El-Vâhid/İsrâ Sûresi
Bugün üç ayların 69, ramazanın 10.ncu günü. Corona günlerinin de 406.ncısını geride bıraktık. Vaka sayıları hala 60 binlerde. Hasta ve vefat sayıları da artmaya devam ediyor.
Yarın 23 Nisan tatili, galiba valilik kararlarıyla hafta sonu ile yasağı ile birleştirilmiş. Bir süredir "tam kapanma" lafı yoğunlaştı. Bakalım salı günü kabine toplantısından ne karar çıkacak.
Salgınla mücadele hem tedbirlerle hem de aşıyla devam ediyor. Bugün saat 14 itibariyle aşı uygulanan kişi sayısı 1.dozda 12.810.784, 2.dozda 7.937.304 olmak üzere toplam 20.748.088'i bulmuş. 21 Nisan itibariyle toplam test sayısı 44.728.595, toplam vaka sayısı 4.446.591 ve toplam iyileşen hasta sayısı ise 3.844.342 olmuştu. Bu rakamlar bir anlamda nüfusumuzun yarısının testten geçtiğini, %30'dan fazlasının da gerek aşıyla gerek antikor oluşumuyla tahkim olduğunu gösteriyor.
Ben bu arada Allah'ın izniyle üç ayların başlangıcından bu yana her gün bir “esma”yı anma ve okuduğumuz "dua ve zikir"leri öğrenme gayretimi Ramazan ayı boyunca da sürdüreceğim.
Böylece inşallah bir yandan 400 günden
fazladır insana ve sağlığımıza düşman bulaşık bir hastalıktan korunmaya çalışırken,
öbür
yandan da ömrümüzden
geçen
bu rahmet, mağfiret ve bereket ikliminden de bolca yararlanmaya çalışıyorum.
Bugün sırada Esma ül Hüsna’nın altmışdokuzuncusu “El-Vâhid"
var. Ayrıca içinde
Hz. Süleyman'ın
bir duası bulunan Kur'an ı Kerimin "İsrâ sûresi"ile
ilerliyoruz.
EL-VÂHİD: الواحد (bk. AHAD الأحد
) “Bir, yegâne, bir tek”
anlamına gelen ahadın, vahd (الوحد) veya vahde (الوحدة) kökünden türetilen vahad kelimesindeki vav harfinin hemzeye
çevrilmesiyle ortaya çıkmış bir isim olduğu kabul edilmiş.
Aynı kökten türemiş olan vâhid
de aynı veya yakın anlamda olmak üzere Allah’ın isimleri arasında yer alıyor.
Ahad, İhlâs sûresinde (112/1) doğrudan doğruya, bazı âyetlerde de (bk. el-Beled
90/5, 7) dolaylı olarak Allah’a nisbet edilmiş, bu mânada hadislerde de geçmiş.[1]
Vâhid ismi ise Kur’ân-ı
Kerîm’de on beş yerde ilâhın, beş yerde Allah lafzının sıfatı, bir âyette
Allah’a râci zamirin haberi olarak kullanılmış. Hadislerde de Allah’a nisbet
edilmiş. [2]
Vâhid ve ahad kavramları Allah hakkında kullanıldığında, “bölünmesi
(tecezzî, inkısâm) ve sayısının artması (tekessür) mümkün olmayan bir, tek,
yegâne varlık” mânasını ifade ediyor. Buradaki birlik, herhangi bir sayı
dizisinin ilk basamağı anlamında değil; Allah’ın cüzlerden teşekkül eden
birleşik (mürekkeb) bir varlık olmadığı, benzeri ve dengi bulunmadığı mânasını
taşıyor.
Aynı kökten gelmekle birlikte
ahad ile vâhid arasında kullanılış bakımından bazı farklar tesbit edilmiş.
Ahad, genellikle nefy için kullanılıyor ve Allah’a nisbet edildiğinde onun
birliğini tenzihî veya selbî (ne olmadığını belirten) sıfatları (celâl
sıfatları) açısından anlatıyor. Nitekim İhlâs sûresindeki ahad, “ortağı ve
benzeri yoktur, bu bakımdan O, bir ve tektir” anlamını taşır ve sûrenin daha
sonraki âyetleri de bu mânadaki birliği vurgular. Aynı sûreye bundan dolayı
Tevhîd adı da verilmiş.[3]
"O zatında, sıfatlarında, işlerinde, hükümlerinde,
isimlerinde asla ortağı, dengi, eşi ve benzeri olmayan, zatında tek, bölünmez
ve parçalanmaz
olan, kendisinden başka olmayan" demek.
İSRÂ SURESİ:
50.nci sırada Mekke'de nâzil olmuş. Ancak 26, 32, 33 ve 57. âyetlerle 73 ilâ 80. âyetlerin
Medine'de indiği rivayeti var. Hepsi 111 âyet. Sureye
isim olan İsrâ, geceleyin
yürümek manasında. Hz. Peygamber'in Mi'rac mucizesinin Mekke'den Kudüs'e kadar olan kısmı
bu sûrede anlatılıyor.
PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN (sav) DUALARI
Surenin 22. ayetinde peygamberimize hitaben: "Allah ile beraber başka bir ilâh edinme! Sonra kınanmış ve terkedilmiş olarak kalırsın" deniyor. Devamında "Rabbin yalnız kendisine kulluk etmenizi ve ana-babaya
güzellikle muâmele etmenizi emretti. Eğer onlardan biri
veya her ikisi senin yanında iken ihtiyarlığa ererlerse onlara öf bile deme,
onları azarlama, onlara güzel ve tatlı söz söyle" (23)
ayeti anne babalara güzel muamele ile ilgili.
İsrâ Sûresi, 24. Âyet:
24. ayet "Onlara acıyarak, merhamet ederek
tevazu ile kanat ger! ve de ki…" hitabından sonra şu dua öğretiliyor:
Bismillâhirrahmânirrahîm. "Vahfid lehüma cenahazzülli minerrahmeti ve kul "Rabbirhamhumâ kemâ rabbeyânî sagîrâ." (İsrâ suresi, 24. ayet)
“Ey Rabbim! Onlar beni küçükken nasıl yetiştirdi ve terbiye ettilerse,
sen de kendilerine öylece merhamet et.”
Ayetin dua özü şöyle:
"…Rabbirhamhumâ kemâ rabbeyânî sagîrâ."
“Ey Rabbim! onların beni yetiştirdiği gibi sen de
onlara merhamet et!”
"Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir ve
de ki: "Rabbim!, Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen
de onlara acı." [4]
"Onlara merhametle ve alçak
gönüllülükle
kol kanat ger. “Rabbim! Onlar nasıl küçüklükte
beni şefkatle eğitip yetiştirdilerse şimdi sen de onlara merhamet göster”
diyerek dua et." [5]
"Merhametinden ötürü üzerlerine tevazu
kanatlarını ger ve onlar için şöyle dua et: "Rabb'im, onlar küçükken
beni şefkatle ve merhametle büyüttükleri gibi, sen de onlara merhamet et."
[6]
İsrâ Sûresi: 80. Âyet
Cenab ı Hak beş vakit namaz ve kendisine mahsus olan
teheccüt namazı emrinin (İsrâ, 78–79) akabinde peygamberimize 'da şöyle dua
etmesini istemiş:
"Ve kul "Rabbi edhılnî mudhale sıdkın ve ahricnî muhrace sıdkın vec’al lî min ledunke sultânen nasîrâ." (İsrâ suresi, 80)
"Rabbim! Gireceğim yere doğrulukla girmemi sağla,
çıkacağım
yerden de doğrulukla çıkmamı nasip et ve benim için
kendi katından yardım edici bir kuvvet ver."
Ayetin sadece dua kısmını söylersek:
"...Rabbi edhılnî mudhale sıdkın ve ahricnî muhrace sıdkın vec’al lî min ledunke sultânen nasîrâ."
Deki: "Rabbim! (Gireceğim yere) doğruluk ve
esenlik içinde girmemi sağla. (Çıkacağım yerden de) beni doğruluk ve esenlik
içinde çıkar. Katından bana yardımcı bir kuvvet ver." [7]
"Ve şöyle niyaz
et: “Rabbim!
Girilecek yere doğrulukla girmemi, çıkılacak
yerden de doğrulukla çıkmamı sağla, bana tarafından yardımcı bir
güç
ver!” [8]
"Şöyle dua
et: “Rabb'im!
Girilecek yere beni doğrulukla girdir, çıkacağım
yerden de doğrulukla çıkart. Ve bana katından yardımcı bir
kuvvet/bilgi ver.” [9]
İsrâ suresi, 108. ayet:
İsrâ suresinin 105. ayetinde
peygamberimize hitaben: "Biz Kur’an’ı hak olarak indirdik, o da hak
olarak indi. Resulüm! Biz seni de ancak müjdeci ve uyarıcı olarak
gönderdik" (105) deniyor. Devamında "Sana Kur’an’ı verdik ve
onu insanlara yavaş yavaş okuman için kısım kısım indirdik."
(106) "De ki: Kur’an’a ister inanın, ister inanmayın, ondan önceki
bilginlere o okunduğu zaman, yüzleri üzerine secdeye varırlar." (107) "ve
derler ki…" hitabından sonra yukarıda meali verilen şu dua
öğretiliyor: “
Bismillâhirrahmânirrahîm, "Ve yekulüne suphane rabbinâ in kâne va’du rabbinâ le mef’ûlâ." (İsrâ suresi, 108. ayet)
Ayetin dua kısmı şöyle:
"...suphane rabbinâ in kâne va’du rabbinâ le mef’ûlâ."
"Rabbimiz her şeyden münezzehtir, Rabbimizin vaadi mutlaka yerine getirilir."
"Rabbimizin şanı yücedir. Rabbimizin va'di
mutlaka gerçekleşecektir" derler. [10]
"Ve “Rabbimizi tesbih ederiz, rabbimizin vaadi
mutlaka yerine getirilir” derler." [11]
"Ve “Rabbimizi tenzih ederiz; Rabb'imizin
vaadi kesinlikle mutlaka yerine getirilecektir” derler." [12]
İsrâ suresi 111. ayet:
İsrâ suresinin 110. ayetinde
peygamberimize hitaben: "Resulüm! De ki: “İster Allah diye çağırın, ister
Rahman diye çağırın, hangisi ile çağırırsanız çağırın, en güzel isimler
O’nundur.” Namazında sesini yükseltme, sesini o kadar da kısma, ikisi
arasında bir yol tut. " (110) deniyor.
Devamında "De ki:.. (111)
“hitabıyla yukarıda meali verilen şu dua öğretiliyor: “
Bismillâhirrahmânirrahîm, "Ve kuli: "..il hamdu lillâhillezî lem yettehız veleden ve lem yekun lehu şerîkun fîl mulki ve lem yekun lehu veliyyun minez zulli .."ve kebbiru tekbira" (İsrâ suresi, 111. ayet)
Ayetteki dua ifadesi şöyle:
"...il hamdu lillâhillezî lem yettehız veleden ve lem yekun lehu şerîkun fîl mulki ve lem yekun lehu veliyyun minez zulli .."
"Çocuk edinmeyen, mülkünde hiç
ortağı bulunmayan, âcizlikten ötürü de bir yardımcıya bir ihtiyaç göstermeyen
Allah’a hamdolsun!"
"Hamd, çocuk edinmeyen, mülkte ortağı olmayan,
zillet ve acizliğin gerektirdiği bir yardımcıya ihtiyacı bulunmayan Allah'a
mahsustur" de ve O'nu tekbir ile yücelt. "
[13]
“Çocuk
edinmeyen, hâkimiyette ortağı bulunmayan, âcizlikten
münezzeh
olduğu için bir dayanağa da ihtiyacı olmayan
Allah’a hamdederim” de ve tekbir getirerek O’nun şanını yücelt!" [14]
“Ve "Çocuk edinmeyen, hükümranlığında ortağı bulunmayan, zafiyeti olmadığı için velî ve vasisi bulunmayan Allah’a hamdolsun” de ve O'nun ululuğunu içtenlikle, bütün benliğinle hissederek zikret." [15]
[1] (bk.
Buhârî, “Tefsîr”, 112; Ebû Dâvûd, “Vitir”, 23; İbn Mâce, “Duʿâʾ”, 10; Nesâî,
“Cenâʾiz”, 117)
[2] (bk.
Tirmizî, “Daʿavât”, 82; İbn Mâce, “Duʿâʾ”, 10; Müsned, IV, 103, 238)
[4] Kaynak <https://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf/kuran-meal-2/isra-suresi-17/ayet-24/diyanet-isleri-baskanligi-meali-1>
[6] Beyânu’l-Hak,
Prof.Dr.Zeki Duman, 1.cilt sayfa 567
[7] Kaynak <https://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf/kuran-meal-2/isra-suresi-17/ayet-79/diyanet-isleri-baskanligi-meali-1>
[9] Beyânu’l-Hak,
Prof.Dr.Zeki Duman, 1.cilt sayfa 580
[10] Kaynak <https://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf/kuran-meal-2/isra-suresi-17/ayet-108/diyanet-isleri-baskanligi-meali-1>
[12] Beyânu’l-Hak,
Prof.Dr.Zeki Duman, 1.cilt sayfa 592
[13] Kaynak <https://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf/kuran-meal-2/isra-suresi-17/ayet-108/diyanet-isleri-baskanligi-meali-1>
[15] Beyânu’l-Hak,
Prof.Dr.Zeki Duman, 1.cilt sayfa 592
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder