
ENERJİ VE DOĞAL KAYNAKLAR alanında bugün
değilse bile orta vadede Susurluğun gelişmesine katkı sağlayacak “Güçlü yönler”; “Rüzgâr enerjisi
kapasitesi”, “Güneş enerjisi”, “Biyogaz potansiyeli” ve “Jeotermal kaynaklar” olarak görülüyor. Günümüzde kişi başına tüketilen enerji,
refahın önemli göstergelerinden birisi. Üretim artışı ve yükselen toplumsal ihtiyaç
sebebiyle dünyada enerji tüketimi hızla artıyor. Enerji ihtiyacının yaklaşık
yüzde 78,5’ini ithalat ile karşılayan Türkiye bu konuda büyük ölçüde dışa
bağımlı. Doğal olarak da bu bağımlılık başta cari açık ve enerji güvenliği
olmak üzere birçok ekonomik ve stratejik olumsuzlukları da beraberinde getiriyor.
Dolayısıyla yerli enerji üretimi ülke açısından en kritik konular arasında yer
almakta. Rakamlara bakılırsa Türkiye’de yerli enerji üretimine sadece hidrolik
ve yenilenebilir kaynakların katkı sağladığı görülebiliyor. Bu nedenle gerek enerji
arz güvenliği ve gerekse kaynak çeşitliliğini sağlamak üzere yakın ve orta
vadede yenilenebilir enerji kaynaklarının yaygınlaştırılması bekleniyor. Aynı
zamanda çevresel olumsuz etkileri de en alt düzeyde olan kaynaklar bunlar. Hem
ucuz hem de temiz enerji üretebileceğimiz alternatifler. Bu bağlamda içinde bulunduğumuz bölge rüzgâr, güneş, jeotermal ve
biyogaz gibi yenilenebilir enerji kaynakları bakımından oldukça zengin bir
potansiyele sahip.
Rüzgâr
alan yüksek rakımlı tepelerde her yıl daha fazla rüzgârgülü görüyoruz. Yerli
enerji kaynaklarının giderek stratejik değer kazandığı bir ortamda, Güney
Marmara Bölgesi ülkemizde rüzgâr enerjisi üretimi alanında Türkiye’nin lideri
durumunda. Zira Temmuz 2013 verilerine göre; Türkiye’de 2.619 MWh olan rüzgâr
enerjisi kurulu gücünün 800 MWh ile yüzde 30,6’sı bölgemizde yer alıyor. Bu
miktarın 666 MWh’sı Balıkesir’de, 133
MWh’sı da Çanakkale’de kurulu. Bölgenin rüzgâr
enerjisi gücünün 2019 yılı itibariyle 1.200 MWh artışla 2.000 MWh’e çıkarılması
hedeflenmişti. Yakın bir zamanda Marmara ve Ege Bölgelerinin yaklaşık 4.800 MWh’lik
kapasite artışıyla birlikte toplamda yüzde 70’i bulan 6.808 MWh Kurulu güce
ulaşılması mümkün olacak. Bu şu anlama geliyor: Marmara ve Ege Bölgelerinin
kesişim noktasında yer alan Güney Marmara Bölgesi’nin, ekonomik ve coğrafi
hinterlandı ile birlikte Türkiye’de rüzgâr enerjisi pazarının odak noktasında
yer alması öngörülüyor. Mevcut ve öngörülen “Rüzgâr enerjisi kapasitesi”, özellikle de lisanssız elektrik
üretim alanı bu konuda faaliyet göstermek isteyen KOBİ’ler için çok güçlü bir
potansiyel. “Güneş enerjisi”
konusunda da bölgede gelişmekte olan bir pazar söz konusu. Ancak bu enerji kaynağından
şu an için çok fazla yararlanabildiğimiz söylenemez. Bunun en temel nedenleri
ilk yatırım maliyetlerinin çok fazla olması, depolama sorunu, elektrik üretmede
kullanılan sistemlerin teknolojisinin yeteri kadar gelişmiş olmaması vb. gibi
faktörler. Ancak gerek son zamanlarda giderek artan bireysel elektrik üretim
düzeyi, gerekse orta vadede bu sistemle ilgili teknolojilerdeki gelişmelere
paralel olarak bu alanın çok daha fazla önem ve işlev kazanacağı ortada.
Nitekim çevremizde bu işi yapan firma sayısı ve bireysel olarak bu sistemi
kurup kendi ihtiyacını karşıladıktan başka fazla elektriği satan kişi sayısı giderek
artmakta. Muhtemelen kurulması öngörülen OSB’de bu konuda çalışacak firmalar da
olacaktır. O zaman bu sektör ilçemiz için önemli bir kazanım ve güçlü bir yön haline
gelecek. Tabii ki tercih yapma gücümüzle ve firmaları yönlendirecek yetkili
kişilerin basiret ve dirayetiyle.
Öte yandan tarım
ve hayvancılık faaliyetleri bölgemizde oldukça yoğun. Yapılan hesaplar
büyükbaş, küçükbaş ve kanatlı hayvan gübrelerinin, diğer organik atıkların ve
gıda sanayii atıklarının biyogaz tesislerinde işlenerek ülkenin toplam elektrik
üretiminin yüzde 5,9-11,6’ini karşılayabileceğini ortaya koymuş. Bu durumda “Biyogaz potansiyeli”nin ilçemiz için
hiç değilse orta vadede güçlü bir yön olarak öne çıkacağı öngörülebilir. Öte yandan Jeotermal ile ilgili verilere GMKA’nın
yenilenebilir araştırma raporunda yer verilmiş. Bu verilere göre termal olarak Gönen
ve Edremit Güre bize kıyasla çok çok ileri düzeyde. Örneğin oralarda 15-20 tane
kuyu açılmış iken bizde sadece bir tane açılmış durumda. Buna karşılık sıcaklık ve debi olarak Yıldız’daki
kaynak bu iki bölgeyi de geçiyor. Ancak tanıtım ve yatırım eksiği nedeniyle Yıldız
da, Kepekler de çok zayıf kalıyorlar. Simav gibi yakın bölgelerde jeotermal
kaynak hem binaları, hem de seraları ısıtma amacıyla kullanılıyor. Fakat büyük
yatırım gerektirdiğinden Devletin öncülük yapması ya da teşvik vermesi
gerekiyor bu alana. Şu an ve orta vadede sahip olduğumuz “Jeotermal kaynaklar” bölgemiz açısından hem tarım, hem de ısıtma
amaçlı değerlendirilmeyi bekleyen güçlü bir rezerv durumunda.
Yapılan tarama
çalışması ve katkılar sonucu ENERJİ VE DOĞAL KAYNAKLAR sektöründe tespit edilen
“Zayıf yanlar”ımız; “İlçenin maden çıkarma bakımından geride
kalması” ve “Doğal kaynakların
yeterince değerlendirilememesi” ile “rüzgâr
enerjisi türbinlerinin çevreye olan etkisi, yaban hayatına verdiği
olumsuzluklar” olarak belirlenmişti.
Balıkesir ili ülkemizde yenilenemeyen doğal kaynaklar anlamında zengin yer
altı rezervleri ile biliniyor. Bölgede çıkarılan başlıca endüstriyel
hammaddeler bor, kil, zeolit, halloysit ve kaolin. Granit rezervleri bakımından
da Erdek-Kapıdağ, Ayvalık-Bağyüzü ve Susurluk-Çatal Dağ öne çıkıyor ki inşaat
sektörünün gelişmesi oranında doğal taş kullanımının arttığı bir gerçek. Ayrıca
Susurluk ve Kepsut ilçelerinde vollastonit; Dursunbey, Susurluk ve Gönen
ilçelerinde de sırasıyla manyezit, jips ve kükürt oluşumlarına da rastlanıyor.
Bu sebeple bölgemiz tarih boyunca madencilik faaliyetlerinin kesintisiz olarak
yürütüldüğü bir bölge olmuş.
|
|
Türkiye’de işletilen ilk bor yatağının Sultançayır’da olduğunu pek çok kimse bilmez. Öte yandan halen Demirkapı Köyünde cevheri kalomanit olan ve Ömerköy Köyünde cevheri pandermit olan iki bor rezervi daha bulunuyor. Söz konusu maden bölgemizden bugüne kadar çoğunlukla hammadde olarak ihraç edilmiş, katma değeri yüksek uç ürünlerin üretimi bölgede gerçekleştirilememişti. Halen de günümüzde “İlçenin maden çıkarma bakımından geride kalması” zayıf bir yönümüz, bu doğru. Ancak içinde bulunduğumuz dönemde sahip olduğumuz madenlerin yine ülkemizde işlenerek katma değeri yüksek ürünlere dönüştürülmesi yaklaşımı benimsenmiş durumda. Bu öncelikten yararlanmak ilçemiz için de mümkün. Böylece mevcut doğal taş ve madenlerin işlenerek hammadde ya da ara mamul olarak değil de nihai ürün halinde satılması Susurluk için yeni istihdam alanları açılması anlamına gelecek.
Aynı şekilde geçmişte oldukça faal bir şekilde işletilen Dereköy maden suyunun yeniden aktive edilmesi olabilir mi? Bu konunun araştırılması gerekiyor. Acaba rezerv ekonomikliğini mi yitirdi, yoksa işletme sorunları yüzünden mi atıl kaldı? Piyasa rekabeti nedeniyle çalıştırılmasına mani mi olunmuş? Her hal-u kârda "Maden suyu kaynağının atıl durumda bırakılıp işletilmiyor olması" Susurluk için ele alınması gereken zayıf bir yön. Aynı değerlendirmeyi "Susurluk çayının kumu" için de düşünmek mümkün. Bir zamanlar ilçe için önemli ölçüde bir gelir ve istihdam kaynağı durumundaki bu potansiyel bugün neden atıl vaziyette? Bu sorular ışığında gerek Maden suyu için gerekse Dere kumu hakkında mevcut potansiyeli, kapasitesi, neden işletilmedikleri ve gelecekte işletme imkânının olup olmadığının araştırılması gerekiyor. Bulunulan nokta hakkında bilgi sahibi olmazsak, nereye gideceğimize ve nasıl yürüyeceğimize dair stratejik öneriler geliştiremeyiz. Stratejik plan tekniğinde Zayıf yönlerin durum analizi kapsamında ele alınması; bu konularda gelişme ve güçlendirme şansımızın olup olmadığını anlamak için zaten.
Aynı şekilde geçmişte oldukça faal bir şekilde işletilen Dereköy maden suyunun yeniden aktive edilmesi olabilir mi? Bu konunun araştırılması gerekiyor. Acaba rezerv ekonomikliğini mi yitirdi, yoksa işletme sorunları yüzünden mi atıl kaldı? Piyasa rekabeti nedeniyle çalıştırılmasına mani mi olunmuş? Her hal-u kârda "Maden suyu kaynağının atıl durumda bırakılıp işletilmiyor olması" Susurluk için ele alınması gereken zayıf bir yön. Aynı değerlendirmeyi "Susurluk çayının kumu" için de düşünmek mümkün. Bir zamanlar ilçe için önemli ölçüde bir gelir ve istihdam kaynağı durumundaki bu potansiyel bugün neden atıl vaziyette? Bu sorular ışığında gerek Maden suyu için gerekse Dere kumu hakkında mevcut potansiyeli, kapasitesi, neden işletilmedikleri ve gelecekte işletme imkânının olup olmadığının araştırılması gerekiyor. Bulunulan nokta hakkında bilgi sahibi olmazsak, nereye gideceğimize ve nasıl yürüyeceğimize dair stratejik öneriler geliştiremeyiz. Stratejik plan tekniğinde Zayıf yönlerin durum analizi kapsamında ele alınması; bu konularda gelişme ve güçlendirme şansımızın olup olmadığını anlamak için zaten.
Güçlü yönler kapsamında değerlendirdiğimiz ilçemiz Rüzgâr
enerjisi kapasitesinin çevreye ve yaban hayatına verebileceği bazı olumsuzluklar
da söz konusu olabilir. Bu bağlamda “rüzgâr
enerjisi türbinlerinin çevreye olan etkisi, yaban hayatına verdiği
olumsuzluklar” da incelenmeye değer hususlar. Aynı şekilde “jeotermal enerjinin kullanılması sonucu
açığa çıkan atık suların ve havaya karışan zehirli gazların neden olduğu çevre
kirliliği” için de benzer uygulamalar araştırılarak risk değerlendirmesi
yapılabilir. Bu konularda muhtemel olumsuzlukların göz ardı edilerek önemli
çevresel zararlara neden olunmasına daha işin başlangıcında iken meydan
verilmemeli.
Tabii ki enerji konusunda devletin politikaları ve
öncelikleri ihmal edilemez. Enerji ve doğal kaynaklar konusunda da 2023 ten
sonra yapılacak ulusal planda yenilenebilir enerji kaynaklarının önemini
koruması ve doğal kaynakların değerlendirilmesi yaklaşımının sürdürülmesini
bekliyoruz. Hiç kuşkusuz bu konuda da siyasi partilerimize ve bizi temsil
edenlere çok görev düşüyor. Bu bağlamda inanıyoruz ki; dış çevreden yönelen
Fırsat ve tehditler ile mevcut Güçlü ve Zayıf taraflarımızın gözden
geçirilmesi; ilçemiz ile ilgili önceliklerin belirlenip bunlar üzerinde
yoğunlaşarak stratejik çıkış noktaları bulunmasını kolaylaştıracaktır. Bu çalışmaları
tamamlamamız 2023 sonrası dönem için önümüzün görülebilmesi ve maksimum kazanç
istikametinde gerçekçi bir plan yapılabilmesi açısından çok önemli. Bu çalışma
sayesinde daha plan aşamasına geçmeden olduğumuz yeri görmemiz, öncelikler ve
hedefler konusunda mesafe almamız mümkün olabilecek. En azından ortak bir
bilinç oluşturulması ve plan yapacaklara belli bir zemin sağlama görevini
yerine getirmiş olacağız. Gelecek hafta inşallah bu yazımızda yer veremediğimiz
“SANAYİ” sektörüyle devam edeceğiz.
Bin aydan hayırlı Kadir gecenizde yapmış olduğunuz duaların kabulünü niyaz eder,
ramazan bayramınızı da şimdiden tebrik ederim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder