Karesi Gönüllüleri
Çanakkale
kara savaşlarının en çetin günleri. İngilizler, mayıs ayının ilk haftasına
girildiğinde, cepheye yetişen Türk
birliklerinin sert direnişiyle karşılaşıyorlar. İşte o günlerden biri. Kurban Bayramı
çok yakın. 48. alaya Balıkesir taraflarından 120 gönüllü genç geliyor. Hepsinin
heyecanlı halleri, temiz yürek atışları al al olmuş yüzlerinden belli. Birinin elinde, sopanın
ucuna bağlanmış bir bayrak var. Üzerinde “Karesi Gönüllüleri” yazıyor.
Birlik Komutanı Yüzbaşı, onlarla bir müddet sohbet ediyor. İçlerinden biri çok dikkat çekici. Diğerlerinden
farklı olarak göğsünde, boynu ile koltuk altına bağlanmış ve kın içine
gizlenmiş bir saldırma asılı.
İsmini
öğreniyor ve soruyor: “Ali, bu boynunda asılı duran saldırmaya benziyor. Elinde
mavzerin var, buna niçin
gerek duydun ?” Ali adeta taşı gediğine koyar gibi cevap veriyor ve adeta orada
bulunanların imanlarını tazeliyor: “Gâvuru
bu elimdeki ile öldüremezsek, bununla öldürürüz komutanım !”
Ali tam
bir Anadolu genci. Mert ve sade
görüntüsü, komutanın ve bütün askerlerin sevgisini kazanıyor. Onun kahramanca
sözleri ise çevresini ve birliğini coşturuyor.

Kaçtılar mı sandınız asla, hayır ! Şu neferlerin imanına bakınız ki,
onlar paniklemiyor, korkmuyorlar. Aksine abdestler alınıyor, iç çamaşırlar
değiştiriliyor ve gaza namazları kılınıyor sessizce. Adeta şehadete koşmaya,
ölümün üzerine gitmeye hazırlanıyorlar. Hiçbirinde çıt yok.
Fakat Ali, başına, muhtemelen nişanlısının cepheye gelirken verdiği yemeniyi bağlamış, saldırmanın ve
mavzerinin üstünü de kır çiçekleriyle süslemiş.
Komutan
şaşırıyor: “Ali, bu ne hal ? Düğüne gider gibi !” Ali bütün saflığı,
gençliği ve imanıyla cevap veriyor: “Komutanım, iki gün sonra bayram, Allah’ın huzuruna
süslenmeden gidilir mi ?“
Söz
orda bitiyor işte, dünyanın dönmesi duruyor adeta. Bütün birlik
“Allah! Allah!” diye kükrüyor. Her yan tekbir sesleriyle inliyor.
Komutan gözü yaşlı, alay sancağını Ali’ye verirken: “Ali,
bu sancak birliğimizin ve bütün
bir milletin namusudur. Sakın bunu düşmana verme !” diye tembihte bulunmaya
çalışıyor.
Evet ! Balıkesir
lisesi bu yıl 129 yaşında.[2] O
zamanki adıyla Karasi Sultanisi Çanakkale Savaşları'nda 94 şehit [3] vermiş destansı
bir geçmişe sahip.
Tarihsel süreçte adı değişse, eğitim öğretim şekil
değiştirip zaman zaman kesintiye de uğrasa bu tarihi ve köklü lisede bir buçuk
asra yakın bir zamandır çok sayıda idareci, öğretmen ve yardımcı personel görev
yaptı.
Binlerce nitelikli öğrenci yetişti bu tarihi ocaktan. Her dönem ve her zaman
ülkemizin en önemli eğitim kurumlarından biri oldu.
Nitekim,
Balkan savaşları ve I. Cihan savaşının yaşandığı buhranlı yıllarda da döneminin
en önemli sultanilerindendi. Ancak, genel savaşın etkilediği ortam ve öğrencilerin savaşa gitmeleri
nedeniyle, 1916-1917 ve 1917-1918 yılları arasında mezun veremedi. Önceki
dönem mezunlarının da sonradan savaşa katıldıkları biliniyor. Diplomasını
aldıktan sonra iş hayatına başlamayıp cepheye gitmişler. Ancak, elimizde 1914-1917
dönemi boyunca Çanakkale Savaşlarına katılan ve tümü şehit olan sadece 94’ünün kayıtları
bulunuyor.[4]
Balkan
Savaşları, Osmanlı Devleti’nin maddi ve manevi yetersizliklerinin farkına varıldığı
acı yıllar. Talim, terbiye ve maneviyat eksikliği alınan yenilgilerin temel nedenlerinden biri olarak görülmüş. Bu yüzden Osmanlı gençlerini bedenen
ve ruhen geleceğe hazırlamaya çalışmışlar.
Çocukların
ve gençlerin eğitiminde öncelikli amaçları, onların milli bilinçle yetiştirilmeleriymiş. Böylece bir yandan bedenleri sağlamlaştırılacak, askeri becerileri arttırılacak,
diğer yandan da kalplerinde vatan sevgisi, akıllarında millet bilinci güçlendirilecekmiş.
Bu yüzden o yıllarda, hem beden hem de ruhsal anlamdaki yararlı işlevleri sebebiyle beden eğitimi ve izcilik (keşşaf) gibi bazı [5]
konuların öne çıktığını anlıyoruz. Böylece izcilik
sayesinde, gençler arasında samimiyet ve yardımlaşma duygusunun artmasına
çalışılmış.
Ayrıca, girişim, cesaret, görgü, deneyim, hayatın zorluklarına karşı koyma, kendi işini kendi yapma ve yolculuk koşullarına dayanma gibi özelliklerin gelişmesi hedeflenmiş. Gençlerin sıhhat ve kuvvet kazanması amaçlanmış.
Ayrıca, girişim, cesaret, görgü, deneyim, hayatın zorluklarına karşı koyma, kendi işini kendi yapma ve yolculuk koşullarına dayanma gibi özelliklerin gelişmesi hedeflenmiş. Gençlerin sıhhat ve kuvvet kazanması amaçlanmış.
Bu
sayede, 9-10 yaşlarından, askerlik çağına kadar olan gençler, hem hayat
mücadelesine hem de geleceğin savaşlarına hazırlanmışlar. Henüz
askere dâhil olmayan çocuklar bile, kıtalar arasında posta ve evrak taşımak,
düşmanın durumu hakkında gizlice bilgi edinmek, bazı yardım faaliyetlerine
katılmak, yaralılara yardım etmek gibi cephe gerisindeki işlerde kullanılmışlar.
İşte
25 kişilik Karesi Sultânîsi İzcileri de Çanakkale Savaşları sırasında gerçekten
önemli hizmetlerde bulunan izci (keşşaf) topluluklarından birisi olarak tarihe geçmiş
bulunuyor. [6]
Balıkesir
Lisesi’nden Çanakkale’ye gönüllü gidenler sadece 25 izciden ibaret değil elbette. Gerek o yıllarda yayımlanan Karesi Gazetesi, gerekse Balıkesir Lisesi
kayıtları 1914–1916 eğitim-öğretim yıllarında 8–12. sınıflarda
bulunan ve mezun olan 94 öğrencinin tamamının gönüllü olarak cepheye gittiğini yazmış.
Bunların çok azı savaştan gazi olarak dönebilmişler.Bu nedenle Karesi İdâdî ve Sultânîsi, Çanakkale Savaşlarında en çok şehit veren okulların başında geliyor. [7] Lise o savaş yıllarında 1917-1918 eğitim öğretim dönemine kadar çok
az sayıda mezun verebilmiş.
Hiç kuşkusuz Çanakkale
Savaşları’nda yaşanan kayıplar, Türk milletine çok pahalıya mal oldu.[8] En fazla
ihtiyacı olduğu bir dönemde bu millet binlerce okumuş evladını bu savaşta kaybetmiş,
bunun acılarını ve olumsuzluklarını yıllar boyu üzerinden atamamıştır.
Mustafa Kemal Atatürk’ün: “Biz Çanakkale’ye bir Darülfünun gömdük!” ve Sultan II. Abdülhamid’in: “Eyvah! Gözbebeklerim gitti!” şeklindeki haykırışları, bu durumu net bir şekilde ortaya koyuyor sanırım.
Bir çok tarihçi ve yazar, ülkenin beyin takımını oluşturabilecek kapasitede, hiç de küçümsenmeyecek sayıdaki bu kayıpların olumsuz etkilerinin, savaş sırasında olduğu kadar, izleyen Milli Mücadele döneminde de fazlasıyla hissedildiğini belirtiyor.
Bir çok tarihçi ve yazar, ülkenin beyin takımını oluşturabilecek kapasitede, hiç de küçümsenmeyecek sayıdaki bu kayıpların olumsuz etkilerinin, savaş sırasında olduğu kadar, izleyen Milli Mücadele döneminde de fazlasıyla hissedildiğini belirtiyor.
Seferberliğin ilân edilmesi ile birlikte, 20 yaşından 45 yaşına kadar olan herkes silah altına alınmaya başlandığında, askerlik çağındaki diğer gençler gibi üniversite öğrencileri de silah altına alınmışlar ve gönüllü, öğrenci ve darülfünun taburları adıyla çeşitli cephelerde savaşmışlar.
Ancak, sadece üniversitede okuyan gençler silah altına alınmamış, her geçen gün artan asker ihtiyacının karşılanması için zamanla, okullarda halâ eğitimi devam eden çok sayıda lise ve medrese talebesi de eğitimlerini yarıda bırakarak, vaktinden önce silah altına alınmaya başlanmış.
Özellikle Çanakkale Savaşları sırasında Lise son sınıf öğrencilerinden, üniversitelere ve medrese talebelerine kadar bütün bir gençliğin birbiriyle yarışırcasına cepheye koştuğunu ve çok azı hariç tümünün biçilmiş gök ekinler gibi o topraklarda kaldığını biliyoruz. Neticede, İngiliz Tarihçi Aspinall’in dediği gibi ‘Türklerin çiçekleri (yani geleceği olan gençleri)’ bu milletin geleceği demek olan 300000 genç elimizden kayıp gitmiş.
Ancak, sadece üniversitede okuyan gençler silah altına alınmamış, her geçen gün artan asker ihtiyacının karşılanması için zamanla, okullarda halâ eğitimi devam eden çok sayıda lise ve medrese talebesi de eğitimlerini yarıda bırakarak, vaktinden önce silah altına alınmaya başlanmış.
Özellikle Çanakkale Savaşları sırasında Lise son sınıf öğrencilerinden, üniversitelere ve medrese talebelerine kadar bütün bir gençliğin birbiriyle yarışırcasına cepheye koştuğunu ve çok azı hariç tümünün biçilmiş gök ekinler gibi o topraklarda kaldığını biliyoruz. Neticede, İngiliz Tarihçi Aspinall’in dediği gibi ‘Türklerin çiçekleri (yani geleceği olan gençleri)’ bu milletin geleceği demek olan 300000 genç elimizden kayıp gitmiş.
Birinci
Dünya Savaşı öncesinde yaşanan çeşitli savaşlar, Birinci Dünya Savaşı ve
Çanakkale Savaşlarının ağır şartları, İstanbul ve Anadolu’daki medreseler,
liseler ve Darülfünun gibi okulların neredeyse tamamının düzenli bir eğitim ve
öğretim hayatı sürmelerini engellemiş. Öğrencilerin çoğunun askere gitmesi
nedeniyle de, okulların çoğu boşalmış ve hastane, karargâh gibi hizmetlerde kullanılmışlar.
Bu dönemde insan kaybı o kadar artmış ki, asker
ihtiyacının karşılanabilmesi için daha zamanı gelmemiş gençler bile silah
altına alınmaya başlanmış.
Bu doğrultuda, öncelikle 1312 (1896) doğumluların ilk muayenelerinin ardından bir yıllık bekleme süresi kısaltılmış. Ardından 1313(1897) doğumluların da ilk muayeneleri, normalde 1332 yılı Mart ayında olması gerekirken, bu süre iki ay öncesine çekilmiş.
Bu doğrultuda, öncelikle 1312 (1896) doğumluların ilk muayenelerinin ardından bir yıllık bekleme süresi kısaltılmış. Ardından 1313(1897) doğumluların da ilk muayeneleri, normalde 1332 yılı Mart ayında olması gerekirken, bu süre iki ay öncesine çekilmiş.
Böylece,
altı ay gibi kısa bir süre içerisinde iki celp dönemi birleştirilmiş ki
bu durum, binlerce lise ve dengi okul talebesinin eğitimlerini bırakarak,
vaktinden önce silah altına alınmalarını sağlamış.
1914
yılında çıkartılan ‘Mükellefiyet-i Askeriye Kanun-u Muvakkati [9] ile özellikle
fiziki yapıları müsait, silah kullanmaya yetenekli lise öğrencilerinin de
kıtalara teslim olmaları istenmiş ve bunlar, kısa bir eğitimden sonra cepheye
gönderilmişler. Milletin geleceği olan öğrenciler ve gençler, derslerini bir kenara bırakarak vatan müdafaasına koşmuşlar.
Çanakkale
Savaşlarında öğrencilerin de yer aldığının en önemli göstergesi olan bu kanundan
sonra birçok lisenin öğrenci sayısının azaldığı, hatta eğitime
ara verilmek zorunda kalındığı biliniyor. [10] Nitekim, dönemin
önemli okullarından biri olan Karesi İdâdîsi ve Sultânîsi de savaş nedeniyle
eğitimine ara vermek zorunda kalan, öğrencilerinin çoğu Çanakkale Savaşı’na
katılıp şehit düşmüş eğitim kurumlarının başında yer alıyor.
Karesi
Sultânisî’nin Çanakkale Savaşlarına yardımı, sadece öğrencilerinin savaşa
katılması ile sınırlı da değil. Örneğin, okulda çeşitli müsamereler
düzenlenerek, bunlardan elde edilen gelirler, okula başka illerden nakil gelmiş
kimsesiz ve fakir öğrencilerden askere gidenlere verilmiş. Böylece imkanlar
ölçüsünde maddi yardım da yapılmış. [11]
Çanakkale
Savaşları’nın, Türk ve dünya tarihi [12] açısından
çok önemli sonuçları olduğu biliniyor. Ancak, bu savaşın sadece askeri ve
siyasi sonuçları üzerinde durmak da doğrusu eksik olur.
Zira, bu derece geniş boyutlu bir savaşın milletimiz üzerindeki sosyal ve ekonomik etkileri de oldukça derin olmuş. Sadece cephede değil tüm ülke sathındaki hayatı da ağır şekilde tahrip ettiği [13] anlaşılıyor.
Zira, bu derece geniş boyutlu bir savaşın milletimiz üzerindeki sosyal ve ekonomik etkileri de oldukça derin olmuş. Sadece cephede değil tüm ülke sathındaki hayatı da ağır şekilde tahrip ettiği [13] anlaşılıyor.
İstanbul’un
ve Anadolu’nun dört bir tarafında eğitimine devam eden lise, üniversite ve
medrese talebeleri, öğretmenleri ve bu okullardan mezun olan çeşitli mesleklere
mensup yetişmiş, nitelikli insanların çoğu gönüllü olarak cepheye koşmuş ve hiç
tereddüt etmeden, gençliklerini ve ideallerini feda etmişler.[14] Yıllardır, Çanakkalenin bu milletin gönlünde, dimağında unutulamaması, onun sosyal hayatta ve insani boyutta çok ağır travmalara sebep olduğunu da gösteriyor.
Diğer yandan, bu savaşlarda yaşanan nitelikli insan kaybının ülkemizin geleceğini ciddi şekilde etkilediğini de biliyoruz. Öyle ki, Çanakkale Savaşları’nda eğitimli ve iyi yetişmiş bir genç neslin yitirilmesinin günümüze kadar yansıdığı kabul ediliyor.
Hatta yaşanan olumsuzlukların nedenlerini oralara kadar götüren düşünceler dahi var. Bu görüşlere göre, özellikle Milli Mücadele döneminde ve sonrasında yetişmiş insan kıtlığı çekilmesinin nedeni bu kayıplar. Ülkemizin bugüne kadar zorlanarak aştığı sosyal, siyasal, ekonomik vb. sıkıntılar, bu değerler sayesinde yaşanmayabilirdi. Kim bilir, belki de.
Diğer yandan, bu savaşlarda yaşanan nitelikli insan kaybının ülkemizin geleceğini ciddi şekilde etkilediğini de biliyoruz. Öyle ki, Çanakkale Savaşları’nda eğitimli ve iyi yetişmiş bir genç neslin yitirilmesinin günümüze kadar yansıdığı kabul ediliyor.
Hatta yaşanan olumsuzlukların nedenlerini oralara kadar götüren düşünceler dahi var. Bu görüşlere göre, özellikle Milli Mücadele döneminde ve sonrasında yetişmiş insan kıtlığı çekilmesinin nedeni bu kayıplar. Ülkemizin bugüne kadar zorlanarak aştığı sosyal, siyasal, ekonomik vb. sıkıntılar, bu değerler sayesinde yaşanmayabilirdi. Kim bilir, belki de.
Ancak, şurası bir gerçek. Balıkesir Liseliler Çanakkale mahşerinde; Anadolunun, hatta İslam coğrafyasının dört bir yanından gelen yüzbinlerce gençle birlikte vatan uğruna, bir hilal uğruna kendilerini seve seve feda
ettiler.
Çanakkale’ye gönüllü olarak katılan oyun çağındaki bir çok genç gibi okullarını ve ideallerini bir kenara bırakarak vatan müdafaasına koştular. O tatlı canlarını, kınalı başlarını bu mübarek topraklara sakınmadan kurban ettiler.
Çanakkale’ye gönüllü olarak katılan oyun çağındaki bir çok genç gibi okullarını ve ideallerini bir kenara bırakarak vatan müdafaasına koştular. O tatlı canlarını, kınalı başlarını bu mübarek topraklara sakınmadan kurban ettiler.
İşte,
günümüzde her şeye rağmen içinde bulunduğumuz birlik, beraberlik,
bağımsızlık, barış ve huzur ortamını onlara borçluyuz. Tahsillerini, ideallerini hatta hayatlarını hiç tereddüt etmeden feda eden bu insanlarla ve okulumuzla gurur duyuyoruz. Bunu asla unutmamalı
ve kıymetini bilmeliyiz.
----------------------------------------------------------
----------------------------------------------------------
[1]
İsmail Çolak, Okuldan Çanakkale’ye
[2]Ülkemizde
ilk nehârî (gündüzlü) idâdîler arasında ve Karesi İdâdisî adıyla açılmış.
Öğrenim süresi beş yıl olarak (R. 1301) 23 Şubat 1886 tarihinde Balıkesir
Celâlzâde Hanı’nda eğitim vermeye başlamış. Öğrenci sayısı artınca (R.1309)
1893 tarihinde Giridi-zâde Mehmet Paşa Konağı’na taşınmış. 1895 yılında da
Behçet Paşa Köşkü bahçesinde inşa edilen asli binasına geçmiş.
Bina
1898 yılında bir deprem sonucu hasara uğrayınca II. Abdülhamit tarafından 1902
yılında onarımı yaptırılmış.
Bu
arada Balkan Savaşı sonrasında Selanik’in elden çıkması üzerine dönemin en
önemli eğitim kurumlarından biri olan Selanik Sultanisi’nin Balıkesir’e
idarecileri, öğretmenleri, yardımcı personeli ve öğrencileri ile birlikte tam
kadro nakledilmesi kararlaştırılınca, Karesi İdâdisî 1913 yılındaki genel
sınavlardan sonra Edremit’e taşınmış.
Bu
tarihten sonra da Karesi Sultânîsi adı altında öğretimini sürdüren okul, ilk
yıllarda yalnız leylî (yatılı) olarak öğretim yapmış, 1919-1920'den itibaren
gündüzlüye (nehârî) çevrilmiş.
1923
Yılına kadar sultânî adı altında hizmet veren okul, daha sonra sultânîlere lise
adı verilince, Balıkesir (Karesi) Lisesi adını almıştır.
Ancak,
1924 yılında Balıkesir Sultanisi lağvedilmiş.1931 yılında sadece 9. sınıf, okul
bahçesindeki küçük bir binada öğretime tekrar başlamış.Daha sonra Sultaniden
boşalan yerde öğretim yapan Öğretmen Okulu ile birlikte, bugünkü Necatibey
Eğitim Fakültesine geçilmiş. Tarihi taş bina da 1932-1933 öğretim yılında
Balıkesir Lisesi adını almış.
[3]Buna
göre:
•
(R.1330-1331) 1914-1915 eğitim-öğretim yılından itibaren ilk mezunlarını veren
Karesi Sultânîsi’nde bu dönemde, tüm sınıflardaki toplam öğrenci mevcudu 30726
kişi olup, bunlardan 14 tanesi şehâdetnâme alarak mezun olmuştur.
•
(R.1331-1332) 1915-1916 eğitim-öğretim yılında tüm sınıflardaki toplam öğrenci
mevcudu 315 kişi olup, bunlardan 7 tanesi şehâdetnâme alarak mezun olmuştur.
•
(R.1332-1333) 1916-1917 eğitim-öğretim yılında tüm sınıflardaki toplam öğrenci
mevcudu 270 kişi olup, bu dönemde, savaş nedeniyle okulun onuncu, on birinci ve
on ikinci sınıflarında talebe bulunmadığından, sınıflar dokuzdan başlamış ve bu
yıl mezun verilememiştir.
•
(R.1333-1334) 1917-1918 eğitim-öğretim yılında tüm sınıflardaki toplam öğrenci
mevcudu 290 kişi olup, bu dönemde, yine savaş nedeniyle bu yıl da mezun
verilememiştir.
•
(R.1334-1335) 1918-1919 eğitim-öğretim yılında tüm sınıflardaki toplam öğrenci
mevcudu 216 kişi olup, bunlardan 2 tanesi şehâdetnâme alarak mezun olmuştur.
•
Karesi Sultânîsi, (R.1335-1336) 1919-1920 eğitim-öğretim yılında, dokuz sınıf
olarak düzenlenmiş ve nehârîye çevrilmiştir. Bu eğitim-öğretim yılında tüm
sınıflardaki toplam öğrenci mevcudu 128 kişi olup, bunlardan 3 tanesi
şehâdetnâme alarak mezun olmuştur.
•
(R.1336-1337) 1920-1921 eğitim-öğretim yılında tüm sınıflardaki toplam öğrenci
mevcudu 123 kişi olup, bunlardan 5 tanesi şehâdetnâme alarak mezun olmuştur.
•
(R.1337-1338) 1921-1922 eğitim-öğretim yılında tüm sınıflardaki toplam öğrenci
mevcudu 93 kişi olup, bunlardan 4 tanesi şehâdetnâme alarak mezun olmuştur.
•
(R.1338-1339) 1922-1923 eğitim-öğretim yılında tüm sınıflardaki toplam öğrenci
mevcudu 176 kişi olup, bunlardan 6 tanesi şehâdetnâme alarak mezun
olmuştur.
[4]
(R.1330-1331) 1914-1915 eğitim- öğretim yılından itibaren 14 kişi olarak ilk
mezunlarını veren Karesi Sultânisi’nde bu yıl mezun olanların hepsi şehit
olmuştur. 1914-1915 mezunlarından şehit olanların isimleri şu şekildedir: Okul
numarası İsmi 15629 Tevfik Efendi 144 Kazım Efendi 247 Necmeddin Efendi 143
Abdülhalim Efendi 202 Şerif Efendi 34 Ali Rıza Efendi 73 Kemal Efendi 260 Ahmed
Efendi 248 Ali Şuuri Efendi 2 İzzet Efendi 72 Azmi Efendi 101 Ali Rıza Efendi
54 Muhtar Efendi 141 Ömer Kemal Efendi (R.1331-1332) 1915-1916 Eğitim-öğretim
yılı mezunlarından olup şehit olan 7 kişinin isimleri şu şekildedir; Okul
numarası İsmi 74 Şevket Efendi 36 Muhsin Efendi 230 Ali Rıza Efendi 182 Refet
Efendi 333 Abdülkerim Efendi 186 Nizameddin Efendi 73 Kemal Efendi 588 Mustafa
Zeki Efendi
1916-1917
Eğitim-öğretim yılında 8. Sınıfta olup savaşa katılan ve şehit olanların
isimleri şu şekildedir; Okul numarası İsmi 45 Nuri Efendi 84 Şevki Efendi 87
Şevki Efendi 102 Şükrü Efendi 114 Ahmet Hamdi Efendi 137 Süleyman Efendi 194
Sami Efendi 200 Murat Efendi 223 Ahmet Hayri Efendi 284 Mehmet Ali Efendi 580
Süreyya Efendi 583 Lütfü Efendi 642 Hikmet Efendi 1916-1917 Eğitim-öğretim
yılında 9. Sınıfta olup savaşa katılan ve şehit olanların isimleri şu
şekildedir; Okul numarası İsmi 44 Naci Efendi 76 Nuri Efendi 112 Nevzat Efendi
136 Cevat Efendi 145 Fehmi Efendi 159 Kemal Efendi 164 Mustafa Efendi 175
Muammer Efendi 190 Feyyaz Efendi 221 Nuri Efendi 233 Cevdet Efendi 241 Neaver
Zafer Efendi 254 Kemal Efendi 261 Abdullah Efendi 274 Osman Ruhi Efendi
1916-1917
Eğitim-öğretim yılında 10. Sınıfta olup savaşa katılan ve şehit olanların
isimleri şu şekildedir; Okul numarası İsmi 28 Abdül Şükür Efendi 31 Cemil
Efendi 33 Yaşar Efendi 50 Rüştü Efendi 65 Şükrü Efendi 138 Selahattin Efendi
165 Mustafa Efendi 169 Asım Efendi 183 Ahmet Refik Efendi 198 Mehmet Kemal
Efendi 255 Besim Efendi 500 Mustafa Efendi 536 Nihat Efendi 653 Hüseyin Hayri
Efendi 700 Salih Efendi 1916-1917 Eğitim-öğretim yılında 11. Sınıfta olup
savaşa katılan ve şehit olanların isimleri şu şekildedir; Okul numarası İsmi 32
Elmas Efendi 25 Naim Efendi 59 Mustafa Efendi 75 Mehmet Murat Efendi 109 Hamza
Efendi 122 Ali Seyit Efendi 125 Recep Efendi 157 Mehmet Efendi 167 Ali Efendi
188 Rasim Efendi 297 Ali Kemal Efendi 309 Ali Hamdi Efendi 502 Cemil Efendi 505
Emin Efendi 528 Kemal Efendi 110 Recep Efendi 121 Osman Efendi 187 Halil Fehmi
Efendi 296 Alâaddin Efendi ..5 Mustafa Efendi 531 Hulusi Efendi 537 Mehmet
Efendi 570 Esat Efendi
[5]
O dönemde izcilik teşkilatlarının yanında Genç Dernekleri, Güç Dernekleri, Dinç
Derneği ve Gürbüzler Derneği gibi kuruluşlar da meydana getirilmiş. Özellikle,
II. Meşrutiyetten sonra iş başına gelen İttihat ve Terakki Partisi, izciliği
oldukça önemsemiş, gençlerin ve çocukların örgütlenerek istenilen şekilde
eğitilebilmeleri için, bazı Avrupa ülkelerini de örnek alarak, okullarda
izcilik (keşşaf) teşkilatlarının kurulmasını ön plana almıştır.
[6]
Balıkesir’de ilk izcilik faaliyetleri, 1913 yıllarında Edirne ve Niğbolu
İdâdîlerinden 25 kişilik izci grubunun gelmesi ile başlamış olup, babaları
Balkan Savaşı’nda şehit düşen ve Edirne İdâdîsi’nden Karesi Sultânîsi’ne
nakledilen bu 25 izci öğrencinin de tamamı gönüllü olarak Çanakkale’ye gitmiş
ve cephede şehit olmuşlardır.
[7]
Bu okulun müdürlerinden olan İsmail Hakkı bin Mehmet Lâtif tarafından
R.1339-1342 (1923-1926) tarihleri arasında kaleme alınmış olan ‘Karesi
İdâdî-Sultânî Lisesine Mahsus Sâlnâme’ kayıtları incelendiğinde, bu durum
açıkça gözler önüne serilmektedir.
[8]
Çanakkale Savaşları’nda geleceğin Türkiye’sini imar edecek eğitimli bir gençlik
kaybolup gitmiştir. İngiliz General Aspinall Oglander’in: “Biz Çanakkale
Savaşlarını kaybettik ancak bu savaşın bizim için en büyük kazanımı,
Türkiye’nin okumuş gençliğini dolayısıyla geleceğini ellerinden almamız
olmuştur.” şeklindeki İfadeleri ile Mustafa Kemal Atatürk’ün: “Biz Çanakkale’ye
bir Darülfünun gömdük!” ve Sultan II. Abdülhamid’in: “Eyvah! Gözbebeklerim
gitti!” şeklindeki haykırışları, bu durumu net bir şekilde ortaya koymaktadır.
[9]
1914 yılında çıkartılan ‘Mükellefiyet-i Askeriye Kanun-u Muvakkati (Geçici
Askeri Mükellefiyet Kanunu)’ne göre askerlikten muaf veya tecilli tutulan
Sultânî ve İ’dâdî talebelerinin, artan asker ihtiyacı sebebiyle zamanla silah
altına alınma mecburiyeti doğmuştur. Bu durumda Sultan V. Mehmed Reşat, R. 14
Mayıs 1331(27 Mayıs 1915) tarihinde bir irade yayınlamış, böylece
Mükellefiyet-i Askeriye Kanunu’nda değişiklik yapılarak, lise talebeleri de
askere çağırılmıştır. Sultan Reşat’ın iradesinden sonra Harbiye Nezareti
tarafından 3 Teşrinievvel 1332 (16 Teşrinievvel 1916) tarihinde bir tebliğ
yayınlanmış ve böylece, 1314 (1898) ve 1315 (1899) doğumluların da askere
alınmasına karar verilmiştir.
[10]
Örneğin, 1887 yılında eğitim hayatına başlayan Sivas Lisesi’nin tüm son sınıf
öğrencilerinin Çanakkale Savaşı’na gönüllü olarak katılmaları neticesinde okul,
1915 yılında mezun verememiştir. Aynı şekilde Çanakkale, İstanbul, Galatasaray,
Vefa, Bursa, Edirne, Kastamonu, Ankara, Kayseri, Konya, İzmir, Bilecik, Bolu,
Kütahya, Denizli, Trabzon Liselerinin öğrencilerinin de çoğunun gönüllü olarak
savaşa katıldıkları ve bunların büyük çoğunluğunun cepheden geri dönemedikleri
bilinmektedir.
Balıkesir’den
Çanakkale’ye sevk olunan öğrenciler sadece Balıkesir Lisesi öğrencileri ile
sınırlı kalmamış; Balıkesir Erkek Muallim Mektebinden (şimdiki Necdet Bey
Öğretmen Okulu) de büyük miktarda öğrenci harbe dâhil olmuştu. Bu okul, tarihi
kayıtların zikrettiğine göre 1914-1918 yılları arasında yalnızca 2 mezun
verebilmişti.
[11]
R.1331(1915) tarihli Karesi Gazetesi’nde yer alan habere göre, bu tarihte
Sultânî’de yapılan bir gösteri sonucunda elde edilen gelirle, 36 öğrenciye 1930
kuruşluk yardım yapılmıştır.
[12]
İtilaf Devletlerinin başarısızlığı ile sonuçlanan Çanakkale Savaşları, Birinci
Dünya Savaşı’nın seyrini değiştirmiş, savaş uzamış, daha geniş bir alana
yayılmış ve yeni cepheler açılmış. Rusya’da sosyal ve ekonomik sıkıntılar
artmış ve bu durum, 1917 Bolşevik İhtilali’nin gerçekleşmesinde etkili olmuş.
İngiltere’de ise hükümet değişikliğine yol açmıştır. Taraflar binlerce kayıp
vermişler ve aynı zamanda milyonlarca sivil bu gelişmelerden direkt olarak
etkilenmiştir.
[13]
Çanakkale Savaşları’nın cephe gerisindeki etkileri ile ilgili olarak; köylerin
boşaldığı, tarıma dayanan Osmanlı ekonomisinin âdeta çöktüğü, gençler cephede
savaştığı için tarlaların ekilip biçilemediği, üretimin azaldığı, kıtlıkların
yaşandığı, çoğu evde kadınların yetim evlatları ile yalnız kaldığı, okulların
büyük bir kısmında öğretmen ve öğrenci yokluğundan eğitim-öğretime ara
verildiği, boşalan okul binalarının yaralılar için hastaneye dönüştürüldüğü,
silah altına alınanların yaş ortalamasının oldukça yükseldiği ve yeri
geldiğinde kadınların da ellerine silah almak zorunda kaldıkları görülmektedir.
[14]Çanakkale
Savaşları’nın Eğitim ve Öğretim Üzerindeki Etkisi: Karesi İdâdîsi ve Sultânîsi
Örneği Cemile ŞAHİN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder