8 Temmuz 2020 Çarşamba

08 Temmuz 2020 Çarşamba REİS Gazetesi/sayı169...............................Güçlü ve Zayıf yanlar(IX)

Güçlü ve Zayıf yanlar(IX)
Whatsapp grubumuzda yapılan tarama çalışmasında Susurluk için "KENTLEŞME VE ÇEVRE" konusunda “Güçlü yönler”; “Çaylak mesire yeri”ve“Çataldağ” olarak belirlenmişti. Bu faktörler de bugün mevcut olduğu gibi orta vadede de varlığını sürdürerek Susurluğun gelişmesini olumlu etkileyebilecek avantajlar. “Çaylak mesire yeri” olarak isimlendirilen mevkî İlçemizin güney doğusunda. Çayın Susurluk nehriyle birleştiği vadideki geniş alan yıllardır piknik alanı olarak kullanılmakta. Çataldağdan gelen Çaylak suyu burada doğal güzelliği ile eşşiz bir mini kanyon oluşturmuş. Çay yatağı kayalardan akan küçük şelaleler ve göletlerle dolu. Burası suları sürekli akan bir küçük dere ile çınar ağaçları altında gizlenmiş koyu gölgeli antik bir yaşam bölgesi. Bugün bile piknik alanından çaylak deresini yukarı doğru takip ederek dere yatağındaki kayalıklar üzerinde, buz gibi su içerisinde ve yıllanmış çınar ağaçları altında heyecan dolu yürüyüşler yapılabiliyor. Geçmişte zaman içinde vadi boyunca birçok su değirmeni kurulmuş ve bölge halkının tahıllarını öğütmüş. Hatta Enver Paşa döneminde Almanların su ile elektrik üreten Siemens jeneratörleri ile Susurluğun elektrik ihtiyacı bile buradan sağlanmış. Bu jeneratörler yıllarca Susurluk bölgesinin enerjisini sağlamış ve bir dönem sonra kaderine terk edilmiş. Çaylak mesire yeri kuşkusuz bugün olduğu gibi orta vadede de Susurluğun doğal güzellikleri arasında akla geliveren en güçlü isimlerden biri. 
“Çataldağ”Susurluğun doğusunda Kepsut'un Kuzeyinde Mustafakemalpaşa'nın Güneybatısında, Balat vadileri arasında iki zirveli bir masif. 1336 metre ve 1306 metrelik iki adet zirvesi var. Çevredeki üç ilçenin birleştiği noktada bulunan zirveler Susurluk ilçe sınırları yer alıyor. Bugün her üç ilçeden de Çatal dağa ulaşım mevcut. Ayrıca alternatif turizm kapsamında iki adet Susurluk yürüyüş yolları rotası üzerinde bulunuyor. 1.Rota; Kalfa Köy-Gölet-Çataldağ Zirveye kadar 12 km. Rotanın başlangıç yüksekliği 560 m, bitiş yüksekliği 1250 m, ortalama yüksekliği ise 905 m. Meraklısı için zor bir parkur. Orman yollarından devam ederek Çataldağ göleti kenarından geçip 1250 m rakımlı Çataldağ'da sona eriyor. 2.Rota ise 8 km. lik Yayla Çayır Köyü-Çobandede-Çataldağ güzergâhı. Yaylaçayırı Köyünden başlayarak Çataldağ'da bitiyor. Rotanın başlangıç yüksekliği 690 m, bitiş yüksekliği 1250 m, ortalama yüksekliği ise 1000 m. Bu rota da zor bir parkur olup, rota üzerinde 1310 m rakımlı Çobandede tepesi var. Bu tepede de bir adet seyir terası mevcut. 
 Aynı tarama çalışması ve katkılar sonucu “"KENTLEŞME VE ÇEVRE" sektöründe tespit edilen “Zayıf yanlar”ımız ise; “Düzenli kentleşme için uygun alan olmaması”,”Mevcut yapı stoğunun doğal afetlere uygun olmaması”, “Kentsel ve çevresel altyapı yetersizliği”, “Bazı tesis ve işletmelerden dereye dökülen atıklardan kaynaklanan kirlilik”ve“Atık yönetimi konusunda iyi uygulama örneklerinin bulunmaması” olarak belirlenmişti. Susurluk içinden geçen ırmağın ikiye böldüğü, oluşturduğu vadi ve ovanın üzerinde kurulu bir yerleşim bölgesi. Gerek ilçe merkezinin konuşlandığı dar boğaz, gerekse ovadaki verimli tarım arazileri Susurluğun kentsel gelişimini sınırlandırıyor. Var oluşu içinden geçen yola ve dereye bağlı ilçenin geçmişten bu yana bu yönden pek büyüme şansı olmamış. Bu nedenle “Düzenli kentleşme için uygun alan olmaması”ilçe için elbette bir dezavantaj. Deprem bölgesinde bulunuyor olması da binaların yüksek katlı olmasını riskli hale getiriyor. Tek çıkar yol; orta vadede ekonomik ömrünü tamamlamış konutların, eski sokak ve mahallelerin sağlıklı bir kent planlaması ile kentsel dönüşümünün yapılmasında.
İlçemizde mevcut binaların yangın, sel ve deprem gibi afetlere karşı ne kadar uygun olup olmadığı konusunda yapılmış bir çalışma yok. Bu sebeple bugün ve orta vadede ”Mevcut yapı stoğunun doğal afetlere uygun olmaması”gerçeğini elde bir varsaymak gerekiyor. Bu zayıflık Orta vadede yine uygun bir şehir planlamasıyla kentsel dönüşüm zorunluluğunu dayatıyor. Mevcut yapı stoğu; Afad afet yönetimi terimleri sözlüğüne göre "halihazırda içinde oturulan, yaşanılan evler, iş yerleri ve onların müştemilatı ile bunların adedi" anlamına gelen bir inşaat terimi. Belediye başkanlığımızın ilçenin daha yaşanır olması için mutlaka Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 81 ile gönderilen kentsel dönüşüm planlamasına yönelik yönetmeliği dikkate alması gerekiyor. Bunun için ilçedeki yapı stoğu, stoğun kalitesi ve riskli alan tespitine yönelik raporların hazırlanmasıyla işe başlanabilir.  Böylece devletin öncelikleri arasında yer alan kentsel dönüşüm Susurluğun geleceği için de bir umut olabilir. 
Zira Kentsel Dönüşüm Stratejisi her kent ve ilçenin kendine özgü kentsel dönüşüm planlamasını yapmasını öngörüyor. Bu sayede beldemiz de, bir dönüşüm anayasası sahibi olabilecek ve hazırlanan belgeye göre dönüşümünü yönetebilecek.
        “Kentsel ve çevresel altyapı yetersizliği”Türkiye, özellikle depremler ve seller gibi doğal afetlerin etkili olduğu ülkelerden. 1999 yılında meydana gelen yıkıcı depremler, binlerce insanın hayatını kaybetmesine neden olmuş ve ekonomi, hükümet, sanayi, sigorta sektörü ve kamu yönetimi üzerinde büyük finansal yıkıma neden olmuştur. Ülkemizde depremler başta olmak üzere doğal afetlerin sık yaşanması doğal afetleri kentleşme, kent planlama sürecinde dikkate alınması gereken esas unsurlardan biri haline getirmektedir. Kentsel yaşam merkezlerimiz, hızla artan nüfus ve ihtiyaçları ile sebebiyle planlaması olmayan sağlıksız alt ve üst yapılarla dolu. Kentleşme sürecini iyi değerlendirememiş olduğumuzdan ötürü çarpık yapı stokları bugün en önemli kentleşme sorunumuz.  Günümüzde nüfusun yarısından fazlasının kentlerde yaşıyor olması sebebiyle kentsel altyapının tesisi, gelişim aşamaları ve planlama süreçleri stratejik önemde bir konu. Bugün sürdürülebilir gelişimin ve planların en temel sorunu kentsel teknik altyapı hizmetlerinin kent ihtiyaçlarına yeteri kadar cevap verememesi. Bunun nedeni; kent inşa etmenin olmazsa olmazı kent planlaması ile kentsel altyapı arasındaki hassas dengenin kurulamamasından kaynaklanıyor. Kentsel ve çevresel altyapı yetersizliği bugün olduğu kadar orta vadede de şehir ve beldelerimizin mutlaka baş edilmesi gereken zayıflıklarından biri.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 2016 verileri üzerinden hazırladığı ‘Türkiye Çevre Sorunları ve Öncelikleri Değerlendirme Raporu’na göre; ülke genelinde, 30 ilde su kirliliği, 26 ilde hava kirliliği, 21 ilde atıklar, 3 ilde gürültü kirliliği, 1 ilde de erozyon öncelikli çevre sorunları olarak ifade edilmiş. Su kirliliğinin 1.,2. ve 3. sırada sorun olan il sayısının toplamı 76. Su kirliliğinin birinci öncelikli sorun olduğu illerin yer aldığı havzalar ise Meriç-Ergene, Marmara, Susurluk, Gediz, Kızılırmak-Yeşilırmak, Doğu Karadeniz, Çoruh ve Van Gölü Havzaları olarak belirtilmiş.  Özetle; 2016 yılı verileriyle Türkiye genelinde birinci öncelikli sorun: Su kirliliği. İlçemiz özelinde de “Bazı tesis ve işletmelerden dereye dökülen atıklardan kaynaklanan kirlilik” iddiaları zaman zaman kitle halinde balık ölümleriyle gündeme geliyor. İddialara göre Susurluk ırmağının bugünkü durumundan bölgedeki fabrika ve tesisler sorumlu. Nitekim, son olarak 2019 yılında meydana gelen toplu balık ölümleri sonrası açıklama yapan Bursa valiliği ölü balıkların Balıkesir'in Susurluk ilçesi yönünden geldiğini belirtilmiş. Buna karşılık Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. Genel Müdürlüğü'nden yapılan bir yazılı basın açıklamasında:"Balık ölümlerine sebep olan fabrikanın Susurluk Şeker Fabrikası olduğuna dair iddialar gerçeği yansıtmamaktadır. Susurluk Çayı'nda balık ölümleri olduğuna dair ihbar üzerine, Balıkesir Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından Susurluk Şeker Fabrikası'nda denetimler yapılmış olup aynı gün düzenlenen rapor doğrultusunda, fabrikamızda oluşan atık suların mevcut çamur havuzlarına alınmakta olduğu ve çevreye alıcı ortama herhangi bir atık su deşarjının söz konusu olmadığı tespit edilmiştir. Dolayısıyla Susurluk Deresi'nde meydana gelen balık ölümlerinin Susurluk Şeker Fabrikası ile herhangi bir ilgisi yoktur" denilmiş. Anlaşılan “Kabahat gelin olmuş alan yok” sözünde olduğu gibi kirliliğin müsebbibi belli değil(!). Belli veya değil, gerçek olan şey şu: bu dere kirli akıyor!  Mühim olan bölgesel bir plan çerçevesinde bu zayıf tarafımızı iyileştirmeye çalışmak ve sularımızın kirlenmemesini sağlamak.
Bölgemizde “Atık yönetimi konusunda iyi uygulama örneklerinin bulunmaması” sularımızdaki kirlilik sorununun ve çevresel kirlenmelerin çözümünü güçleştiriyor. Oysa ‘atık yönetimi’ buna bir çözüm olabilir. Atık yönetimi herhangi bir ürünün tasarım aşamasından başlayarak; üretim, tüketim, atık oluşumu, atığın geri dönüştürülmesi ve/veya bertaraf edilmesini kapsar. Bu şekilde ilgili kuruluşlar, kirlenmiş atıkların güvenli ve çevre dostu bir şekilde bertaraf edilmesi için bazı basit prosedürleri izleyerek; hem yasal mevzuata uyum sağlayabilir, hem de finansal tasarruflarda bulunabilirler. Aynı şekilde “Sıfır Atık” uygulamasıyla da atıkların kaynağında ayrı toplanarak geri dönüşümünün sağlanması mümkün. Böylece hammadde ve enerji israfının da önüne geçilebiliyor. Nitekim bu kapsamda geri kazanılabilir atıkların yoğun olarak oluştuğu kamu kurumları, terminaller, eğitim kurumları, alışveriş merkezleri, hastaneler, otel ve restoranlar ile büyük iş yerleri başta olmak üzere 2023’e kadar bütün Türkiye’de Sıfır Atık Projesi’nin hayata geçirilmesi hedefleniyor. .

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder