İlk değil son da olmayacak
Dünya Sağlık Örgütü corona virüsü pandemi yani küresel salgın olarak nitelendirdi. Böylece Covid-19’un dünya genelinde geniş
ölçekte etkili olduğu da resmileşmiş oldu. Ancak, İnsanlığın karşılaştığı ilk
pandemi corona virüs salgını değil ve muhtemelen son da olmayacak. Zira, DSÖ
daha önce AIDS dahil birçok hastalığı pandemi olarak ilan etmişti.
Solunum
yolunu etkileyen tek grip salgını corona virüs değil.
Asıl adı 'Influenza' olan virüs türü halk arasında grip olarak biliniyor. Asya gribi ya da Rus gribi olarak da bilinen influenza kaynaklı bir
salgın 1889’da Buhara, Canada ve Grönland’da neredeyse
aynı anda görülmüştü.
1968
yılında bu hastalığın mutasyona uğramış versiyonu H3N2 bir milyon insanı
öldüren bir salgına dönüşmüş.Yüzde
beş ölüm oranına sahip olan bu virüs Hong Kong nüfusunun yüzde 15’inin ölümüne
neden olmuş. Filipinler,
Hindistan, Avustralya, Avrupa ve ABD’de salgından etkilenen diğer ülkeler.
1968
salgınından 12 yıl kadar önce1957
yılında influenza virüsü yine dünya genelinde etkisini
göstermiş. Bu sefer H2N2 olarak
adlandırılan versiyon yine Çin’de
ortaya çıkmış ve 1958 yılına kadar
salgın şeklinde devam etmiş. Virüs ilk olarak
Şubat 1957'de Singapur'da, Nisan 1957'de Hong Kong'da ve aynı yılın yaz
aylarında Amerika Birleşik Devletleri'ndeki kıyı kentlerinde görülmüştü. Pandemiye dönüşen hastalık nedeniyle dünya
çapında 116 bini ABD'de toplam 1.1 milyon kişi hayatını kaybetmiş. Bu virüsün
kuşlarla bağlantısı olduğu anlaşıldığından 'Kuş gribi' olarak bilindi. Bu
virüsün etkisi diğer salgınlara göre daha düşük seyrederken, 10 yıl sonra
tamamen ortadan kalktı. Hastalığın kaç kişi öldürdüğü tam olarak bilinmese de DSÖ verilerine göre
yaklaşık 2 milyon insanın hayatını
kaybettiği tahmin ediliyor. Yine 1968'de, Çin kaynaklı bir A (H3N2) virüs
de küresel salgına dönüşmüştü. CDC'ye göre dünya genelinde 1 milyon kişinin
hayatını kaybettiği salgından en çok etkilenen 65 yaş üstü kesim olmuştu. H3N2
virüsü, mevsimsel grip virüsü olarak küresel çapta hala dolaşmaya devam ediyor.

CDC verilerine göre, H1N1 salgınının otaya çıktığı yıl 151 bin 700 ila 575 bin 400 kişinin öldüğü tahmin ediliyor. Küresel olarak, ölümlerin yüzde 80'inin 65 yaşından küçük insanlarda meydana geldiği tahmin ediliyor. Dünya Sağlık Örgütü WHO, Ağustos ayında H1N1 virüsünü pandemi ilan etti. Domuz gribi olarak da adlandırılan H1N1 günümüzde mevsimsel olarak hala etkili oluyor.
Günümüzde ise dünya yeni bir pandemi ile mücadele ediyor. Dünya
genelinde yaklaşık 200 bin kişide
görülen yeni tip korona virüs (Covid-19) salgınında, şu ana kadar toplam 8
bindolayında kişi hayatını kaybetti. Bu gün itibariyle Corona
bütün dünyayı ve hayatımızı etkisi altına almış görünüyor. Ancak, günümüzde
küresel çapta, tüm ülkelerde birden eş zamanlı güçlü ve yerine göre katı
tedbirler alınarak amansız bir mücadele yürütülüyor. Doğal olarak mevcut
iletişim ve bilgi imkanları da seferber edilmiş durumda. Haberler onunla
başlayıp onunla bitiyor. İnternet ve sosyal medya onunla dolu. Karantina,
gözetim, kısıtlamalar, sokağa çıkma yasağı ve 'evden çıkma!' uyarıları günlük
yaşamımızı belirledi. Algılarımız da bu yönde oluşuyor. Çünkü her yönden yoğun
bir baskı altındayız. Bilgi bombardımanı, peşpeşe alınan hükümet tedbirleri,
duyduklarımız, gördüklerimiz ve yaşadıklarımız 'Coronavirüs' salgınını
olduğundan fazla gösteriyor.
Kuşkusuz bir salgın
hastalık söz konusuysa, ölüm ihtimali varsa insan için diğer bütün detaylar
görece önemini kaybediyor. Geçmiş yaşanmışlıklar, sayılar, hastalık dalgaları
silikleşiyor. Panik, korku ve tedirginlik duyguları altında karanlık bir tünele
girmiş gibi hissediyoruz. İçinde olduğumuz hali kendimizi aşıp dışardan, daha
yukardan, geçmişte yaşananlar bağlamında göremiyoruz. Peki, gerçek ne? Bunu
anlamak için dünyanın daha önce yaşamış olduğu küresel salgınları bir
hatırlamakta fayda var.
Bunların
arasında en eskisi ve korkuncu veba. İnsanlık tarihinin en ölümcül hastalıklarından birisi. Lakabı ¨Kara Ölüm¨. Orta Çağ'da 1347-1353 arasında, Avrupa nüfusunun üçte
birinin yok etmesinden sorumlu. Meselâ 1347-1348 yılları arasında Venedik nüfusu
130.000 iken 70.000'e düşmesine neden olmuş. Bu hastalık fare ve pire ışırığıyla insanlara bulaşmış. Dünyanın ilk kimyasal
silahı olarak bile kullanılmış ve düşman ülkeye vebalı fareler salınmış.
250 milyondan fazla kişinin ölümüne neden olduğu düşünülüyor. Şu anda antibiyotikler ile tedavisi mümkün, ancak Asya ve Afrika kıtalarının bazı bölgelerinde halen görülebiliyor.
250 milyondan fazla kişinin ölümüne neden olduğu düşünülüyor. Şu anda antibiyotikler ile tedavisi mümkün, ancak Asya ve Afrika kıtalarının bazı bölgelerinde halen görülebiliyor.
Avrupalılar
kendilerinde olan sarı humma dahil bir dizi hastalığı Afrikalı köleleri vasıtasıyla
Amerika'ya da bulaştırmış oldular. Hastalık,
kolonilere, çiftliklere ve büyük şehirlere doğru ilerledi. Napolyon, 33 bin
kişilik ordusunu Kuzey Amerika'daki Fransız arazilerine gönderdiğinde, sarı
humma 29 bin askerini öldürmüştü. Sarı humma da sıtma gibi
sivrisinek ısırığıyla insandan insana bulaşıyordu.
Tipik belirtileri arasında, ateş, baş ve kas ağrısı, sırt ağrısı, kusma ve titreme bulunuyor. Aşısına rağmen, gelişmiş tedavi prosedürleri ve sivrisinek ıslahına rağmen, hastalık halen Güney Amerika ve Afrika'da devam ediyor
Tipik belirtileri arasında, ateş, baş ve kas ağrısı, sırt ağrısı, kusma ve titreme bulunuyor. Aşısına rağmen, gelişmiş tedavi prosedürleri ve sivrisinek ıslahına rağmen, hastalık halen Güney Amerika ve Afrika'da devam ediyor
Sıtma
hastalığını ilk defa bildirenler Antik Mısırlılar. Günümüzde
tedavisi mümkün olmasına rağmen hala etkisini gösteriyor.
Yılda beş milyon kişinin sıtmadan hayatını kaybettiği
kaydedilmiş. Misal olarak Rusya'da I. Dünya Savaşı'ndan sonra 5 milyon sıtmalı olduğu ve bunların
60.000'inin öldüğü biliniyor. 1934'te Seylan'da 3 milyon sıtmalının 100.000'i yaşamını yitirmiş.
Amerika'daki ilk salgın 1938'de Brezilya'da vuku bulmuş ve 100.000 hastanın
14.000'i ölmüş.
Salgın, 1942'de Nil Vadisi'ne kaymış ve Mısır'da 12.000 kişiyi öldürmüş.Daha sonra Etiyopya'ya geçen hastalık orada da 15.000 ölü bırakmış. Savaş ve tabiî âfetler sonrası Karayipler'de de büyük hasar yapmış ve bu salgından 1963'te Haiti'de 75.000 kişi ölmüş.
Salgın, 1942'de Nil Vadisi'ne kaymış ve Mısır'da 12.000 kişiyi öldürmüş.Daha sonra Etiyopya'ya geçen hastalık orada da 15.000 ölü bırakmış. Savaş ve tabiî âfetler sonrası Karayipler'de de büyük hasar yapmış ve bu salgından 1963'te Haiti'de 75.000 kişi ölmüş.
Çocuk
felci de bir virüs salgını.
İnsanlara bulaştığında önce önce sinir sistemini çökertiyor sonra da felç
veya ölümle sonuçlanıyor. ABD'de en büyük çocuk felci salgını 1916'da meydana çıkmış. New York City'de başlayan salgın, bir yıl içinde
toplam 27.000 kişinin sakat kalmasına, 6.000 kişinin de ölmesine neden olmuş.WHO, 1994 yılında
Amerika kıtasında çocuk felcinin kökünün kuruduğunu
duyurmuş. Benzer şekilde 2000 yılında Batı Pasifik bölgesi, 2002 yılında da
Avrupa kıtasında bu virüsün kökü
kurutulmuş. 2013 yılına
gelindiğinde çocuk felci hastalığının salgın olarak görüldüğü ülke sayısı
sadece üçe indirilmiş durumda. Bu ülkeler de Nijerya, Pakistan ve Afganistan. 1957 yılında
bu virüsün aşısı bulunmuş ve vakalar yüzde 80 oranında
azalmış.

Çiçek hastalığı oldukça tehlikeli, bulaşıcı ve ölümcül olabilen bir enfeksiyon hastalığı. Bildirimi zorunlu hastalıklardan. Spesifik bir tedavisi yok. Bu hastalıktan korunmanın tek yolu aşı olmak. Hastalığın “Variola Major” ve “Variola Minör” olarak adlandırılan iki klinik tipi var.V majör yüzde 35 oranında öldürücü olurken, V minörün öldürme oranı yüzde 1'. 18. yüzyıl İngiltere'de bir nesil boyunca her 13 kişiden biri çiçek hastalığından ölmüş. 1966'da WHO'nun başlattığı kampanya sonucu tüm Dünya ülkelerinde çiçek aşısı yapılarak, hastalık görünmez olmuş ve çiçek aşısı zorunlu aşı programından çıkarılmış. Ancak 1976'da Etiyopya ve Somali'de iki yeni çiçek olgusu bildirilmiş. Osmanlı Devletinde 1630'dan beri çiçek aşısı yapıldığına dair yazılı belgeler var. İlginç olan şey; çiçek aşısının İngiltere'ye 1700'lü İstanbul'dan götürülmüş olması.

1817′de Japonya'da, 1826′da Moskova'da, 1831′de Berlin'de, Paris'te ve Londra'da salgınlar olmuş. Sonrasında Londra'dan göçmenlerle Kanada'ya ulaşmış ve birçok insanın ölümüne neden olmuş. 1892 yılında Hamburg'da sıçradığı biliniyor.
İspanyol
Gribi 1918 ve 1919 yılları arasında dünyayı kasıp
kavurmuş. 18 ay içinde o dönem dünyada yaşayan nüfusun yüzde 5'ine denk gelen
20 ila 50 milyon arasında insan bu
salgın yüzünden hayatını kaybetmiş.Birinci Dünya Savaşı’nın son yılında H1N1 olarak sınıflandırılan influenza
pandemisi tüm dünyayı kasıp kavuruyormuş. Yaklaşık 500 milyon insanın yaklaşık
üç yıl süren salgından etkilendiği düşünülmekte. İlk kez 11 Mart 1918'de ABD'nin New Mexico
eyaletinde tespit edilmiş.Salgın 1918 Eylül-Kasım
aylarında zirve noktasına ulaşmış ve Türkiye dahil tüm dünya ülkelerini
etkilemiş. O kadar ki Hindistan'da 17 milyon kişi, yani ülke nüfusunun %5'i bu
hastalıktan ölmüş. İspanyol gribi olarak da bilinen
salgınde toplam ölü sayısı net olarak bilinmiyor.
Corona virüsten farklı olarak sağlıklı genç bireyleri de etkiliyordu.

İşte
bütün bu dehşet veren hastalıklar arasında bugün için Corona salgını da yerini
almış durumda. Diğerleriyle kıyaslandığında etkisi ve algısının kendisinden
daha güçlü hissedildiği ayan beyan ortada. Kuşkusuz sonuçlarının nereye
varacağı 2-3 aya kadar ortaya çıkmış olacak. Dileriz alınan küresel tedbirler
sebebiyle hasarı sınırlı kalır. Ancak şu bir gerçek ki, bu salgın pek çok şey
için bir milat olacağa benziyor. Hükümet idarelerinde, sağlık sisteminde,
çalışma hayatında, iletişim ve teknolojide hatta bireysel yaşamlarımızda dahi
hiçbir şey eskisi gibi olmayacak
gibi. En azından 'çaresizlik, temizlik ve aile' yeniden keşfedilmiş durumda.
Dünya o kadar kucak kucağa, iç içe ve birbirine bağlı yaşıyor ki bu salgının
sonrasında yaşanacak değişim dönüşümün bütün ülkeleri etkilememesi düşünülemez.
Yaşanacak deneyim ve süreçler pek çok farklı şeyin tetiklemesi olacak.
Netice-i kelam:
Baktığınız şeyi iyi 'görmek' gerek. Algılarımız bizi yanıltabilir. Karşımızda,
içinde olduğumuz hallerin görece farklı olabileceğini de kabul etmemiz gerek.
----------
----------
22 Martta Ankara'daki Kız
kardeşim otobüsle İzmir’e geldi.
Yeğenim arabamla gidip terminalden aldı geldi. Eve girer girmez de anneme
sarılıp ağlamak istedi. Mani oldum, elini yüzünü yıkattım. Hem sosyal mesafeyi koruması hem de
annemi olumsuz etkileyecek ağlama seanslarına girmemesi için uyardım. Şimdi sadece şu an Burhaniye’de
bulunan kız kardeşim eksikti. Anlıyorum onların da birbirleriyle konuşmaya
ihtiyaçları var. Bu yüzden her gün dakikalarca süren telefon konuşmalarını ve Whatsapptan görüntülü aramalarını gülümseyerek izliyorum.
Annem çocuklarının yanında
olmasından mutlu, iyi görünüyor.
Akşam
en az 30 bin vakanın görüldüğü ABD'de ölü sayısının 389'a çıktığını
duyduk. Salgının en fazla vurduğu New York Valisi Andrew Cuomo yaşanan salgını,
1930'lardaki ‘Büyük Burhan’dan sonraki en büyük kriz olarak nitelemiş. Türkiye'de ise ölü sayısı 30'a vaka sayısı
1236'ya çıkmış. İçişleri Bakanlığı, ülke genelinde Corona virüsü nedeniyle uygulanacak yasaklamalar kapsamını
“65 yaş üstü sokağa çıkma” boyutuyla genişletmiş durumda. 22 ülkeye uygulanan seyahat yasakları da 46 ülkenin daha eklenmesiyle 68'e çıkmış.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder