30 Nisan 2019 Salı

01 Mayıs 2019 Çarşamba REİS Gazetesi/sayı109..................................İstikamet


İstikamet

Kur’an’da; mü’minlerin her konuda adil olması emrediliyor.(Mâide, 5/8) “Allah, size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor!” (Nisa, 4/58) buyrularak birinci elden adalet ve doğruluk öğütlenmekte. Peygamberimiz ise gördüğü hileli bir davranış hakkında: “Bizi aldatan bizden değildir" buyurmuş. Böylece her türlü hile yasaklanmış. 

Bizzat Allah Kur’anda yalan sözden kaçınmayı, en yakın akrabalar aleyhine bile olsa doğruluktan ayrılmamayı emrediyor. Bu yüzden yalancı şahitlik en büyük günahlardan, yalan ise bir münafıklık alâmeti sayılmış. Savaşta düşmanı yanıltmak, karı-kocayı veya iki kişiyi barıştırmak, zulüm görenin can, mal ve namusunu kurtarması dışında yalan caiz görülmemiş. Çünkü yalan, kişiyi kötülüğe götürür. İstikametten sapıp kötülük yollarına düşenin ise nereye gideceği belli.

Hasılı kelâm dinimiz; Müslümanın özünün, sözünün dosdoğru olmasını istiyor. Çünkü Cenab-ı  Hakk, sevgili Peygamberimizin şahsında tüm insanlara “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol !” demekle; sözünde, özünde ve her işinde doğru olmayı, hak, adalet, doğruluk ve merhamet üzere bulunmayı emretmiş. Müslüman olduğunu söyleyen kişi yalan da söylemeyecek, rüşvet de almayacak, hak da yemeyecek, harama da el uzatmayacak, yani dosdoğru olacak. 

İslam’ın bütün kuralları; işte bu anayolda, dinin özünü oluşturan bu ölçüler üzerinde bulunuyor. Bunlara itina gösteren kişi; hem kendine, hem vatanına ve hem de milletine karşı dini, milli ve insanî vazifelerini yapmış olur. Tabi en önemlisi Cenab-ı Hakk’ın rızasını kazanmış olmak. İste dosdoğru yol, yani ‘istikamet’ !

Doğruluk, dürüstlük, sadakat nihayetinde hepsi birer kelime. Onlara anlam kazandıran, içlerini dolduran şey bize gösterilen ve açıklanan ana istikamet. O istikamette yürüyecek olan ise sadece ‘insan’. Ne demiş Yunus; “Cümleler doğrudur sen doğru isen/ Doğruluk bulunmaz sen eğri isen”. Bir de Mevlana’ya bakalım, o da şöyle demiş: ”Asalet; Boyda Değil, Soyda/ İncelik; Belde Değil, Dilde/Doğruluk; Sözde Değil, Özde/Güzellik; Yüzde Değil, Yürekte Olur !”  

Ne kadar doğru değil mi ? Artık doğruluğun sadece yalan söylememek olmadığını, eşref i mahlûkat olan insanoğluna gösterilen ana ‘istikamet’ olduğunu, o istikametin de bütün herşeyi içine aldığını ve ‘dosdoğru’ olarak tanımlandığını biliyoruz. O halde öylesine kullanıverdiğimiz ve yerine göre öğündüğümüz ‘doğruluk’ ya da ‘doğru dürüst olmak’ konusunda yeniden düşünmeye var mısınız ?





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder