KASİDE (İSTANBUL)
Bu şehr-i Sitanbul
ki bi misl ü behâdır
Bir sengine yek pâre
Acem mülkü fedâdır
(Bu İstanbul şehri
eşsiz bir kıymettir,paha biçilmezdir. Tek bir taşı tüm Acem mülkü kadar
değerlidir.)
Bir gevher-i yekpare iki bahr arasında
Hurşîd-i cihan-tâb ile tartılsa sezâdır
(Öyle tek bir incidir iki deniz
arasında, tek parça bir cevherdir, Cihana ışık saçan bir güneşle tartılsa ona
revadır.)
Bir kân-ı niamdır ki anın gevheri ikbâl
Bir bağ-ı iremdir ki gülü izz ü alâdır
(Onun refahı,cevheri bir nimetler
kaynağıdır, Cennetteki irem bağı gibidir ve gülü büyük ve kıymetlidir.)
Altında mı üstünde midir cennet-i a’lâ
El-hak bu ne halet bu ne hoş âb u
hevâdır
(Cennet-i ala altında mıdır üstünde
midir bilmem, Gerçekten de bu nasıl bir hal bu ne güzel su ve havadır.)
Her bağçesi bir çemenistân-ı letâfet
Her kûşesi bir meclis-i pür-feyz ü
safâdır
(Her bahçesi bir letafet çimenliğidir,
Her köşesi feyz ve safa dolu bir meclistir.)
İnsaf değildir ânı dünyaya değişmek
Gülzarların cennete teşbih hatadır
(Onu dünyaya değişmek haksızlık olur,
Gül bahçelerinin cennete benzetilmesi de hatadır.)
Herkes irişür anda muradına ânınçün
Dergahları melce-i erbab-ı recâdır
(Herkes dilediğine kavuşur onda, O
yüzden dergahları dilekleri olanların yuvasıdır.)
Kala-yı meârif satılır sûklarında
Bazâr-ı hüner ma’den-i ilm ü ulemâdır
(Çarşılarında bilginin özü satılır,
Marifet pazarı ilmin ve alimlerin kaynağıdır.)
Camilerinin her biri bir kûh-i tecellî
Ebrû-yi melek andaki mihrâb-ı duâdır
(Her bir camisi bir dağın yansıması
gibidir, Dua edilen mihrapları melek kaşları gibi kavislidir.)
Mescidlerinin her biri bir lücce-i envâr
Kandilleri meh gibi lebrîz-i ziyâdır
(Her bir mescidi coşkun akan bir nur
ırmağıdır, Kandilleri de ay gibi ağzına kadar ışıkla doludur.)
Ser-çeşmeleri olmada insana revân-bahş
Germ-âbeleri câna safâ cisme şifâdır
(Pınarları,çeşmebaşları insanın canına
can katar, Hamamları cana safa bedene şifadır.)
Hep halkının etvarı pesendîde-i makbul
Derler ki biraz dilleri bî-mihr ü
vefâdır
(Halkının tavırları
nezaketlidir,seçkindir, Ancak gönülleri biraz vefasız ve şefkatsizdir.)
Şimdi yapılan âlem-i nev-resm ü safânın
Evsafı hele başka kitâb olsa sezâdır
(Şimdi bu yeni moda dünyanın ve safanın,
Vasıfları başlı başına bir kitapta anlatılmalıdır.)
Nâmı gibi olmuşdur o hem sa’d hem âbâd
İstanbul’a sermâye-i fahr olsa revâdır
(Adı gibi olmuştur o hem uğurlu hem
mutlu, Bu İstanbul'a övünç kaynağı olmalıdır.)
Kûh-sarları bağları kasrları hep
Güya ki bütün şevk ü tarab zevk u
safâdır
(Tepeleri, bağları ve köşkleri hep,
Sanki hep neşe, sevinç, zevk ve safadır.)
İstanbul’un evsafını mümkün mi beyân hiç
Maksûd heman sadr-ı kerem-kâra senâdır
(İstanbul'un vasıflarını anlatmak hiç
mümkün mü, Amacım o kerem eyleyen büyüğe övgüdür.)
Nedim
(18. Yüzyıl - Kaside der vasf-ı İstanbul
ve sitayiş-i Sadrazam İbrahim Paşa)
--------------------------------------------
(*) 17. yüzyıl
sonlarında, 1681 yılında İstanbul'da dünyaya gelen Nedim, yaşadığı dönemde
divan edebiyatının en önemli temsilcilerinden birisi haline gelmiştir. Asıl adı
Ahmet’tir.
Henüz
küçük yaşlardayken medrese eğitimi almış, Arapça ve Farsçayı öğrenmiştir.
Müderrislik, İbrahim Paşa’nın kütüphanesinde müdürlük yapmıştır. Lale Devri’ne
tanık olmuştur.
Şair olarak tanınmak
istemesi ve edebiyat aşkıyla dönemin sadrazamı Ali Paşa’ya kasideler yazmıştır.
Türk edebiyatında
“şarkı” denince akla gelen ilk şairdir. Şarkı türünün gelişip yaygınlaşmasında
büyük rol oynamış, “şarkı şairi” olarak anılmıştır.
Divan şiirine
yenilik getirmiş, şiirin soyut dünyasından çıkarak dış dünyayı ve duyguları
gerçek yönleriyle vermeye çalışmıştır. İstanbul Türkçesi onunla büyük ölçüde
şiir dili hâline gelmiştir.
Halk zevkinin
inceliklerine dikkat etmiş, halk deyimlerini ve söyleyişlerini şiirlerinde
kullanmıştır.
Kasideden çok, gazel
ve şarkı türünde başarılı olmuştur. Kudretli tasvirleri, ince hayalleri ve
güzel anlatımıyla yaşadığı Lale Devri’ni ve eğlencelerini başarılı bir şekilde
anlatmıştır.Şiirlerinde hüzün ve kedere yer vermemiştir.
Kasidelerinde
İstanbul’un tabiat güzelliklerini, İstanbul yaşamını ve aşk duygularını tasvir
ve ifade etmiştir.
Nedim 1730 yılında
Patrona Halil isyanında ölmüştür.
Nedim hayatı boyunca
sürekli iyi bir şair ve edebiyatçı olarak tanıtmak istese ve birçok eser yazsa
da bu çabaları sonuçsuz kalmış ve yaşadığı sıralarda eserlerinin kıymeti
bilinmemiştir.
Farsça
şiirleri de olan şairin hece vezniyle bir de türküsü vardır. Divan’ından başka
Arapçadan bazı tercüme nesirleri vardır.
Divanı: En önemli
eseridir. Eserde klasik divan düzeni vardır. Önce kaside ve tarihler.
Gazelellerden sonra da şarkılara yer verilmiştir. Çağtayca yazılmış bir gazel
ve şarkı arasında hece ölçüsüyle yazılmış bir de türkü vardır.
Safâyi Tezkiresi
Takrizi: Şehit Ali Paşa’ya yazılan dilekçedir.
Nigar-nâme: Kime
yazıldığı belli olmayan içinde manzum bulunan maniye üslubuyla yazılmış bir
mektuptur.
Sahifü’l-Ahbâr ve
Ayni Tarihi: Çevirilerin bulunduğu bir eserdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder