Süreç devam ediyor
Turnikeli geçiş sistemi
Bayramdan
sonra yurttaki onarım bakım faaliyetine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Öncelikle ana giriş kapısındaki çalışmayı bir an evvel bitirmeliydik. Soğuk
günlerde attığımız beton donup ufalanmış, o yüzden işi sürdürememiştik. Şimdi havalar güzelken yarım kalan işimizi
tamamlayabilir, beton zemine iki giriş iki çıkış turnikemizi kurabilirdik.
Bu konu benim için
de çok önemliydi. Çünkü, öğrencilerin kimlik gösterme sorununu çözmek ve kaçak
girişleri artık önlemek zorundaydım. Giriş çıkış hareketlerini elektronik
olarak takip etmenin böyle bir yurtta önemi çok büyüktü. Bu projeyi
başarabilmeliydik ama daha işin başında zorluğumuz bu çalışmanın bir anlamda
deneme ya da pilot uygulama gibi görülmesiydi.
Zira giriş kartlarının elektronik olması ve turnikelerin bozulmadan
çalışabileceğine kimse akıl erdiremiyordu. İşin esasında ihale edilebilmesi
için ortada bir şartname bile yoktu. Ama ben geleceğin böyle olacağına
inanmıştım ve özellikle bu yurda mutlaka bir turnike sistemi kurmak kaçınılmazdı.
Bir
taraftan ana giriş kapısında bu sistemin kurulmasına çalışıyor, diğer yandan
blok kapılarında da gereken tadilatları yapmaya uğraşıyordum. Bu vesileyle de öncelikle kız bloklarında yönetim memuru odaları turnikelere uyumlu olacak şekilde elden geçirilecekti. Standart aynı
olmalı ve özellikle öğrenciyle
memurun göz göze iletişimi sağlanmalıydı.
Pilot uygulamanın
kız yurtlarında başlaması, güvenlik
açısından olduğu kadar, özellikle
bir problem olan akşam imzasını da ortadan kaldırabileceği için önemliydi. Bu
uygulama zaten erkek bloklarında neredeyse hiç işlemiyor, kız bloklarında ise öğrencilerin sürekli
şikayet konusu oluyordu. Uygulanabilir değildi, ilaveten
bile bile öğrenciyi
sahtekarlığa itiyordu.
Kartlar otomatik olarak okunursa, toptan imzalama,
arkadaşının yerine imza atma vb. olaylar da fiilen bitmiş olacaktı. Ayrıca öğrencinin giriş çıkış hareketlerinin
bilgisayardan takibi, istatistiklere bağlı öğrenci barınma maliyetlerinin daha gerçekçi hesaplanabilmesini de sağlayabilirdi.
Yeni sosyal alanlar
Ramazan
öncesi yaptığımız çalışmalarla kantinde iki yeni salon daha kazanmıştık. O kapalı kapıların ardında
neler varmış neler. Kırık sandalyeler, camlar, lambalar, elektrikli ocak ve
ısıtıcılar. Bu nevi bir sürü ıvır zıvır malzeme atölyeye taşınınca orada
küçük tepeler oluştu.
Ama, geriye kalan o karanlık, loş salonların bakımı
yapılıp, boyanınca pırıl pırıl iki yeni etkinlik salonumuz olmuş oldu. Şimdi
birinde bir müzik grubu çalışıyor,
diğeri de sanki bir sanat merkezi gibi işliyordu.
Konserler,
sergiler düzenlenmeye başlamıştık bu salonlarda. Müzikle uğraşanlar, resim
yapanlar, hatta mimarlık öğrencileri
bile proje maketlerini orada yapıyorlardı. Bu salonlar iki karşıt gruba karşı da
adeta alternatif olmuştu. İki taraflı cendereden kurtulan gençler bu yeni etkinlik
salonlarında o gruplara mahkum olmadan özgürce çalışma, eğlenme ve sohbet
ortamı bulmuş oldular. Kantinin
içinde; çay, kahve, tost, ayran, bisküvinin de hemen yanı başında.
Atölye çalışıyor
Bu
arada atölyeye yığılan sandalye, koltuk, masa gibi malzemenin kurtarılması için
de bir çalışma yürütüyoruz. Bloklardan, kantinden toplanan kırık, hurda
malzemeler orada elden geçirilip
tamir edilerek blokların okuma salonlarına dağıtılıyor.
Mevcut sandalyeleri öğrenciler odalara aldığı için okuma
salonlarındakiler sürekli azalmış. Şimdi her odada ikiden dörde çıkan sandalye sayısına rağmen okuma
salonlarındaki sandalyeler de artırılabiliyor.
Bizim
mütevazi sandalye üretim merkezimizde birisi yevmiyeli, biri firma elemanı,
diğeri de kadrolu üç eleman çalışıyor. Önlerinde de hala yüzlerce hurda
sandalye yığılı. Kiminin bacağı kopuk, kiminin verzaliti kopmuş, kiminin de
döşemesi yırtılmış. Ama her on sandalyeden 6'sı, 7'si basit bir tamiratla
kurtarılabiliyor. Hesabımıza göre
kabaca her bloka en az 50 tane yeni sandalye takviyesi yapabileceğiz.


Yeni makinalar
Telefon kulübelerine sürekli onarım bakım gerekiyor. Ptt ile iyi bir diyalogumuz var. Gerektiğinde eskiyen kulübeyi ya da bozulan makinayı komple değiştittirebiliyoruz. Bazı noktalara daha yeni makinalar koyduruyoruz.
Kulübelerin, makinaların hor kullanımı
ise maalesef devam ediyor. Doğal olarak da telefon kulübelerinden şikayet hiç bitmiyor.
Bu konu önemli. Öğrenciyken telefon her evde yoktu. Biz mektup yazardık, mektup beklerdik sevdiklerimizden. O yüzden onlarla haberleşebilmenin ne demek olduğunu bilirim. Şimdiki gençler bir jetonla görüşebiliyorlar aileleriyle. Evlere telefon almak çok kolaylaştı. Kulübelerse neredeyse her yerde. Ah, bir de onlar için var olan şeyleri böyle tahrip etmeseler.
By paslı çözüm
Yurtta ciddi bir rutubet
sorunu var. Akan tuvaletler meselesi ise bezdiriyor.
Blokların kuzeye bakan
odalarında, özellikle de tam kuzey
doğu köşelerde rutubet çok belirgin. Yazın yapılan tadilat ve boya
ile kısa süreli yok oluyor. Ancak
kış aylarında duvarlarda yeniden yeşillenmeler oluşuyor.
Özellikle de tuvaletlere yakın odalarda durum daha da kötü. Akan tuvaletler nedeniyle belirgin bir rutubet ve koku var. Bu yüzden de kimse o odalarda kalmak istemiyor. Şikayet artınca teknisyen gönderiyoruz. Sorun bir müddet hallolmuş gibi görünüyor, ama birkaç hafta içinde yine akıntı şikayetleri alıyoruz.
Ocak ayında bu konuya iyice odaklandık. Sorunun büyük onarım kapsamında ihale suretiyle hallolması en doğrusu tabi. Fakat keşfi hemen olsa, programa alınsa, ihalesi de yapılsa en hızlı şekilde yaz aylarında inşaata geçilebilir. Üç aylık tatil sırasında aşamalı olarak blokları kapatıp, neredeyse tüm yurdu şantiyeye çevirecek kapsamlı bir onarım bu. Yani bir taraftan bu işler, aynı anda yurdun yeni öğretim yılına hazırlanması ile ilgili işler yürütülecek. Zor, oldukça zor bir iş. Üstelik bu iyi senaryo.
Bir de bunun kötü olanı var. Yapılan keşif olumlu karşılansa bile, gelecek senenin yatırım programına girer. İhale hazırlıkları, ihalesi yılan hikayesine dönebilir. Yer teslimi yıl içinde yapılsa bile tüm yurdun kapatılıp öğrencilerin çıkarılması mümkün olmadığı için iş ancak gelecek yaza başlayabilir. Tabi bütün bu süre içinde sorunun göğüslenmesi, öğrenci tepkisinin göze alınması da gerekiyor.
Boşa koyuyoruz dolmuyor, doluya koyuyoruz almıyor. Çaresizce herkesin fikrini alıyorum, hatta öğrencilerin bile. Sonunda özellikle tuvaletlerdeki akma ve sızıntı sorununa "de facto" bir çözümden başka yol bulamıyoruz. Sıhhı tesisat teknisyeninin bir tuvalette geçici olarak pimaş borularını dışardan dolaştırarak yaptığı işe odaklanıyoruz hep birlikte.
Pis su boruları zeminden ya da duvar içinden geçtiği için kırıldıkları zaman sızma oluyor doğal olarak. Binalar prefabrik olduğu için de yurtta rutubet eksik olmuyor. Bizde içerde kırılan, delinen boruları öylece bırakıp, açıktan pimaş döşemeye başladık. Öncelikle akan tuvaletler tek tek bu yöntemle elden geçirildiler.
Bu iş için yetkimiz olan avansla hemen her gün pimaş boru aldık. Böylece bir taraftan gerekli malzemeyi peyderpey aldık, öbür tarafta elemanlar durmacasıya akan yerleri tespit edip onardılar. Özellikle sömestr tatili sırasında bu işe biraz daha yoğunlaştık. Akan lavabo, pisuar, tuvalet, bu nedenle de kapalı Wc kabini bırakmadık. Biraz tuhaf, resmen pek kabul edilebilir bir iş değildi ama çaresizdik. Yurtta her şey iyi olsa da, öğrencinin tepesine damlayan şeyin mazereti olmuyordu tabi. Ayrıca, bu yöntemin bir faydası da sızıntılara anında müdahale edilebilmesiydi.


Temizlik arabaları
Geçen yıl olaylı bir günün akşamıydı. Hiçbir cana zarar gelmesin, heyecan yatışsın diye gün boyu uğraşmış, bu arada kendim yorgun düşmüştüm. Koltuğa yığılmış kalmışım. Odaya nöbetçi Müdür yardımcısı girdi, yanında da bir öğrenci. Onu tanıyordum, sessiz biriydi. Ayağa kalkamamıştım, soran gözlerle Müdür Yardımcısına bakıyordum.
Müdür Yardımcısı bir eliyle öğrenciyi önümdeki koltuğa oturtmaya çalışıyor, diğer yandan da elinde tuttuğu kağıda bakıp gülüyordu. "Müdür bey bu öğrencimizin size bir şikayeti, pardon önerisi var" diye konuştu otururken. Kağıdı da önüme koymuştu. Kağıtta el arabasına benzeyen, tekerlekli, üstünde silindirik bir şey taşıyan o aracın çizimi vardı. O günün yorgunluğuyla toparlayamamıştım. Bu defa öğrenciye bakıyordum soran gözlerle "Ne bu ?.."
Mehmet "Temizlik arabası" dedi sakin bir sesle. Müdür yardımcısı hala gülüyordu, ben de bir ona, bir öğrenciye, bir de kağıda bakıp duruyordum. Sonra da yarım ağızla güldüm anlamsızca "Mehmet'ti değil mi ?" Aslında zaman kazanmaya, kendimi toparlayıp konuya odaklanmaya çalışıyordum. "Evet" dedi Mehmet. "Müdür bey, biliyorsunuz daha önce bizim bloka geldiğinizde de söylemiştim. Odaların tuvaletten çıkan paspaslarla silinmesi doğru değil diye." "Eee ?" elimdeki çizime bir kez daha baktım, bir viledaya benziyordu.
Mehmet kısa bir tereddüt geçirdi ama devam etmeye kararlıydı. "Müdür bey, her sabah görevliler ellerindeki ağaç saplı paspaslarla koridorları ve odaları siliyorlar. Ama ucundaki paspaslar her defasında tuvaletlerde yıkanıyor. Tuvalet taşında çırpılıp, taharet musluklarıyla yıkanıyor. Oysa odalar bizim yaşadığımız, sohbet edip uyuduğumuz, hatta bazen bir şeyler yediğimiz yerler. Yerdeki sıvaştırılmış tozların kuruduğunda bizim için nasıl bir tehlike oluşturduğunu bir düşünün. Ben düşündüm, şikayet etmenin sorunu çözmeyeceğini, bir önerim olması gerektiğini de. Çünkü, bunu da bizzat sizden, bir blok toplantısındaki sözlerinizden duymuştum. İşte nihayet böyle bir çözüm geliştirdim. Büyük paspasların temiz suyla yıkanabileceği, suyun da uygun aralıklarla değiştirilebileceği, tekerlekli bir araç çizdim size. Eğer böyle bir temizlik arabası yapabilirseniz çok daha sağlıklı bir temizlik yapılabilir."
Yeni yeni kendime geliyordum. Bu çocuk doğru söylüyordu, üstelik saygıyı hak eden bir tasarımla gelmişti karşıma. "Peki Mehmet, bu yuvarlak su haznesi nasıl olacak ?" Mehmedin verdiği cevap kısaca "Varillerden, onları yarıdan keserek !" olmuştu. "Tekerlekli yarım variller " diye söze karıştı Müdür yardımcısı. Bu kez hep birlikte güldük.
İşte tekerlekli temizlik arabaları fikri böyle doğdu. Başta güldüğümüz bu fikir, sonra sonra bizim de aklımıza yattı. Firmayla anlaştık ve ucuza bir sürü boş petrol varili bulduk. Varilleri ikiye böldürüp, yuvarlak bir tablanın altına dört teker, arkasına da iki sap taktırdık. İlk ürettiğimiz temizlik arabalarını da E Blokta deneyip iyi sonuç alınca arabaların sayısını artırdık. Paspasları değiştirdik, görevlileri eğittik ve üç ay içinde uygulamayı bütün bloklara yaydık.
Artık pis paspasların odalarda dolaşmasından kurtulmuştuk. Mehmedin temizlik konusundaki titizliğini ve çevre duyarlığını çok iyi anlamıştım. Ama meselelere çözüm konusundaki yaklaşımı her türlü övgünün üzerindeydi. Bugün bile o resmi saklarım ve her bakışımda onu bir elinde çizimi, bir elinde kalemiyle hatırlarım. İri siyah gözleri, heyecanı ve pembeleşmiş yüzüyle bana gülümsemektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder