19 Mart 2021 Cuma

19 Şubat 2021 Salı 23:30 KİTAPLAR ARASINDA...................................George Orwell'in Hayvan Çiftliği

George Orwell'in Hayvan Çiftliği

"Hayvan Çiftliği" Ünlü İngiliz romancı ve denemeci George Orwell'in 1945'te yazdığı fabl tarzında bir siyasi hiciv kitabı. Bu roman dönemindeki Stalin'i ve ülkesini hicvettiği için ABD ve İngiltere'de basılamamış. Çünkü bu iki ülke 2. Dünya savaşının en kritik döneminde müttefikleri Stalin'i gücendirmek istememişler. Afrika'da yozlaşmış bazı liderler ise kitapta anlatılanları üzerlerine aldılar. Bu yüzden 1991'de Kenya'da da yasaklanmış.

Hayvan Çiftliği'nin başkişileri hayvanlar. Bir çiftlikte yaşayan hayvanlar, kendilerini sömüren insanlara başkaldırıp çiftliğin yönetimini ele geçirirler. Amaçları daha eşitlikçi bir topluluk oluşturmaktır. Aralarında en akıllı olan domuzlar, kısa sürede önder bir takım oluştururlar ama devrimi yine onlar yolundan saptırır. Ne yazık ki insanlardan daha baskıcı, daha acımasız bir diktatörlük kurulmuştur. George Orwell, bu romanında tarihsel bir gerçeği eleştirmektedir. Romandaki önder domuzun, düpedüz Stalin'i simgelediği açık. Diğer kahramanlar ise gerçek kişileri çağrıştırmasalar bile nihayetinde her  diktatörlük ortamında olabilecek kişiler. 

Elimdeki 102 sayfalık küçük kitap Anonim Yayıncılıktan 2021'de yani daha bu yıl basılmış. Çevirmeni Şerif Özüaydın. Şok markette rastlayıp 4,99TL'ye almıştım. Kitabı daha önce okumuş değildim. Ama üzerine çok şey okudum duydum. Hatta televizyona uyarlanmış bir çizgi filmini de izlemiştim. Hacmine göre oldukça meşhur bir kitap. 

George Orwell Ünlü bir İngiliz romancı ve denemeci. Asıl adı Eric Arthur Blair. 1903 yılında Hindistan`ın Motihari kentinde dünyaya gelmiş. Eton`da öğrenimini tamamladıktan sonra 1922'de Birmanya`ya gitmiş. 1950 yılında savaş yorgunu ve yaralı ülkesinin başkentinde, Londra`da hayata gözlerini yummuş.

Ülkemizde daha çok "Bin Dokuz Yüz Seksen Dört" adlı kitabıyla tanınıyor. Hayvan  Çiftliği, onun çağdaş klasikler arasına girmiş bir diğer çok ünlü bir eseri. 1940'lardaki "reel sos­yalizm"in eleştirisi olan bu roman, dünya edebiyatında yergi türünün başyapıtlarından biri olarak kabul ediliyor. O dönem için verilmek istenen mesajı hayvanlar üzerinden vermesi büyük bir ustalık. Ayrıca kitabın en iyi özelliği çok akıcı olması. Bu yüzden okuması oldukça keyifli. Kaldı ki konusu, dili kullanım şekli ve en önemlisi verdiği mesaj çok önemli.

Kitapta; bir çiftlikteki hayvanların insanlara baş kaldırarak çiftliği ele geçirdikten sonraki yaşamları anlatılıyor. Zamanla kurdukları bu "krallığın" aslında bir diktatör rejimden farklı olmadığı görülüyor. Kitapta ismi olan bütün hayvanların, gerçek hayatta bir karşılığı var. Karakterler zihnimizde o kişi veya kuruluşları çağrıştırıyor.

Meselâ; öykücü karga Moses, dini temsil ediyor.  Hiç bitmeyen "balbadem diyarı(cennet)" hikayeleri anlatıyor.Eşek Benjamin bir düşünür, aydın ve filozof. Domuz Napoleon kavgacı ve silahlı mücadele yanlısı bir devrimci. Napoleon tarafından çiftlikten sürülen Domuz Snowball ise akıllı ve entelektüel bir devrimci. lev troçki'yi simgeliyor. Koyunlar, nasıl güderseniz, öyle gidenler. Mükemmel bir konuşmacı olan, diğer hayvanları yalanlara boğanDomuz Squealer pravda gazetesini çağrıştırıyor. Bir sözcü, hatip, medya ve manipülatör. Yani bir yalancı. At Boxer; körü körüne bağlı, cahil fakat güçlü halk rolünde. Çok güçlü ama zeki olmayan at "boxer"; stalin rejiminin altında sorgusuz sualsiz çalışan ve iyi niyetleri sömürülen işçi sınıfını temsil ediyor. Şekeri çok seven at Mollie ise, beyaz yakalı işçileri temsil ediyor. Bir süre sonra çiftlikten kaçıyor. Çünkü bütün işçi sınıfının eşit olduğu bir yerde kendine yiyecek şeker bulamamakta. At Clover, halkın az biraz aklı başında olan kısmı. Tabii daha birçok karakter var kitapta. Fakat bunlar en öne çıkanlar.

Kitap Stalin dönemi sözde "komünizmini" allegorik bir anlatımla eleştiriyor. Kurgusuna da diyecek yok. Çok güzel benzetmeler kullanarak politik bir taşlama yapmış. Günümüze ve geleceğimize geçmişten kehanet denilebilecek muhteşem bir gönderme. Şimdiyi geçmişten okuyabileceğimiz, geçmişi tahmin edebileceğimiz, geleceği görebileceğimiz bir hikaye. Hayvanlar üzerinden insanlığımızı sorgulayan bir hiciv romanı. Olayı sadece Soviyetler yada Stalin ile sınırlamak yerine, herhangi bir haraketin başına gelebilecek sapmalar ve yanlışlara işaret ettiğini fark etmek çok daha yerinde bir bakış açısı olur.

Altbaşlığı bir peri masalı olan Hayvan Çiftliği, bir masal anlatımıyla yazılmış. Ama küçükleri eğlendirecek bir peri masalı değil, çarpıcı bir politik taşlama. Yozlaşmış birtakım değerlerin hayvanlar aracılığıyla anlatıldığı bir eser.

Bu yüzden çocuk kitabı gibi görünse de asıl mesajı yetişkinlere.   Bu kadarcık sayfa ile tüm yıllara hitap edebilmiş. Zamanının ötesinde bir kitap. Her yaşa uygun; çocuklar için masal, büyükler için ders kitabı, herhangi bir zamanda içinde bulunduğu sistem, aptallar için ise peri masalı. Herkesi memnun edebilir.  Her zamanın, her topluluğun yaşadığı sorunları hayvan karakterlerine büründürerek anlatan herkesin okuması gereken bir kitap.

“Dışarıdaki hayvanlar, bir domuzların,bir insanların yüzüne bakıyor; ama onları birbirlerinden ayırt edemiyorlardı.” aslında kitabın ve hayatın özeti bir cümle. Orwell muhteşem bir anlatım tekniğiyle gerçekleri gözler önüne sererek olayları basit bir anlatımla yer yer mizahla aktarmış. Dünün olduğu kadar günümüz gerçeklerinin bile bu kadar açık ortaya konulması şaşırtıcı. Bize alıştırılarak dayatılan herşey var kitapta. Böylece insanlar ve sistemler çok güzel eleştirilmiş. Üstelik gerçekten sıkmadan, boğmadan, çok başarılı yapılmış. "Bütün hayvanlar eşittir, ama bazı hayvanlar diğerlerinden daha eşittir." Nasıl bir cendereye düştüğünü anlamak isteyenlerin okuması gereken kitap.

Kitap için bir fabl denilebilir. Çünkü adından da anlaşılacağı üzere kitabın baş karakterleri hayvanlar. Domuzlar, atlar, kazlar ve güvercinler.

"Beylik Çiftliği`nin sahibi olan Bay Jones her zaman yaptığı gibi o gece de kümesleri kilitledi, ancak pencereleri kapatmayı unutacak kadar yine sarhoştu. Yalpalayarak yürüdüğü avluda, elinde sallanan feneriyle, sağı solu aydınlatarak ilerledikten sonra ulaştığı arka kapıda güçlükle çizmelerini çıkartıp, kilerdeki bira fıçısından son bir bardak daha doldurarak Bayan Jones`un horlamakta olduğu yatağa doğru sendeleyip devrildi.

Yatak odasındaki ışık söner sönmez, çiftliğin tüm binalarında bir hareketlenme, bir koşuşturma başladı. Koca Reis lakabıyla onurlandırılmış olan iri beyaz domuz İhtiyar Major`ın bir önceki gece görmüş olduğu garip rüyayı çiftlikte bulunan tüm hayvanlara anlatacağı haberi gün boyu etrafta dolaşmıştı. Bay Jones ortalıktan çekildikten sonra tüm hayvanların büyük ambarda toplanmasına karar verilmişti. Girdiği yarışmada Wellington güzeli diye tanınmış olan, fakat daima İhtiyar Major diye anılan iri domuz, hayvanlar arasında öyle yüksek bir itibara ve saygınlığa sahipti ki, onu dinlemek için her hayvan uykusundan birkaç saati feda etmeye hazırdı."

“Bütün Hayvanlar Eşittir Ama Bazı Hayvanlar Daha Eşittir” sözü aklımda kalan cümlelerden. Koyunların her defasında “Dört Ayak İyi, İki Ayak Kötü” şeklinde melemesi de akılda kalanlardan. Bir de Napoleon isimli domuzun önceleri reddettiği şeyleri daha sonraları kabul etmesi ise günümüzde bize bazılarını çağrıştıran detaylardan. Örneğin önceleri kahraman ilan ettiği Snowball için “Danışıklı dövüşle yaralandı”, “O hiç savaş alanında var olmadı”, “Sırtındaki yaraları Napoleon açtı” gibi söylemler ortaya attırıyor.

En sonunda Napoleon daima haklıdır diyen çalışkan Boxer hayvan kasabına verildiğinde bile yalanlara inanan hayvanlar cahil halkları canlandırıyorlar adeta. Oysa ki hiçbir hayvan insanlara verilmeyecekti. Normalde hiçbir hayvan “sıçanlar bile” öldürülmeyecekti. Kitabın sonuna doğru domuzların iki ayağının üzerinde yürümesi, insan kıyafetleri giymesi onları camdan izleyen hayvanlar kadar okuyanı da şaşırtıyor.

Tam bir distopya denebilir mi bilmiyorum ama öyle ise beni en çok şaşırtanlardan. Ayrıca kitabın son bölümleri günümüz dünyasından bir örneği taaa 1945 yılında bizlere göstermiş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder