2 Ekim 2014 Perşembe

188 03 Ekim 2014 Cuma 07:00 ZAMAN DURAKLARI...........................Kurban bayramı

Kurban bayramı


Cumartesi günü Kurban bayramı. Haram aylardan Zilhicce ayının onuncu günü. İki büyük dini bayramımızdan ikincisi. Kurban bayramımız mübarek olsun, Allah ülkemize ve islam dünyasına hayırlı kılsın inşallah.

Bayram kelimesinin Farsça “bazrâm” veya “bezrem” kelimesinden geldiği söyleniyor. En eski Türkçe örneklerde “badram” şeklinde, zenginlik, yücelik ve kutluluk anlamında geçiyormuş. Aynı şekilde farsçada da çiçekler ve ışıklarla süslenen yere “bazrâmgir yani gönül açan yer” deniyormuş. Arapçada ise dönmek manasına, peş peşe tekrar etmek, her sene gelmek manasına “İyd” kelimesiyle ifade ediliyor.

Millî, dinî veya özel önemi olan, kutlanan gün veya günlerdir bayramlar. Bu yüzden neşe, sevinç ve eğlence günleri olarak bilinirler. İşte Ramazan ayının sonunda olduğu gibi, Müslümanların hac görevini ifa ettiği Zilhicce ayının onuncu günü ve onu takip eden üç gün de böyle bayram yapacağız.

Çünkü bu günlere; günâhlar affedildiği [1] ve müslümanların sevinçli, neş'eli günleri tekrar geri geldiği için (İyd) yâni bayram [2] denilmiş. Allahü teâlânın emirlerine uyup, yasaklarından sakınarak, günâh işlemeden, haram lokma yemeden geçirilen günler [3] olmalı bayram günleri.

Bu bayrama adını veren Kurban ise; toplumda kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışma ruhunu canlı tutan, sosyal adaletin gerçekleşmesine katkı sağlayan önemli bir ibadet. Buna dair Kuran-ı Kerimde yeteri kadar delil [4] var. Hicretin ikinci yılında meşru kılınmış.

Kurban; Cenâb-ı Hakk’ın “Rabbin için namaz kıl, kurban kes” emrine uyarak, sırf onun rızası için kesiliyor. Kurban [5] kesmek; Allah'a yakınlaşma gayesiyle, O'nun verdiği hayvanlardan, kurban edilmesi mümkün olan birini, belirli bir vakitte yine O'nun rızası için kesmek demek. [6]  Allah'tan (cc) başkası adına hayvan kesmek ise haram.[7]

Böylece kişi kurban [8] kesmekle Allah'ın emrine boyun eğmiş, kulluk bilincini [9] ortaya koymuş oluyor. Zira Kurban, Allah'a (cc) yaklaşmayı, Allah (cc) yolunda malların feda edilebileceğini, Allah'a teslimiyeti ve şükrü ifade ediyor. Bu anlamda Kurban, bir müslümanın bütün varlığını gerektiğinde Allah yolunda feda etmeye hazır olduğunun da bir nişanesi.

Kurbanla ilgili ayetlerde zikredilen şeyin, et ihtiyacı için olmadığı, kurbanın ibadet amaçlı bir uygulama olduğu çok açık. Nitekim Hz. Peygamberimizin (s.a.v) hayatından da, kurbanı bizzat kendisinin [10] bir ibadet olarak uyguladığını öğreniyoruz. Bu sebepten müslümanların en belirgin ibadet gelenekleri arasında. Asırlardan beri milletimizin dinî hayatında da çok önemli bir yer tutuyor.

Akıllı, hür, mukim ve dini ölçülere göre zengin sayılan müminler, öncelikle rıza-i ilâhî’yi kazanmak amacıyla kurban kesmekteler. Bu yolla hem Cenab-ı Hakka yakınlık sağlamakta, hem de kurban kesemeyenlere infak ederek ihtiyaç sahiplerine el uzatmaktalar.

Zaten Kurban kelimesinin anlamı; yakınlaşma, Allah'a yakınlık sağlamaya vesile olan şey demek. Bu bayramın ruhunda infak, Hakka ve halka yakınlık anlayışı var.

İnfak kelimesinin sözlük anlamı; nafaka [11] verip bir kimsenin geçimini sağlama, besleme, geçindirme malın elden çıkarılması, sarf edilmesi ve Allah yolunda harcama [12] demek. 

Toplumsal bir terim olarak; akrabaya, yoksul ve muhtaç olanlara yardım ederek onların geçimine katkıda bulunma anlamında. Dinî bir terim olarak ise, Allah’ın hoşnutluğunu kazanma [13] amacıyla kişinin ihtiyaç sahiplerine yardım etmesi, Allah yolunda kendi servetinden harcamada bulunması demek.

Bu bakımdan infak, farz olan zekatı, vacip olan kurban ve fıtr sadakasını, sadaka ve her çeşit gönüllü hayrı [14] kapsayıcı geniş bir kavram. Bu yüzden Allah'a itaat ve ibadet niyeti ile yapılan, Islam'a ve Müslümanlara faydası olan her harcama Allah yolunda bir infak oluyor. Hepsi Allahü Teala'nın rızasını kazanmak [15] için yapılıyor.

Zira insanın sahip olduğu her türlü servetin gerçek sahibi odur. Mü’minler, bunu  [16] bilirler,  bu servetten ihtiyaç sahiplerine yardımda bulunmaları gerektiğine kalpleriyle inanır ve Allah’ın rızasını kazanmak [17] için infak ederler.

Kur’an [18] ayet ve hadislerde bildirilen infak kavramının uygulanması esnasında duyarlı ve hassas davranılmasını öğütlüyor. Allah rızası gözetilerek yapılan infakın gösterişten uzak [19] ve yalnız Allah rızası için yapılması gerekiyor. İnfakta bulunan kimsenin, muhtaç insanın onurunu zedeleyecek davranışlardan [20] kaçınması, iyisinden ve kalitelisinden vermeye özen göstermesi lazım.
 
Kurban bayramı aynı zamanda haccetme zamanı. İslam’ın beş şartından biri [21] olan bu ibadet, Hz. İbrahim’den bu yana süregelen çağlar üstü bir davet aslında. Farklı ırk, dil ve kültürlere sahip insanların farklılığı, bencilliği ve ihtirası temsil eden elbiselerini çıkarıp ihram elbiseleriyle topluca ibadet etmesi. Bu haliyle de adeta mahşerin hatırlatıcısı. Ahirette huzurda diriliş ve toplanışın habercisi.

Kelime olarak "Allah'a yönelme, günahlardan arınma, Hak yolunda feragat gösterme, meşakkatleri göğüsleme ve dinin özüyle temasa geçme" manasına geliyormuş. Özelde terim olarak, Mekke'de bulunan Kabe'yi ve civarındaki kutsal yerleri, belirli vakitler içinde, usulüne uygun olarak ziyaret etmek ve yapılması gereken diğer vazifeleri yerine getirmek demek.

Hac, Hicretin 9. yılında farz kılınmış. Gücü yeten, yani sağlık ve servet yönünden haccetme imkânına sahip, hür, akıllı ve buluğ çağına erişmiş Müslüman'ların, ömürlerinde bir defa haccetmeleri farz. [22]

Peygamber efendimiz (s.a.v)  haccın önemini ve yararlarını belirtmiş; nasıl yapılacağını da kendisi fiilen göstermiş. Zira, hacda her ibadetin bir anlamı, eğitici ve bilinçlendirici yönleri var. Biz Kurban bayramı yaparken hac ibadeti için orada bulunanlar birden fazla bayram yaşıyorlar. Bu bilinci yakalayarak, hikmetlerine nüfuz edebilenler ise, hata ve günahlarından arınıp yaşadıkları ülkelere yeni bir şuurla dönüyorlar.
 
Kurban bayramına özel ibadetlerden birisi de teşrik tekbirleri. İmam Ebû Yusuf ve İmam Muhammed'e göre bu tekbirlerin söylenmesi kadın-erkek her Müslümana vacip.

"Teşrik" Arap dilinde etleri doğrayıp kurutmak demekmiş. Vaktiyle bayramın birinci günü Mina'da kesilen kurbanların etleri, bayramın 2., 3. ve 4. günlerinde güneşte kurumaya bırakılırmış. Bu sebeple bu üç güne et kurutma günleri anlamında "eyyam-ı teşrik / teşrik günleri" denilmiş. "Tekbir" ise zaten Allah'ı ululamak, yüceltmek demek.

İşte Kurban bayramının arefe günü (9 zilhicce) sabah namazından başlayarak bayramın 4. günü ikindi namazına kadar (13 zilhicce) ikindi namazı dahil farz namazlardan sonra toplam 23 defa "Allâhü ekber Allâhü ekber lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber Allâhü ekber ve lillâhi'l-hamd" cümlesini söylemeye "teşrik tekbiri" [23] deniyor. Bu tekbir geleneğimizde kurban kesimi yapılırken ve bayram namazı hutbesi sırasında da tekrar ediliyor.

Anlamı ise şöyle: 

"Allah herşeyden yücedir, Allah herşeyden yücedir. Allah'tan başka ilâh yoktur. O Allah herşeyden yücedir, Allah herşeyden yücedir. Hamd Allah'a mahsustur". 




[1] Rahmet kapıları dört gece açılır: O gecelerde yapılan duâ, tövbe red olmaz. Fıtr (Ramazan) ve Kurban bayramının birinci geceleri, Şâban (ayının) on beşinci (Berat) gecesi ve Arefe gecesi. (Hadîs-i şerîf-Et-Tergîb vet-Terhîb)
[2] Resûlullah efendimiz, Medînelilerin câhiliyye âdetlerinden kalma bayramları kutladıklarını görünce; "Allahü teâlâ size onlardan daha hayırlı iki bayram (Ramazan ve Kurban bayramı) ihsân buyurdu" diyerek, sevinç ve neş'e günlerini göstermiştir. (Hadîs-i şerîf-Ebû Dâvûd)
[3] Hazret-i Ali bir kalabalığı eğlence içinde görüp böyle eğlenip neş'elenmelerinin sebebini sorduğunda onlar; "Bugün bayramımızdır" dediler. Bunun üzerine hazret-i Ali de; "Günâh işlemediğimiz günler de bizim bayramımızdır" buyurdu. (İmâm-ı Gazâlî)
[4] Sâffât Suresinde (37/107); Hz. İbrahimin oğlu Hz. İsmailin yerine bir kurbanın, Allah tarafından kendilerine fidye (kurban) olarak verildiği açıkça bildirilmektedir. Ayrıca diğer bazı ayetlerde de kurban ibadeti ile ilgili nasslar mevcuttur:
“... kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belirli günlerde Allahın adını ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin (Hacc 22/28)
“Kurbanlık büyükbaş hayvanları da sizin için Allahın dininin nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Onlar saf saf sıralanmış dururken kurban edeceğinizde üzerlerine Allahın adını anın. Yanları üzerlerine düşüp canları çıkınca onlardan siz de yeyin, istemeyen fakire de istemek zorunda kalan fakire de yedirin. Şükredesiniz diye onları böylece sizin hizmetinize verdik. Onların etleri ve kanları asla Allaha ulaşmaz. Allaha ulaşacak olan ancak, sizin Onun için yaptığınız, gösterişten uzak amel ve ibadettir. (Hacc 22/36;37)
[5] Kurbanın hükmü dünyada bir vacibi yerine getirmek, âhirette sevap kazanmaktır.
[6] Belirli hayvandan maksat; koyun, keçi, sığır ve deve gibi şer an kurban edilmesi caiz olan hayvanlardır. Belli vakitten maksat, kurban bayramı günleridir.
[7] Bu yola tevessül edenleri Hz. Peygamber (asm): "Allah'tan başkası namına hayvan kesene Allah lânet etsin." (Müslim, Nesâî) şeklindeki ifâdeleriyle uyarmıştır. (Şamil İslam Ansiklopedisi)
[8] Kurban fıkıhta “udhiyye” demektir. Yani Kurban Bayramı vakti kesilen hayvandır. Biz buna “kurban” diyoruz. Kurban kesmeye ise “tadhiye” denir ki; ibadet ve taat niyetiyle, belli vakitte belirli hayvanı, boğazlamaktan ibarettir. Buna “zebh” ve “nahr” da denir.
[9] Müminler her kurban kesiminde Hz. İbrâhim ile oğlu Hz. İsmâil'in Cenâb-ı Hakk'ın buyruğuna mutlak itaat konusunda verdikleri başarılı sınavı hatırlarlar. İbrahim ve İsmail (aleyhimesselam)'ın sınavı anlaşılmadan, kurban ibadeti anlaşılamaz. Bu husus Saffât sûresinde, (34/101-103) ayrıntılı olarak anlatılmaktadır.
[10] Hz. Peygamberin (sas), yedi deveyi kendi eliyle kurban olarak kestiğini, Medinede ise, boynuzlu ve alacalı iki koyun kurban ettiğini sahabeden Enes (ra) rivayet etmektedir. (Buhârî,Hacc 117,119; Müslim, Edâhî 17)
[11] Zorunlu günlük ihtiyaçlar için harcanacak paraya "nafaka" denir
[12] "Ey iman edenler, kazandıklarınızın ve sizin için yerden çıkardığımız ürünlerin en helâl ve iyisinden Allah yolunda harcayın " (Bakara 267);
[13] (Bir kudsi hadiste) Allah (c.c.) şöyle buyuruyor: “Ey adem oğlu! İnfak et ki, bende sana infak edeyim.”(Müslim, “Zekat”, 11)
Ebu Hureyre (r.a.) Peygamberimiz (s.a.s.)’in şöyle dediğini rivayet eder: “Allah (c.c.);ey ademoğlu infak et ki ben de sana vereyim.”(Buharî, “Tevhîd”, 35)
[14] “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onubilir.”(Al-i İmran, 3/92)
[15] "Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, her başağı yüz taneli yedi başak bitiren bir tohumun hâli gibidir. Allah dilediği kimseye daha kat kat verir. Allah'ın ihsanı çok geniştir. Her şeyi hakkıyla bilendir." (Bakara 261)
[16] İnsanın sahip olduğu servetin gerçek sahibi Allah’tır. O’nun emanet olarak verdiği servetten başkalarına vermek gerekir (Nûr, 24/33). İnfâkın sevabı bire yedi yüz olarak bildirilmiştir (Bakara, 2/261).Kur’an’da mü’minlerin özellikleri arasında infâk da zikredilmiştir (Bakara, 2/2-3).
[17] Kur'an'da genel olarak iyiliklerin sevabı bire on olarak gösterildiği halde, Allah yolunda infakın sevabının bire yedi yüz olduğu bildirilmiştir (Bakara, 2/261).Bu durum infakın Allah katındaki değerini göstermektedir.
[18] (Bakara, 2/261-265)
[19] İnfâk ve tasadduk gösterişten uzak, yalnız Allah rızası için yapılmalı; malın iyisinden vermeli;verirken özellikle gerçek ihtiyaç sahiplerini arayıp bulmalıdır(Bakara, 2/261-274).
[20] İnfakın Allah rızasına uygun olabilmesi için şu hususlara dikkat edilmelidir. 1. İnfak gösterişten uzak olmalı, yalnız Allah rızası için yapılmalıdır.2. Yardım yapılan kişinin onurunu zedeleyecek davranışlardan sakınılmalıdır.3. Yapılan yardım iyi ve kaliteli mallardan seçilmelidir. 4. İnfakın amacına ulaşabilmesi için gerçek ihtiyaç sahipleri tespit edilmelidir. 
[21] Hz. Peygamber de; "İslâm beş esas üzerine kurulmuştur: Allâh'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in O'nun Elçisi olduğuna şahitlik etmek, namaz kılmak, zekat vermek, Kâbe'yi ziyaret etmek ve Ramazan orucunu tutmaktır." buyurmuştur (Buharî, Îmân, 2; Müslim, Îmân, 5).
[22] Kur'ân-ı Kerim'de; "Gitmeye gücü yetenlerin Kâbe'yi ziyaret etmeleri, Allâh'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır" buyurulmuştur (Al-i İmran, 3/97).
[23] Teşrîk tekbirlerinin başlangıcı Hz. İbrahim'in oğlu İsmail'i kurban etme olayına kadar uzanır. İbrahim (a.s), gördüğü sahih rüya üzerine oğlunu Allah yolunda kurban etmeye karar verir. Kurban hazırlıkları sırasında Cebrail (a.s) gökten buna bedel olarak bir koç getirir. Dünya semasına ulaştığında yetişememe endişesi ile Cebrail (a.s); "Allahu ekber Allahu ekber" diyerek tekbir getirir. İbrahim (a.s) bu sesi işitince başını gökyüzüne çevirir ve onun bir koçla geldiğini görünce; "Lâ ilâhe illâllahu vallahu ekber" diye cevap verir. Bu tekbir ve tevhîd kelimelerini işiten ve kurban edilmeyi bekleyen İsmail (a.s) da; "Allahu ekber velillâhi'l-hamd" der. Böylece kıyamet gününe kadar sürecek büyük bir sünnet başlatılmış olur (es-Saffât, 37/102, 107; İsmail" maddesi; el-Mavsılî, el-İhtiyar li Ta'lîli'l-Muhtar, Kahire (t.y), I, 87, 88).


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder