29 Mayıs 2018 Salı

29 Mayıs 2018 Salı 12:03 KUTLU GÜNLER.................................Fetih

Fetih

Bugün İstanbul'un fethinin 565. yıl dönümü. 

Altı Nisan'dan 29 Mayıs'a Elliüç gün,
Şehit Ruhları yükseldi Gök'lere her gün.
Ayasofya İslam'ın Nur'u ile Nur'landı bugün,
Bizans Türk'ün Bayrağı ile şereflendi o gün.
Çağlar kapandı, Çağlar açıldı o Kutlu gün. (İshak Özlü)

Peygamberimizin “İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, o ordu ne güzel ordudur” müjdesine nail olmak üzere pek çok islam ordusu Konstantinopolis önüne geldi. 

Ancak Fetih "İmtisâl-i câhidû fillâh oluptur niyyetüm / Din-i İslâm'ın mücerred gayretidür gayretüm" diyen Fâtih Sultan Mehmed'e nasip oldu.

Fetihle ilgili pek çok ilginç hikaye vardır. Bu günün anısına bunlardan yalnızca ikisini sizlerle paylaşmak istiyorum.

Sultan II. Mehmet, Bizans'ın fethinden önce Boğaz'ın güvenliğini sağlamak için Rumelihisarı'nı yaptırmaya karar vermişti. 

Hisar'ın inşaatına başlamadan önce Bizans imparatoru Konstantin Dragazes'e bir elçi gönderdi. Amacı, nezaketen de olsa imparatordan izin almaktı.

Elçisi aracılığıyla Sultan Mehmet'in isteğini öğrenen imparator, ona söyle bir cevap gönderdi: "Padisahınızın kale yaptırmak istediği toprakların sahibi Galatalılar'dır. Galatalılar ise bizim yönetimimizde değil, Avrupalılar'ın yönetimindedir. Biz, size izin versek bile Avrupalılar, bunu kesinlikle kabul etmezler. Eğer onlardan gerekli izini almadan böyle bir işe teşebbüs ederseniz Avrupalılar, bu yaptığınızı hoş karşılamayacaktır."

Bizans imparatoru, Rumelihisarı'nın yapılmasından hoşnut değildi. Ama bunu doğrudan söylemiyordu. Avrupalılar'ın hoşnut olmayacağını söyleyerek, bir şekilde onları tehdit aracı olarak kullanıyordu.

Sultan Mehmet, imparatorun gönderdiği cevabı öğrendiğinde, bu defa ona şöyle bir haber gönderdi. 

"Maksadımız, komşuluk hakkından dolayı sizin izninizi almaktı. Söylediklerinize göre bu topraklar size ait değil. Sizin ise hisarın yapılması için rıza gösterdiğiniz anlaşılıyor. 

Avrupalılar'ın hoşnut olup olmayacağına gelince; siz merak etmeyiniz, onlara gereken cevabı veririz. Bizim için önemli değil!...

Şimdi hemen gidip efendinize söyleyin. Karşısındaki padisah, öncekilere benzemez. İmparatorunuzun hayalleri, benim gücümün ulastığı yerlere bile varamaz. 

Simdilik huzurumdan çıkıp gitmenize izin veriyorum. Bundan sonra yaptığım islere engel olmaya kalkışan olursa gereken cezayı görecektir!..."

Sultan II. Mehmet, Galatalılar'ın arazisine gereken bedeli ödeyerek Rumelihisarı'nın inşaatını 15 Nisan 1452'de başlattı. Hisar 'Muhammed' yazısı şeklindedir. 

İş bölümü yapılarak her bölümün inşaası bir paşanın denetimine verilmiş, deniz tarafına düşen bölümün inşaasını da Fatih Sultan Mehmet bizzat kendisi üstlenmişti. 

Denizden bakıldığında sağ taraftaki kulenin yapımına Saruca Paşa, sol taraftakinin yapımına Zağanos Paşa, kıyıdaki kulenin yapımına da Halil Paşa nezaret etmiştir. Buralardaki kuleler de bu paşaların adlarını taşımaktadır.

Hisarın inşası tam dört ay içerisinde 31 Ağustos 1452'de tamamlanmıştır.

İstanbul 1453 yılına kadar dünyada klasik kuşatma savaşında savunmaya en elverişli şehirlerden biriydi. 3 tarafı denizlerle çevrili bir yarımada yeterli bir duvar sistemiyle korunuyor, düşmana tek bir cenahını açık tutarak kendisini güzelce savunabiliyordu.

O tarihe kadar 20 kez kuşatılmış 1208 yılı haricinde Enrico Dandolo’nun oyunları sayesinde dostları Latin Haçlılara yalnız bir kere düşmüştü.

Herhangi bir kuşatmada Cenevizliler tarafından da arada denizden yardım, erzak ve asker alabiliyordu. Bizans imparatorları Rum Ateşi fırlatan gemileri sayesinde Marmara Denizi’nde herhangi bir düşman donanmasına terör estirip ikmal yollarını açık tutabiliyordu. 

İkmal kesilse dahi daha önceki örneklere bakarak Bizans bir kuşatmaya aç kalmadan yıllarca karşı koyabilirdi.


Daha once savaşlarda barut ve top kullanılmış da olsa bunu Osmanlılar kadar büyük bir şekilde deneyen olmamıştı.

Mühendisliğini bizzat Fatih'in yaptığı Şahi adı verilen top 8 metre uzunluğundaydı. 75 cm çapındaki güllesi 544 kilo çekiyordu. Doldurulması da haliyle üç saat sürdüğünden günde ancak beş altı kere ateşlenebiliyordu.

O kadar ağırdı ki yapımcısı Macar Urban bu topu kalıplara hiçbir öküz arabasının taşıyamayacağını hesaplayarak iki parça halinde döktürmüştü. 

Böylece zamanına göre çok ileri bir vidalı sistemle birbirine eklenerek kullanılıyordu. Surlara isabet ettiği anda da o noktanın tamiri gece gündüz çalışan Bizans duvar ustalarıyla bir haftayı bulabiliyordu.


Bu topun daha az bilinen bir başka özelliği daha var. 

İstanbul’un fethinden 354 yıl sonra, 1807 yılında Çanakkale Boğazı’nı zorla geçmeye çalışan İngiliz gemilerine bir el ateş edip 22 kişiyi öldürmüş ve İngilizleri geri çekilmeye zorlamış bu top. 

Son olarak yukarıda bir dörtlüğünü verdiğim İshak Özlü'nün fetih şiirinin tamamı ile bitirmek istiyorum yazımı:

Şanlı Nebi müjdeledi, Kutlu günü,/ ''Konstantiniyye elbette Fethedilecektir.Onu,
Fetheden Kumandan ne güzel Kumandan,Onu, / Fetheden Asker ne güzel Askerdir''.diye.

Daha Yirmibir yaşında, Murat Han oğlu,/ Hüma Hatun annesi.Bir Oguz boy'lu.
Allah sevğilisinden müjdeli Yüce Hakan,/ Fatih Sultan Yiğitlikte Hazreti Ali Soylu.

Askeri deha ve cesaret Timsali Fatih,/ ''Benim kudretimin yettiği yerlere sizin,
İmparatorunuzun ümit ve emeli bile yetişemez'', / Sözleri ile Tarih yazan bir Cihan Hakan'ı.

Döktürdü Tunç'tan Top'ları ve Havan'ları, / Korku sardı, Fatih'in niyetini duyanları.
Ateşli Silahlar ile donattı Ordu'sunu,/ Karşı konulmaz güç Fatih'in civanları.

Yüzaltmışbeşbin Şehit adayı, / Dörtyüz parça Donanma'da binlerce Levent.
Kuşattı Bizans'ı Kara'dan ve Deniz'den,/ Beklerken Konstantinos Ruh'lardan merhamet.

Gök Mavisi Gök'ler Atlas rengi, / Övülmüş Asker'i Bedir Aslan'larının denği,
Tekbir sesleri dalğa dalğa yükselirken,/ Haberci Melek'ler izliyordu Cenği.

Tophane'den Kara'ya tırmandı gemiler,/ Allah indinde tebessümlü nebi'ler,
İslam Peygamber'i doğrulandı bu sabah,/ Kasımpaşa'dan Haliç'e indi gemiler.

Tunç'tan Şahi Top'ları Ateş kusuyor,/ Gizlenmiş Şimşekler,Yıldırım'lar susuyor.
Seyyar Kule'ler ilerledikçe Sur'lara doğru,/ Şehit Ruh'ları Cennet Köşk'lerine doluyor.

Mazgal'lara tırmanırken Fatih'in Askeri,/ Kaynar Kazan'lar aratmıyordu Hayber'i.
Burç'lardan atılan Ok'lar,uçan Mızrak'lar,/ Güneş'i göstermedi Şehit'lerime,kucakladı Tanyeri.

Marmara'nın serin su'larına sürdü At'ını,/ Bizans'la kıyasladı genç yaşta Baht'ını,
''Ya Bizans beni, ya ben Bizans'ı''/ Sözleri yankılanıp kapladı Cenk Sathını.

Edirnekapı-Topkapı arası Mahşer yeri,/ Ulubatlı Hasan'ım yanında otuz Nefer'i,
Hücum'a geçmiş elinde şanlı Sancağım,/ Dikiyor Burç'lara Allah yolunda Ruh'ları seferi.

29 Mayıs 1453 Salı Fetih günü,/ Allahu Ekber nida'ları kapladı yeri göğü.
Titredi Yedi kat Toprağın Katman'ları,/ Tarih'ler Kutlu Fetih diye yazdı bunu.

Gömülürken Ortaçağ Marmara'nın Su'larına,/ Yürüdü Fatih'im Yeniçağ'ın aydınlık yol'larına.
Yanında hocaları, Akşemsettin, Molla Gürani,/ Molla Hüsrev, ödendi borçlar Şehit Ruh'larına.

Girdi Topkapı'dan beyaz At üzerinde,/ Duyuldu Tekbir sesleri Nebiin mezarında.
Dizilmiş yollara Bizanslılar karşılıyor Fatih'i,/ Çiçek sunan kız'ların sevinçleri yüzlerinde.

Altı Nisan'dan 29 Mayıs'a Elliüç gün,/ Şehit Ruhları yükseldi Gök'lere her gün.
Ayasofya İslam'ın Nur'u ile Nur'landı bugün,/ Bizans Türk'ün Bayrağı ile şereflendi o gün.
Çağlar kapandı, Çağlar açıldı o Kutlu gün.

İshak Özlü

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder