Fırtına öncesi
Sağlık bakanımız bugün bizi tam can evimizden vurdu. Söyledikleri çok önemli ve yürekten. Adeta fırtına öncesi sessizliği yırtan bir feryattı: "Bugün 56 can sevdiklerini geride bırakıp aramızdan ayrıldı. Birbirimizi korumak için sevdiklerimizi korumak zorundayız."
Sayın bakan neden bunları, bu avazda söylüyor ? Çünkü gidişat iyi değil. Tedbir almazsak, tedbirlere uymazsak daha çok canımız yanacak.
11 Eylül Türkiye Günlük Korona Tablosu son 24 saatte 1.671 kişinin daha virüs kaptığını gösteriyor. Diğer taraftan 1.117 kişinin Kovid-19 tedavisi tamamlanarak iyileşmiş. Aradaki fark 554. Dün 10 eylülde bu fark (1.512 - 1.219) 293 idi. Farkın bu şekilde iyileşme değil de hastalanma yönünde büyümesi hayra alamet değil.
Bu durum Eylülün ilk haftasından beri böyle. Daha önceki günler de dalgalı bir seyir izlemekle birlikte zaman zaman neredeyse 700'e yaklaşmıştı. 9 Eylülde (1.673 - 1.219) 454, 8 Eylülde (1.761 - 1.093) 668, 7 Eylülde (1.703 - 1.047) 656 , 6 Eylülde (1.578 - 1.013) 565, 5 Eylülde (1.673 - 984) 684, 4 Eylülde (1.612 - 1.021) 591, 3 Eylülde (1.642 - 1.211) 431, 2 Eylülde (1.596 - 947) 649 ve 1 Eylülde (1.572 - 1.003) 569. Bu sayılar toplam vaka ile toplam iyileşenler arasındaki farkı her geçen gün biraz daha büyütüyor.
Oysa toplam vaka ile toplam iyileşenler oranı Temmuzda %93'lere kadar yükselmişti. Bu orana Nisan ayı sonunda, %40,7 (48.886 / 120.204), Mayıs ayı sonunda %78,1 (127.973 / 163.942) lerden gelerek, Haziran ayı sonunda %87,9 (173.111 / 196.906) ye ve nihayet Temmuz ayı sonunda da %92,9 (214.565 / 230.873) gelerek ulaşmıştık. Oranın yeniden aşağıya doğru inişi Ağustos ayı sonunda önce %90,7 (244.926 / 270.133) a düşerek başladı. Bugün yani 11 Eylül itibariyle de %89,1 (256.524 / 288.126 ) oldu.
Bakan koca bu konuda "pandeminin başladığı aylarda alınan sıkı önlemler sayesinde vaka sayısını azaltmaya başladıklarını, kısıtlamaların tamamını katı bir şekilde sürdürmenin hiçbir ülke için mümkün olmadığını, Türkiye'de de haziran ayında "Kontrollü Sosyal Hayat" diyerek toplumsal ve çalışma hayatının sürdürülmesine izin veren bir tedbir dönemi başlatıldığını, kaydetti. Ancak alışkanlıklarımız, geleneklerimiz ve sosyokültürel yapımız, toplumsal ilişki ve sorumluluklarımızın bizleri 'kontrollü olmayan' bir sosyal hayatla yüz yüze getirdi. Bunun yansımalarını da hemen gördük. Orta Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimiz, sıkı aile bağları ve sosyal ilişkileriyle öne çıkarken, tedbirlerin göz ardı edildiği ve dolayısıyla vaka artışının yüksek seyretmeye başladığı bölgeler olarak öne çıktı" şeklinde konuşuyor.
Kuşkusuz Türkiye salgın sürecinde güçlü sağlık altyapısı, tecrübeli ve özverili sağlık çalışanlarıyla başarılı bir sınav verdi. Türkiye erken başlanan etkili ilaç tedavileri ve etkili hastane bakımları sayesinde tedavi açısından en başarılı ülkeler arasına girdi. Bu sayede iyileşme oranı %90'lara çıktı, vefat oranları da %2 gibi oldukça düşük bir seviyede tutulabildi. Ayrıca Türkiye yerli üretim kapasitesiyle, tüm dünyanın malzeme ve ilaca erişimde zorluklar yaşadığı bir dönemde, 150'den fazla ülkeye tıbbi malzeme, ilaç ve hatta solunum cihazı yardımında bulundu.
Elbette bütün bunlarla gurur duyduk, duyuyoruz. Ancak kontrollü hayat tarzı ile neticede ağır hastalık ve can kayıplarının asgari seviyede tutulması gerekiyor. Zira koronavirüsün yol açtığı hastalığın aşısı ve kesin tedavisi henüz yok. Bu arada 10 Eylül'de Bakan Koca kulak verilmesi gereken başka bir uyarı daha yaptı: "Aktif hastaların yaş ortalaması 42. Yoğun bakım hastalarının yaş ortalaması ise 65. Virüsün sevdiklerimizi bizden ayırmaması için birlikte tedbirlere uymakta ısrar edelim" dedi.
Peki bunu nasıl yapacağız? Bunu ancak birlikte mücadele ile başarabiliriz. Gerçekten de virüsle etkin mücadele ancak hep birlikte aynı tedbirlere uymakla mümkün. Özellikle de büyüklerimizi koruma konusunda daha fazla hassasiyet ve çaba sarf etmeliyiz.
Bugün yapılan yaklaşık 100 bin (98.326) testte 1.509 yeni hasta tespit edilmiş. 48 kişi Kovid-19 nedeniyle hayatını kaybederken 1.207 kişi ise iyileşmiş. Vaka sayısı/Test sayısı oranı % 1,53 olmuş yani her 1000 kişide 15,3 kişi enfekte durumda.
Vaka sayısı ile iyileşen kişi sayısı arasındaki fark bugün 302'ye düşerken (11 Eylülde 554 idi) toplam iyileşme oranı da (257.731/289.635) %89 olarak düne göre değişmemiş.
Diğer taraftan 12 Eylül itibariyle ağır hasta sayısı 1.241 görünüyor. Dün bu rakam 1.223, evvelsi gün 1.209 idi. Ağır hasta sayısı 9 Eylülde 1.181, 8 Eylülde 1.159, 7 Eylülde 1.118, 6 Eylülde 1.102, 5 Eylülde 1.091, 4 Eylülde 1.076, 3 Eylülde 1.041, 2 Eylülde 1.017, 1 Eylülde ise 991 olmuştu. Görüldüğü üzere Eylül ayı başından bu yana ağır hasta sayımızdaki artış devam ediyor. Öyle ki 12 günlük artış şimdiden %25,2'yi buldu.
40 yıl önce bu gün ülkemiz çok farklı bir konuda, siyasi açıdan bir "darbe" yaşamıştı. 12 Eylül Darbesi veya 1980 İhtilaliydi yaşanan. Atlantik ötesinde birilerinin "bizim çocuklar başardı!" dediği bir müdahaleydi. 12 Eylül 1980 Bayrak Harekâtı, Türk Silahlı Kuvvetlerinin emir-komuta zinciri içinde gerçekleştirdiği üçüncü ve son ihtilaldi.
O gün bizim için de unutulmazdı. Büyük kızımız Elif henüz yeni doğmuştu. Aile büyüklerimiz de bizdeydiler. Cuma günüydü ama sokağa çıkma yasağı olduğu için camiye bile gidememiştik. Ülke marşlarla dakka başı anonslarla bir karabasan altına girmiş gibiydi. Kenan Evren'in devlet başkanı olduğu bu dönemde, hükûmet görevden alınmış, Türkiye Büyük Millet Meclisi lağvedilmiş, 1961 Anayasası kaldırılmış, Türkiye siyasetinin yeniden tasarlandığı askerî bir dönem başlamıştı.
Yaklaşık dokuz yıl süren bu dönemde 650.000 kişi gözaltına alınmış, 230.000 kişi askeri mahkemelerce yargılanmış, cezaevlerinde işkence sonucu 171 olmak üzere, yaklaşık 300 kişi hayatını kaybetmiş, 50 kişi de idam edilmişti. Aradan 40 yıl geçti, unutulmadı ama Türkiye üzerinde gerek siyasette, gerek ekonomide ve gerekse sosyal hayatta çok derin izler bıraktı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder