Sevgili torunlarım,
Tayland ile yaptığımız son görüntülü WhatsApp görüşmesinde Tuna'nın yarın, yani Pazartesi günü kreşe/okula başlayacağı haberini aldık. Bize neredeyse yarı boyuna gelen sırt çantasını göstermeye çalışıyordu. Bu onlar için en önemli ikinci adım. Gelecek günler için uğraşacakları şeyse; oturma ve çalışma izni alabilmek. Bunun için kısa süreli Malezya'ya geçip dönmeleri gerekiyormuş.
Kiraladıkları ev müstakil, tek
katlı, 2+1 bir ev. Bizim Orjan'a benzer bir site içinde yer alıyor. Tai komşuları geçen gün Tuna'ya oyuncak ve bahçesindeki
ağaçtan muz kesip getirmiş. Hilal de onların bu hoş davranışına
bir paket türk kahvesi vererek mukabele etmiş. Tabi
nasıl yapıldığını da
anlatarak. Görünüşe göre
moralleri iyi ve her şey
yolunda. Bizimle onlar arasında 4 saat mesafe var. Akşam saatinde aradıklarında Tuna'nın
yatma vakti gelmiş
oluyor. Bize oyuncaklarını gösteriyor, gördüğü için
mutlu oluyor, bunu şımarmasından
anlıyoruz.
Bugün hafta sonu Pazar, Ece
bizdeydi. Birlikte pazara gittik. Muz istedi aldım ama bir taneden fazla yemedi.
Kabız olmak istemiyormuş.
"Aferin!" dedim içimden, demek ki anne babasının sözlerini dinliyor.
Sonra da yolumuz üzerindeki parka girdik. Baktık kurt köpek orada, güneşleniyor. Çok sevindik, o da "Beni
sevin" der gibi önümüze yattı. Kuyruğunu
sallamasından onun da mutlu olduğunu
anlıyoruz. Geçen hafta yoktu, "Hasta mı oldu acaba?" diye üzülmüştük. İyi
olduğunu görmek güzeldi. Yaşlı, olgun, iyi huylu bir köpek. Ece de
Tuna da onu sevdiler. O da onları tanıdı, sevdi.
Ece parkta hemen bir kız arkadaş buldu. Hemen bir saate yakın
oynadılar, koşturdular.
Ben de bankta oturduğum
yerden onları seyrettim. Mutluydu. Onun böyle açık havada, parkta iyi vakit
geçirmesi beni de mutlu ediyor. Oturdukları İncek'te
böyle bir imkânları yok maalesef. Bu yüzden haftada bir de olsa bize gelmesi
Eceye iyi geliyor. Geçen hafta ikizler de gelmişti. Boşaltılmış geniş salonda rahat rahat koşturup oynadılar.
Haftada iki gün iki gece biz
gidiyoruz onlara. Salı günü akşam
banyoları var. Kreşten
geldikten sonra akşamları
ve sabah kreş için
çıkana kadar anne babalarına yardımcı oluyoruz. Gerçekten üç çocukla baş etmek zor. Ayrıca o harala gürele
içinde ne doğru
dürüst yemek yapabiliyorlar, ne de yiyebiliyorlar. Nenneleri sağ olsun onlar gittikten sonra mutfağı toparlıyor ve yemek yapıyor. Bir de
bol bol torunlarımızı sevme fırsatımız oluyor. İşte bu
kadar, bizim için günler haftalar böyle geçiyor.
Tabi yaşlandık artık. Şimdi böyle git gel yapabiliyoruz ama
sonrası nasıl olur bilemiyorum. Keşke
daha yakın olabilsek. Şöyle
yürüyüş mesafesinde
olmak ne iyi olurdu. Biz oturduğumuz
Gölbaşı Toki'deki evimizden memnunuz.
Evimiz 4+1 çok güzel. Bütün gün güneş
alıyor. Manzaralı. Semtimiz gayet mutena, ferah. Cami, sağlık ocağı
hemen karşımızda.
Marketler, okullar ve pazar çok yakın. Etrafımız park dolu. Ulaşım kolay.
Onlarsa şayet taşınırlarsa
Çayyolu tarafını istiyorlar. İşyerleri
ve çocukların kreş/okulları
o tarafta olduğu
için. O durumda çok daha uzağa
gitmiş olacaklar. Bizim de gelmemizi
istiyorlar ama nasıl olacak bilemiyorum. "Siz bulun bize de gösterin
bakalım, düşünelim"
diyorum. Ankara'da sadece onlar kaldı. Onlara da uzak olursak Ankara'nın bizim
için bir manası kalmayacak. Allah hayırlısını nasip etsin.
Nazlı ve Yağız değil ama diğer dördünüz, sizler "pandemi çocukları"sınız. Ece 16 Nisan 2018'de doğdu,
pandemi başladığında iki yaşına henüz girmemişti. Tuna ise 21 Ekim 2019 doğumlu. O doğduktan sadece birkaç ay sonra dünyada
"corona" lafını duymaya başlamıştık. 2020 ve 2021 yılları zaten full
pandemi dönemiydi. Tuna zaten doğduğundan beri annesiyle bizdeydi. Kapanma
olmadığı zamanlarda
ya Ece bebek bize geliyordu ya da biz onlara gidiyorduk. Bu arada 21 Haziran
2021'de ikizler teşrif
ettiler aramıza. Selim Erdem ve İnci
Deniz de hayatımıza bambaşka bir
renk ve çeşit
kattılar. Böylece iyisiyle kötüsüyle pandemi döneminde 4 torun büyütmüş olduk. Şimdi
Ece 4,5 yaşında.
Tuna 3, ikizler de 1,5 yaşındalar.
Düşündüğümde pandemi dönemi zaten çok zordu.
Ama torunlarımız o güç dönemde bile bize hayata tutunma imkanı verdi. Zorlukları
varsa da onlar işte
hepsi geldi geçti. Kalıcı olan onların zaman içinde serpilip büyümesiydi.
Sevgileri dünyalık hiçbir şeyle
karşılaştırılmayacak kadar güzelmiş. Şöyle
bir laf duyardım: "Evlatlar sermaye, torun kârmış". Bunu söyleyen Kayseri'li midir
bilmem ama çok doğru söylemiş. Torun sevgisi bir başkaymış.
"Dede", "Nenne" diyerek kucağımıza
gelip oturmaları bütün yorgunluklarımızı unutturuyor.
Akşamüstü
Yağız'ın bir fotoğrafını göndermiş annesi; "Sahalara geri
döndü" diyerek. Sanırım Gerede olmayınca Bolu'da bir futbol okuluna vermişler. İyi
olmuş. Çocukta enerji fazlası var.
Ferizli'de her hafta sonu gidiyordu. Burada gidemeyince konsol oyununa, abur
cubur yemeye düşmüş. İyi
olmuş, iyi. Okulundaki derslerine de
olumlu etkisi olur inşallah.
Nazlı'dan gittiğinden
bu yana bir haber alamadık. Sınavları olduğunu
söylemişti.
Umarım her şey
yolundadır.
Bugün WhatsApp'tan gelen bir başka fotoğraf da
oğlumuz Oğuzhan'dandı. Komando er kıyafetiyle 4
fotoğraf çektirip göndermiş. "Hey Maşşallah!" dedik bakınca. Vakit yaklaştı, 10 gün sonra 7 Aralık Çarşamba günü annesiyle birlikte
Burdur'daki yemin merasimine katılacağız.
Arabasını belediye otoparkına bırakmıştı. O
akşam hep birlikte Ankara'ya döneceğiz inşallah.
Sonra da o hafta sonu Gölbaşı'ndaki
evimizde kız tarafını misafir edeceğiz
hayırlısıyla.
Sevgili torunlarım,
İşte
böyle. Dışarda
Ukrayna-Rusya savaşı
devam ediyor. Çin'de yeniden bir corona hareketliliği var. Bereket çok sert tedbirler
alıyorlar. Umarım geçen seferkine benzemez. Bizde geçen hafta 23 Kasım Çarşamba gecesi Düzce Gölyaka merkezli bir
deprem oldu. Büyüklüğünü ABD 6.1, AFAD 5.9, Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi
ise 6.0 olarak yayımladı. Yaralananlar oldu, bazı binalar hasar gördü ama çok şükür ki can kaybımız yok.
Ondan 10 gün önce 12 Kasım 2022
Düzce Depremi'nin 23. Yıl Dönümü vesilesiyle bir deprem tatbikatı yapılmıştı. “Çök, kapan, tutun" adı
verilen bu tatbikat tüm ülke çapında gerçekleştirilmişti. Ardından gelen bu deprem daha önce
kırılmamış bir
fayda oldu ama artçıları neredeyse 300'ü buldu. Sanki gerçek bir tür fiili
tatbikattı. Devlet olarak, ilgili kuruluşlar
orada çok iyi bir sınav verdiler. Rabbim bir daha bize böyle afatlar yaşatmasın.
Bu arada 19-20 Kasım gecesi F-16
ve F-4 savaş uçağına ek olarak çok sayıda SİHA ve tanker uçaklarıyla birlikte
Türkiye gece yarısında bir operasyon başlattı.
Hava operasyonu Rusya kontrolündeki Suriye hava sahasında gerçekleştirildi. Türk sınırından 160 km derinliğe kadar alanı kapsayan operasyon Milli
Savunma Bakanlığı
tarafından "Hesap Zamanı! Alçaklardan hain saldırıların hesabı
soruluyor!" açıklaması ile duyuruldu. Türk Kara Kuvvetleri de operasyona
karadan topçu desteği sağladı.
Operasyon kapsamında Suriye'nin
kuzeyinde Tel Rıfat, Kobani ve çevresi, Derbesiye, Maranez, Malikiye, Ayn İsa, Ayn Dagne; Irak'ın kuzeyinde
Kandil, Süleymaniye ve Sincar'da bulunan hedefler vuruldu. PKK'ya ait birçok
silah deposu ve silo imha edildi. Kobani'yi de hedef alan Türk jetleri 8 kez
PKK / YPG üslerinin bulunduğu
mevkileri vurdu. 480 terörist etkisiz hale getirildi. İçlerinde PKK'nın üst düzey kayıpları
olduğu belirtiliyor. Fakat karşı taraftan açılan ateş sonucu Karkamış ve Reyhanlı'da biri çocuk diğeri öğretmen
iki şehidimiz oldu. Askerlerimizden
de 3 şehidimiz var. Hava saldırısı
sonrası halen topçularımız terörist mevzilerini vurmaya devam ediyor.
Dün 26 Kasımda Konya’da ülkemizin
en büyük viyadük köprüsü Cumhurbaşkanımız tarafından açıldı. Bin 371
metrelik Eğişte
Hadimi Viyadüğünün yükseklikleri
42 ile 166 metre arasında değişen 8 adet orta ve 2 adet kenar ayağı var. Kavisli
köprü açıklıkları kadim mimarimize uyumlu. Ayrıca 64 kilometreyi bulan yolu, 420
metrelik tüneli ve 6 kilometrelik Çumra bağlantısıyla
gerçekten iftihar verici bir eser. Böylece,
İç Anadolu ile Akdeniz Bölgelerimiz
arasında yeni bir ticaret ve turizm kanalı daha ülkemize kazandırılmış oldu.
Yine geçen hafta 22 Kasımda Artvin
Yusufeli Barajı ve HES, Yeni Bağlantı
Yolları ve Tünelleri ile yeni Yusufeli yerleşim Bölgesi
hizmete açıldı. Yusufeli Barajı ve Hidroelektrik Santralinin temeli 26 Şubat 2013'te atılmıştı. 2022 yılının ilk günlerinde barajda
su tutulmaya başlandı
ve 22 Kasım 2022'de de tüm inşaat çalışmaları tamamlandı. Ne yazık ki bu proje
de belli çevreler tarafından diğer bütün büyük eserler gibi tartışmalara konu
olmuştu. Ancak, göğsümüzü kabartacak şekilde tamamlanıp hizmete açılmışoldu.
Yusufeli Barajı; Karadeniz
Bölgesi’nde, Artvin’in 70 kilometre güney batısında, Çoruh Nehri üzerinde, 558
MW kurulu güç ile yılda ortalama 1,9 milyar kWh enerji üretecek şekilde inşa edildi. Tesis şu anda; 100 katlı bir gökdelene denk
olan 275 metre yüksekliği ile ülkemizde
ilk dünyada da kendi sınıfında 5. sırada yer alıyor. Ayrıca çift eğrilikli beton kemer kategorisinde
dünyanın en yüksek üçüncü, genel kategoride dünyanın en yüksek yedinci barajı
konumunda. Bu barajda üretilecek enerji ekonomimize senelik 5 milyar liralık
katma değer
temin edecek. Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle “Yusufeli Barajı ülkemizde bir
enerji sıkıntısı olsa da burası bizim 1 buçuk yıllık enerji ihtiyacımızı karşılayacak."
Cumhuriyet tarihinin en gurur
verici eserlerinden Yusufeli Barajı; bağlantı
yolları, tünelleri ve yepyeni Yusufeli yerleşim bölgesiyle
muhteşem bir eser. Nitekim Yeni Yusufeli, 2698 konut, 507 köy evi, 296 iş yeri, 37 dükkanlı bir sanayi sitesi,
25 yataklı hastane, ana sınıfından lisesine kadar 9 okul, yurt, spor salonu, 7
köy, ayrıca tüm kamu ve hizmet binalarıyla sıfırdan kuruldu. Her türlü altyapısı
ve üstyapısıyla oldukça ferah bir şekilde
tasarlanan yeni Yusufeli, eskisinin iki katı büyüklükte bir alana sahip.
Böylece dikilen 20 bin ağacı, 75 binin üzerinde fidanı ve
serilen 40 bin metrekareyi geçen çimleriyle yemyeşil bir
Yusufeli ortaya çıkmış durumda.
Bu arada baraj gölü içinde kalan 800 bin metreküp verimli toprak da yeni yerleşim yerine taşınarak ilçenin hiçbir imkânı heba
edilmemiş. İlçenin ulaşım ihtiyacı için bünyesindeki 39 tüneli
ve 21 köprüsüyle 110 kilometre yeni yol yapılmış. Sadece
Yusufeli'nde köy yollarındakilerle birlikte 62 kilometre tünel inşa edilmiş. Hatırlayalım ki bundan 20
yıl önce Türkiye'nin toplam tünel uzunluğu 50
kilometreydi.
Bütün bunlar sizin daha güvenli
ve mutlu bir Türkiye'de yaşamanız
için. Sizleri kucaklıyor ve Allah'a emanet ediyorum. Haftaya görüşmek üzere.
Dedeniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder