Torunlarıma mektuplar
Diyanet İşleri Başkanlığı "Nineden/Dededen Toruna Mektup Yarışması" düzenlemiş. Benim için artık herhangi bir yarışma heyecan verici değil. Ancak fikir çok hoşuma gitti. Katılanlar olabilir, ben düşünmüyorum. Fakat torunlarıma bir şeyler yazmak, onlara seneler sonra okuyabilecekleri mektuplar bırakmak zaten son on yıldır beni ciddi şekilde motive ediyor. Yazdıklarımı yayınlamak, ya da geniş kitlelerce okunmasını sağlamak peşinde değilim. Çocuklarım ve torunlarım okusun yeter.
Bunun için 2013 senesinden beri yazdıklarımı
vakit buldukça kitaplaştırmaya çalışıyorum. İlk
dört tanesini; "Kayıp defter" (Roman), "Küçük/büyük şeyler" (Gazete yazılar), "Yüreğimin
sesi I" (Şiir), "Kelimeler I" (Derleme yazılar" çoçuklarıma ithaf edip hediye ettim. Tamamlanması her
hafta yazarak tam 2,5 yıl süren; "Bir stratejik Plan önerisi" adlı
eseri memleketime son bir vefa örneği
olarak Susurluk gençlerine ithaf ettim.
Şu anda yazımı biten; "Corona günleri" (salgın güncesi), "Yüreğimin
sesi II" (Şiir), "Sürgün" (Roman) ve "Şiir ve Türkü" (Derleme yazılar) başlıklı 4 adet kitabı da inşallah
damat ve gelinlerime hazırlıyorum. "Ankara hastalıkları", "İş
doktoru", "Site yönetimi", "Kelimeler II, "Ne düşünüyorum?", "Göreceli" (Deneme-derleme yazılar) ve "70'li yıllar"
(Dönem güncesi) başlıklı yazılarım ise halen blogumda birikmeye devam ediyor.
Allah bağışlarsa bugün için 6 torunum var. Ömrüm olursa onlara da birer kitap bırakmak isterim. Bu yüzden Diyanet İşleri
Başkanlığının "Nineden/Dededen Toruna Mektup Yarışması" benim yeni bir
sayfa daha açmamı sağladı. Bu girişle birlikte face'te ve
blogumda "Torunlarıma mektupları" başlatmış oluyorum.
Başkanlığın Nine-Dedeler için "torunlarına iyi bir insan olma yolculuğunda emanet etmek istedikleri" şeyler
benim için de önemli ve değerli.
Duygu ve düşüncelerimin torunlarıma ulaşması fikri beni epey heyecanlandırmış
durumda. Onlara güzel nasihatler edebilirim. Belki de hiç yüz yüze
gelip öyle uzun uzun konuşamayacağım torunlarımla da gönül bağları oluşturabilirim. Böylece hiç değilse kendi neslime uzanan
manevi köprüler kurabilirim.
Rabbim niyetimde muvaffak kılsın. Sağlıkla, muhabbetle tamamlamayı nasip etsin.
Kaynak <https://www.facebook.com/photo/?fbid=8661899960494306&set=a.8661904360493866>
Gölbaşı/Ankara
Sevgili
torunlarım Nazlı, Yağız,
Ece Mercan, Selim Erdem ve İnci
Deniz,
Anne
babalarınıza, yani çocuklarıma mektup yazma fikri benim için yeni değil. Ama onlara en azından sağken birer kitap yazıp verdim. Herbirine ithaf
ederken de yazdıklarımı kendilerine yazılmış birer mektup gibi okumalarını istedim. İnşallah
okurlar. Size mektup yazma fikri ise oldukça yeni. Kamuoyuna duyurulmuş bir "Nineden/Dededen
Toruna Mektup Yarışması"ndan
etkilendim. "Neden olmasın?" düşüncesi beni de çabucak sardı ve heyecanlandırdı.
Allah nasip eder ömrüm yeterse zaten sizlere de birer
kitap bırakmak isterim. Ama bu kitapların biri inşallah sadece bu mektuplardan oluşacak. İçindeki
her bir yazı uslûp olarak, şekil
ve muhteva olarak birer "mektup" olacak. Böylece bu armağanımın size özel ve size yakışır bir güzellik olmasını diledim.
Sevgili
torunlarım,
Allah bağışladı her birinizi kucağıma alıp sevmek nasip oldu. Öyle böyle derken sayınız
altı oldu. Yıllar geçti, şimdi
Nazlı 19 yaşında
bir üniversiteli. Yağız 11
yaşında arslanlar gibi
büyüyor. Ece 4,5 yaşında
adeta bir prenses. Efelerin efesi Selim koşturuyor, tini mini hanım İnci ise sıcacık. Henüz 17 aylık ikizlerimizsiniz. Hepinizi
ayrı ayrı çok seviyoruz. Her biriniz ayrı özellik ve güzelliktesiniz. Rabbim
iyi ki sizleri bize bağışlamış, iyi ki doğmuşsunuz,
iyi ki varsınız.
Size
bakarken dua etmemek elde değil.
"Rabbim esirgesin", "iki cihanda selamette olsunlar",
"sağlıklı,
mutlu, başarılı
ve hayırlı bir ömür yaşasınlar"…
gibi niyazlar dilimizden ve gönlümüzden eksik olmuyor. Yüzünüze her baktıkça,
adınızı her andıkça "Ailemize ve ülkemize hayırlı evlat olmanızı"
dilemekten asla vazgeçmiyoruz. Ömrümüz oldukça da sizin için hayır dua etmeye
devam edeceğiz.
Allah
nasip ederse belki başka
torunlarımız da olacak. Onları da en az sizler kadar seveceğiz. Bizden sonra gelen neslimiz için daima
duacıyız. Bizler müslümanız
elhamdülillah. Allah'ın varlığına
birliğine inanırız. Onun
yarattığı
meleklere, gönderdiği nebî
ve resullere, kitaplara, ahiret yaşamına iman etmişiz. Elbette dünyada mümin ve salih kimselerden olalım
istiyoruz. Bunun için Allah'ın biz kullarına bir tür "mektubu" olan
Kur'anı okuyor, mesajını anlamaya ve yol haritasını uygulamaya çalışıyoruz. Görüyoruz ki orada pek çok örnek ve dua
var.
Meselâ,
Furkân Suresinin bir bölümünde “Rahmân’ın has kulları”nın bazı güzel nitelikleri
sıralanmış. Ardından şöyle güzel bir dua var:
Onlar
ki, “Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl, onları bizim için bir mutluluk kaynağı yap, gönlümüzü sevindirecek sâlih kimseler eyle!
ve bizi sana
saygı ve itaatte kararlı, önde giden erdemliler
arasına kat" (Furkân
Suresi 74. Ayet)
Hiç kuşkusuz
bu ayetin son kısmında kendimize olduğu kadar, inancı ve yaşayışıyla
iyi ve erdemli eşlerle çocuklara da dua etmiş
oluyoruz.O bize nasıl dua etmemiz gerektiğini öğretiyor.
Bizler de hem dua ediyor hem de dilden dile gönülden gönüle o kutlu sözleri
naklediyoruz. Belki içinizden bazılarınızın mürüvvetini görebileceğiz. Ama bazı torunlarımızı ve sizlerin
çocuklarını göremeyebiliriz. Hiç şüphesiz bu
mektupları birer yetişkin
olduğunuzda okuyacaksınız. O
zaman biz olmayabiliriz.
Allah
hayırlı ömürler, nihayetinde de herkese "hüsn-ü hâtime" versin. Bu
yaradanımızın bizim için koyduğu en
temel kanun. Değiştirilemez bir hakikat. Yaşlanacağız ve öleceğiz. Sizler de öyle. Ama bu satırları okuyorken
muhtemelen hayat merdivenlerini büyük bir enerji ile tırmanıyor olacaksınız.
Bazılarınızla yüz yüze, diz dize konuşup muhabbet etmek mümkün olur. Öyle de olsa, olmasa da
sizlerle çok uzaklardan tatlı tatlı sohpet ettiğimi varsayın. Öyle okuyun.
Zor bir zamanda doğdunuz. Bambaşka bir dünyaya bakıyorsunuz. Belki de bize öyle geliyor. Kendimize göre büyük zorluklar, acılar yaşadık. Dünyamız çatışmalar, afetler, salgın hastalıklar ve krizlerle çalkalandı durdu. İklim değişikliği geleceğe dair kara bir tablo çiziyor. Son yarım asırlık ömrümüzde çok hızlı ve inanılmaz değişimler gördük yaşadık. Bunları da sizlerle paylaşacağım, anlayabildiğim kadarıyla da sizin dünyanızı nasıl gördüğümü.
Şu an sizin için eğlenceli, renkli, ışıklı, hareketli gibi görünebilir. İnşallah
da öyle olur, öyle devam eder. Neler göreceğinizi, nasıl yaşayacağınızı
hayal bile edemiyorum. Tek yapabileceğim sizlere düşünce ve duygularımı aktarmak. Ve de bol bol dua etmek.
Şimdilik bu kadar. Okursanız, her
hafta bir mektup yazmaya devam ederim inşallah.
Dedeniz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder