Neler oluyor?
Bugün MİLGEM projesinin 5. Gemisi İstanbul Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katıldığı törenle mavi vatanla buluştu. Yerli, milli gemilere ilişkin bilgi veren Erdoğan Korvet sınıfı gemilerde yüzde 70, İstanbul Fırkateyn'inde yüzde 75 milliliğe ulaşıldığını açıklamış.
Biz dünyaya karşı sözü olan bir
milletiz. Üç tarafı denizlerle çevrili bir ülke olarak kendimizi bu anlamda
sürekli geliştirmek, ileri teknolojilerle altyapımızı geliştirmek zorundayız.
Askeri, ekonomik ve diplomatik bakımdan güçlü olmak bizim için tercihten öte
bir zorunluluk. İddia
sahibi olmak, bununla mütenasip imkan sahibi olmak için çok çalışmak gerekiyor.
Erdoğan törende yaptığı konuşmada; “2002 yılında 62 proje yürütülürken bugün bu sayı 700’e yaklaştı.
Bütçesi 5,5 milyar doları ancak bulan projeleri 11 katlık artışla 60 milyar
dolarlık proje hacmine ulaştırdık. 75 milyar dolarlık bir büyüklüğe ihalelerle
ulaşıyoruz. Savunma sanayi alanında çalışan firma sayımız 56’dan 1500’e çıktı. Kara
ve deniz araçlarında kendimizle birlikte dost ve müttefiklerin ihtiyaçlarını
karşılayan bir ülke haline geldik. Kendi savaş gemisini yapan 10 ülke içinde
yer alıyoruz. İHA, SİHA üretiminde dünyanın ilk 3-4 ülkesi arasındayız.1 milyar
dolarlık ciro rakamı 11 milyar doları buldu. İhracatımız ise 248 milyon dolar
seviyesinden 3 milyar doları aşan noktaya geldi. Askeri gemi sektöründe de 3
kıtada 9 ülkeye 3 milyar doları bulan deniz platformları ihraç ettik”diye
konuşmuş.
Anlaşıldığı kadar savunma sanayiinde yüksek teknoloji
gerektiren sistemler hayata geçiriliyor. Korkut alçak irtifa hava sistemi
Gökdeniz’de, geliştirmesi süren milli dikey atım sistemi de İstanbul
Fırkateyninde kullanılacak. Milli gemi savar sistemi Atmaca gemilere entegre edilmeye
başlanmış, İstanbul Fırkateyni'nde
de olacak.
Bu sene içinde test ve eğitim
gemimiz Ufuk, yine bu sene içinde İHA ve SİHA’larla donatacağımız Anadolu, önümüzdeki
yıl denizaltı Piri Reis ve 2023’te de İstanbul Fırkateyn’i deniz kuvvetleri
envanterine girmiş olacak.
Her yıl birer tane olmak üzere 6
yeni tip denizaltının hizmete alınacak olması müthiş bir olay. Hedefler de bu
ölçüde büyük: Denizaltı platformlarından uçak gemilerine kadar çeşitli deniz
platformlarının ileri teknolojiye sahip yerli ve milli silah ve sensörlerle
geliştirilmesi ve ihracatı hedefleniyor. Özellikle yerli ve milli olarak planlanan
uçak gemimiz bizi bu anlamda en üst lige taşıyacak.
Kıbrıs Barış Harekatı nedeniyle
uğradığımız ambargolar daha dün gibi. Periyodik bakım için gönderdiğimiz
uçaklar bu dönemde geri alınamadı. Teslim edilmeyen uçaklar için ayrıca hangarda
saklama ücreti ödemek zorunda kaldık. Günümüzde de Suriye ve Doğu
Akdeniz’deki savunma mücadelemizde milli güvenliğimizi korumak için attığımız
her adımda bir baskıyla karşılaştık.
Ancak içimizdeki gafillerin tüm karalama kampanyalarına rağmen hava araçlarımız tüm dünyada gıpta ile takdir ediliyor. Türk SİHA’ları elde ettikleri başarılarla harp yöntemlerini değiştiriyor. Suriyede terörün kökünü kazıyorlar, Libya’da savaşın akışını değiştiriyorlar. SİHA’ların göz dolduran başarılarıyla birlikte diğer ürünlere de ilgi artıyor. Meselâ Pakistan'a 4 adet Korvet gemisi yapacağız.
Sonuçta kötü
komşular bizi ev sahibi yaptı. Güya dostuz, NATO’da beraberiz. Kamera istiyoruz, vermiyorlar. Niye, “Sen niye Ermenistan’la savaşıyorsun!” Ermenistan
kardeşlerimize saldırıyor, elimizden gelen desteği vermek zorundayız. NATO’da
beraber değil miyiz? Beraberiz. Peki, niye böyle yapıyorsun? Hamdolsun şimdi bunu da
kendimiz üretir hale geldik.
Neler olmuyor?
Ülkemizde artık bazı şeyler olmuyor. Mesela eskiden bir krizden bir başkasına düşerdik. Hem siyasi hem ekonomik krizler arasında çalkalanıp dururduk.
Bir zamanlar en çok duyduğumuz
kelime İMF idi. Borçlarımız ayaklarımıza pıranga olmuş, üstümüze karabulut gibi
çökmüştü. Siyasetimizden ekonomimize, sosyal hayatımızdan yapılacak reformlara kadar
her işimize karışırlardı. Çok şükür borçlarımızı ödedik, İMF gölgesi yok artık
üstümüzde.
Enerji bağımlılığımız azalıyor. Çünkü
gerek enerji hatları, gerek yenilenebilir enerji kaynakları, gerekse denizlerde
yaptığımız sondaj çalışmalarının sonuçlarını almaya başladık. Nükleer enerji
için dev adımlar attık. Artık enerjide alternatifsiz değiliz. Seçeneklerimiz
çoğaldı. Tek bir ülkeye, sadece petrole mahkum değiliz.
Dış politikada ezik, kişiliksiz değiliz.
Bir duruşumuz var ve küresel ligde etkin bir oyuncuyuz. Dünyanın dört bir tarafında ve mazlumların
yanındayız. Suriye’de şer çemberini kırdık, Karabağ’ın işgalden kurtarılmasına
ve Libya’nın üzerindeki emperyalist karabulutların dağılmasına katkıda
bulunduk. Oralarda sömürgeci ülkelerin yaldızları dökülürken halkların gönlünde
Türkiye sevgisi giderek artıyor.
Terör karşısında da artık çaresiz
değiliz. Eskiden terör baskısı altındaydık, şehitsiz günümüz geçmezdi. Şimdi
onlar değil eylem yapmak adeta kaçacak delik bulamıyor, bütün inlerini bulup
bir bir yok ediyoruz. Bölgede halk desteği devletten yana döndü, aileler
evlatlarını açık açık HDP’den istiyorlar. Örgütten kaçıp teslim olanlar
çoğaldı. İnşallah terör belası kazınmak üzere.
Bir yıldır Corona belasıyla
uğraşıyoruz. Virüs bütün dünyada bir tür terör estiriyor. Ancak aldığımız tedbirler,
güçlü sosyal güvenlik ve sağlık sistemimizle salgının altında ezilmedik. Bazı
adı büyük ülkelerin düştüğü perişanlıkları yaşamadık. İtalya’nın, Fransa’nın,
İngiltere’nin hala içinden çıkamadığı gayya kuyularına düşmedik. Bir misal
olarak nüfusu hemen hemen bizimle aynı iki ülkeden, biri doğuda diğeri batıda
iki farklı ülkeden bazı rakamlar verelim.
Türkiye’de
vaka sayısı 2.429.605, günlük vaka 5.277, 1 milyon kişi başına vaka sayısı 29.218
ve ölümler 25.073. Almanya’da vaka sayısı 2.147.769, günlük vaka 10.078, 1 milyon kişi
başına vaka sayısı 25.830 ve ölümler 52.296. İran’da ise vaka sayısı 1.372.977,
günlük vaka 5.945, 1 milyon kişi başına vaka sayısı 16.476 ve toplam ölümler 57.383.
Bu verilere göre toplam vaka sayısı bizde fazla ama günlük vaka sayılarında diğerlerinden iyiyiz. Özellikle de Almanya’da 10.078, bizde 5.277 olduğunu düşünürsek. Toplam ölümler İran’da 57.383, Almanya’da 52.296 iken, Türkiye’de bu rakam sadece 25.073. Toplam vaka sayımızın diğerlerinden fazla olmasına karşılık vefat edenlerin neredeyse onların yarısı kadar olmasının bir anlamı var. Ölüm oranı Türkiye’de %1,03 iken, Almanya’da bu oran %2,43 ve İran’da da %4,18 olmuş. Burada sağlık sistemimizin gücü açıkça görünüyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder