18 Haziran 2014 Çarşamba

158 25 Mayıs 2014 Pazar 20:30 ZAMAN DURAKLARI..........................Miraç; kutlu bir gece yolculuğu ve huzura yükseliş

Miraç; kutlu bir gece yolculuğu ve huzura yükseliş (*)


Miraç Arapçada uruc sözcüğünden türetilmiş merdiven anlamında, yükseğe çıkma manasında bir söz. İnancımızda özel olarak miraç, Cenab-ı Hakkın daveti üzerine peygamberimiz Hz.Muhammed'in Cebrail Aleyhisselâmın rehberliğinde ilâhî huzura yükselişini  [1] anlatan bir terim olarak kullanılıyor.

Bu meyanda "yolculuk yapmak" manasındaki fiilin türevi olan ve "gece yolculuğu" anlamında kullanılan İsra ise miraç olayının  sadece bir kısmı oluyor. Yani peygamberimizin hicret'ten bir yıl kadar önce recep ayının 27. gecesinde Mekke’deki Mescid-i Haram’dan Burak adı verilen binit üzerinde Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya götürülmesini ifade ediyor. Miraçın ikinci merhalesi [2] de Mescid-i Aksâdan başlayarak semânın bütün tabakalarından [3] geçip tâ İlâhi huzura varması ile gerçekleşiyor. [4] Artık yanında Cebrail yoktur, zira erişilen son durak Sidretül Müntehadır [5] ve bundan sonraki âleme geçebilmek yaratılmış varlıklar için mümkün değildir.

Peygamberimiz (a.v.s) sabah olunca Kabe'nin yanında gece olanları anlatıyor. Onun bir gecede Kudüs'e, gittiğini duyan Mekkeliler, “Muhammed bir aylık yolu nasıl bir gecede gidip gelebilir?” diye itiraz ediyorlar. Ardından da daha önce oraları görmüş olanlar, “Mescid-i Aksâ'yı bize anlatır mısın?” diye bir soru yöneltiyorlar. O da gördüklerini anlatıyor. [6] Bunun üzerine müşrikler “Vallahi dosdoğru tarif ettin” diyorlar. Ama yine de delil istiyorlar. Bunun üzerine Peygamberimiz onlara yolda gördüğü bir kervanı haber veriyor. Kureyşliler hemen o kafileyi karşılamak için Mekke dışına çıkıyor. Gelenler de aynen onun haber verdiği gibi çıkıyor, ama yine de inanamıyorlar.

Bu sefer de koşup durumu peygamberimizin arkadaşı Hz. Ebû Bekir’e anlatıyorlar. Hz. Ebû Bekir, “Eğer bu sözleri o söylemişse kesinlikle doğrudur” diyerek tasdik ediyor. Bundan dolayıdır ki Hz. Ebû Bekir o günden bu yana “Sıddîk” yani “tereddütsüz inanan” ünvanıyla anılmaktadır.

İşte bu olayın gerçekleştiği gece asırlardır "miraç kandili" olarak kutlanıyor. Kandil ışığında bütün süfli duygulardan arınarak ter temiz bir kulluğa yükseliş olarak değerlendiriliyor. Bu gece, feyiz ve bereketin coştuğu mübarek gecelerimizden [7] biri. Bu gecede Cenab-ı Hakkın herşeye ne kadar yakın, [8] ama herşeyin ona ne kadar sonsuz derece uzak [9] olduğu bir kez daha hatırlanıyor. Çünkü Kur'an-ı Kerim'de Mirac'ın ruhî hallerinden söz edilirken "Allah kuluna vahyedeceğini [10] etti" buyuruluyor. [11]

Allah Resulü, miraç sırasında namaz vakitlerinin beş vakit olarak düzenlenmesi gerektiğini öğrenmiş ve bu buyruğu [12] müslümanlara bildirmiş. Onun içindir ki, namaz mü'minin miracı [13] deniyor bu olaya nazire olarak. Ayrıca, şirk koşmayan herkesin cennete gireceği müjdesi de bu gecede verilmiş.

İnancımıza göre peygamberimiz miraç’ta kendisine sunulan şarap, bal ve süt dolu üç bardaktan süt bardağını tercih etmiş. Bu sebeple Anadolu'da bir çok yerde bu gecede süt içme ve dağıtma geleneği bulunuyor. Örneğin Konya'da bu geceye “süt gecesi” de deniliyor.

Diğer kandillerde olduğu gibi bu gecenin öncesinde de çevredeki yoksullara ve kimsesiz çocuklara yardım elleri uzandığını görebiliriz. Anne, baba, büyüklerin ziyaret edilip, hiç değilse telefon edilip  dualarının alınması da yine bu gece vesilesiyle oluyor. Bu arada kaybedilenler de unutulmuyor tabi. Onlar da rahmetle anılıyorlar. Bu gece dolayısıyla komşular, yakın, arkadaş ve dostlarla tebrikleşiliyor. Var olan sevgi ve saygı duyguları daha da güçlendirilmiş oluyor böylece. Gece de kur’an okuyarak, dini içerikli konuşma ve mevlüt dinlenilerek, namaz, dua ve tesbihatla değerlendiriliyor.

Yani inananlar gönül dünyalarını aydınlatan bu gibi ışıltılı kandilleri fırsat biliyor ve bu müstesna zaman duraklarında Allah'a daha da yakın olmaya çalışıyorlar. Şabân ayının 15. gecesi (12 Haziran Perşembe) günü yine böyle bir zaman durağında, mübarek Berat kandilinde buluşmak üzere selam ve sevgi ile..

(*) bilgipesinde.com da yayınlanmıştır

-------------------------
[1] Kuran'da miracı anlatan ayetler necm suresinde geçer; "Muhakkak ki o, O'nu bir başka inişte daha gördü. Sidretü’l Müntehâ’nın yanında. O'nun yanında da Me’va cenneti. O zaman Sidre’yi kaplayan kaplamıştı. Göz şaşmadı ve aşmadı. Andolsun, o, Rabbinin en büyük alametlerinden bir kısmını gördü.(Necm suresi: 13-18)
[2] Bu safha da Necm Sûresinde şöyle anlatılır: O ufkun en yukarısında idi. Sonra indi ve yaklaştı. Nihayet kendisine iki yay kadar, hatta daha da yakın oldu. Sonra da vahyolunacak şeyi Allah kuluna vahyetti. O’nun gördüğünü kalbi yalanlamadı. Şimdi O’nun gördüğü hakkında onunla mücadele mi edeceksiniz? And olsun ki onu bir kere daha hakiki suretinde gördü. Sidre-i Müntehâda gördü. Ki, onun yanında Me'vâ Cenneti vardır. O zaman Sidre'yi Allah'ın nuru kaplamıştı. Gözü ne şaştı, ne de başka bir şeye baktı. And olsun ki Rabbinin âyetlerinden en büyüklerini gördü.” (Necm Suresi, 7-18.)
[3] Hadislere göre Hz. Muhammed bu yükselmede gök katlarını Cebrail ile birlikte aşarken sırayla Âdem, Yusuf, Yahya ve İsa, İdris, Harun, Musa ve İbrahim peygamberleri görmüş, yedinci kat gökten sonra Sidret'ül Münteha’ya çıkmıştır. Cebrail’in Sidretü’l-Münteha’dan ileriye geçememesi üzerine yolculuğunu tek olarak sürdürmüş, zaman, mekân ve cihetin olmadığı ifade edilen katta Allah ile aracısız görüşmüştür.
[4] Bu îlâhî yolculuğun ilk merhalesi olan Mescid-i Aksâya kadarki safha Kur'ân'da şöyle anlatılır: Âyetlerimizden bir kısmını ona göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan alıp çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya seyahat ettiren Allah, her türlü noksandan münezzehtir. Şüphesiz ki O her şeyi hakkıyla işiten, herşeyi hakkıyla görendir.” (İsra Suresi, 1) Nitekim Cenab-ı Hak, Kur'an-ı Kerim'de; "Kulu Muhammed'i bir gece Mescid-i Haram'dan kendisine bir kısım âyetlerimizi göstermek için, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya götüren Allah'ın şânı yücedir. Doğrusu O, işitir ve görür." (İsra Suresi:1) buyurmuştur.
[5] Sidretül münteha 7. kat gökte olduğuna inanılan, Arapça bir izafet terkibi olup “son sedir” veya "tenhadaki sedir" anlamına gelir. (Necm Suresi:14-16)
[6] Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam şöyle anlattı: “Onların yalanlamalarından ve sorularından çok sıkıldım. Hatta o ana kadar öyle bir sıkıntı hiç çekmemiştim. Derken Cenab-ı Hak birden Beytü'l-Makdis'i bana gösterdi. Ben de ona bakarak her şeyi birer birer tarif ettim. Hatta bana, ‘Beytü'l-Makdis'in kaç kapısı var?’ diye sordular. Halbuki ben onun kapılarını saymamıştım. Beytü'l-Makdis karşımda görününce ona bakmaya ve kapılarını teker teker saymaya ve anlatmaya başladım.”
[7] Mirac gecesi, ulvî bir gecedir. O halde bu mübarek geceyi gaflet içerisinde geçirmemeli, ibadetle Allah'a karşı şükran borçlarımızı ödemeliyiz; namaz kılmalı,  Kur'an okumalı ve Allah'tan af ve bağış dilemeliyiz, çoluk çocuğumuza bu gecenin anlam ve önemini öğretmeliyiz.
[8] Bilelim ki, Allah'a yakınlık, O'nun emirlerini yerine getirmek, yasak ettiği şeylerden kaçınmakla mümkündür.
[9] Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam Mescid-i Haramdan (Mekke'den), Mescid-i Aksâ'ya (Kudüs'e) ata benzer beyaz bir Cennet bineği olan Burak ile geldi. Kudüs'e gelmeden yol üzerinde Hz. Musa'nın makamına uğradı, orada iki rekât namaz kıldı, daha sonra Mescid-i Aksâ'ya geldi. Orada bütün peygamberler kendisini karşıladı. Miraçını kutladılar. Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam burada peygamberlere iki rekat namaz kıldırdı, bir hutbe okudu. Bir rivayette Hz. İsa'nın doğduğu yer olan Betlaham'a uğradı, orada da iki rekât namaz kıldı. Ve bugün Kubbetü's-Sahra'nın bulunduğu yerden Muallak Taşının üzerinden Miraça yükseldi. Semanın bütün tabakalarına uğradı. Sırasıyla yedi sema tabakalarında bulunan Hz. Adem, Hz. Yahya ve Hz. Îsa, Hz. Yusuf, Hz. İdris, Hz. Harun, Hz. Musa ve Hz. İbrahim gibi peygamberlerle görüştü, Onlar kendisine “Hoş geldin” dediler, tebrik ettiler. Bundan Sonra Hz. Cebrail ile birlikte imkân ile vü-cub ortası (kâinatın bittiği yer) Sidretü'l-müntehâ'ya geldiler. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam orada ikisi gizli, ikisi açıktan akan (Nil, Fırat) dört nehir gördü. Sonra hergün yetmiş meleğin ziyaret ettiği Beytü'l-Ma'mur'u ziyaret etti. Hz. Cebrail'in buradan öteye gitmesi mümkün değildi. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam bundan sonra Refref adında bir vasıta ile zaman ve mekândan münezzeh (uzak) olan Cenab-ı Hakkın cemaliyle müşerref oldu.
[10] Bu vahyedilen hakikatleri şöylece özetleyebiliriz: "Allah'a ortak koşulmayacak, yalnız O'na kulluk edilecek ve yalnız O'ndan yardım istenecektir. Anne ve babaya hürmet edilecek, onların duaları alınacaktır. Zinaya yaklaşılmayacaktır. Haksız olarak kimsenin canına kıyılmayacaktır. Yetimlere iyi muamele edilecektir. Ölçü ve tartıda doğruluk üzere olunacaktır. Bilmediğimiz bir şeyin ardından körü körüne gidilmeyecek, şuurlu hareket edilecektir. Yeryüzünde kibir ve gurur taslayarak yürünmeyecektir."
[11] Böyle müstesna bir gece vesilesiyle sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s)'e vahyedilen, insanlığı mutluluğa götürecek prensipleri de hatırlamak lazımdır. Bu prensipler de hiç şüphe yok ki bir toplum için gerekli bütün ahlâk ve fazilet kurallarını ihtiva etmektedir. Bu gecede vahyedilen üstün gerçeklere kulak vermeli, yalnız Yüce Mevla'ya kulluk etmeli, O'na hiçbir şeyi ortak koşmamalıdır.
[12] Hadis kaynaklarına göre Miraç'ta önce 50 vakit olarak bildirilen namaz, Musa peygamberin bunun insanlara ağır geleceği şeklinde ikazları üzerine Muhammed'in birkaç kere geri dönüp Allah'tan namazı hafifletme dileği üzerine beş vakte indirilmiştir.

[13] Mirac olayının biz müslümanlar için en önemli sonuçlarından birisi, hiç şüphe yok ki, dinin direği olan namazdır. Namaz, bize bir Mirac hediyesidir. Onun içindir ki, namaz mü'minin miracı olmuştur. Nasıl ki, yüce Peygamberimiz Mirac'ta vasıtalardan arınmış olarak Mevlası ile karşı karşıya geldi ise, mü'min de namazda vasıtasız olarak doğrudan doğruya Rabbinin huzuruna çıkar; sadece O'na kulluk etme ve sadece O'ndan yardım isteme  fırsatı bulur. Eğer mü'min, günde beş vakit namazını dikkatle ve huşu içerisinde kılacak olursa, o namaz onun için bir Mirac olur, kul onunla Hakk'a yol bulur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder