1 Haziran 2018 Cuma

01 Haziran 2018 Cuma 01:30 İĞNE/ÇUVALDIZ........................................İğneyi kendine

İğneyi kendine

'İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır' sözü TDK'nun Güncel Türkçe Sözlüğüne göre başkasına zararı dokunacak bir davranışı yapmadan önce iyi düşün, kendi kendini eleştir anlamında.

Davranışlarımızın da dili vardır. Sözümüz ya da davranışımız başkaları üzerinde rahatsız edici hatta acı verici bir etki yapabilir. 

Bunu anlamak için o sözün ya da davranışın bir an için kendimize yapıldığını düşünmek yeter. Buna şimdilerde empati kurmak deniliyor. Atalarımız işte bu durumu 'İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır' şeklinde anlatmaya çalışmışlar. Yani başkasına çuvaldız batırmadan önce küçücük bir iğneyi azıcık kendine batırmak her zaman işe yaramış olmalı. 

Başkalarına olan davranışlarımızla kalp kırabilir, istemeyerek de olsa onlara zarar verebiliriz. Söyleyeceğimiz sözler can yakabilir. Bu sebeple düşünmeden söz söylememeli, davranışlarımızı gözden geçirmeliyiz. İnsanların söz, hal ve hareketlerine çeki düzen vermesi hiç şüphesiz sonradan acı pişmanlıkları ve dostlukların yok yere zarar görmesini de engelleyecektir.

Kendimizin üzüldüğü ve zorumuza giden şeyler karşımızdaki kişiye de aynı etkiyi yapar. Çünkü iyi niyetle, hatta şaka bile olsa karşımızdakinin bizi nasıl anlayacağını asla bilemeyiz. 

Yine hoşa gitmeyen durumlar sebebiyle diğer insanlardan özveri istemeden önce, bu durumun getirdiği fedakarlığın bir kısmını biz üstlenmeliyiz. Ya da bir iş yada bir konu hakkında başkasına öğüt vermeden önce bunu kendimize yapabilmeliyiz. Böylece, başkalarından belki özveri istemeye yüzümüz olur. Kendisi küçük bir kötülüğe katlanamayan kişi, başkasına büyük kötülükleri yapmadan evvel iki kere düşünmelidir. 


Bilmeliyiz ki, kendi kendisine söz geçiremeyen insanın yapacağı hiç bir öğüt diğer insanları etkilemez. "Söylediği iyi olsa, bunu kendisi yapardı" diye düşünülür. Kaş yapayım derken saygınlığı korunması gereken 'iyiliği' de yere düşürmüş, göz çıkarmış oluruz.

Ah şu cep telefonları ! Hayatımıza öyle bir girdiler ki o kadar olur yani.

Çağımızın bireysellik belası bu aletlerle daha bir yaşam alanı buldu kendine. Güya iletişim aracı; hayır ! O cihazlar adeta insanları kendi dünyalarına kapattı. Muhabbet, selam sabah hak getire.

Herkesin elinde bir akıllı telefon. Cak cak cak...

Olur olmaz yerde türlü çeşit sesle çalıyorlar. İnsanlar artık otobüste, metroda, kalabalıkta etrafa ayıp olur diye bile düşünmüyor. Evinde konuştuğundan daha rahat yüksek sesle canlı yayın yapıyorlar. 

Sanal dünyada, hani daha fantastik deyimiyle sosyal medyada; yaptığı yemeği, evini, ailesini saat başı canlı yayınla kamuoyuyla paylaşmaya da kolaylık getirdi bu aletler.

Modern insan bu oyuncakla; müzik dinleme, olup biteni takip etme, oyun oynama, şakalaşma, gülme, ağlama gibi tüm ihtiyaçlarını karşılıyor. Arkadaş edinme, flört etme ve eş seçme saçmalıklarını anmıyorum bile.

En rahatsız olduğum türü camide çalan telefonlar. Bütün yazılı ve sözlü uyarılara rağmen namaz sırasında yine oradan buradan habire zırlama sesleri geliyor ne yazık ki. 

Geçenlerde tam cuma hutbesi sırasında yanımızdaki birinin böyle bir münasebetsizliği oldu. Olabilir dedik belki unutmuştur, şimdi kapatır. Tabi gayri ihtiyari etrafındakiler dönüp baktık adama.

Cebine koyduktan biraz sonra yine çaldı. 'Lahavle' çektik bu defa. Adam bir güzel çıkarı telefonla konuştu iyi mi ? Namazdayım dedi, sonra görüşürüz, öpüyorum...

Dikkatimi dağıtmamaya çalışıyorum. Hutbe önemli bir konu, güzel ve etkili bir hitabetle sunuluyor. Ama bir taraftan da bayağı gerilmişim. Hutbe bitti, dua yapılıyor. Bir kere daha çalmaz mı !

Ani bir refleksle 'Lütfen kapatır mısın şu telefonu !' dedim elimde olmadan. Der demez de pişman oldum tabi. Derler ya söz ağızdan çıkana kadar senin, çıktıktan sonra yakala yakalayabilirsen. Ben böyle düşünürken adam telefonu elinde, kalabalığı yara yara kalkıp gitmez mi camiden...

Pişmanlığım daha da koyulaştı. Kendi kendime çok kızdım. Defalarca 'Neden, neden yaptın ? Neden söylendin adama. Hutbede sus bile denilmez bilmiyor musun ? Bak adam çıktı gitti. Cumayı mı terketti yoksa arkalara mı uzaklaştı bilmiyorsun. Ya namazı terkettiyse ?' Eyvahlar olsun ! Yazık bana imtihanı kaybettin. Dilini tutamadın.' 

O andan itibaren namazı nasıl kıldım bilmiyorum. Pişman olduğumu, affetmesini rabbimden istedim namaz boyunca. İğneyi değil de çuvaldızı batırdım kendime ama olan oldu bir kere. Bir daha tövbeler olsun. 

Ne olur camiye girerken bari kapatın şu mereti. İbadet sırasında insanları rahatsız ettiğiniz gibi günaha da sokuyorsunuz. Yapmayın Allah aşkına…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder