Yükselirken düşmek !
Yükselmek
aynı zamanda düşmeyi de akla getirir. Düşmekten korkanın hiç yukarıya çıkmaması
gerekir.
Zira, 'Aşağıda olan
kimse düşmekten korkmaz.' (Aristoteles) Garantici olanlar 'Hiç düşmemek için,
hiç yükselmemiş olmalısın'(Goethe) görüşüne itibar ederler.
Şöyle de denebilir: 'O kadar yükseklerin
hasretini çekmeyelim ki, düşüşümüz çok derin olmasın.'(Schiller) En doğrusu
'İnsan düşeceği yere çıkmamalıdır.'(Emile Alain)
Yerçekimi kuralı kütlesi olan herşeyi
olduğu gibi insanı da aşağıya çeker. Bu yönetim biliminde de böyledir. Beydeba
şöyle diyor; 'İyi bir konuma tırmanmak zor, oradan düşmek kolaydır. Ağır taşı
düşünün; yerden kaldırıp omuza koymak ne denli güç değil mi? Ama o taşı yere
bırakmak öyle kolay ki.'
Peter İlkesi denilen görüşe göre;
'herhangi bir örgütü oluşturan kişilerden yeteneklerine uygun bir bürokratik
davranış ancak onların sahip oldukları yeteneklere uygun mevkilere atanmış
olmaları halinde beklenebilir.' Yani bu teori basit anlamda; "her
çalışanın terfi sürecinde zamanla yetersizlik durumuna yükselebileceği"
varsayımına dayanır.
Bürokratik örgüt yapılarında yükselen
herkes, "kişisel yetmezlik düzeyi" ne ulaşmak eğilimindedir.
Yetmezlik herkes için geçerli evrensel bir durumdur. Kişisel yetmezlik memurun
kişisel olarak kendisinden beklenileni verememesi durumunu ifade eder ve
kendisini işten tatmin olmama yeni veya daha iyi iş ve üst mevkilere geçme
duygusunun yitirilmesi ile gösterir.
Peter'a göre, hiyerarşiler değişik
nitelikler arayan değişik basamaklardan oluşur ve her basamak yeni ek
fonksiyonların getirilmesini talep eder. İşte yetmezlik düzeyi bir üst
basamağın talep ettiği ek fonksiyonları yerine getirememe sınırını ifade etmektedir
ve herkesin böyle bir sınırı vardır.
İşte o yetmezlik düzeyine ulaşan herkes
kaçınılmaz düşüşü yaşar. İş hayatında sürekli sıçramaya çalışan insanlar bir
bakıma 'Herkes ölmek için yaşar, düşmek için yükselir.'(Marlowe) sözünü
doğrularlar.
Fakat dikkat etmeli: 'Hiç bir yaprak,
gözden düşen insan kadar hızlı düşmemiştir yere.'(Anonim) Üstelik 'Attan düşen
ölmez, eşekten düşen ölür' şeklinde bir atasözümüz bile var. Torpille, dayıyla
yükselmeye alışanlar gün gelip bu güç arkalarında kalmayınca motoru stop etmiş
uçak gibi yere çakılırlar. Eşekten düşmek böyle bir şeydir.
Peki bu konuda hiç mi iyi bir fikir yok.
Tabi ki var. Bürokratik örgütlerde ancak henüz yetmezlik düzeyine ulaşmamış
olanlar iyi iş çıkarabilirler. Zira enerjik, esnek ve istim üzerindedirler.
Kondisyonları yerindedir. Örgütün verimliliği de büyük ölçüde bu kişilere
bağlıdır. Üst yöneticiyseniz ve başarılı olmak istiyorsanız bu elemanlarınıza
iyi davranın.
Değişim kaçınılmazdır, ama ona direnç de en az onun
kadar kadim bir davranıştır.
İster memur olsun ister sıradan bir insan; herhangi
bir değişim söz konusu olduğunda üç tip standart tavır geliştirmiştir.
İlkinde, değişime karşı ilgisiz ve
duyarsızdır. Değişim onun dışındadır ve ilgilendirmemektedir.
Ancak, değişim er geç ona da gelip
çatacaktır. Bu sefer en ateşli muhaliftir bizimki. Mevcut statüsünü ve durumunu
tehdit etmektedir çünkü. Belirsiz ve karanlık bir geleceğe götürecektir
kendisini. Elinden gelen tüm çabasını karşı çıkmaya, hatta işin özünü
şaşırtmaya harcar.
Ne var ki, değişim durmaz. Artık bütün
duvarlarını yutmuş, onu da içine çekmiştir. Bu kez değişim içinde kendine bir
yer açmaya çalışır tüm gücüyle. Bulduğu mevziyi siper haline getirir. O
değişimin getirdiği yeni halin en önde gelen müdafii olmuştur.
Değişimin asıl olduğunu, değişim içinde
değişmenin kaçınılmazlığını anlamak istemez. Halbuki uyum göstermekten başka
şansı yoktur. Aslında bu davranışın daha akıllıca olacağını bir türlü
kabullenmez.
Çünkü habire yeni gelecek değişim
dalgalarına direnmenin, durumunu müstahdem mevki haline getirmenin hazırlığı
içindedir.
Bu döngü böylece sürüp gider işte.
Ey İnsan ! Değişim kaçınılmazdır. Ama bu
süreçte senin ne yapacağın daha önemlidir.
İstikametini kaybetmeden dev değişim
dalgalarında bile sörf yapmayı öğrenmen gerekiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder