Biz şu yalan dünyayı tam çözememişken
21. Yüzyılda birdenbire kendimizi bir ‘sanal dünya’ içinde bulduk. Uzay çağı,
bilgisayar çağı, bilgi çağı, enformasyon çağı, iletişim teknolojileri derken
‘internetli yaşam’ boyutuna geçiverdik boylu boyunca.
20. yüzyılın sonuna gelindiğinde
telefon teknolojisinin özellikle de mobil teknolojinin dünyayı sarması,
ardından internetin keşfi yeni bir dünyayı bizlere dayattı. Dünya koca bir köy
haline geldi. Günümüzde ise ticaretin şekli, yöntemi, kuralları tamamen değişti.
Para bile sanal hale geldi. Elimizle dokunmadığımız, sadece rakamların artması
ve azalması ile hesabımızı takip ettiğimiz bir döneme geldik. Takasla
alışverişten sanalla alışverişe evrilmiş durumdayız. Elbette her yeni şeyin
hayatımıza kattığı faydalar olduğu kadar zararları da var. Bu araçlar bilgiyi
elde etme, iş yapma ve paylaşma biçimimizi kökten değiştirdi.
Önümüzde gittikçe şekillenen ve
karmaşıklaşan sanal bir dünya var. Bu dünya şiddet, vahşet ve yıkımın bir
provası olduğu kadar hayatımızı mahvedecek yeni ve ölümcül hastalığın da ayak
sesleri sanki. Çalışan insanların özel hayatları bu sanal dünya tarafından adeta
yutulmuş durumda. Ancak bilhassa çocuk yaşta kullanıcılar çok açık bir tehlike
altındalar. Bazen bu hal bir şamar gibi suratımıza çarpsa da artık onu
değiştirecek gücü artık kendimizde bulamayabiliyoruz.
Uygarlık insanın huzur ve mutluluğa
kavuşmasının ölçüsüdür. Ancak ‘çağdaş uygarlık’ sanal dünya denilen bu emrivaki
ile bizi çok farklı bir durumla karşı karşıya getirdi. Bu dünyada sahtecilik,
hile, abartı, olduğundan farklı gösterme, hile, şantaj almış başını gitmiş
durumda. Şiddet ve gayri ahlaki paylaşımlar, hesapların ele geçirilmesi,
dolandırıcılık akıllara gelmeyen nice yöntemler başımızın belası oldu.
Nedense insanlar yanlış bilgi ve
haberlere daha çok itibar ediyor ve doğruluğunu teyit etmeden paylaşımda
bulunuyor. Yanlış bilgi doğru olandan çok daha hızlı yayılıyor. Maalesef
düzeltme imkânı da neredeyse yok denecek kadar az. Bugünün insanı gündemi çok
çabuk tüketiyor. Bilgi bombardımanı altında hangi bilginin doğru, hangisinin
yanlış olduğunu araştırma ihtiyacı da hissetmiyor. Bu arada özellikle 3. dünya
ülkelerinde yanlış bilgi ve haberlerin bilinçli olarak topluma pompalandığını
da unutmamalıyız. Daha sonra doğru bilgi ortaya çıksa bile yanlış yönlendirilen
kişiye ulaşmak artık mümkün olmuyor.
“Sanki bir yarışma programı, çekiyor
oyunumuzu / Kameralar nerde? Görsek, anlasak, bilsek sonumuzu / Neler oluyor,
sanal mı gerçek mi bütün bunlar? / Neden hissetmiyorum acıyı, nerde o sevgi
dostlar ?”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder