26 Haziran 2019 Çarşamba

26 Haziran 2019 Çarşamba REİS Gazetesi/sayı116...............................Öbür yarımız



Öbür Yarımız

Yazarlarımız, sanatçılarımız bu toplumun dili, kalemi, beyni ve gönlü gibidir. Onları izler, okur, kulak veririz. Biz sıkça kullansak da, kötü sözü onlara yakıştıramayız. Çünkü, kelimeler onların ağzından çıkınca da pek sert, pek sivri ve yaralayıcı olabiliyor. “Yüz binlerce kadını diri diri gömdük aslında. İş yok, gelir yok, umut yok…” cümlesi de aynen böyle. 

Türkiye’de işsizlik sadece  kadınlara özgü bir şey değil ki. Yüzbinlerce, milyonlarca genç adam da aynı durumda. Bu yolda çaba gösteriliyor elbette. Ancak her şey birbirine bağlı; tasarruf-yatırım-ihracat-vergi-eğitim ve buna benzer daha bir sürü şey. Konu ile ilgili rakam da verebilirim, durumun en azından 2003 öncesinden daha iyi olduğuna dair. Ancak, söz konusu olan ‘insan’ rakam değil ki. İşsizliğin nasıl bir acı olduğunu bu ülkedeki her aile ve her insan çok iyi biliyor. Daha daha iyisini arayan okumuş ama vasıfsız işsiz meselesine ise hiç girmeyelim.

Kuşkusuz onlar da vardı, ancak ‘28 Şubat sürecinin de tek mağduru kadınlar’ olmadı. Kadın erkek binlerce insan acı çekti; itildi, kakıldı, sürüldü, süründürüldü. Bunların içinde bolca çekiştirilen siyasiler de vardı. Bu arada sadece 28 şubatı değil, 27 mayısları, 12 eylülleri, 15 temmuzu ve benzeri darbe süreçlerinin aktörü, destekçisi, yaltakçısı olanları da unutmadık. Medyayı gaza getirenlere o yüzden daha bir dikkat ediyoruz. Biliyoruz ki onlar sinip saklandıkları deliklerde fırsat kolluyorlar. Yılanla yol arkadaşlığı edenin başına gelen şey bellidir, sakınmak gerek.

İnsanlarımızın genel profilinin, yani Türkiye’nin yüzde ellisinden fazlasının ataerkil bir kültür yapısına ve erkek öncelikli bir karaktere sahip olduğu doğru olabilir. Yine de Türkiye eski Türkiye değil, değişiyor, farklılaşıyor ve gelişiyor. Yeni Türkiye'de kadının ağırlığı daha fazla ve bu artarak devam edecek; bunu görebiliyorum. Her aydın ve yazar çizerin, kadın erkek hiçbir ayrım yapmadan bu alanda çabasına ihtiyacımız var. Ama, bunu kötü bir politikacı gibi etrafına sataşarak yapmak hiç de yakışık almıyor.

Bu toprakların dindar çocuklarının dünden daha fazla eşitlikçi, özgürlükçü ve demokrat olduklarını düşünüyorum. Herkesten fazla çalışkan olduklarını da. Yürüyüşlerini bu ülkenin tarihinde gelmiş geçmiş en uzun soluklu politik harekete dönüştürdüler. Ama kabul edelim ki, toplumumuz gelişiyor ve beklentiler çok yüksek. İyinin ve güzelin sınırı yok. İstanbul seçimleri bu yönelişi gösteriyor. 

Bana göre 20-35 yaş aralığı okumuş, çalışan gençler ve kadınlar bu sonucun baş aktörleri oldular. Böyle olması da yadırganacak bir şey değil. Her zaman demokrasinin, daha iyiye ve daha güzele giden yolun açık olması gerek. Bu hepimiz için böyle. Birileri yorulursa ya da tökezlerse bayrağı devralacak yenileri hep olmalı. Kadınlar bu süreçte rakibimiz değil, yoldaşımızdır. Hiçbirimiz ‘öteki’ değiliz, belki ‘öbür yarısı’ demek daha doğru olur.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder