23 Eylül 2014 Salı

183 21 Eylül 2014 Pazar 18:33 NE DÜŞÜNÜYORUM ?.........................Orda bir lise var uzakta



Orda bir lise var uzakta


1885 yılından bu yana 129 yıl geçmiş. Önce idadi, sonra sultani şimdiki söylenişi ile Balıkesir Lisesi hala ayakta. 

O günlerden bu yana on binlerce genci mezun etti. Binlerce öğretmen iz bıraktı ardı sıra. Adları gibi belki binaları da değişti zaman zaman. Ama büyüklüğü, ulu, yeşil bir meşe gibi göğe yükselişi hiç değişmedi. 

1914 te, 1915 te mezun veremedi. Vatan müdafasına, Çanakkale'ye kurban verdi körpecik fidanlarını. O günden beri Lisenin en birinci iftihar  tablosudur o gençler. Yaşayanlarsa vatanın ilerlemesi, gelişmesi için ülkeye adanmıştır o günden bu yana. Her yıl yüzlerce meşe palamudu gibi saçılmıştırlar memleketin dört bir tarafına. Düştükleri her yerde de yeni meşe ağaçları boy vermiştir. Liseyi köklü geleneği, aydınlık halesiyle, mezunlarını da o haleden yayılan ışık oklarından tanırsınız. 

Geçtiğimiz hafta sonu, 20 Eylül Cumartesi günü Balıkesir'de geleneksel kaymaklı buluşması vardı. Zaten kendisine has bir kültürü olan lise, yaşattığı böyle farklı bir gelenekle de meşhur. Ülkenin, hatta dünyanın dört bir yanına dağılmış mezunlarını, her yıl kaymaklı şenlikleri ile bir araya toplamayı sürdürüyor.  

Bu yıl Kaymaklı Programı Saat 11:00'de Kurtdereli Spor Salonunda Balıkesir Lisesi Basketbol takımı ile eski Mezunlar takımı arasında bir Basketbol Maçı ile başladı.

Söylediklerine göre bu ilk defa oluyormuş. Doğrusu dedelerle torunların maçı gibi oldu ama eğlenceliydi de. Hatta biraz da komik. Zaten kim yenmiş, kim yenilmişle kimsenin ilgilendiği de yoktu. Bu maç benzeri dostluk maçlarının da ötesinde, eskiyle yeninin birlikteliğini, kaynaşmasını gösteriyordu. Bana öyle geldi ki sanki ulu bir ağaç körpe dallarıyla geleceğe uzanıyordu.

Seyirci az, kurallar esnekti ama olsun. Dinazorlar takımı, yavrularla canla başla mücadele etti. Haklarını yememek lazım çocuklar da yaş almış, ense göbek bağlamış gençlere oldukça saygılıydılar.

Maçta birkaç ufak tefek sakatlanma yürek hoplattı. Yere iki seksen uzanma ve yavrulara el ense hareketleri görülmeye değerdi. Bazen arkadan bele sarılıp iki puan alma gayretleri, o da yetmezse yerde kazık künde atma gayretleri de görüldü. Ama o kadar da olacaktı artık. Bir araştırmaya göre yaş ilerledikçe yer çekimi fazlalaşıyormuş zahir. Zaman zaman da basketbolla güreş kurallarının karışmasına  sebep oluyormuş.

Eski mezunlar programa göre Saat 13:00 te Atatürk Anıtında toplandık. Açılan afiş Lisenin 129 yaşında olduğunu gösteriyordu. Ancak ertelemelerden dolayı aslında 129,5 yaşında olduğu konuşmalarda sık sık vurgulandı.

Bu şenlikler önceleri lisenin kuruluş yıl dönümü olan şubat ayında yapılırken, şimdilerde mayıs ayı içersinde yapılıyormuş. Kışın değil de baharda olsun diye herhalde. Ancak bu yıl peş peşe yapılan ertelemeler kaymaklının Eylül ayına kaymasına neden olmuş. Bu yüzden lise artık 130 yaşında diyenler de oldu. 

Öğrendiğime göre kaymaklı şenlikleri 1952'den bu yana yapılıyormuş. Lisedeyken bu şenliklerden nedense hiç haberim olmamıştı. Ben mi bu kadar etrafımdan bihaberdim yoksa şenlikler mi sessiz sedasız yapılırdı bilemedim.    

Maç seyrederken 73 mezunu bir arkadaş o günlerden bir anısını anlattı. Ona göre biz yatılılar çok çalışkandık. İşimiz gücümüz bütün dünyamız ders çalışmaktı. Bu yüzden o da sabah mütalalarına gelerek bizimle birlikte sınavlara hazırlanmak istemiş. Anlattığına göre Nazmi hocadan "aşağısı yetmedi burayı da mı karıştıracaksın" diyerek dayak yeme bahasına yaptığı bu tercih onu kurtarmış. 

Bunu dinleyince güldüm, gerçekten sıkı bir disiplin ve dayak korkusuyla her gün akşam iki, sabah bir saat zorunlu mütalaa (etüd) yapardık. Çoğumuz fakir köy çocuklarıydık. Çalışmak bizler için zorunlu istikametti. Bu yüzden gündüzlü öğrenciler gibi değildik. Spor, eğlence, şenlik ve aşk meşk işleri bizi bozardı. Kısacası, dışa kapalı farklı bir dünya idi bizimkisi.

13:30'da yürüyüş başladı. Programa göre kızlar bandosu eşliğinde biz eski mezunlar Liseye kadar yürüyecektik.

Genelde 1 hafta süren kaymaklı şenlikleri, özellikle eski mezunları bir araya getiriyor. Böylece aradan yıllar geçmiş olsa da yılda bir kez eski arkadaşların birbirlerini görme fırsatı oluyor bu buluşma. 

Hafta boyunca değişik kültürel ve sanatsal etkinlikler oluyor ve  cumartesi günü de hep birlikte liseye yürünüyor. Diğerleri belki yıldan yıla değişse de lisede yenilen kaymaklı ve dua geleneği hiç değişmeden bu güne kadar gelmiş.
Yürüyüş güzergahı tren yolunun üstünden geçen köprüden Kurtdereli anıtına, oradan Kızılay caddesi boyunca Saat kulesine, daha sonra A.Hikmet Paşa caddesinden Koca Okul sokağına kadar uzanıyor.

Yol boyunca emniyet tarafından önceden tedbir alınmış olduğunu görüyorum. Duran trafikte gözlerimizin karşılaştığı araç sürücülerinin yüzleri gülüyor. Kaldırımlarda biriken insanların, etraftaki esnafın ilgi ve saygı dolu bakışları dikkatimden kaçmıyor. Bando sesini duyup evlerinin pencere ve balkonlarına çıkmış meraklı bakışların alkışları da. 

Ellerimizde mavi küçük lise bayrakları, önümüzde bando, tarihi saat kulesinden eski okulumuza doğru yokuşa tırmanıyoruz. 

Bazıları neden kendi yokuşumuzdan gitmediğimizi seslendiriyor. Ancak sanıyorum yürüyüş güzergahı böyle belirlenmiş, uymak gerek. 


Şimdilerde Balıkesir üniversitesi Güzel Sanatlar fakültesi olan tarihi Koca Okul'un önünden geçiyoruz. Restore edilmiş, bu haliyle çok muhteşem görünüyor. Biz daha ziyade ön bahçeye açılan diğer yüzünü biliriz. Bu taraftan da giriş var mıydı yok muydu hatırlayamadım.

İşte köşeyi döndük ve Lisemiz karşımızda. Alışkanlık işte, yürüyüş korteji ana kapıya yönelirken biz, öğrenciyken her zaman girip çıktığımız küçük kapıyı tercih ediyoruz. 

Bando ve arkasındakilerse ön taraftan şenlik görüntüsü içinde liseye giriyorlar. 

Eskiden bu yokuş ve giriş arnavut kaldırımı siyah taşlarla döşeliydi. Duvarlar da boyalı değildi. Şimdi yerler standart paket taşlarla, taş duvarlar da boyayla makyajlanmış. Ama giriş hala aynı. Orjinal hali değişmemiş.

Okul bahçesinde bir süre dinleniyoruz. Bir zamanlar taze fidan olan bu çamlar büyüyüp koca koca ağaç olmuşlar. Biz eskiden bu meydanda dinlenecek gölge bulamazdık. Şimdiki öğrenciler şanslı, yeşil ağaçları, koyu gölgeleri  var.

Hele de okulları çok daha mükemmel. Özellikle de konferans salonunun olduğu yeni bina pırıl pırıl. Bütün imkanları var yani. Acaba başarıları da öyle mi ? 

Sormadım, araştırmadım ama böyle düşünmeden de edemedim doğrusu. İnşallah onlar da eski köklü ve büyük bir okulun başarılı mezunları olurlar. Biz de okulumuzla ve onlarla iftihar ederiz. 
Saat 14:00 Lisenin Konferans salonunda tören var. Ve işte Lise birincisi bir kızımızın plaketi annesine veriliyor. 

Vakıf başkanı bu öğrenciye de diğerleri gibi öğrenimi boyunca burs verileceğini duyuruyor. Duygulanıyoruz. Ama Vakıf başkanının konuşmasına sıkıştırdığı bir kaç cümle böyle işlerde ne denli yalnız yüründüğünü de gösteriyor. Zira, başkan, çalışmalara eski mezunların daha fazla ilgi göstermesini ve desteğe ihtiyaçları olduğunu söylüyor.

Bir diğer fedakar çalışma grubu da Balıkesir Lisesi gibi Mezunları derneği. Dernek başkanı da aynı Vakıf başkanı gibi üç yıldır bu görevi yürüttüklerini ve artık başkalarına devretmek istediğini söylüyor. Bütün bu çabaları ve katkıları için kendisini ve yönetim kurulunu alkışlıyoruz. 

Baş sağdıçı kürsüye davet ediyorlar. O da kaymaklı organizasyonunun zorluklarını, yapılan fedakarlıkları anlatıyor dilinin döndüğünce.

Ve sıra geliyor meşhur kaymaklı duasına. Başsağdıç geleneksel kaymaklı duasını bize de tekrarlatarak yüksek sesle yaptırıyor.

Lisede tarihinden gelen bir sağdıçlık geleneği var. Kurallara göre de her yıl bir başsağdıç ve ona yardımcı olacak yeni sağdıçlar belirleniyor. Kaymaklı organizasyonu işte bu hiyerarşi içinde gerçekleşiyor ve kaymaklı duası da Başsağdıç tarafından yaptırılıyor. Her yıl, çanakkale savaşında şehit olmuş balıkesir liseliler için mevlüt okunması da bunların görevleri arasında.

Kaymaklı duası son derece orjinal ve inançlı bir metin. Şimdiye kadar bu duadan haberim yoktu. Yeni Kaymaklı dergisinin eki olarak bu yıl ayrıca bastırmışlar. Dua şöyle;

Bisillahirrahmanirrahim / Yarabbi şükür, Elhamdülillah / Biz yedik, ziyade eylesin Allah

Artsın eksilmesin, taşsın dökülmesin / Gerisi kesilmesin, bu bitti gani gelsin / Hak erenler berekatı versin

Soframız olsun nur, kaza-bela geri dur / Cümleye meserret, Kalplerimize hidayet, Geçmişlere gufran buyur

Bizleri hilm ile beze, takva ile şereflendir / Soframıza Halil İbrahim berekatı sundur / Hanelerimizi, cümlemizi eyle mamur ve mesrur /Kaymaklı gecemize uzun ömürler ihsan buyur

AMİN !..

Sanırım bu dua eskiden gece kaymaklı yenildikten sonra yapılıyordu. Şimdi ise ancak törensel bir formda gerçekleşiyor ve böylece yaşatılmış oluyor. 

Nitekim bu yıl da henüz kaymaklı yenilmeden yapılan bu duadan sonra yeni sağdıçların belirlenmesine geçildi. Gelenekte sadece eski erkek mezunlar sağdıç olabiliyormuş. Geçtiğimiz yıllarda sadece bir kez bir hanım "sağdıce" olarak seçilmiş. Ancak bu yıl ilk defa iki tane birden hanım sağdıcımız oldu. Bir de eskiden olduğu gibi erkek bir sağdıç. 

Bu arada her ne kadar arkadan "ahretlik, ahretlik" sesleri gelmiş olsa da olsun, uysa da uymasa da artık hanım sağdıçlarımız var.Böylece, önümüzdeki yıl kaymaklı hazırlıklarını eski başsağdıcımız ve ona yardımcı olacak bu yeni üç sağdıç yapacaklar. 

Kaymaklı dergisinin tanıtımı ve dağıtılmasından sonra tören de bitiyor. Söylediklerine göre bu yıl belki dergiyi dijital ortamda da yayınlayacaklarmış. Doğrusu çok iyi bir haber bu.

Aşağıya iniyoruz. Nihayet Kaymaklı zamanı.  Okulun kantini burası. Merdiven altında kaymaklı standı kurulmuş, almak için sıraya giriyoruz.

Kaymaklı çocukluğumun ramazan böreklerine benziyor. Önceden yapılmış dizi dizi yufkadan, neredeyse bir gece yağlı, öbür gece şerbetlisini yerdik. Rahmetli babaannem üst üste konulmuş yufkaları yuvarlak tepsilerde  maşinga dediğimiz kuzineli sobalarda pişirirdi. 


Kaymaklı da bir çeşit şerbetli börek. Farkı tereyağla pişirilmiş ve araya bol kaymak konulmuş olması.  

Sıcak sıcak yeniliyor ve gerçekten nefis bir tat bu ikram edilen. Eski arkadaşlar bu arada gruplar halinde kah ayakta kah bir masada oturarak sohbet ediyorlar.

Bu yıl 73 mezunları çok fazla değil. Gerçi diğer mezunlarda da durum pek farklı değil. Ancak bunda mayıs ayında olması gereken bu etkinliğin iki defa ertelenerek tatilin bitip okulların yeni açıldığı Eylül ayına sarkması etkili olmuş olabilir.

Yine de çok çok eskileri, yaşlı hocaları, daha birkaç yıl olmuş yenileri hep bir arada görünce etkileniyor insan. Biz bile kırk bir yıllık olmuşuz. Bir arkadaşımızın nitelemesiyle dinazor, bir başkasının deyimiyle ihtiyar delikanlılar haline gelmişiz. Gençler bize çoktan abi demeyi bıraktı, artık "amca" diyorlar. Başta irkiliyordum, ama artık alıştım. Kabullenmesem ne olacak ? Aynaya bakınca her sabah bu gerçeği görüyorum ya.

Liseden ayrılma vakti. Son fotoğraflar çekiliyor. Geçen yıla kadar Balıkesir Anadolu Lisesi olan adının yine Balıkesir Lisesi olması kutlanıyor adeta.

Seneye gelebilecek miyiz, kim bilir ? Gelip de görememek de var. Öyleyse kalsın bir hatıra, buradan biz de geldik geçtik...

Akşam saat 20:00'de Asya Termal Otelde Kaymaklı Gecesi var. Gelenlerin bir kısmı gidecek, kalan kısmı ise hazırlıklı geldi, otelde rezervasyonları var. Gece otelde kalıp yarın gidecekler. 

Böylelikle şehir dışından gelmiş eski mezunlar bu cumartesi gecesi hem eğlenecekler hem de arkadaşlarıyla hoş vakit geçirecekler.  İki gece bir gün, yahut hiç değilse bir gün bir gece daha şehirde kalmış olacaklar. 

Dernek ve sağdıç sistemi yıllardır şaşırtıcı bir şekilde her yıl eski mezunları bir araya toplamaya devam ediyor. Yalnız öğrenebildiğim kadarıyla gelenlerin en gençleri nedense 80'li yıllardanmış. Kaymaklı buluşmalarına katılanlarsa daha ziyade orta yaş kesimiymiş. Nedeni, gençken düşünülemeyen bazı şeylerin bizim gibi kırklı yıllarda anlaşılmaya başlanması olabilir mi acaba ? 

Hele de ellili yıllar trenin göz göre göre kaçıp gittiğini anlayan, bu nedenle de hayatı yeni baştan anlamlandırma çabalarıyla geçmiyor mu ?

Bakın aşağıdaki bu sesleniş tam da bu dönemimize, kafa karışıklığı yaşayan bazılarımıza hitap ediyor. Kaymaklı buluşmasından haberi olmadığını, basında okumadıklarını ya da davet edilmediklerini söyleyenler aslında hala yalan dünyanın koşuşturmacasındalar. Jeton daha düşmemiş yani. 

Balıkesir Lisesi Mezunları derneğinin gelmeyen eski mezunlarla ilgili bir hayli canı sıkılmış olmalı ki Murat Saran hala davet bekleyenlere şöyle söylüyor:

14-17 yaş arasındaki liselinin bir sıfatı yoktur. Etrafındakilere sıfat verme evresindedir, verebildiği tek sıfat 'arkadaş'dır. Liseden mezun olunca o sıfatların peşine düşer. Kimi 'doktor', kimi 'avukat', kimi 'sanayici', kimi 'mühendis'... Bu sayfanın takipçileri: Etrafınıza bir bakın... Sıfat sahibi olmayan var mı çevrenizde? Şimdi gözünüzü kapayın, lise yıllarınıza gidin. Siz dahil, aklınızdan geçen insanların bugünkü sıfatları var mı? Tek bir sıfatı var: 'arkadaş'. Kaymaklı günü, sıfatlarımızdan arındığımız gündür. Hep beraber liseye döneriz. O yüzden sıfatınıza sığınıp davet beklemeyiniz. Çağıran yoksa eğer, arkadaşınız yok demektir.

Ne diyebilirim ki, çok doğru sözler bunlar. Ne mutlu bize ki Balıkesir Liseliyiz, iyi ki oradan mezun olmuşuz ve ne çok arkadaşımız var ! 

İnşallah gelecek kaymaklıda görüşmek üzere...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder