Umudun şiir ve şarkıları
Bugün
Coronavirüs salgınının ülkemizdeki 451.nci günü. 6 Haziran itibariyle Ağır
hasta sayısı da 1.096'ya inmiş diğer sayılar da düşmeye devam ediyor. 204.827
test yapılmış; vaka sayısı 5.386, hasta sayısı 482, vefat 96 ve iyileşenler
6.003 görünüyor. Toplam vaka 5.287.980, iyileşenler 5.160.774, vefatlar da
48.164 olmuş.
Görüldüğü
gibi vaka sayısı beş binlere, hasta sayısı beşyüzün altına, ağır hasta sayısı
da bine inmiş durumda. Ayrıca bugün 22:58 itibariyle aşıda 1.Doz Uygulanan Kişi
Sayısı 17.616.262'e, 2.Doz sayısı ise 13.110.481'e, Toplam Yapılan Aşı Sayısı
ise 30.726.743'e ulaşmış bulunuyor.
Hazır
gelişmeler umutlarımızı çoğaltmışken, bugün biraz da umut dolu şiir ve şarkılara kulak verelim istedim.
Edip
Cansever bir şiirinde “..Bütün
gecelerin sonunda/meltemi senden esen/soluğu sende olan/yeni bir başlangıç
vardır…” demiş. Çok haklı. Corona günlerinde de
olsa umut her zaman var. "Sakla samanı gelir zamanı" misali Metin
Altıok bunu şöyle dile getirmiş: “Yarın
farklıdır bugünden/Adı değişir hiç olmazsa/Kara bir suyu/Geçiyoruz
şimdilerde/Basarak yosunlu taşlara/Sen bugünden yarına/Birazcık umut sakla.”
Sabretmek
direnmektir demiş büyükler. Her musibete karşı cesaretini yitirmemek, umudu her
daim canlı tutmak lazım. Çağdaş Türkü’nün ilk albümüne adını veren şarkı da
bunu dile getiriyor. Ahmet Telli şiirinden Eftal Küçük’ün yaptığı bir beste: “..Uğuldayan bu rüzgâr / Bu delice yağan kar /
Ürkütmesin seni direnmektir / Bekleyişin bir başka adı.”
Bir
başka şairimiz Metin Eloğlu "Uyan" başlıklı şiirinde "Madem ki
umutlusun, umudu yaşatmak için" uyan diyor: “Hadi
uyan/Aydınlığa çık da çil gözlerin ışısın/İlkyazlar sıcağı biriksin
yüreğine/Yoksul olsan da uyan/Garip olsan da uyan/Madem ki güzelsin, güzeli
yaşatmak için/Madem ki iyisin, iyiliği yaşatmak için/Madem ki umutlusun, umudu
yaşatmak için“
Çünkü
her şey gibi acılar ve üzüntüler de fanidir. Gelir geçer zamanla. Necati Cumalı
"..Bir gün gelir kendiliğinden/Geçer
bütün üzüntün/Her yeni gelen günü/Yeni bir ümitle beklemeli“ diyor bir şiirinde bu
yüzden. Candan Erçetin “Yaşıyorum” adlı
şarkısında "..Bahçenin yemyeşil
canlanışına/Kirazın hınzırca çiçek açışına/Yüzüm gülüyorsa hala/Korkmaya gerek
yok yaşıyorum demektir/Anlatacak hikayelerim bitmedi henüz/Anlaşacak dostlarım
tükenmedi/Yorgunluk, kırgınlık hepsi gelir geçer/Her şeye rağmen yaşamak
güzel" demişti hatırladınız mı?
Bir
başka umut ve cesaret şarkısı "Yola devam". Sözleri Şems-i
Tebrizi'den, Hande Yener söylemiş: "Yıkıldığın
her an, yok olmadığına şükret; kalk, aynalara bak/Yorulduğun her an, kolay
ölümden vazgeç; kalk, gökyüzüne bak/Yüreğine güneş koy/Yüreğine bulut
koy/Yüreğine yıldız koy/Yola devam..."
Corona
günlerinin en puslu günlerinde bile hep "Bir Çaresi Bulunur" diye
beklemedik mi? Sertab Erener de sanki bu duygularımızı dile getirmiş
şarkısında: "Bir
çaresi bulunur elbet yarın/Yeniden yaşamanın/Bir çaresi bulunur elbet canım/Bi
uyuyup uyanalım/Ah bi yolu vardır elbet yarın/Yeniden yaşamanın/Bi çaresi
bulunur çıkmazların/Bi uyuyup uyanalım"
Belki
uyuyup uyanmakla değil ama düşüncede diri olmakla acılar daha kolay aşılabilir.
Tıpkı Kıraç'ın "Zaman" şarkısında Hepimizi biraz feylosof olmaya
davet etmesi gibi: "Zaman
akıp gidiyor dur demek olmaz/Sarılıp da geçmişe avunmak olmaz/Ne sen kalırsın
ne de ben bu dünyada/Umudun kaybedip pes etmek olmaz/Bir kez olsun çevir yüzün
bak şu toprağa/Her gün bir çiçek açıyor diyor merhaba/Bütün geceler mecbur
varır sabaha/Umudun kaybedip pes etmek olmaz/Gönül isterdi ki hep iyi olsun çok
iyi olsun/Bütün acılar bitip her an hoş olsun/Ama ne yaparsın insanoğlusun/Acı
olmayınca tatlı da olmaz "
Rahmetli
Barış Manço "Dönence" şarkısında bir yerlerde bir şeylerin
değiştiğini anlatıyor: "Simsiyah
gecenin koynundayım, yapayalnız…/Uzaklarda bir yerlerde, güneşler
doğuyor/Biliyorum, dönence…/Kupkuru bir ağacın dalıyım, yapayalnız…/uzaklarda
bir yerlerde, bir şeyler kök salıyor…/Görüyorum, dönence…/Çatlamış dudağımda ne
bir ses ne bir nefes/Uzaklarda bir yerlerde, türküler söyleniyor/Duyuyorum,
görüyorum, biliyorum. "
Ünlü
şarkıcı Erol Evgin de umutla çarpan yürekleri adeta havalandırıyor "Umut"
adlı şarkısında: "Bu
yaşlı yorgun dünya/Gözlerdeki bu kuşku/Bu çökmüş bezgin yüzler/Çevremdeki bu
korku/Hiçbiri söndüremez/Hiçbiri söndüremez, içimdeki umudu/…Nasıl çarparsa
kalbim/Yine öyle çarpacak/Nasıl çarparsa bugün/Yarın yine çarpacak/Tertemiz bir
yüz görsem/Aydınlık tek bir bakış/Nasıl çarparsa kalbim/Yine öyle
çarpacak/Nasıl çarparsa bugün/Yarın yine çarpacak.."
Bugün Coronavirüs salgınının ülkemizdeki 452.nci günü. Gelişmeler umut verici. Baharla gelen coşkuya benzer bir duygu var içimizde: "İnşallah bu salgın artık bitecek!" Hazır umutlanmışken biraz da türkülere kulak verelim istedim. Onlar en az acılar kadar sevinçlerin ve umutların da havalanıp avaza dönüştüğü halk eserleri.
Türkü deyince "Mihriban"ı hatırlamadan edemiyorum. "Lambada titreyen alevin üşüdüğü, yar deyince kalemin elden düştüğü, gözlerin görmeyip aklın şaştığı, Aşkını bir türlü kâğıda yazamayan aşık" geliyor gözümün önüne. Kağıda yazılamayan şairin dilinden dökülüvermiş, ustasının elinden havalanıvermiş de türkü olmuş işte. Ama öyle böyle değil. İçinde hem ayrılık acısı var, hem kavuşma umudu:
"Sarı saçlarını deli gönlüme/Bağlamışım
çözülmüyor
Mihriban, Mihriban/Ayrılıktan zor belleme ölümü, ölümü/Görmeyince sezilmiyor Mihriban, Mihriban,
Mihriban/Yar deyince kalem elden düsüyor/Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor/Lambada
titreyen alev üşüyor,
üşüyor/Aşk kâğıda
yazılmıyor Mihriban, Mihriban, Mihriban/Tabiplerde ilaç yoktur yarama/Aşk
deyince ötesini
arama/Her nesnenin bir bitimi var ama, var ama/Aşka hudut çizilmiyor Mihriban,
Mihriban, Mihriban" (Şiir:Abdürrahim Karakoç / Beste: Musa Eroğlu)
Bu vesile ile 7 Haziran 2012’de vefat etmiş olan şairimiz Abdürrahim Karakoç’u ölüm yıldönümünde saygıyla anıyor ve Allah’tan rahmet diliyorum.
"Kara Tren" türküsünün şiiri Özhan Eren'e ait. Onu bir çok sanatçı gibi Yavuz Bingöl de seslendirmiş. Dizeler yine hem ayrılık acısını hem de kavuşma umudunu çok güzel dile getiriyor. Hikayesini öğrenince daha bir anlamlı geldi. Bakın şöyleymiş: 1915 yılının yaşandığı, Birinci Dünya savaşının yoğun olduğu yıllar. Türklerin birçok cephede savaştığı her türden levazımın gerekli olduğu aynı zamanda savaşacak askere de ihtiyaç duyulan 1.nci Dünya savaşında geçiyor. Büyük kayıpların verildiği, gidenlerin geri dönmediği çoğunun akıbetinin bilinemediği günler.
Daha hızlı ve güvenli olduğu için asker ulaşımı trenlerle yapılıyor. İnsanımız tren istasyonlarında sabahlamakta. Kimisi askerini yolcu ediyor, kimisi gelecek yaralı askerlerden yolcu ettiklerinden bir haber iki satır mektup var mı diye bekliyor. Ama ümitle beklenen kara trenler de çoğu zaman kara haber getirmekteler. Anaların, bacıların, eşlerin, gözleri ağlamaktan fersiz düşmüş, çaresiz ama umutla bekleyişteler. Bekledikleri bir defa ölmüş ama o her kara tren bir defa daha öldürüyor bekleyenler. Yorgun, bitkin ve başı eğik kara tren acı bir çığlıkla uzaklaşırken inadına yaşatılmaya çalışılan ümitler bir ağıta dönüşüyor. Ağlamaklı seslerde türkü oluyor bekleyişler dilden dile dolanıyor nağmeleri günümüze kadar:
"Gözüm yolda gönlüm darda/Ya
kendin gel yada haber yolla/Duyarım yazmışsın iki satır mektup/Vermişsin trene
halini unutup/Kara tren gecikir belki hiç gelmez/Dağlarda salınır da
derdimi bilmez/Dumanın savurur halimi görmez/Gam dolar yüreğim gözyaşım dinmez/Yara
bende derman sende/Ya kendin gel yada bana gel de"
Bir başka ayrılık/umut türküsü de gurbet derdinden. 1956 yılında Ahmet Gazi Ayhan tarafından Kayseri'de derlenmiş. Kayseri’ye gelin gelen genç bir kadının hazin öyküsünü anlatıyor: "Yarim istanbulu mesken mi tuttun aman/Gördün güzelleri beni unuttun aman/Sılaya gelmeye yemin mi ettin aman/Gayrı dayanacak özüm kalmadı amman/Mektuba yazacak sözüm kalmadı amman/Yarim sen gideli yedi yıl oldu amman/Diktiğin fidanlar meyveye döndü amman/Seninle gidenler sılaya döndü amman/Gayrı dayanacak özüm kalmadı amman/Mektuba yazacak sözüm kalmadı amman"
Türkünün öyküsü özetle şöyle: Kayseri yöresinde Ali adında bir genç, dünyalar güzeli öksüz bir kız ile evlenir. Ne var ki, mutlu günler uzun sürmez. Ali yoksulluk yüzünden gurbete gidip çalışmak zorunda kalır. Ali, “biraz para biriktireyim tez zamanda dönüp gelirim” diyerek gitmişse de, günler aylar hatta yıllar geçer dönmez. Genç ve güzel gelin çevreden rahatsız edenlere kendisiyle ilgilenenlere yüz vermez, onun gönlünde sadece Ali’si vardır.
Üzüntüsü kederi her geçen gün artar. Su taşımak için köyün çeşme başına vardığında köyün
kadınları onun bu kederli haline bakıp bakıp üzülülüp yazıklanırlar. Bir çocuğu da yok ki oyalansın, sevgisini ona verip
acısını biraz olsun unutsun. Ali
gurbete gideli yedi yıl olmuştur. Ne bir haber ne kendisi… Güzel gelin günden
güne solar sessizleşir; aklında hep Ali vardır. Ne gidip Aliyi bulabilir, ne de
derdinin bir çaresi vardır. Kimi zaman gizli gizli ağlayarak gezer dolaşır. Onun ardında, yaşadığı bu umutsuz hayatın öyküsü ve türküsü
kalır.
Kırmızı gül aşkın/sevdanın sembolüdür türkülerde. Aynı zamanda acılı yüreklerde büyütülen umutlarında remzidir. Muharrem Akkuş'un Erzurum'dan derlediği bu türkü de işte böyle duyguları anlatıyor: "Kırmızı gül demet demet/Sevda değil bir alamet/balam nenni yavrum nenni/Gitti gelmez o muhannet/Şol Revan'da balam kaldı/(yavrum kaldı balam nenni)/Kırmızı gül her dem olsa (olmaz)/Yaralara merhem olsa (olmaz)/(balam nenni yavrum nenni)/Ol tabipten derman gelse (gelmez)/Şol Revan'da balam kaldı/(yavrum kaldı balam nenni)/Kırmızı gülün hazanı/Ağaçlar döker gazeli/(balam nenni yavrum nenni)/Kara yağızın güzeli/Şol Revan'da balam kaldı/(yavrum kaldı balam nenni)"
"Bahçalara geldi bahar/Yeşil halı serdi bahar/Gel dedim gelmedi yâr gelmedi yâr" diye başlayan türkü de yine böyle bir umut yeşermesini ve hayal kırıklığını anlatıyor: "Meni yâd'a salsana yâr/Üreyimi alsana yâr/A ceyran sevdiğim/Mehriban sevdiğim/Sırrımı bilmedin bilmedin yâr/Negme deyib güldü çemen/Güldü çiçek güldü çemen/Gül dedim gülmedi yar/Gülmedi yar gülmedin yar/Bahçelerde güllü çemen/Güllü çiçek güllü çemen/Gül dedim gülmedi yâr gülmedi yâr/Şirin şirin gözle meni/Özüm dedim gözle beni/Gözledim gelmedi yâr gelmedi yâr" Burada "Bahar, çimen, gül ve çiçek" umudun simgeleri. "Yad, gülmedi yar, gelmedi yar" ise bir türlü bitmeyen ayrılığın ifadeleri. Bir KARS türküsü bu. Kaynak Kişi İhsan TAFRALI, Derleyen Emin ALDEMİR.
Son olarak Ali Ekber Çiçek'ten bir Pir Sultan Abdal deyişi: "Ağlama Gözlerim Mevlam Kerimdir" Sadece bu başlık bile ağlayan bir göz ve umutla Mevlaya dayanma halini anlatmaya kafi. Yine bir gurbet hali, yine umut peşinde derman ararken derde düşüp yare varamamak anlatılmış: "Gurbet elde bir hâl geldi başıma, geldi başıma/Ağlama gözlerim, mevlam kerimdir/Derman ararken, derde düş oldum/Ağlama gözlerim mevlam kerimdir, mevlam kerimdir/Bu maymuşu yere düştü ölmedi, düştü ölmedi/Dünya Sultan Süleyman'a galmadı/Dedim yare gidem, nasip olmadı/Ağlama gözlerim mevlam kerimdir, mevlam kerimdir"
Dikkat ettiniz mi? Türkülerdeki “umut” acı
ile, ayrılık ile, dert ile iç içe. Açıkça ifade edilmiyor ama arzu edilen,
beklenen, istenen şey; normale dönmek. Hayatı olması gerektiği gibi mutlu,
mesut yaşayabilmek. Tıpkı bizim şimdi şu corona kabusundan kurtulmak
isteyişimiz gibi. Tıpkı Haziranla birlikte “artık bitsin, normalimize, eski
günlerimize dönelim” beklentilerimiz gibi.
7 Haziran corona tablosuna göre: 218.164 test
yapılmış; vaka sayısı 5.647, hasta sayısı 495, vefat 91 ve iyileşenler 6.576. Ağır
hasta sayısı da 1.060'a inmiş durumda. Toplam vaka 5.293.627, iyileşenler 5.167.350,
vefatlar da 48.255 olmuş.
Az kaldı vaka sayısı beş binin altına
inmek üzere. Hasta sayısı beşyüzün altına indi bile. Ağır hasta sayısı da bine
inmiş sayılabilir. Ayrıca bugün 23:34 itibariyle aşıda 1.Doz Uygulanan Kişi
Sayısı 17.894.621, 2.Doz sayısı 13.221.271 ve Toplam Yapılan Aşı Sayısı ise 31.115.892'i
geçmiş bulunuyor.
31 Mayıs saat 01.20 itibarıyla uygulanan
birinci doz aşı sayısı 16.515.018, ikinci doz aşı sayısı 12.315.673, toplam doz
miktarı ise 28.830.691 idi. Buna göre bir hafta içinde birinci dozda %8,4, ikinci
dozda %7,4 ve toplamda %7,9 artış sağlanmış. Böyle giderse ay sonunda toplamda
%24 dolayında bir artış yakalanabilir. Bu da bizi 35.750.057 doz aşıya ulaştırır
ki, nüfusumuzun %43’üne tekabül eder. Bunlar iyi haberler, umutlu olmamak için
bir neden yok.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder