22 Mart 2020 Pazar

22 Mart 2020 Pazar 14:00 CORONA GÜNLERİ......................................İlk değil son da olmayacak

İlk değil son da olmayacak

Dünya Sağlık Örgütü corona virüsü pandemi yani küresel salgın olarak nitelendirdi. Böylece Covid-19’un dünya genelinde geniş ölçekte etkili olduğu da resmileşmiş oldu. Ancak, İnsanlığın karşılaştığı ilk pandemi corona virüs salgını değil ve muhtemelen son da olmayacak. Zira, DSÖ daha önce AIDS dahil birçok hastalığı pandemi olarak ilan etmişti.

Solunum yolunu etkileyen tek grip salgını corona virüs değil. Asıl adı 'Influenza' olan virüs türü halk arasında grip olarak biliniyor. Asya gribi ya da Rus gribi olarak da bilinen influenza kaynaklı bir salgın 1889’da Buhara, Canada ve Grönland’da neredeyse aynı anda görülmüştü.

1968 yılında bu hastalığın mutasyona uğramış versiyonu H3N2 bir milyon insanı öldüren bir salgına dönüşmüş.Yüzde beş ölüm oranına sahip olan bu virüs Hong Kong nüfusunun yüzde 15’inin ölümüne neden olmuş. Filipinler, Hindistan, Avustralya, Avrupa ve ABD’de salgından etkilenen diğer ülkeler.

1968 salgınından 12 yıl kadar önce1957 yılında influenza virüsü yine dünya genelinde etkisini göstermiş. Bu sefer H2N2 olarak adlandırılan versiyon yine Çin’de ortaya çıkmış ve 1958 yılına kadar salgın şeklinde devam etmiş.  Virüs ilk olarak Şubat 1957'de Singapur'da, Nisan 1957'de Hong Kong'da ve aynı yılın yaz aylarında Amerika Birleşik Devletleri'ndeki kıyı kentlerinde görülmüştü. Pandemiye dönüşen hastalık nedeniyle dünya çapında 116 bini ABD'de toplam 1.1 milyon kişi hayatını kaybetmiş. Bu virüsün kuşlarla bağlantısı olduğu anlaşıldığından 'Kuş gribi' olarak bilindi. Bu virüsün etkisi diğer salgınlara göre daha düşük seyrederken, 10 yıl sonra tamamen ortadan kalktı. Hastalığın kaç kişi öldürdüğü tam olarak bilinmese de DSÖ verilerine göre yaklaşık 2 milyon insanın hayatını kaybettiği tahmin ediliyor. Yine 1968'de, Çin kaynaklı bir A (H3N2) virüs de küresel salgına dönüşmüştü. CDC'ye göre dünya genelinde 1 milyon kişinin hayatını kaybettiği salgından en çok etkilenen 65 yaş üstü kesim olmuştu. H3N2 virüsü, mevsimsel grip virüsü olarak küresel çapta hala dolaşmaya devam ediyor.

2009 ilkbaharında yeni bir influenza olan A (H1N1) virüsü ortaya çıktı. İlk kez Amerika Birleşik Devletleri'nde tespit edilen virüs daha sonra hızla dünyaya yayıldı. CDC'ye göre domuzda gelişen virüs, daha önce hayvanlarda veya insanlarda görülmemiş benzersiz bir grip genleri kombinasyonu içeriyordu

CDC verilerine göre, H1N1 salgınının otaya çıktığı yıl 151 bin 700 ila 575 bin 400 kişinin öldüğü tahmin ediliyor. Küresel olarak, ölümlerin yüzde 80'inin 65 yaşından küçük insanlarda meydana geldiği tahmin ediliyor. Dünya Sağlık Örgütü WHO, Ağustos ayında H1N1 virüsünü pandemi ilan etti. Domuz gribi olarak da adlandırılan H1N1 günümüzde mevsimsel olarak hala etkili oluyor.

Günümüzde ise dünya yeni bir pandemi ile mücadele ediyor. Dünya genelinde yaklaşık 200 bin kişide görülen yeni tip korona virüs (Covid-19) salgınında, şu ana kadar toplam 8 bindolayında kişi hayatını kaybetti. Bu gün itibariyle Corona bütün dünyayı ve hayatımızı etkisi altına almış görünüyor. Ancak, günümüzde küresel çapta, tüm ülkelerde birden eş zamanlı güçlü ve yerine göre katı tedbirler alınarak amansız bir mücadele yürütülüyor. Doğal olarak mevcut iletişim ve bilgi imkanları da seferber edilmiş durumda. Haberler onunla başlayıp onunla bitiyor. İnternet ve sosyal medya onunla dolu. Karantina, gözetim, kısıtlamalar, sokağa çıkma yasağı ve 'evden çıkma!' uyarıları günlük yaşamımızı belirledi. Algılarımız da bu yönde oluşuyor. Çünkü her yönden yoğun bir baskı altındayız. Bilgi bombardımanı, peşpeşe alınan hükümet tedbirleri, duyduklarımız, gördüklerimiz ve yaşadıklarımız 'Coronavirüs' salgınını olduğundan fazla gösteriyor.

Kuşkusuz bir salgın hastalık söz konusuysa, ölüm ihtimali varsa insan için diğer bütün detaylar görece önemini kaybediyor. Geçmiş yaşanmışlıklar, sayılar, hastalık dalgaları silikleşiyor. Panik, korku ve tedirginlik duyguları altında karanlık bir tünele girmiş gibi hissediyoruz. İçinde olduğumuz hali kendimizi aşıp dışardan, daha yukardan, geçmişte yaşananlar bağlamında göremiyoruz. Peki, gerçek ne? Bunu anlamak için dünyanın daha önce yaşamış olduğu küresel salgınları bir hatırlamakta fayda var.

Bunların arasında en eskisi ve korkuncu veba. İnsanlık tarihinin en ölümcül hastalıklarından birisi. Lakabı ¨Kara Ölüm¨. Orta Çağ'da 1347-1353 arasında, Avrupa nüfusunun üçte birinin yok etmesinden sorumlu. Meselâ 1347-1348 yılları arasında Venedik nüfusu 130.000 iken 70.000'e düşmesine neden olmuş. Bu hastalık fare ve pire ışırığıyla insanlara bulaşmış. Dünyanın ilk kimyasal silahı olarak bile kullanılmış ve düşman ülkeye vebalı fareler salınmış. 

250 milyondan fazla kişinin ölümüne neden olduğu düşünülüyor. Şu anda antibiyotikler ile tedavisi mümkün, ancak Asya ve Afrika kıtalarının bazı bölgelerinde halen görülebiliyor.

Avrupalılar kendilerinde olan sarı humma dahil bir dizi hastalığı Afrikalı köleleri vasıtasıyla Amerika'ya da bulaştırmış oldular. Hastalık, kolonilere, çiftliklere ve büyük şehirlere doğru ilerledi. Napolyon, 33 bin kişilik ordusunu Kuzey Amerika'daki Fransız arazilerine gönderdiğinde, sarı humma 29 bin askerini öldürmüştü. Sarı humma da sıtma gibi sivrisinek ısırığıyla insandan insana bulaşıyordu. 

Tipik belirtileri arasında, ateş, baş ve kas ağrısı, sırt ağrısı, kusma ve titreme bulunuyor. Aşısına rağmen, gelişmiş tedavi prosedürleri ve sivrisinek ıslahına rağmen, hastalık halen Güney Amerika ve Afrika'da devam ediyor

Sıtma hastalığını ilk defa bildirenler Antik Mısırlılar. Günümüzde tedavisi mümkün olmasına rağmen hala etkisini gösteriyor. Yılda beş milyon kişinin sıtmadan hayatını kaybettiği kaydedilmiş. Misal olarak Rusya'da I. Dünya Savaşı'ndan sonra 5 milyon sıtmalı olduğu ve bunların 60.000'inin öldüğü biliniyor. 1934'te Seylan'da 3 milyon sıtmalının 100.000'i yaşamını yitirmiş. Amerika'daki ilk salgın 1938'de Brezilya'da vuku bulmuş ve 100.000 hastanın 14.000'i ölmüş. 

Salgın, 1942'de Nil Vadisi'ne kaymış ve Mısır'da 12.000 kişiyi öldürmüş.Daha sonra Etiyopya'ya geçen hastalık orada da 15.000 ölü bırakmış. Savaş ve tabiî âfetler sonrası Karayipler'de de büyük hasar yapmış ve bu salgından 1963'te Haiti'de 75.000 kişi ölmüş.

Çocuk felci de bir virüs salgını. İnsanlara bulaştığında önce önce sinir sistemini çökertiyor sonra da felç veya ölümle sonuçlanıyor. ABD'de en büyük çocuk felci salgını 1916'da meydana çıkmış. New York City'de başlayan salgın, bir yıl içinde toplam 27.000 kişinin sakat kalmasına, 6.000 kişinin de ölmesine neden olmuş.WHO, 1994 yılında Amerika kıtasında çocuk felcinin kökünün kuruduğunu duyurmuş. Benzer şekilde 2000 yılında Batı Pasifik bölgesi, 2002 yılında da Avrupa kıtasında bu virüsün kökü kurutulmuş. 2013 yılına gelindiğinde çocuk felci hastalığının salgın olarak görüldüğü ülke sayısı sadece üçe indirilmiş durumda. Bu ülkeler de Nijerya, Pakistan ve Afganistan. 1957 yılında bu virüsün aşısı bulunmuş ve vakalar yüzde 80 oranında azalmış.

Çiçek hastalığı oldukça tehlikeli, bulaşıcı ve ölümcül olabilen bir enfeksiyon hastalığı. Bildirimi zorunlu hastalıklardan. Spesifik bir tedavisi yok. Bu hastalıktan korunmanın tek yolu aşı olmak. Hastalığın “Variola Major” ve “Variola Minör” olarak adlandırılan iki klinik tipi var.V majör yüzde 35 oranında öldürücü olurken, V minörün öldürme oranı yüzde 1'. 18. yüzyıl İngiltere'de bir nesil boyunca her 13 kişiden biri çiçek hastalığından ölmüş. 1966'da WHO'nun başlattığı kampanya sonucu tüm Dünya ülkelerinde çiçek aşısı yapılarak, hastalık görünmez olmuş ve çiçek aşısı zorunlu aşı programından çıkarılmış. Ancak 1976'da Etiyopya ve Somali'de iki yeni çiçek olgusu bildirilmiş. Osmanlı Devletinde 1630'dan beri çiçek aşısı yapıldığına dair yazılı belgeler var. İlginç olan şey; çiçek aşısının İngiltere'ye 1700'lü İstanbul'dan götürülmüş olması.

1991 yılında görülen kolera hastalığından 12 bin kişi hayatını kaybetmiş. Bir bakterinin neden olduğu bağırsak enfeksiyonuna bağlı, akut ve şiddetli ishal ile seyreden bir hastalık. Genelde, dışkı bulaşmış kirli su ya da bu sularla yıkanmış gıdalar aracılığı ile yayılıyor. Bu hastalığın da Afrikalı yerlileri değerli madenlerin bulunduğu yataklardan uzaklaştırmak için sularına karıştırılan bir bakteri yüzünden başladığı spekülasyonları var. Ne muhteris ve zalimce bir şey. 

1817′de Japonya'da, 1826′da Moskova'da, 1831′de Berlin'de, Paris'te ve Londra'da salgınlar olmuş. Sonrasında Londra'dan göçmenlerle Kanada'ya ulaşmış ve birçok insanın ölümüne neden olmuş. 1892 yılında Hamburg'da sıçradığı biliniyor.

İspanyol Gribi 1918 ve 1919 yılları arasında dünyayı kasıp kavurmuş. 18 ay içinde o dönem dünyada yaşayan nüfusun yüzde 5'ine denk gelen 20 ila 50 milyon arasında insan bu salgın yüzünden hayatını kaybetmiş.Birinci Dünya Savaşı’nın son yılında H1N1 olarak sınıflandırılan influenza pandemisi tüm dünyayı kasıp kavuruyormuş. Yaklaşık 500 milyon insanın yaklaşık üç yıl süren salgından etkilendiği düşünülmekte. İlk kez 11 Mart 1918'de ABD'nin New Mexico eyaletinde tespit edilmiş.Salgın 1918 Eylül-Kasım aylarında zirve noktasına ulaşmış ve Türkiye dahil tüm dünya ülkelerini etkilemiş. O kadar ki Hindistan'da 17 milyon kişi, yani ülke nüfusunun %5'i bu hastalıktan ölmüş. İspanyol gribi olarak da bilinen salgınde toplam ölü sayısı net olarak bilinmiyor. Corona virüsten farklı olarak sağlıklı genç bireyleri de etkiliyordu.

1981 yılında ortaya çıkan AIDS halen daha tedavisi bulunamayan ölümcül bir hastalık. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre ilk kez 1976 yılında karşılaşılan hastalık 1981’den bu yana en az 31 milyon can almış. Hastalık 2005-2012 yılları arasında zirve yapmış. HIV virüsü sebebiyle vücudun bağışıklık sistemi çöküyor ve bu hastalığa yakalanan kişi kaptığı çok basit bir enfeksiyon yüzünden bile hayatını kaybedebiliyor. Tedavisi halen bulunamadı. Halihazırda 35 milyona yakın insanın HIV pozitifle yaşadığı tahmin ediliyor. Her yıl 1,6 milyon insan AIDS nedeniyle hayatını kaybetmekte.

İşte bütün bu dehşet veren hastalıklar arasında bugün için Corona salgını da yerini almış durumda. Diğerleriyle kıyaslandığında etkisi ve algısının kendisinden daha güçlü hissedildiği ayan beyan ortada. Kuşkusuz sonuçlarının nereye varacağı 2-3 aya kadar ortaya çıkmış olacak. Dileriz alınan küresel tedbirler sebebiyle hasarı sınırlı kalır. Ancak şu bir gerçek ki, bu salgın pek çok şey için bir milat olacağa benziyor. Hükümet idarelerinde, sağlık sisteminde, çalışma hayatında, iletişim ve teknolojide hatta bireysel yaşamlarımızda dahi hiçbir şey eskisi gibi olmayacak gibi. En azından 'çaresizlik, temizlik ve aile' yeniden keşfedilmiş durumda. Dünya o kadar kucak kucağa, iç içe ve birbirine bağlı yaşıyor ki bu salgının sonrasında yaşanacak değişim dönüşümün bütün ülkeleri etkilememesi düşünülemez. Yaşanacak deneyim ve süreçler pek çok farklı şeyin tetiklemesi olacak.

Netice-i kelam: Baktığınız şeyi iyi 'görmek' gerek. Algılarımız bizi yanıltabilir. Karşımızda, içinde olduğumuz hallerin görece farklı olabileceğini de kabul etmemiz gerek.
----------

22 Martta Ankara'daki Kız kardeşim otobüsle İzmir’e geldi. Yeğenim arabamla gidip terminalden aldı geldi. Eve girer girmez de anneme sarılıp ağlamak istedi. Mani oldum, elini yüzünü yıkattım. Hem sosyal mesafeyi koruması hem de annemi olumsuz etkileyecek ağlama seanslarına girmemesi için uyardım. Şimdi sadece şu an Burhaniye’de bulunan kız kardeşim eksikti. Anlıyorum onların da birbirleriyle konuşmaya ihtiyaçları var.  Bu yüzden her gün dakikalarca süren telefon konuşmalarını ve Whatsapptan görüntülü aramalarını gülümseyerek izliyorum. Annem çocuklarının yanında olmasından mutlu, iyi görünüyor.

Akşam en az 30 bin vakanın görüldüğü ABD'de ölü sayısının 389'a çıktığını duyduk. Salgının en fazla vurduğu New York Valisi Andrew Cuomo yaşanan salgını, 1930'lardaki ‘Büyük Burhandan sonraki en büyük kriz olarak nitelemiş. Türkiye'de ise ölü sayısı 30'a vaka sayısı 1236'ya çıkmış. İçişleri Bakanlığı, ülke genelinde Corona virüsü nedeniyle uygulanacak yasaklamalar kapsamını “65 yaş üstü sokağa çıkma” boyutuyla genişletmiş durumda. 22 ülkeye uygulanan seyahat yasakları da 46 ülkenin daha eklenmesiyle 68'e çıkmış.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder