
"Gerek pratik,
gerekse teorik alandaki yoğun çalışmalar sebebiyle 1973-75 yılları arasını
'Milli Sinemanın Altın çağı' olarak tanımlamak kesinlikle yanlış olmaz."(Salih
Diriklik/Fleşbek)
1973
yılının ilk gününe İngiltere, İrlanda ve Danimarka'nın Avrupa Ekonomik
Topluluğu (AET) üyesi oldukları
haberiyle girilmişti. Bu arada Türkiye'nin batı
yarısının tamamını yayın ağının içine almayı başaran TRT televizyonu hamle
üstüne hamle yapıyor, mesela; 13 Ocakta Türkiye-İtalya milli maçı ilk kez Eurovision aracılığı ile
televizyondan naklen veriyordu, haftada bir yerli film göstermeye
başlıyordu. Bu hamle bile zaten azalan sinema seyircisini daha da küçültmeye yetmişti.

Gelecek olan fırtına hissedilmiş olacak ki; 03 Şubatta Türkiye'de polise elektrikli coplar dağıtılıyor, 22 Şubatta ise Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde üniversitelerdeki olayların çözümü için bir tartışma yapılıyordu. Bu arada 07 Şubatta TBMM'de kabul edilen bir yasa ile "Maraş" iline "kahramanlık" unvanı veriliyor, 16 Şubatta Rauf Denktaş, Kıbrıs Cumhurbaşkanı Yardımcılığına seçiliyordu.
Aynı ay içinde Dünya’da ve Türkiyede Sabah Gazetesinde de ara sıra Sinema yazıları yayınlanmaya başlamıştı. Salih Gökmen ise Milli Gazetedeki sanat sayfasında ‘Sinemamızda Gelişme Gayretleri’ adlı bir yazı yayınlıyordu. Gökmen bu yazısında Müslümanlar arasında sinemaya karşı artan ilgiye dikkat çekmişti. Birkaç gün sonra 13 Şubatta Sabah gazetesinde ‘Türk Sineması Üzerine’ adlı bir yazısı daha yayınlanıyordu Gökmen’in.

Diğer taraftan şubat ayında Türk sineması garip bir anafor da yaşamaktaydı. 10 Şubatta Sinemacı Nevzat Pesen intihar etmiş, 17 Şubatta Taksimdeki Venüs sinemasında ‘Mısır Filmleri Toplu Gösterisi’ düzenlenmişti.
TRT’nin yaygınlaşması ve seks filmlerinden paniğe kapılan bazı yerli yapımcılar ise çoktan Mısır Filmleri benzeri dini film yapma arayışı içine girmişlerdi. Niyazi Mustafa’nın çektiği ‘Rabia’tül Adeviye’ adlı mısır filminin yerli versiyonuna iki yapımcı (Memduh Ün ve Süreyya Duru) birden aynı anda sahip çıkmış, bir süre “önce ben başladım, sen başladın” tartışması yapmışlar ancak iki yapımcı da inadından vazgeçmemişti.
Mart
ayı siyasette de başka alanlarda da bazı çalkalanmalara şahit oluyordu. 03
Martta Milli Güven Partisi, Cumhuriyetçi Parti ve
bağımsızlar Cumhuriyetçi Güven Partisi'ni kurdular. Kurulan partiye Turhan Feyzioğlu genel
başkan seçildi. 07 Martta İsmail Beşikçi komünizm propagandasından 8 yıl hapse mahkum oldu.10 Martta İstanbul, Ankara, İzmir ve Adana sıkıyönetim
komutanlıkları bir bildiri yayımlayarak, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin
selametle sonuçlanması için, Millet Meclisine baskı yapabilecek veya Türk
Silahlı Kuvvetleri'ni rencide edebilecek her türlü bildiri, beyanat, yazı ve
haberin yayınlanmasını yasakladı.
13 Martta AP Genel Başkanı Süleyman Demirel Genelkurmay Başkanlığı'nın resmi açıklaması üzerine o meşhur sözünü söyledi: "Dün dündür, bugün bugündür!" 28 Martta Cevdet Sunay'ın Cumhurbaşkanlığı süresi bitti. Yerine seçilecek Cumhurbaşkanı için Türk siyasi tarihinin en ilginç olayları yaşandı denilebilir. Sarsıntılar o kadar derin ve yaygındı ki her alanda tesirini gösteriyordu. Örneğin; 30 Martta öğretim üyeleri ücret yetersizliğinden istifa edince 4 yüksek okul birden kapatılmıştı.
1973
yılının Mart ayı bu ülkenin sağduyulu insanlarının ilgi alanına giren sinema
sahasında da önemli gelişmelere sahne oluyordu. Artık sinema yazarları ve MTTB
Sinema Kulübü daha yüksek perdeden seslerini duyurmaya başlamışlardı.
09 Martta Emrah Doğan Milli Gazetede yayınlanan ‘Bir Filmin Düşündürdükleri’ başlıklı yazısında Lütfü Akad’ın çektiği ‘Gökçe Çiçek’ filmini eleştiriyor, 10 Mart 1973 Cumartesi günü MTTB'de o tarihi ‘Milli Sinema Açık Oturumu gerçekleşiyordu. Üstelik Milliyet ve Yeni Ortam gazetelerinde çıkan küçük birer haber dışında sol basın açık oturumun duyurulmasına bile itibar etmemişti.
13 Martta AP Genel Başkanı Süleyman Demirel Genelkurmay Başkanlığı'nın resmi açıklaması üzerine o meşhur sözünü söyledi: "Dün dündür, bugün bugündür!" 28 Martta Cevdet Sunay'ın Cumhurbaşkanlığı süresi bitti. Yerine seçilecek Cumhurbaşkanı için Türk siyasi tarihinin en ilginç olayları yaşandı denilebilir. Sarsıntılar o kadar derin ve yaygındı ki her alanda tesirini gösteriyordu. Örneğin; 30 Martta öğretim üyeleri ücret yetersizliğinden istifa edince 4 yüksek okul birden kapatılmıştı.

09 Martta Emrah Doğan Milli Gazetede yayınlanan ‘Bir Filmin Düşündürdükleri’ başlıklı yazısında Lütfü Akad’ın çektiği ‘Gökçe Çiçek’ filmini eleştiriyor, 10 Mart 1973 Cumartesi günü MTTB'de o tarihi ‘Milli Sinema Açık Oturumu gerçekleşiyordu. Üstelik Milliyet ve Yeni Ortam gazetelerinde çıkan küçük birer haber dışında sol basın açık oturumun duyurulmasına bile itibar etmemişti.

Saat 14’de başlayan açık oturum Sinema Kulübü sekreteri Mehmet Kılıç’ın takdimiyle başlamıştı. Yönetici Üstün İnanç’tı ve açık oturumda ünlü yönetmenler Halit Refiğ, Metin Erksan, Duygu Sağıroğlu ve Yücel Çakmaklı ile Türk Film Arşivi Başkanı Sami Şekeroğlu ard arda konuşmuştular. İlerleyen saatlerde Milli-Ulusal kelimesi üzerine çıkan tartışma alevlenince verilen ara ve sonrasında söz alan MTTB Sinema Kulübü Başkanı Salih Diriklik sayesinde gerginlik azaltılmış oldu. Açık oturumun bundan sonraki bölümü devlet-sinema ilişkileri ve sansür üzerine geçecekti. Üstün İnanç’in konuşmaları ustaca özetlemesiyle yaklaşık dört saat devam eden toplantı bitmiş oldu.
Takip
eden günlerde muhtelif gazete ve dergilerde açık oturumla ilgili pek çok haber
ve yorum yayınlandı. 11 Martta Bugün gazetesinde açık
oturumun olumlu geçtiği yazıldı. 12 Martta Sabah
gazetesinde açık oturumla ilgili uzun alıntılar
yayınlandı. Yeni Ortam gazetesi ise 13 Martta açık oturumun Ulusal-Milli Sinema tartışmasına sahne olduğunu
haberleştirmişti.15 Martta Dünya
gazetesinde açık oturmla ilgili bir haber yayınlanmış, 16
Martta ise Milliyet sanat ve Milli Gazete açık oturumla
ilgili uzun birer özet yayınlamışlardı.19 Martta da Sinema
mecmuası’nda 20 Martta da Ekspres gazetesi’nde açık
oturumla ilgili bir haber yayınlanmıştı. 22 Martta Yeni
ortam gazetesinde Aydın sayman konuya değindi. Sinema-TV ve Ses dergileri de 24
Martta açık oturmla ilgili bir haber yayınladılar.
Bu süreç yaşanırken MTTB Sinema Kulübünde düzenlenen özel gösterimler de devam ediyordu. 13 Martta Halit Refiğin ‘Fatma Bacı’ filmi, 20 Martta Metin Erksan’ın ‘Sevmek zamanı’ filmi, 27 Martta da Duygu Sağıroğlu’nun ‘Vatan ve Namık Kemal’ filminin özel gösterimleri yapılmıştı.
Basında
yer alan haber ve özetlerden farklı olarak ilk defa 22 Martta Ekonomi-Politika
gazetesinden Erden Güley 10 marttaki açık oturumu yorumlayan bir
yazı yazdı. Açık oturumu
yorumlayan ikinci yazı ise 23 martta Milli Gazete’nin sanat sayfasında imzasız
olarak yayınlanmıştı.
Ardından 26 Martta Yeni Ortam gazetesinde M.Ethem Alkan’ın açık oturumu yorumlayan üçüncü yazısı ‘Asgari Müşterek Oturumu’ başlığıyla yayınlandı. Aynı gün Sinema Kulübü de MTTB Bülteninde açık oturumla ilgili bir yazı yayınlamıştı.
Ardından 26 Martta Yeni Ortam gazetesinde M.Ethem Alkan’ın açık oturumu yorumlayan üçüncü yazısı ‘Asgari Müşterek Oturumu’ başlığıyla yayınlandı. Aynı gün Sinema Kulübü de MTTB Bülteninde açık oturumla ilgili bir yazı yayınlamıştı.

Sinematek derneği başkanı Onat Kutlar da Yeni-A dergisindeki yazısına Refiğ-Erksan ikilisi ile kendisi arasındaki tartışmaların mazisini anlatarak başlamış, yazılarında devamlı yabancı film eleştirilerine yer veren Biltin Toker, Devir adlı dergide yerli filmcileri acımasızca eleştirmişti.
1973'ün Nisan ayı Türk siyasetinde de önemli olaylara sahne olmuş bir ay. 06 Nisanda Emekli Oramiral Fahri Korutürk Türkiyenin 6. Cumhurbaşkanı olmuş, 07 Nisanda
Başbakan Melen istifa etmiş, 15 Nisanda
Hükümeti kurma görevi, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk
tarafından Cumhuriyet Senatosu Kontenjan Üyesi Naim Talu'ya verilmişti. Aynı günlerde Türkiye Halk Kurtuluş
Partisi-Cephesi (THKP-C) davası başlamış, 256 sanıktan 10'u için idam istenmişti. 20 Nisanda da
Cumhuriyet Halk Partisi sonradan çok eleştirilecek bir teklifi, Cumhuriyetin
50. yılı nedeniyle hazırladığı genel af teklifini Meclis'e veriyordu. Bir hafta
sonra 26 Nisanda Talu’nun Başbakanlığında, AP ve CGP'den oluşan bir koalisyon hükümeti yapılan güven oylaması sonucu kurulmuş oldu.
MTTB Sinema
kulübünün özel gösterimleri de devam etti bu ayda. 03 Nisanda Yücel çakmaklı’nın ‘Zehra’ filmi özel gösterimi yapıldı. 16-28 Nisan tarihleri arasında altı filmlik ‘Atıf Yılmaz Filmleri Toplu
Gösterisi’ düzenlendi. Ancak yönetmen söz verdiği halde
bu seminere de gelmeyince durum bir bülten ile basına duyuruldu ve kendisiyle
her türlü temas kesilmiş oldu. Bu sırada ulusal sinema iddiası taşıyanlar
ve ülke edebiyatı için önemli bir şahsiyet olan Yazar, Kemal Tahir 21 Nisanda ölmüştü.

Aradan
iki ay geçmiş basında açık oturumla ilgili yazılar bitmemişti. Mücadele Birliğinin Pınar dergisi Mayıs ’73 sayısında Milli Sinema
açık oturumunu Mart ayının en önemli sanat olayı olarak kabul etmiş, adeta özel
sayı niteliğindeki bu sayısında 6 sayfalık Sami Şekeroğlu bir röportaj yayınlamıştı. Bu röportaj da açık oturum ve içerdiği tartışmalara ilişkindi. Nihayet, Salih Gökmen’in
Hisar dergisinin Mayıs ’73 sayısında bazı yazarların tartışmanın boyutlarını
şahsi hesaplaşmaya götürmeleri eleştirilmiş ve oturumun olumlu yönleri ve
sağlanan asgari müşterekler dile getirmişti. Milli Gençlik dergisinin Mayıs sayısında da ‘Milli Sinema açık
oturumu ışığında’ başlıklı MTTB Sinema Kulübü Sekreteri Mehmet Kılıç’a ait bir
yazı yayınlanıyordu. Hareket dergisi ise Mayıs ’73 sayısında
Tamer Şuer imzalı bir yazı ile Atilla Dorsay ve Onat Kutlar’ın Nisan ayında çıkan görüşlerine cevap veriyordu.

Bu arada Sinema kulübü üyeleri arasında yapılan bir anket sonucu 1972-73 sezonunun en iyi on Türk filmi seçildi. Bunlar: ‘Zehra (Yücel Çakmaklı), Fatma Bacı (Halit Refiğ), Cemo, Utanç, Kambur (Atıf Yılmaz), Dönüş (Türkan Şoray), Gelin, Yaralı Kurt (Lütfi Akad) , Alın Yazısı (Orhan Aksoy) ve Namus (Duygu Sağıroğlu) idi.
Mayıs
ayının başlarında, 02 Mayısta Lübnan ordusunun
Filistinli mültecilere saldırmasıyla Lübnan iç savaşı başlamıştı. Bizde ise
70'li yılların çatışma ortamı
söneceğine, giderek alevleniyordu. 17 Mayısta Türkiye Komünist Partisi- Marksist Leninist (TKP-ML) ve Türkiye İşçi
Köylü Ordusu'nun (TİKKO) kurucusu İbrahim Kaypakkaya gözaltında
bulunduğu sırada gördüğü işkenceler sonucunda öldü. Öte yandan bu
süreçte ülke iç siyasetinde önemli bir adım daha atılmış, Necmettin Erbakan 11 Ekim
1972’de Süleyman Arif Emre tarafından kurulan MSP’nin
Genel başkanı olmuştu. Tarihler 20 Mayıs 1973'ü gösteriyordu.

Beri yanda Sinema sahasında yapılan gayretler bir meyve daha vermiş 13 Haziranda Abdurrahman Dilipak’ın sahibi olduğu Fetih Yayınevi Salih Gökmen tarafından yazılan 150 sayfalık ‘Bugünkü Türk Sineması’ başlıklı bir kitap basmıştı. Bu islami yayınevleri arasında yayınlanan ilk sinema kitabıydı.
Temmuz
ayında kitapla ilgili olarak ilk yazı Milliyetçi
cephenin ilk sinema yazarlarından olan Ahmet Güner'den geldi. Güner 5 ve 6 Temmuz tarihli Sabah
gazetesinde ‘Bir kitap dolayısı ile’ başlıklı iki gün ardarda sinema ile ilgili
fikirlerini yayınladı. 18 Temmuzda Yeni Ortam gazetesinde
‘Bugünkü Türk Sineması’ adlı kitap sinema sanatına
olumsuz yaklaşmakla eleştirildi. 30 Temmuzda Mehmet Ali
Kışlalı tarafından çıkarılan haftalık Yankı dergisi 124. sayısında kitabı tanıtıcı tarafsız ve uzun bir yazı yayınladı.
Temmuz
ayında gençlik kesimi ve benim için önemli, önemli olduğu kadar da ilginç bir
olay yaşanmıştı. 05 Temmuzda Üniversite giriş sınavları
olmuş ancak hemen o gün soruların çalındığı şayiası çıkmıştı. Doğruymuş; 30
Temmuzda Üniversite giriş imtihanı sorularının
satıldığı anlaşıldığı için sınavın Eylülün 19’unda tekrar edileceği açıklandı. Bu arada
Türkiye'de siyasi ve ekonomik çalkantılar da devam ediyordu. 09 Temmuzda 17
şeker fabrikasında birden grev kararı alındı. Ondan tam bir ay sonra 07 Ağustos
Salı günü Ereğli Demir ve Çelik Fabrikası'nda hem grev,
hem de lokavt ilan edildi. 01 Eylül
de 5 bin işçi greve başlamıştı.

Bunlardan Elif film yaz sonu çekeceği film için bir proje hazırlığı içindeydi. Ancak, mesajdan çok ticari kaygılarla hareket etmelerine rağmen ‘Çile’ ve ‘Zehra’ filmlerinin ‘Birleşen yollar’ kadar iş yapmaması onları düşündürüyordu. Uyarılara rağmen kolaya talip olunca, nihayet ‘Oğlum Osman’ projesinde karar kıldılar.

Diğer taraftan Sinema kulübünde ‘Akın Grup’un çekirdeği sayılabilecek bir kadro şekillenmeye başlamıştı. Bu isimler Salih Diriklik, Mehmet Kılıç, Abdurrahman Dilipak, Mustafa Miyasoğlu, Bekir Oğuzbaşaran, Durali Yılmaz, Abdullah Uçman, Ebubekir Eroğlu, Rıdvan Üzel, Hüseyin Bayraktar, Sedat Yenigün ve Alemdar Yalçın’dı.
Bu isimsiz topluluk bir yandan film hikayesi ve senaryo çalışmaları yapmak, diğer yandan da bir sanat-edebiyat dergisi çıkarmak gibi iki ayrı sebepten bir araya geliyorlardı.
Eylül ayı içerde ve dışarda bazı şiddet hareketlerine sahne oldu. Bunlardan ilki 05 Eylül'de Münih olimpiyatlarında gerçekleşti. Filistinli "Kara Eylül Hareketi" örgütü, Olimpiyat Oyunları için Münih'e gelen İsrailli sporculara ateş açtı. Bir sporcu öldü, biri ağır yaralandı ve 9 kişi rehin alındı. Alman polisi gerillalar ve rehineler üzerine ateş açınca 9 rehine, 4 Filistinli gerilla ve 1 polis öldü. Öte yandan dünyanın öteki ucunda seçimle gelmiş bir devlet başkanına da darbe yapılıyordu. 11 Eylül günü sosyalist Şili Devlet Başkanı Salvador Allende, parlamentoda öldürüldü ve Pinochet iktidara geldi. Bizde ise Allende'nin öldürülmesini kınayan Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Bülent Ecevit 27 Eylülde seçim gezisi için Isparta'da taş ve şişe yağmuruna tutuluyordu.

Bundan bir hafta sonra da nihayet hazırlıkları tamamlanan ‘Milli Sinema Açık Oturumu’ bir kitap olarak yayınlanmıştı. 26 Eylülde yayınlanan kitap Mart ayında gerçekleşen açık oturumu ölümsüzleştiriyor, 176 sayfalık çapıyla islamî camiada ikinci sinema kitabı özelliği taşıyordu.
Ekim ayında hem iç
politikada, hem dünya ölçüsünde önemli olayların yaşandığı bir ay olmuştu. Ekimin başında genel
seçimlere 10 gün kala Milli
Selamet Partisiyle ilgili bir soruşturma açılıyordu. 14 Ekim 1973 Pazar günü yapılan Genel seçimlerde ise 14 Mayıs 1972’de İsmet İnönü’nün yerine genel Başkan seçilen Bülent Ecevit’in
CHP’si büyük bir sıçrama yapıyordu. Ancak 185 milletvekili ile birinci parti
olmasına rağmen hükümeti kuracak sayıya ulaşamamıştı.
Bu seçimlerin diğer sürprizi ise daha önce MNP’si kapatılan ve hakkında seçim sürecinde soruşturma açılan Necmettin Erbakan’ın MSP’sinin Türkiye genelinde aldığı %11,6 oy ve 48 milletvekili oldu. Zaman işliyor 16 Ekim itibariyle hükümet kurma çalışmaları başlıyordu. 21 Ekim Pazar günü yapılan kongrede ise Necmettin Erbakan Milli Selamet Partisi Genel Başkanına yeniden seçiliyordu. Nihayet ayın son günlerinde Türkiye bir heyecan ve gurur daha yaşadı;30 Ekim Salı yapımı tamamlanmış olan Boğaziçi Köprüsü, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk tarafından resmen açıldı.
Bu seçimlerin diğer sürprizi ise daha önce MNP’si kapatılan ve hakkında seçim sürecinde soruşturma açılan Necmettin Erbakan’ın MSP’sinin Türkiye genelinde aldığı %11,6 oy ve 48 milletvekili oldu. Zaman işliyor 16 Ekim itibariyle hükümet kurma çalışmaları başlıyordu. 21 Ekim Pazar günü yapılan kongrede ise Necmettin Erbakan Milli Selamet Partisi Genel Başkanına yeniden seçiliyordu. Nihayet ayın son günlerinde Türkiye bir heyecan ve gurur daha yaşadı;30 Ekim Salı yapımı tamamlanmış olan Boğaziçi Köprüsü, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk tarafından resmen açıldı.
Ekimin
ilk yarısı dünya için de sarsıcı olaylara sahne olmuştu. 06 Ekimde Arap ülkeleri ile İsrail arasında Savaş çıkmış, Şili'de ise takvimler 12 Ekimi gösterirken 18 yıl önce
iktidardan darbeyle düşürülen Juan Peron yeniden devlet başkanı seçilmiş, 17 Ekim 1973 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri'nin Arap-İsrail
savaşında İsrail'i desteklemesi petrol fiyatlarının yükselmesine
yol açmıştı. Yetmişli yıllardaki ekonomik krizi adeta körükleyen bu kararla 10 Arap devleti petrol
fiyatlarına yüzde 70 zam yaptılar. Ayrıca, petrol üretimini de her ay yüzde 5 azaltacaklarını da açıkladılar.
İçerde ve dışarda bu önemli olaylar cereyan ederken benim için ve sinema ile
ilgili kesimler için oldukça ciddi dönemeçler söz konusuydu. Bunlardan ilki 10 Ekim Çarşamba günü MTTB sinema kulübünün I.Genel Kongresinin yapılmasıydı. Başkan yine Salih Diriklik'ti. Diriklik başkan seçilmesinden sadece bir hafta sonra Salih Gökmen imzasıyla Tohum dergisinin Ekim ’73 sayısında
‘Türkiyede yerli ve yabancı film seyircisi’ başlıklı bir yazı yayınlıyordu. Bu
sırada ben de çok çok farklı bir heyecan yaşıyordum.
20 Ekim günü memleketim Susurluk'ta elime geçen puan kartıma göre Üniversite sınavlarından; Fen 332, Sosyal 373, Yabancı Dil 337, toplam 353 puan almıştım. Bu puanlar geçen senelere göre bir başarı sayılabilirdi. Ancak puanlar yükseldiği için normal muamelesi görecek, hangi okula kayıt yapabileceğim iki ay kadar belirsiz kalacaktı. Nitekim 25 Ekim günü bir arkadaşımla birlikte İstanbul'a ön kayıt yaptırmak için geldik. Bazı okullara da ön kayıt yaptırdık. Ancak anladık ki sistemden dolayı daha henüz hangisinde okuyacağımız belli değildi.
Bu
arada sinema piyasasında çok ilginç gelişmeler yaşanıyordu. 20 Ekim'de piyasaya hem Osman Seden’in yönetip
Fatma Giriğin oynadığı, hem de Süreyya Duru’nun yönetip Hülya Koçyiğit, Orçun
Sonat ve Hüseyin Peyda’nın rol aldığı iki ‘Rabia’ filmi çıkmıştı. Anlaşılan
filmin muhtevası ve oyuncularının Hz. Rabia’yı canlandırmaktan uzak olmaları
kimsenin umurunda değildi.

20 Ekim günü memleketim Susurluk'ta elime geçen puan kartıma göre Üniversite sınavlarından; Fen 332, Sosyal 373, Yabancı Dil 337, toplam 353 puan almıştım. Bu puanlar geçen senelere göre bir başarı sayılabilirdi. Ancak puanlar yükseldiği için normal muamelesi görecek, hangi okula kayıt yapabileceğim iki ay kadar belirsiz kalacaktı. Nitekim 25 Ekim günü bir arkadaşımla birlikte İstanbul'a ön kayıt yaptırmak için geldik. Bazı okullara da ön kayıt yaptırdık. Ancak anladık ki sistemden dolayı daha henüz hangisinde okuyacağımız belli değildi.

Bu arada Akün filmin sahibi İrfan Ünal, Rabia filminin orjinalini getirip piyasaya sürmüş, bu gelişme durumu daha da renklendirmişti. Böylece aynı anda üç tane Rabia filmi birden seyirci karşısına çıkmış oldu.
Aynı
günlerde üst üste getirilmiş gibi başka yarışlara da şahit olacaktık. Önce 23
Ekim Salı günü Erman filmin daha önce 1949’da Lütfi
Akad’a, 1964’de Orhan Aksoy’a iki kere siyah beyaz çektirdiği ‘Vurun Kahbeye’
filmi bu defa yine aynı şirket tarafından üçüncü defa, ama
bu kez renkli versiyonu vizyona sokulmuştu.
Ticari hesaplarla gösterimi özellikle Cumhuriyet bayramı haftasına denk getirilen Halit Refiğ imzalı film, içerik olarak daha öncekilere nazaran bazı olumlu eklemeler taşıyordu.
Öte yandan
hemen hemen aynı günlerde Türk sinemasında yine ticari kaygılarla farklı bir
dalga ortalığı kaplamıştı. Asaf Tengiz’in çektiği ‘Hz.
Ömerin adaleti’, Nuri Akıncı’nın çektiği ’Hz.Yusuf’un Hayatı’ ve ‘Kız Evliya’
ile Çetin İnanç’ın çektiği ‘Hz. Bilal-i Habeşi’ gibi filmler o dönemde birbiri ardı sıra piyasaya çıkan dini
filmlerden bazılarıydı.
Tabi ki bu durum sinema yazarlarının eleştirilerine de yol açıyordu. Her türlü rolde oynayan oyuncuların, rolü uygun olsun olamasın, dini muhtevalı filmlerde boy göstermeleri, hatta seks filmi çeken bazı yapımcıların bile sırf ticari gayelerle bu türe heveslenmeleri sosyalist Yedinci Sanat dergisinin bile gündemindeydi. Derginin Ekim ’73 tarihli 8. Sayısında bu garip durum müstehzi bir tavırla ele alınıp eleştirilmişti.
Ticari hesaplarla gösterimi özellikle Cumhuriyet bayramı haftasına denk getirilen Halit Refiğ imzalı film, içerik olarak daha öncekilere nazaran bazı olumlu eklemeler taşıyordu.

Tabi ki bu durum sinema yazarlarının eleştirilerine de yol açıyordu. Her türlü rolde oynayan oyuncuların, rolü uygun olsun olamasın, dini muhtevalı filmlerde boy göstermeleri, hatta seks filmi çeken bazı yapımcıların bile sırf ticari gayelerle bu türe heveslenmeleri sosyalist Yedinci Sanat dergisinin bile gündemindeydi. Derginin Ekim ’73 tarihli 8. Sayısında bu garip durum müstehzi bir tavırla ele alınıp eleştirilmişti.
Kasım
ayı siyasi belirsizlik ve hükümet kurma çalışmalarıyla geçti. 10 Kasım'a kadar
görevlendirilen CHP ve AP genel başkanları hükümeti
kuramadı. Bu yüzden halen görevine
devam eden Talu'ya 13 Kasımda hükümeti
kurma görevi yeniden verildi. Talu, CHP, AP ve CGP'yi bir araya getirmeye
çalıştı. Bu arada 11 Kasımda Mısır ile İsrail arasında bir
ateşkes anlaşması imzalanmış, 25 Kasımda ise Yunanistan'da bir askeri darbe
olmuştu.
Puanları
takip etmek üzere istanbul'a ikinci
gelişimiz 18 Kasımda oldu. Ancak sistemden dolayı her gece radyoda saat 10.45 haberlerini
dinlememiz gerekti. Çünkü okullara yapılan kesin kayıtlara bağlı olarak her
gece puanlar düşmeye devam ediyordu. Bu da takip etmeyi gerektiriyordu. Aynı gün içinde bir Erzurum'a, bir Ankara'ya gidip, İstanbul'a dönenler olduğu konuşuluyordu.
Ancak bu defaki gelişimin benim için çok daha farklı bir tarafı vardı. 22 Kasım Perşembe günü ilk kez MTTB binasına girmiş oldum. Daha önce Susurluğa gelen ve "İstanbula geldiğinde mutlaka bizi bul" diyen iki mühendislik talebesi Yüksel Çavuşoğlu ve Ramazan Divleli ağabeyleri arıyordum. Ramazan abiyi böyle buldum. Bana geçici olarak kalacak yer ayarladılar. Bu vesile ile puanların düşme süreci aynı zamanda benim MTTB’yi de tanıma ve öğrenme fırsatım oldu. MTTB binasını, giriş katındaki Eğitim, Kitap ve Turizm müdürlüğünü, spor salonunu ve bahçedeki Ehliyet veren Trafik Müdürlüğünü görmüş oldum.
Ancak bu defaki gelişimin benim için çok daha farklı bir tarafı vardı. 22 Kasım Perşembe günü ilk kez MTTB binasına girmiş oldum. Daha önce Susurluğa gelen ve "İstanbula geldiğinde mutlaka bizi bul" diyen iki mühendislik talebesi Yüksel Çavuşoğlu ve Ramazan Divleli ağabeyleri arıyordum. Ramazan abiyi böyle buldum. Bana geçici olarak kalacak yer ayarladılar. Bu vesile ile puanların düşme süreci aynı zamanda benim MTTB’yi de tanıma ve öğrenme fırsatım oldu. MTTB binasını, giriş katındaki Eğitim, Kitap ve Turizm müdürlüğünü, spor salonunu ve bahçedeki Ehliyet veren Trafik Müdürlüğünü görmüş oldum.

Merakım daha da arttı, bir abi bizi en yukarıya çıkardı. Küçücük bir oda. Oda bile değil aslında bir makine dairesi. Dev, siyah bir film gösterme makinesi var tam ortada. Önünde gösteri salonuna açılan küçük kare bir pencere. Girişte bir masa ve birkaç sandalye. Ortalıkta matbaadan yeni alınmış ambalajlanmış dergi desteleri. Masanın etrafında birkaç genç o dergiyi inceliyorlar. Bizi götüren abi "bunlar sinema kulübümüzün üyeleri dedi, bunlar da yeni çömezler" dedi bize bakıp gülerek. Böylece sinema kulübünü de görmüş, tanımış olduk. O gün ellerindeki dergi çıkardıkları ‘Yeni Sanat’ dergisiydi. Aylar sonra bu küçücük odanın, bu birkaç gencin ve ellerindeki derginin ne kadar büyük bir mana taşıdığını çok daha iyi anlayacaktım. Şimdi artık ‘Milli Sinema’ diye bildiğimiz tarihi bayrak buradan, bu gençlerin elinden yükselmişti.

Öte yanda dört ay boyunca sinema kulübü ve Fetih yayınevinde sayısız defalar buluşan bir topluluk sonuçta Bekir Oğuzbaşaran'ın sahibi olduğu, Salih Diriklik’in ise yazı işleri müdürü olduğu Yeni sanat dergisinin ilk sayısını piyasaya çıkarmıştılar. Bu ilk sayıda iki sinema yazısı ile bir sinema soruşturması vardı. ‘Türk sinemasına devlet himayesi veya devletle sinema arasındaki ilişki ne olmalıdır’ şeklindeki ankete verilen ilk cevap sinema yazarı Erman Şener’den geliyordu. Dergide yayınlanan ilk sinema yazısı ise Salih Gökmen’e aitti. Gökmen'in yazısında 1973-74 sezonunda Türk sinemasının ve sinema kurumlarının durumu ele alınmıştı. İkinci yazı ise Mehmet Kılıç tarafından yazılmıştı. Yazar ‘Sinema eleştirisi üzerine notlar’ başlıklı yazısıyla bir hayli ilgi toplayacaktı.
21
Aralık 1973 Cuma günü nihayet Sultanahmet İktisadi Ticari İlimler Akademisine
bağlı Aksaray İktisadi Ticari İlimler Yüksek okuluna
kayıt yaptırmış oldum.
Bu arada aralık ayında içerde ve dışarda önemli hadiseler vuku buluyordu. 18 Aralıkta Sovyetler Birliği Soyuz-13'ü uzaya yollamış, 20 Aralıkta İspanya Başbakanı Amiral Luis Carrero Blanco ETA örgütünce otomobilinde öldürülmüş, 23 Aralık 1973 tarihinde Petrol üreticileri Tahran'da toplanıp petrol fiyatlarını yüzde130 oranında arttırma ve Amerika'yla Hollanda'ya petrol sevkıyatını bir süre için durdurma kararı almışlar, 28 Aralıkta Aleksandr Soljenitsin, Sovyet hapishanelerini anlattığı "Gulag Takımadaları" adlı eserini yayımlamıştı.
Bu arada aralık ayında içerde ve dışarda önemli hadiseler vuku buluyordu. 18 Aralıkta Sovyetler Birliği Soyuz-13'ü uzaya yollamış, 20 Aralıkta İspanya Başbakanı Amiral Luis Carrero Blanco ETA örgütünce otomobilinde öldürülmüş, 23 Aralık 1973 tarihinde Petrol üreticileri Tahran'da toplanıp petrol fiyatlarını yüzde130 oranında arttırma ve Amerika'yla Hollanda'ya petrol sevkıyatını bir süre için durdurma kararı almışlar, 28 Aralıkta Aleksandr Soljenitsin, Sovyet hapishanelerini anlattığı "Gulag Takımadaları" adlı eserini yayımlamıştı.

25 Aralık Salı günü Ülkemizin İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü vefat etmiş, radyo ve televizyon matem yayınına geçmişti. İsmet inönü 28 Aralık günü yapılan bir cenaze töreni ile Anıtkabir’e defnedildi. İki üç gün sürekli olarak radyo ve televizyonda İnönü ile ilgili programlar, yaptığı şeyler, cenaze töreni görüntüleri tekrar edip durdu.
1973’ün sonunda yerli film oynatan sinemalarda bir taraftan dini (!)
filmler, bir taraftan da ‘Vurun Kahpeye’ gibi filmler gösterilirken bir yandan
da seks ögesi ağırlık taşıyan filmler de yaygınlaşmaya başlamıştı. Aslında
60’lı yılların ortalarında erotik sahnelerle dolu siyah-beyaz filmlerin
kaybolmasından sonra yaşanan sessizlik ilk olarak 1971 yılında Nazmi Özer’in
çektiği ‘Seks fırtınası’, Yılmaz Atadeniz’in çektiği ‘Jilet Kazım’ ile olmuştu.
Ancak yeni bir seks-avantür furyasının asıl başlayışı, bir yıl sonra Melih
Gülgen’in çektiği ‘Parçala Behçet’ filmiyle oldu. Ancak ardından sökün eden bu
kordelalar 1973 sonu itibariyle henüz çığrından çıkmamıştı.
(Devam edecek)
OKUDUĞUNUZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM
YanıtlaSil