Ayşecik
Rekor on dokuz film ile Ayşecik serisinde.
Bu karakter Kemalettin
Tuğcu’nun eserlerinden alınıp beyaz perdeye aktarılmış.
Bizim kasabamız eskiden tahta sandalyeleriyle ünlüydü. Bütün kahveler, düğün yerleri, bahçeler, parklar ve de yazlık sinemalarda bu ağaç sandalyeler kullanılırdı. Yazın parkımız da güzeldi ama yazlık sinemalar da dolup dolup taşardı hani. Yaz akşamları aileler çoluk çocuk ya parka ya da bu bahçe sinemalarına giderlerdi.
Televizyonun
olmadığı zamanlardan söz ediyorum tabi ki. Düğünler, nişanlar, sünnet ve kına
eğlenceleri de sokakta yapılırdı. Karşıdan karşıya gerilmiş elektrik
kablolarında sarkan ampuller aydınlatırdı ortamı. Tahta sandalyeler getirilirdi
gündüzden at arabaları ile. Kasabamızın müzisyenleri çalar söylerlerdi ortaya.
Renkli ampullerle aydınlatılan koyu yeşil çiçekli parkımızda boş masa
bulunmazdı. Oralar kasabamızın sosyal hayatının ve eğlencenin belli başlı
yerleriydi.
Biz çocuklar için
hava hoştu, yeter ki dışarıya çıkalım. İster düğün, ister park, ister sinema.
Sinema ile ilgili
ikinci deneyimimi böyle güzel bir yaz akşamı yaşadım. Yıl 1965, Temmuz ayı. İlkokul üçüncü sınıfı
bitirmişim. Karnem pekiyi ile dolu. Okulda öğretmenimin göz bebeğiyim ama evin
haşarısı, işe yaramazıyım. Değil karne hediyesi arada bir harçlık bile
vermezler. Çok lazımsa yumurta verirler bakkala götürür satarım. Aldığım üç beş
kuruş deftere kaleme gider. Bazen kalan 5-10 kuruşla doğru eski kitap satan
'topal Tahir'e giderim. Bana resimli çizgi kahraman dergileri verir, tahta
sandalye üzerinde okur, sonra da koşa koşa eve dönerim.
O ara Körfezde
oturan halam aile büyüklerimi ziyarete gelmiş. Yanında iki de genç görümcesi.
Onlar sinemaya alışkınmışlar. Delikanlı amcam, ablasını ve genç misafirleri
akşam gezmesine sinemaya götürmeyi düşünmüş. Ben de ağladım, sızladım peşlerine
takıldım. Mecburen yanlarında götürdüler.
Sinemanın girişi bir
renk, müzik ve ışık cümbüşü halinde. Afişler göz alıcı. Yakında, pek
yakında…Aşkların En Güzeli, Çöl Kanunu, Duvarların Ötesi, Gurbet Kuşları, Vurun
Kahpeye, Gözleri Ömre Bedel. Her taraf renkli afişlerle donatılmış. Şimdiki
program: Ayşecik Cimcime Hanım.
Film hakkında bir
bilgim yok. Yalnızca Ayşeciğin çocuk olması beni heyecanlandırıyor. Bir de
afişteki şapkalı, yukardan aşağı selam veren adam tanıdık. Turist Ömer bu ! Onu
kışın az biraz seyretmiştim. Aaa! Şimdi o da mı var bu filmde ? Heyecanım kadar
bu sefer merakım da artıyor. Amcam bilet alırken yerimde duramıyorum. Beni zor
zapt ediyorlar.
Nihayet içeriye
giriyoruz. Perdenin önüne sıra sıra tahta sandalyeler dizilmiş. En arkada küçük, biraz yüksekçe bir kulübe
var. Önünde de ufacık bir pencere. İnsanlar çoluk çocuk oturmuşlar çekirdek
çitliyorlar. Gazozcu kucağındaki kasayı tıngırdatarak arada dolaşıyor.
Dikkatim kocaman
beyaz perdede. Tahta sandalye üzerinde kıpırdamadan, heyecanla bekliyorum.
İkide bir 'Plopff '..' diye, 'Gazuuuz, soğuk gazuuuz !' sesler duyuyorum.
Elindeki açacakla mütemadiyen gazoz açıyor adam.
Nihayet müzik
kesiliyor, ışıklar sönüyor. Gökyüzündeki yıldızları görüyorum, ne çoklar…Aniden
arkadaki küçük pencereden ışık fışkırıyor beyaz perde üzerine. Üstü açık bahçe
sineması perdede oynayan insanların yansımalarıyla doluyor. Önce gelecek
programı seyrediyoruz. Sonra da pek yakındayı. Ben ayşeciği merak ediyorum bir
de turist ömerin bu filmde ne işi olduğunu.
Yine bir sessizlik,
arkadan sinema makinesinin tıkırtıları duyuluyor. Perdede 'Ayşecik Cimcime
Hanım', Zeynep Değirmencioğlu Ayşecik,
Sadri Alışık Turist Ömer, Vahi Öz Ruknettin, Mualla Sürer Bedia ve bir sürü
isim daha. Hah ! nihayet ayşeciği gördüm. Benden biraz daha küçük ya da benim
kadar bir şey. Beyaz tenli, bukle bukle saçları var. Bir de konuşması, tam
cimcime yani.
Hah ! Bu da Turist
Ömer amca. Kötüler Ayşeciğin babasını öldürüyorlar. Ama o onu koruyup
kolluyor. Arkadaş gibiler. Bir de
Rüknettin amca var, ikide bir 'Bediaaa!' diye sesleniyor bir teyzeye. Film bir
koşturmaca, kovalamacaya dönüşüyor. En heyecanlı yerinde ışıklar yanıyor. Yine
gazozcu çıkıyor meydana. İnsanlar kimi sigarasını yakıyor, kimi biten
çekirdekleri yeniliyorlar girişteki satıcıdan. Ben sabırsızca ışıkların
kararmasını ve perdenin canlanmasını bekliyorum. Biri gazoz uzatıyor, onu bile
unutuyorum elimde. Dakikalar geçmiyor…
Film yeniden
başlıyor. Turist Ömer, Rüknettin, Bedia güldürüyor insanları. Ayşeciği herkes
çok seviyor. Görümceler habire çekirdek çitliyor. Halam ağlıyor. Ben kötülere
kızıyorum. Ama Turist Ömer'le Ayşecik de birbirlerini çok seviyorlar. Herkes
mutlu ayrılıyor sinemadan.
Yerler sigara
izmariti, çekirdek kabuğu ve gazoz şişeleriyle dolu. Benim gözüm, çıkarken bile
beyaz perdeye takılı. Orada oynayan onca insan, sesler, arabalar nerde ? Bir an
Ayşecik'le Turist ömer'in bana el salladıklarını görüyorum. Ben de onlara el
sallıyorum gizlice.
…
Aradan tam 52 yıl
geçti. Hayalimdeki o sahne hala aklımda. Sonrasında defalarca Ayşecik (*),
Turist Ömer filmi izledim. O anı, o tadı bir daha bulamadım. Güzel bir yaz
akşamı gezmesinden miydi ?, Ayşecik mi bana kendini sevdirmişti yoksa Turist
Ömer'le akraba mı olmuştum ?, O akşam ne gülmüş, ne ağlamıştım. Sadece
seyretmiştim. Elimdeki gazozu değil, perdedeki hayalleri içer gibi
seyretmiştim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder