Kabede ilk gün
Sabah 4'de tefonumun
alarmıyla uyandım. Yorulmuşum kalkmak zor oldu. Namaza hazırlanıp eşime seslendim.
Ben namazı bitirirken o da kalktı. Saat 10'a kadar
uyumuşuz. Aceleyle kahvaltıya indik.
Kahvaltıdan sonra traş olup
duş aldım. Saat 11.30'da otel lobisinde diğer 5.kat sakinleriyle buluştuk. Birlikte hareme geldik. Kafilede sürekli
kaybolan yaşlı bir Nefise teyze var. Grubun endişesi hep o.
Toplaşma yerine geldik. Selma ve kadınlara A.Aziz
kapısı önündeki hanımlar kısmında yer gösterip öğle namazını kılmak üzere
ayrıldım.
İçeri girdim. Kabeyi gören
bir yerde seccademi serip oturdum.
Çeşit çeşit insan etrafımda. Kimisi namaz kılıyor, kimi kur'an okuyor, kimi başı önünde ki bilir hangi alemde. Bazıları sohbet ediyor, bir kaçı da öyle uzanmış. Hemen ileride insanlar sel olmuş tavaf
ediyorlar.
Yine iki rekat namaz. Sonra öğle ezanı okundu. Namaza kalktık.
Farzı
beklerken kızım aradı. Konuştuk. Dua istedi. Böbrek yetmezliği filan dedi.
Şaşırdım anlayamadım. İki buçukta yine ara dedim, görüşelim.
Namazdan sonra kabeye
yöneldim.
Tam tavaf yapabilsem ne iyi olur diyordum, yürümeye niyetlendim ki
arkadan bizim kafileden servisli otelde kalanlar geldiler. Başlarında Mithat
var.
Ben de onlara katıldım, 1. katta tavaf yaptık. İnşallah rabbim kabul eder.
Yine birlikte yüksek sesle
okuyarak döndük. Ama bu kez tavaf tam bir saat sürdü. Bu tavafı kabenin
çevresinde yapmak 15-20 dakika.
Bu şekilde katlarda tavaf normalin 3-4 katı.
hanımla öyle anlaştık ama çok yorulabilir.

Onlar da böyle gelip namazdan önce aşağıda bir
tavaf yapmışlar zaten. Şimdi birlikte yaptığımızla iki olmuş.
Kabenin çevresinde ne kadar yapabilirlerse. Bu belki hanım için
korkusunu aşabilirse iyi bir şey. Kalabalık olmaz.
İkindi namazına geçerken
bizim 5. kat grubu kadınları tavaf yapmaya karar vermişler. Başlarında Emine
var.
Ben de 'iyi olur' dedim. 'Gruptan kopmamış olursun. Birlikte ol'. Nasılsa
kabul etti.
İkindiyi kılıp tekrar
buluşma yerine geldim. Onlar hala yok.
Gelenlere sordum tavaf yapmışlar. Nerede
kaldılar merak ediyorum. Saat dört buçuğa geliyor. Hem ikindiyi beklerken hem
de sonrasında zamanımı beklemeyle geçirdim.
Beklerken oğlumla da
konuştum. İyi olduğumuzu, umremizi tamamladığımızı anlattım.
Annesinin başta korktuğunu ama başardığını
söyledim. Ablasını sordum. Böbrek yetmezliği filan dedi korktum dedim.
Kediymiş !
Hasta olan kedileriymiş. Kedinin böbrek yetmezliği varmış. Yine de konuşurum
ablamla dedi.

Şimdi saat 17. Hemen hemen
bütün grup birlikte oturuyoruz.
Akşam ve yatsı namazlarını da kılıp öyle eve
döneceğiz.
Biraz önce büyük kızım aradı. Hem
ben hem eşim konuştuk. Allaha hamdolsun her şey iyi ve güzel gidiyor.

Ben içeriye gireceğim inşallah. Hanım meydanda kadınlarla birlikte olacak.
Böyle ayrıldık. Bu defa
ejyad kapısından girdim. Aşağıya inen merdivenlerden kabenin bulunduğu zemin
kata indim.
Kabenin çevresi dolmuş, karşıma görevliler çıktı. Ben de osmanlı
revaklarının (1) hemen arkasındaki erkekler kısmına girdim önce.
Sonra da yavaş yavaş ilerledim.
Sonra da yavaş yavaş ilerledim.
Akşam namazını bu şekilde
kendi seccademde kıldım. Kabe hemen karşımdaydı.
Hatta niyet ederken kıbleye mi
kabeye mi niyetleneyim tereddüt ettim.
Çünkü nihayetinde kıble tam da kabe
olarak oradaydı.
---------------------
(1)
Revak, sırtı bağlı bulunduğu binaya dayalı, ön cephesi
açık, üstü örtülü ve örtüsü sütunlarla ya da payelerle taşınan mekana verilen
ad. Güneşten ya da yağmurdan korunma amaçlı işlevsel revaklara ise sundurma adı
veriliyor.
Türk mimarisinde revaklar cami girişlerinde estetik amaçlı
kullanılırken, caminin kalabalıktan taştığı zamanlarda namaz kılanların
yağmurdan, kardan ya da güneşten korunmasını da temin ediyor. Kâbe'deki revaklar
Osmanlı padişahı II. Selim zamanında yapılmış, planlarını ise
Mimar Sinan hazırlamış.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder