Okuyup yazmak benim
için sanki bir müsveddeyi sürekli temize çekme gibi. Hayatı ve kendi hikâyemi
de yeniden yorumlayıp, öğreniyorum böylece.
Biliyorum, çok
güzel insanlar var ülkemizde. Kimi sanatkâr, kimi öğretmen, kimi iş kimi bilim
insanı. Bazısı yönetici, bazısı siyasî devlet adamı.
Onlar aramızdan birileri.
Ara sıra ölenler var, birer yıldız gibi kayan. Doğanlar var, birer güneş gibi
yolumuzu aydınlatıp içimizi ısıtan. Şöhret olsun diye değil, yapıyor olmak için
değil, öyle yapmak gerektiğine inandıkları için yapıyorlar. Öylesine, iddiasız,
gösterişsiz, içlerinden geldiği gibi yapıyorlar o güzellikleri. Ne bir şey
umuyorlar, ne de bekliyorlar. Kâr zarar hesabı yapmadan, su içer gibi, nefes
alır gibi işliyorlar hayata.
Gerçekten de kim de
derse desin, kötülüğü hangi yaldızlı sözlerle gizlerse gizlesin; yıkmak yapmak
gibi olur mu ? Hamdolsun bizim böyle kuru gürültülere ayıracak zamanımız yok.
Yapmayı bilir misiniz ? Hayır. “Bunların var mı sizin listede hiç benzeri; yok
/ Ya ne var? Bir kuru dil, siz buyurun karnım tok.”
Zira biz biliriz,
inanırız ki; insan ne yaparsa sonuçta kendisine yapmaktadır. İyilik yapsa
lehine, kötülük yapsa kendi aleyhinedir. Sonuçta bütün irade, niyet ve fiiller
insanın kendisine dönecektir. O halde insan için en değerli ve en önemli husus
kötülüklerden sakınmak ve iyilikle donanarak iyi şeyler yapabilmektir.
Yapmayı bu
istikamette sürdürebilenlere ne mutlu. İş yapmak, eser bırakmak, evlat
yetiştirmek, memleketine milletine hizmet etmek , hakkı ve hakikati
yazmak…Hepsi iyilik istikametinde küçük ama büyük şeyler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder