Orjan Ne olacak? Ne olmayacak?
7
yıl sonra Orjan’ın ‘50. Yılını’ göreceğiz. Elbette 2028’de zihnimizdeki
endişelerin, belirsizliklerin dağılmasını, bahtımızın açık hale gelmesini
istiyor ve diliyoruz. Ancak, bunlar kendiliğinden olmayacak. Bugünden yarına
hemen olabilecek şeyler de değil. Bir yol çatırığındayız, hangi yöne gidersek
gidelim yolculuk çetin ve engebeli. Kaybedilen fırsatlar ve zaman aleyhimize
işlemiş. Mevcut olumsuzluklar ayağımıza dolanmış görünüyor.
Hiç
olmazsa şimdi doğru, isabetli ve etkin kararlar alabilelim. Şunu unutmamalıyız
önemli bir meseleyi ya da yatırımı gündeme koymanın hazırlığı en az bir yıl,
karar vermek iki yıl, uygulamaya geçmek ise üç yıl alır. Bizim genel
kurullarımızda bu konuda oldukça kötü bir sicilimiz var. Üye sayımız fazla,
homojenlik yok ve uzun bir gündem listesini etkin bir şekilde görüşüp karar
verebilmek maalesef mümkün olmuyor, olamıyor.
Kuşkusuz
güvenlik konusunda, sosyal yaşamımızda, üst yapı düzenlemelerinde ve alt yapımızda
gittikçe çoğalan aksaklıklar var. Yönetimden bir site yönetimi bekliyoruz ve
taleplerimizin karşılanması genellikle mümkün olmuyor. Özellikle “yönetim”
anlayışı ile ilgili olarak gün geçtikçe çoğalan şikayetler başka
rahatsızlıklara da yol açıyor. Örneğin komşuluk ilişkilerimiz bundan olumsuz
etkileniyor, eleştiri ortamının seviyesi düşüyor ve gerginlik artıyor. Bu ortam
aynı zamanda yönetimin de motivasyon ve istikrarını bozmakta.
Böyle
bir atmosferde ne ciddi altyapı yatırımlarına, ne de üst yapı iyileştirmelerine
yeterince odaklanmak mümkün değil. Özellikle gençlere, çocuklara ve aileye
yönelik uzun nefesli ve tatmin edici hizmetlerde yol alınamıyor. Mesela sokak hayvanları
gibi hepimizin hassas olduğu bir konuda bile birbirini anlamayan dinlemeyen kakofonik
bir durum var.
Şayet
pandemi nedeniyle ötelenen genel kurulun yaklaştığı bir ortamda artık bu
gidişatı değiştirmek istiyorsak öncelikle durup ta kendimize “Neredeyiz, nereye
gitmeliyiz?” sorusunu yöneltmemiz gerekiyor. Bu noktada özellikle de Orjan’ın
gelecekte neye benzeyeceği, ne olacağı ne olmayacağı konusunda bir yakınlaşmaya
ihtiyaç var.
Görünen
o ki Orjan artık bir kooperatif olma vasfını çoktan aşmış durumda. Artık bir “site”den
bahsediyoruz. Herkes biliyor ki yapı kooperatifi olma misyonu sona ereli yıllar
oldu. Kooperatif yasaya göre tüzük amaçları dışına çıkarak site yönetimiymiş
gibi hareket ediyor. Öte yandan adındaki turizm kavramının da içini tam olarak doldurabilmiş
değiliz. Durumumuz ne yandan bakarsanız bakın çarpık. Oysa gelecek gün gibi
açık: Orjan bir site ve onun gerektirdiği bir yönetime doğru gidiyor. İstesek
de istemesek de bu böyle.
Çünkü
Orjan’ın ve çevresindeki sitelerin konumu artık bir “yazlık” yeri olmaktan çok
“meskun mahal” yani Mahalleye doğru evrilmiş durumda. Zaten bu istikamette bazı
girişim, talep ve oluşumlar da görüyor, duyuyoruz. Etrafımızdaki alt yapı faaliyetleri,
yapılaşma kıpırtıları ve sosyal gelişmeleri de dikkate alacak olursak değişimin
o yönde olduğunu açıkça görebiliriz. Ayrıca sosyal medya platformlarındaki
talep ve tartışmaların adı konulmasa da içeriği böyle. Haliyle üye beklentileri
doğal bir gelişme çizgisi içinde “site yönetimi” özellikli konulara yoğunlaşınca
da kooperatif birçok konuda yetersiz kalıyor.
Etrafımıza
bir bakalım. İşleyen aktif bir havaalanına yakınız. Çanakkale-Balıkesir-İzmir
karayoluna kıyımızdan geçen sahil yoluyla ulaşabiliyoruz. Konumumuz Altınoluktan
Artur’a kadar körfez yoğunlaşmasının bir parçası. Yakınındaki Akçay, Zeytinli,
Ören, Öğretmenevleri ve İskele mahallesinin gelişim süreci eninde sonunda bizi
de kendine benzetecek. Doğal gazın gelmesi, deniz kirliliğinin sona ermesi ve
yıl boyunca kalanların sayısının giderek artması burayı bir yazlık olmaktan çıkaracak.
Hatta
bugün şikayet ettiğimiz sorunlar çözüldükçe bu süreç daha da hızlanacak. Neden?
Çünkü insanlar böyle bir konumda yaz tatilinden daha fazla yaşamak
isteyecekler. Alım satım hızlanacak ve Orjan’ın üye yapısı giderek daha fazla
kozmopolitleşecek. Değişik
şehirlerden, farklı gelir gruplarından, hayat tarzları birbirine benzemeyen, tanış
olmayan kimseler bir araya gelecek. Bu homojen olmayan barınma biçimi; büyük
şehirlerdeki site yaşamına benzeyecek. Talepler beklentiler de o yönde olacak
tabi ki.
Çok
yakında elektronik tanıma sistemli kapımızın, tel örgülü duvarlarımızın, “yabancılar
giriyor” şikayetlerimizin de bir anlamı kalmayacak. Çünkü gidiş bir site
yönetimine doğru. Eninde sonunda bu olacak. Geciktiğimiz her yıl bize katlamalı
maliyetler olarak dönebilir. Zaman da bir maliyet sonuçta. Geçiş sürecinin en
az beş yıl alabileceğini hesap edersek ıskaladığımız her genel kurul Orjan’ın
geleceğe uyumunu daha da zorlaştıracak demektir.
Bu
öngörümün isabeti karşımıza çıkacak dev rakamlı; kanalizasyon sistemi inşaatı,
su şebekesinin yenilenmesi ve tümüyle bozulan üst yapının (Yollar, oto parklar,
kaldırımlar) elden geçirilmesi maliyetleriyle karşı karşıya geldiğimizde daha
iyi anlaşılacaktır. Üstüne yan ve orta refüjler, yeşil alanlar, spor tesisleri,
yüzme havuzu ve eski gazino alanıyla ilgi masraflar da ilave ilave gelecek elbette.
Üyelerin
talepleri olan diğer sosyo kültürel beklenti ve hizmetleri saymadım bile. Misal;
sokak hayvanlarıyla ilgili Orjan yönetimin olumsuz cevabını hatırlayınız. Ya da
ayyuka çıkan güvenlik şikayetlerinin neden bir türlü çözülemediğini. Sorun bir
anlayış farkı mı sanıyorsunuz? Kısmen belki, ama temel neden site yönetiminden
talep edilmesi normal ve karşılanabilecek hizmetlerin bir yapı kooperatifinden istenmesi
olabilir mi?
Hatırlayınız
başlangıçta konut yapımında herkesin plana uyması temel kural değil miydi?
Hatta bir kontrol mühendisimiz bile vardı bir vakitler? 40 yıl sonra durum ne?
Herkesin kendi bildiğince evini yapıp ettiği, sonra da devletle birebir muhatap
olup yaptıklarını yasallaştırdığı bir zamana geldik. Yapı kooperatifi nerede
burada?
Madem
öyle, konut malikleri olarak kendi adalarımızı da yönetebiliriz. 634 sayılı Kat
Malikleri Kanununa göre bir yönetim planı hazırlanır, oluşan site yönetimi
mekanizması çok daha demokratik biçimde kademeli olarak gereken kararları alıp
uygulayabilir. Böylece kooperatif üyesi olarak değil de konut malikleri olarak
önce kendi adalarımızdan başlayarak sitemizin yönetimine daha etkin katılabiliriz.
Genel
alanların hizmetleri ve büyük alt yapı yatırımları da olması gerektiği gibi
belediyeye, Baskiye, doğal gaz idaresine, elektrik dağıtım şirketine, DSİ’ye ve
Büyükşehir gibi kamu kuruluşlarına kalır. Ya da onlarla iletişim ve işbirliği
yaparak çözebiliriz. Şu anda tıpkı elektrik sisteminin devrinde olduğu gibi bu
hamleyi yapmakta geciktiğimiz her yıl alt yapı ve üst yapı yenilenmesi maliyetleriyle
katlamalı olarak karşı karşıya kalacağız.
Hala
aymayanlara haber veriyorum: Kanalizasyon işinde, su şebekesinin
yenilenmesinde, yollar, otoparklar ve kaldırımlar konusunda ne kadar gecikirsek
o kadar yükümüzü arttırmış oluruz. Şu anda karar versek; en iyi şartlarda Baski
bile yapsa bize fatura edecektir. Ancak elektrik sisteminin devrinde olduğu
gibi bari sonunda yapılacak sistemi tümüyle devretmeyi başarabilsek.
Özetle
Orjan’ın geleceği sözde değil gerçek anlamda 634 sayılı Kat Malikleri Kanununa
göre bir site olmaktır. Birinci gündem maddemiz de bu dönüşümü başarabilmek.
Ben
de kalemimle, tecrübem ve yüreğimle böyle bir yürüyüşe hazırım. Bu yürüyüşte
suni ayrılıklara, laf üretmeye, sadece eleştiriye ve sen ben kavgasına yer yok,
olmamalı. En başta bu hareketin önderlerine, yönetime aday olanlara böyle bir
vazife düşüyor. Bırakın birileri alıştığı minval vıdı vıdı etmeye devam etsin.
Siz inançla yola çıkmaya, ayrıştırmaya değil birleştirmeye gayret ediniz.
Birileri aramızı ayırmak istese de siz aksine toparlayıcı olunuz,
istikametinizi de bozmayınız. Bunun için kalbinizde husumet bulunmamalı. O
duyguyu silip atmalısınız kalbinizden ve dilinizden.
Hep
birlikte Orjan’ın geleceğine doğru yönelelim. Biliniz ki hiç bir
‘alacakaranlık’ kalıcı değildir. Bakın! bir şeyler yapmaya niyet edenler için
şafak sökmekte bile.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder