24 Kasım 2017 Cuma

271 24 Kasım 2017 Cuma 23:58 UMRE GÜNLÜĞÜ...........................Mescid i Haramda ilk cuma

Mescid i Haramda ilk cuma


24 Kasım 2017 Cuma: Umre yolculuğumuzda 7. gün

Sözleştiğimiz gibi sabah 3'te kalktık. Mescidi harama geldiğimde daha saat 4 olmamıştı.  Ama olağanüstü bir kalabalık vardı. Bugün Cuma olduğu içinmiş.


1.katta tavafa başladık. Kadınlar bir grup kabeye gireceklerdi. Selçuk hoca ve biz okuyarak dönmeye başladık.  Çok kalabalıktan 3. şavtta en üst kata çıktık. Orası daha tenhaydı.

Sabah ezanı iki defa okunuyor burada. Biri teeccüt (1) içinmiş. Bir saat sonra da namaz ezanı okunuyor. İlki biz dördüncü şavtta iken okundu. Biz Selçuk hocanın söylediklerini tekrar ederek tavafa devam ettik.

Diğeri okunduğında tavafımız tamamlanmıştı. Kendimize kabeyi gören bir kıyı bulduk ve tavaf namazlarını kıldık. Bu namazın birinci rekatında kafirun, diğerinde ihlas suresi okunuyor. İki rekat.

Daha sonra sabah namazının sünnetini kıldık. Kaameti beklerken Selçuk hocaya teeccüt namazıyla Vitr namazının alakasını sordum. Tahmin ettiğim gibiymiş. 

Peygamber efendimiz (sav) teeccüt namazının arkasına +1 rekat daha kılarmış. Ama bu gece oluyor tabi.

Osmanlı zamanında bu namaz yatsı namazından hemen sonra üç rekat olarak kılınmaya başlamış. Muhtemelen gece kalkılamazsa diye bu şekil adet olmuş. Halbuki aslı bu değil.

Kaamet okundu namaza durduk. 1. rekatta imam biz rükua giderken aniden secdeye gitti. Şaşırdık ama cemaate uyduk. Sonra tekrar kalktı ve okumaya devam etti. 

Namazdan sonra Selçuk hocaya bunu da sordum. Okuduğu secde ayeti nedeniyle böyle yaptı dedi. Biz böyle yapmıyoruz. Belki de namazdaki rüku ve secdeler yeterli diye düşünüldüğünden.

Namazdan sonra bir derya deniz insan seli halinde dışarı çıktık. Ejyad meydanı mahşeri kalabalıktı.  

Burada Cuma günü tatil olduğu için sabahları böyle olurmuş. 

Diğerlerini epey bekledik. Neden sonra peyderpey geldiler. Aşağıya inememişler. 

Dolayısıyla onlar da bizim gibi 1. katta yapmışlar tavafı. Bu arada Emineyle de birbirlerini kaybetmişler. Bereket eşim kafileden diğer bir gruba katılıp devam etmiş. 

Ama Emineye onları bırakıp kaybolduğu için kızgındı. Diğerleri de öyle.

Otele kahvaltıya gittik. Zavallı Emine eleştiriler dört yandan gelince doğru dürüst kahvaltı edemedi. O da üzüldü tabi.

Neyse kahvaltı ettik. Sonra da bir müddet dinlenmek üzere odalarımıza çekildik. Cumaya erken gidebilmek için 9.30'da otelden çıktık. Bu sefer herkes ayrı ayrıydı. Ama daha sonra eşim  bir gruba katıldı. İkindiden sonra buluşmak üzere sözleşip ayrıldık.

Ejyad rampasından direk 1. kata çıktım. Tavaf edenlerle bir müddet yürüdüm. Sonra hacerül esved hizasından biraz ötede halı serili bir bölümü gözüme kestirdim. Ön tarafta bir kişilik bir yer vardı. Geçtim oraya oturdum.

Defterimi çıkarıp yazmaya başladım. Saat 11'e kadar yazdım. Sonra kalktım zemzem içtim. Yanımdakine de ikram ettim. Gül kokulu ıslak mendil verdim. 

O zaman anladım ki o da Erzurumluymuş. Biraz konuştuk. Daha evvel de gelmiş. Ancak o da çok değiştiğini söyledi.

Cuma hutbe ve namaz sıralı olarak tamamlandı. Tabi hutbe arapça olduğu için hiçbirşey anlamadık. Etraf çok kalabalık. Gerçekten gözümün değdiği her yer insan seli. Çeşit çeşit insan. Bunların arasında Türkler hemen anlaşılıyor.

Namazdan sonra biraz zikir, biraz da dua ettim. Ama ilk defa gözyaşlarımı tutamadım. Dilim döndüğü, bilebildiğim kadar tüm dualarımı sıraladım. Herkesi anmaya çalıştım.

Çıkmadan birkaç fotoğraf çektim.

Cumadan çıkışta buluşma yerinde kimse yoktu. Bu arada Oflu Aliyi bulmak iyi olurdu. Telefon almak için daha önceden konuşmuştuk. Yeğeni varmış Mekkede. 

Aklıma bizim köylü Mithat geldi. Ona telefon ettim. Ofluyu görürse benim telefonumu vermesini ve beni aramasını istedim. Onlar otele dönüyorlarmış. Ben Selma ile ikindiden sonra sözleştiğim için beklemeliyim. 

Saat biri geçiyor. Bir saat kadar daha vaktim var. Bitişiğimizdeki zemzem towerin yan tarafında yolumuzun üstünde bir çarşı var galiba. Dolaşsam mı ki ?

Bayağı bir AVM imiş burası. Çok sayıda dükkan var. Hani ne istersen. Ben telefon satan bir yer arıyorum.

Üst katlarda bir inci mağazası gözüme ilişti. 'İstanbul inci' diyor. Yaklaştım Kadir isimli satıcıyla tanıştım. Biraz incilerle ilgilendim. Fiyatlarını, çeşitlerini öğrendim. 

Hanımla birlikte geliriz diyerek telefon satan var mı diye sordum. 1. katta Panasonic mağazasına gitmemi söyledi. 

Gittim, mağazayı buldum ama kapalıymış. Birine 'Neden?' diye sordum. Tatil gibi bir şeyler söylediler. 

Anladığım kadar beşte açılırmış. Herhalde buranın tatil günü Cuma ya onun için olmalı.

Neyse, dolaşmaya devam ettim. Bir yerde torunum için istediğim gibi bir küçük seccade buldum. 10 Riyale aldım. Bu arada bir döviz bürosunda dolarımı riyale çevirdim. 172 riyal etti.

Birkaç elektronik eşya satan dükkanda Nokia tuşlu telefon sordum. Gösterdikleri modellere baktım. 130 riyalle 290 riyal arasında değişiyor fiyatlar. 

Ama hem benim aradığım model değiller, hem de güvenemedim tabi. Tek başıma bilemem, nasipse Aliyle halletmeliyim o işi.

Saat ikiyi yirmi geçe namaz için içeri girdim. Yine halı serili bir erkekler bölümü buldum zemin katta. Ön safta oturdum ve defterimi çıkarıp yazmaya başladım.

Bir taraftan da önümde akan tavaf seline bakıyorum. 

Yaşlıları engelli sandalyesiyle tavaf ettirenler, bir elinde bir kucağında veya boynunda çocuk taşıyan gençler. Siyahlar, sarışınlar, ihramlılar, çarşaflılar, erkekler, kadınlar akan bir sel gibi önümden geçiyorlar. 

Etrafımda kur'an okuyan, dua eden, dinlenen, sohbet eden insanlar. Sade seyretmesi bile insanı irkiltmeye yetiyor.

İkindi namazını kıldık. Sağ ayağım, topuğum çok acıyor. Sanki içinde diken varmış gibi. Buluşma yerine zar zor geliyorum. Gelirken kendime bir tabure-sandalye bulup aldım. Karnım aç. Olsa belki birkaç hurma yerdim. Birkaç defa zemzem içtim. Gelip buluşma yerine oturdum.

Biraz sonra baktım hanım geliyor. Beni gösteriyordu, yanında da Selçuk hoca vardı. Beni aramış bulamamış. 

Halbuki telefonundaki aramalara bassa görüşebilecek. Onun rehberinde yer alan numaram +9'lu değil demek ki. 

Değiştirmeliyim.

Öğle namazından sonra arkadaşlarıyla otele gitmişler. Şimdi de tavaf etmek istiyormuş. Sen git dedim, ben gidemeyeceğim, topuğum çok acıyor. O bana üzüldü, ben de onun tavaf yapma şevkine sevindim. Maşallah Allah içine bir istek verdi. Bu iyiye işaret.

Onlar gittiler. Bir saat kadar gelmezler. Bense hem dinleneyim, hem de defterime yazmayı sürdüreyim...

Selçuk hoca yarın arafata, müzdelifeye gideceğimizi söylemişti. Ayrıca Pazartesi ve Perşembe günü de umre yapmak isteyenleri götüreceklermiş. Galiba Pazar günü bir başka gezi var. Bunlar iyi haberler. İnşallah haftaya cumaya kadar zamanı iyi değerlendireceğiz.

Şu topuğumun acıması iyi olmadı. Galiba ilk gün çıplak ayakla yaptığım tavaftan oldu. İncinmiş olmalı. Şimdi patik giyiyorum ama olan da oldu işte. 

Hanımda da nezle boğaz ağrısı başlangıcı haller var. İnşallah ağırlaşmaz. Ben de şu iki ilave umreyi yapabilsem. Bu acıyla sanırım günde ancak bir tavaf yapabilirim.

Eşim ve arkadaşları şu ara tavafı bitirmiş olmalılar. Çünkü saat beşe geliyor. İnşallah olumsuz bir şey olmamıştır. Aklım hep onda. Kendi durumumu unutuyorum.

Biraz önce güzel bir şey oldu. Telefonum çaldı. Baktım bir Ankara numarası. Açtığımda Bülent Arınç'ın makamı dediler. Buyrun dedim, müsaitseniz başkanım görüşecek. Çok sevindim. 

Biraz sonra tanıdık bir ses önce 'Selamünaleyküm Yılmaz' dedi. Sonra da 'Gelmişsin, ben biraz rahatsızdım. Şimdi hiç olmazsa hayırlı olsun, Allah kabul etsin, mübarek olsun diye aradım' dedi.

Bende 'başkanım şu anda mescidi haramda kabenin karşısındayım. Akşam namazını bekliyorum' dedim. 'Oh, çok güzel. Allah mübarek etsin, dualarını kabul etsin'  dedi. 

'Tabi eşinle birlikte gitmişsindir' 'Evet' dedim. 'Niyet etmiştik. Allah nasip etti geldik.' Tekrar dua istedi benden. Ben de zaten dua ediyorum' dedim. Karşılıklı iyi dileklerle kapattık.

Gerçekten çok sevindim. Allah razı olsun, vefa güzel şey. 

Gelen geçen birkaç tanıdık selam verip, neler yazıyorsun ? dediler. Ben yazıyorum dedim. Böyle yazarım işte. Bu mübarek yerler, değerli anlar unutulmasın diye. İnşallah dua niyetine kabul olur.

Aslında buradaki manzaraları her karesiyle, her saniyesiyle yazmak, anlatmak isterdim. Ama günlüğümü bu haliyle bile acizane ancak devam ettirebiliyorum.

Ben bu hale şaşkınım. Buraya gelip ilahi davet nedeniyle 'Buyur Allahım geldim !' diyen binlerce müslümana şahidim. Muhteşem tablolar, ibretlik sahneler, küçücük çocuklar, kucağı bebeli anneler, yaşlılar, engelliler görüyorum. Hepsi bu davete icabet ettiler. İnşallah biz de onlara dahiliz. Bu kongreyi birlikte yapıyoruz. Rabbim umremizi, ziyaretimizi, davete icabetimizi kabul etsin. Mebrur (2) kılsın.

Akşam namazını dışarıda kıldım. Hanımlar hala gelmedi. Buluşma yerinde bekliyorum. Herhalde yatsıdan sonra gelecekler diyordum ki geldiler. Morali bozuktu.

Abdest tazelemek istediğini söyledi. En yakın tuvalete götürdüm. Abdest alıp çıktı. Yatsı yakındı. Meydanda kadınların bulunduğu bir bölüme götürdüm. Ben de onların hemen arkasına oturdum. Topuğum çok  sızlıyor. Gece krem sürmeliyim.

Yatsıdan sonra buluşup otele gidecektik. Ama biraz kırık gibi. Bu yüzden biraz da moral olsun diye onu zemzem tower AVM çarşılarına götürdüm. Alt kat ve üst kat çarşıyı gezdik. 

Telefona da baktık uzun elbiselere de. Telefon konusunda fazla istekli değil. Kendisine almayı düşündüğümü söyleyemedim. Buradan almaya güvenmiyor. 

Türkiye'de birkaç ay çalışabilirmiş. Sonrası için pasaporta işlenmesi ve 100 lira civarında bir harç ödenmesi gibi bazı işlemler gerekiyormuş. En azından güvenli bir yerden almalı. Alamama ihtimali daha yüksek görünüyor.

Bu arada dün ikram edilen yeşil çayı (Magribi) da aradım. Arapça bilemeyince derdini anlatmak zor. Neyse bir markette 12 riyale bir kutu bulup aldım. Bakalım içinden ne çıkacak.

Hanım nedense bana da biraz kızgın gibi. 'Beni başkalarına bırakıyorsun, kafana göre istediğin şeyi alıyorsun' filan diyor. Ben de 'neden beni ikide bir incitecek şeyler söylüyorsun ?' dedim. Sustuk. Otele öyle gittik.

Yemek yedik erken yatmak için katımıza çıktık. Bu arada Nesibe teyzenin yine kaybolduğunu öğrendik. Hanım onların odalarına girdi. 

İki üç saat gece vakti epey hareketli geçti. Telefonla firma yetkililerini aradım. Birkaç defa görüşüp durumdan oda arkadaşlarını haberdar ettik. Bulunup getirilmesi 12'yi buldu. Meğer alışveriş için kaybolmuş. 

Herkes kızgın ama ne yapsın. Kadın elindeki parayı tamamen harcamaya kararlı.

Sabah 6.30'da lobide toplaşacağız. Sevr dağı, Nur dağı, Arafat ve cennetül muallaya gidilecekmiş.

----------------------
(1) Teheccüd: Sözlükte, uyumak ve uyanmak manasında olup, zıt anlamlı kelimelerden. Daha sonra gece uyanıp namaz kılan kimseye, bu kökten türetilmiş “hecûd” denilmiş ve böylece teheccüd, terim olarak namaz ve Allah’ı zikir için gece uyanmak manasında kullanılmış. Genellikle yatsı namazından sonra, daha uyumadan veya bir miktar uyuduktan sonra kılınan namaza gece namazı (salatü’l-leyl) deniyor. Gece uykusu bölünerek kalkıp kılınan namazlara ise teheccüd namazı denmiş.
(2) Mebrur: Hayırlı, beğenilmiş, makbul, yararlı, sadık olmakla makbule geçmiş olan.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder