ülkede ‘Unite the Right’ adlı ırkçı gösterilerin toplanma alanı yine bu heykeller olmuş. 2017 yılında beyazların üstünlüğünü savunan bu gösterilerde konfederasyon generali Robert E.Lee’nin heykelinin kaldırılmasına karşı çıkılmış. Yaşanan olaylarda onlarca kişi yaralanmış ve bir kişi de hayatını kaybetmiş.
Harvard Üniversitesi’nden tarih profesörü Khalil Gibran Muhammed, beyaz üstünlüğünü savunan ve kutsayan bu ırkçı kültür değiştirilmeden, ABD’nin siyahlara dönük politikalarının değişmeyeceğini söylüyor. Profesör Muhammed, "Beyaz gençlerde dahil, eylemlere katılan birçok kişi bunun farkında. Anıtları kaldırmanın amacı ırkçılık kültürünü kaldırmaktır" diyor.
Öyle anlaşılıyor ki; insan yaradılışına aykırı ırkçılık virüsü, insan genlerine işlemiş kölelik acısı ile kaçınılmaz bir hesaplaşma yaşayacak. Neredeyse insanlık tarihi kadar eski bir hastalık bu. İnsanlık geçmişinin o büyük günahını, bir başka hastalık ırkçılık virüsüyle tetikleyip uyandırmak üzere. Her geçen gün patlamaya hazır bir bomba ile onu ateşleyecek fitil birbirine daha da yaklaşıyor. Ortalık alevlenirse şu anda dünyayı sallayan coronadan çok daha tehlikeli bir salgınla karşı karşıya kalabiliriz. Zira köleliğin mağdurları siyah insanlar ve ırkçılık virüsünü taşıyan beyazlar dünyanın görece gelişmiş ülkelerinde birlikte yaşıyorlar. Yani, tehdit şu anda suyun altında olsa da ortaya çıktığında boğmayacağı zengin ülke yok gibi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder