24 Aralık 2019 Salı

24 Aralık 2019 Salı 23:00 GEZİ REHBERİ...............................................Avanos'ta bir gün

Avanos'ta bir gün

Ankara Avanos yolu 300 km. 3,5 saatte gidilebiliyor. Avanos'a gitmek isteyenler Ankara, Kırıkkale, Kırşehir, Hacıbektaş, Mucur güzergâhını takip etmeleri gerekiyor. 

İsterlerse Konya yolundan Aksaray, Nevşehir yönünden de gidebilirler. Hemen hemen aynı, isteğinize bağlı.
                              
Sabah saat 06.30'da özel aracımızla yola çıktık. Oğlumuzun Kayseri'de işi var. Bizi Avanos’ta bırakıp geçecek. İş dönüşü de alıp getirecek. Avanos için yaklaşık altı saatlik bir zamanımız var.


Gölbaşından Ankara çevre yoluna çıktık.  Havada kuvvetli rüzgâr var. Bir saat içinde Elmadağ üzerinden Kırıkkale’ye ulaşılabiliyor. Şehir girişinde Kırşehir-Kayseri yönünden sağa sapmak gerek. 

07.30 da Kırıkkale'nin batısından güney doğuya doğru geçtik. Kırıkkale’de rafineri o sabah saatinde bile ışıklar içinde, adeta bir mücevher gibi ışıldıyor.
                              
Sabah gün ışıyor. Yolumuz bir bozkır içinde kıvrılıp, uzayıp gidiyor. Zaman zaman yol üzerinde küçük yerleşim yerleri görüyoruz. Ankara'dan sonra yaklaşık iki saat içinde de Kırşehir’de olunuyor. 

Tam bir Anadolu kenti. Görünen o ki Petlas fabrikası şehir için önemli bir ekmek kapısı olmuş. TOKİ binaları hariç yüksek katlı bina neredeyse yok gibi. Bozkırın tezenesi Neşet ustanın 'Gırşeer'inden geçiyoruz. Doğal olarak onu da anmış olduk.
                              
Nevşehir’e gidilmeyecekse Hacıbektaş’tan sonra Mucur'dan Avanos yönüne dönmek gerekiyor. Zaten bir süre sonra karşıda bulutlar içinde Kayseri'nin Erciyesi görünüyor. Kar örtüsüyle muhteşem bir manzara. Gülşehir ilçesinden geçerken bölge isimlerindeki kafiye dikkatimi çekiyor. Kırşehir, Nevşehir, Gülşehir…

Avanos'a yaklaşıldıkça Kapadokya coğrafyasına girdiğinizi anlayabiliyorsunuz. Kırmızı renkte bir toprak yapısı ve yolda peri bacası benzeri oluşumlar var. Girişte tuğla fabrikaları görüyoruz.

Avanos, eski Aksaray-Kayseri kervan yolunun üzerinde yer alıyor. Nevşehir’in bir ilçesi. Kent merkezine 18 km uzaklıkta ve il merkezinin kuzeydoğusunda. Nüfusu 13 bin 500.

Aşık Seyrani’nin ‘Kör de bilir yolunu/desti bardak kırığından bellidir’ dizesi adeta Avanos'un sloganı olmuş. Orta ve Kuzey Anadolu’ya hayat veren Kızılırmak’ın killi toprakları bu bölgede tarih boyunca Avanos'a da geçim kaynağı olmuş.

Bilinen tarihi geçmişi MÖ 2 binli yıllara uzanan Avanos’un ilk yerleşimcilerinin Hititler olduğu düşünülüyor. Bu dönemde Zu-winasa ya da Nenassa ismiyle anılıyormuş. Sonraları Venessa, Evranos, Evani, Evenez gibi isimlerle bilinmiş. Zamanında Kapadokya krallığı içerisinde en önemli üçüncü merkez iken talihin cilvesi şimdi oldukça küçük bir ilçe.

Avanos’un Selçuklu ordusu komutanlarından Evranos Bey’den ya da bölgede sıklıkla üretilen 'evani' adı verilen toprak kaptan adını aldığı düşünülüyormuş.

İniş noktamız küçük bir meydan.  Sağa dönüp taş köprüden geçerseniz Nevşehir ve Kayseri’ye gidiyorsunuz. Buradan Kayseri 73 kilometreymiş, yani bir saat mesafede. Biz sola dönüp şehir merkezine doğru Kızılırmak boyunca kahvaltı yapabileceğimiz bir yer arıyoruz. 

Yolumuzun üstünde solda 'Kapadokya Lezzet sofrası' adında bir lokanta kahvaltı yapabileceğimiz bir yer gibi duruyor. 35 liraya serpme kahvaltı veriyorlar. Bir kahvaltı ve ilave olarak bir melemen bize yetiyor. Çaylar fincanda.

Lokantanın hemen çapraz sağında Avanos'un yeni Camisi var. Caminin sağında Kızılırmak üzerinde diğer kıyıya doğru uzanan bir asma köprü görülüyor. 

Cami'nin bulunduğu mahalle Avanos'un merkezi sayılabilecek bir mahalle. Belediye, kamu binaları ve çeşitli alışveriş yerleri var.

Çarşılar dışardan bakıldığı kadar değil. Aşağıya ve yanlara doğru dehlizler, odalar, mağaralarla dolu. Işıklar yakılınca göz alıcı renkte ve ışıl ışıl bir dünya ile karşılaşıyorsunuz. Bu kadarmış, bitti dediğiniz anda bir başka bölme daha açılıyor önümüze.

Bu noktada çok eskiden yerleşim yeri olarak kullanılmış mağaralar sonradan yapılan evlerin altında kalmışlar. Bu yüzden karşıdan bir şeye benzemese, harabe gibi görünseler de epeysi restore edilip turizme kazandırılmaktaymış.

Bazı evler atölye, bazıları atölye-çarşı, bazıları da orijinal mimarisi korunarak butik otel tarzında yeniden değerlendirilmişler.
                              
Dolaştığımız çarşılar daha ziyade hediyelik eşya veya evler için topraktan kap kacak, ya da dekoratif amaçlı el sanatlarıyla dolu. 

Anlattıklarına göre son zamanlarda seramik işi de hayli ilerlemiş. Bu bölgedeki dükkânların çoğunda atölye, çömlek ustası ve satış yeri aynı mekânda.

Kafamızda belli bir şey yok, dolaştıkça gördükçe bazı şeyler 'bizi de, bizi de al!' diyor sanki.

Selma hanım böyle sanat işlerine meraklıdır. Almasak da her şeye baktı, sordu. 

Ben daha çok seramik ve çini işleriyle ilgilendim.

Ne yazık ki eski Avanos evleri ya da konaklarla ilgilenemedik. Aslında ben vaktimiz olsa daha çok onlarla ilgilenmek isterdim. Sadece bu yapıların önünde fotoğraf çekilebildik.

Avanos yeni camisi kitabesine göre henüz çok yeni, 1988 yılında yapılmış. Sarı Avanos taşından. Öğle ve ikindi namazımızı burada kıldık.

Camiden çıkınca hemen arkasındaki asma köprüye yöneldik. 

Avanos halkı tarafından tahta köprü olarak da isimlenen asma köprü Avanos'un en ilginç özelliklerinden birisi. Çelik halatlar nedeniyle üzerinden geçerken hafifçe sallanıyor.

Köprüye çıktığımda önümüze sarı bir köpek çıktı. Anlaşılan burayı kendine mekân bellemiş. Deneyimli olduğu için de zararsız, yol vermeyi biliyor.7

Selma hanım iki üç adımdan sonra köprü sallanınca korkup geri çıktı. 

Ben de onu yalnız bırakıp karşıya geçemedim. 

Aşağıda ırmağın içinde birçok ördek ve kaz kendilerine atılan ekmek parçalarına uçuşuyorlar. 

Biraz bu manzarayı ve çıkardıkları şamatayı izledik, fotoğraf çektim.

Sabah kahvaltı ettiğimiz mekânda buranın meşhur desti kebabının yapıldığını öğrence sipariş vermiştik. 

Vakti geldiğinde kebabımızı yemek için aynı lokantaya gittik. Kebap öncesi ilgi ve ikramları güzeldi. 
                              
Çıka çıka desti kebabı diye fincan ya da kupaya benzer küçük bir toprak kap geldi önümüze. Doğrusu shov yaparak açtılar. 

Selma hanım biraz uykusuzluktan olsa gerek, biraz da 'Bu da neymiş? Benim tas kebabım daha güzel' der gibi bakıyordu. 

Lezzeti güzel, ekmek olarak yanına verdikleri pide ve ikramlarla doyurucuydu. 

Bir çorba ve bir desti kebabına 55 lira ödedim, fena değildi.                           
Yemekten sonra bu defa da sola dönüp düz devam ederek meydana kadar yürüyoruz. Eczane, süpermarket, restoran, belediye, çarşı ve hediyelik eşya satıcıları gibi yerlerin çoğunluğu bu mahallede.
                              
Meşhur testi yapan çanak ustası heykeli de bu meydanda. Eski bir çanak çömlek ustası tarafından yapılmış.

Bu heykelde Avanos'un en önemli gelir kaynaklarından olan çanak yapımı ve halıcılık konu edilmiş. İlçede hala turizm amaçlı desti ve halı yapımı devam ediyor.

Halı ve bazı çini seramikler daha çok dışardan geliyormuş ama çanak, çömlek, desti ve bazı seramik ürünleri yoğun olarak burada üretiliyormuş.

Önünde fotoğraf çekindiğimiz heykelin kaidesi Avanos taşından. Kaidenin üzerindeki ve etrafını çevreleyen figürler ise desti yapımında kullanılan Avanos çamurundan yapılmış. En üstte de desti yapan bir usta figürü bulunuyor.

Çarşıyı dolaşıp yine taş köprüye, başladığımız noktaya geri geliyoruz.

Günümüz şartlarına göre dar bir köprü olsa da Avanos'un can damarı olan bu köprünün ayakları tarihi eser olduğu için fazla restorasyona izin verilmiyormuş.

Anlatılanlara göre bu ayaklar Avanos'lu ustalar tarafından Avanos taşından yapılmış. Üstü birçok defa bakımdan geçmiş ama ayaklar hiç bozulmamış. 
                              
Saat 16.30'da oğlumuz Kayseri'den dönüp bizi bıraktığı o küçük meydandan aldı. Dönüş yoluna çıktık. 

Kırşehir'i geçtikten sonra artık hava kararmıştı. Kırıkkale'den itibaren de yağmur vardı.

Ama çok şükür saat 20 gibi Gölbaşı'ndaki evimize geldik. Kısa ve yorucu bir gündü ama memnunduk. Kapadokya’ya gitsek Avanos’u böyle göremezdik. Görmemek de eksiklik olurdu doğrusu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder