Işık durakları
Mescid-i Nebevi ya da Peygamber Mescidi. Hicret’ten sonra Medine’de
peygamberimiz Hz. Muhammed (S.a.v) ve arkadaşları tarafından inşa edilen ilk
mescid.
”Mescid-i Nebevi”,”Mescid-i Resul”,”Mescid-i Seadet” ve “Mescid-i
Şerif” adları ile de biliniyor.
Medine’de yapılan bu ilk mescidin duvarları
kerpiçten, sütunları ise hurma ağaçlarındanmış. Tavanı ise hurma yaprakları ile
örtülmüş.
Yapının şu andaki alanı yaklaşık olarak
100.000 m2. Avlu alanı 235.000 m2. Muhtelif renklerde süsleme ve nakışlarla
işlenmiş, sıcağı emen granit taşlardan oluşan toplam alan 45.000 m2.
Çatısı ise kubbeler (ihtiyaç anında açılıp/kapanabilen 27 hareketli kubbe) dahil toplam
67.000 m2 imiş. 6500'den fazla abdest alma yeri, 2500
tuvaleti ve 8. 560 adet fıskiyeli su çeşmesi varmış.
İkisi Osmanlıdan kalma,
dördü eski, altısı yeni olmak üzere toplam on adet minaresi var.
Kapı adedi 81, giriş yeri sayısı ise 41
miş. 1 nolu kapıya Babü’s Selam kapısı deniyor.
Ses sisteminin dünyanın en iyi
ses sistemlerinden biri olduğu söyleniyor. Mescidin her noktasında aynı tonda
işitiliyor ve dışarıdan hiçbir ses karışmıyor.
Kemerlerin sayısı duvarlardakiler dahil
olmak üzere toplam 3812 adetmiş.
Direkler beyaz mermerle, sütun başlıkları
bronz, sütun ayakları ise hendesi şekil verilmiş mermerlerle kaplı. Mescidi
serinleten soğuk hava, direklerin ayak kısımlarından üfleniyor.
Mermerler kadar kemerler ve
kubbeler de çok güzeller.
Mescidin 170 kubbesi varmış. Sonradan 27 tane de
elektirikle çalışan, hareketli ve süslü kubbeler yapılmış. Bunlar zaman zaman
açılıp mescid havalandırılıyor.
Mescidi Nebevi Medine'nin kalbi adeta. 7
gün 24 saat canlı. Mescidde aynı anda 600.000'den fazla insan namaz
kılabiliyormuş.
Peygamber’mizin kabri, bugün çok büyük
bir alana yayılmış olan Peygamber Camii’nin içinde, yeşil kubbeli bölümün
altında.
Zemini de yeşil halı ile kaplı bölüm mescidi nebevinin ilk yapıldığı
alan. Ön tarafında odalar (kabirler), sağda minber, müezzin mahfili, solda
tövbe direği (*) var.
Bu kısım peygamberimizin kabrinin
bulunduğu yerin önünde, küçük kubbeli, yeşil rengin hakim olduğu halılarla
döşenmiş bir yer. Mescidin genel mimarisinden farklı.
Peygamberimizin evi de mescidin bu
kısmındaymış. Vefatı sonrasında bütün peygamberler gibi o da, öldüğü yere
defnedilmiş. İki arkadaşı Ebubekir ve Ömer'in de kabri burada.

Kabirlerin
sırası şöyle: Önce Peygamber’in kabri, ardından biraz geride Hz. Ebubekir’in
kabri ve ondan da biraz geride Hz. Ömer’in kabri.
Peygamber efendimiz bir hadisi
şeriflerinde 'Mihrabımla evimin arısı cennet bahçelerinden bir bahçedir' buyurmuş.
Burası ravza-i muttahhara diye
adlandırılan ve mescidi nebevinin içinde çok sınırlı bir alan olarak medineye
gelen hacıların doğal olarak burada namaz kılmak istemeleri sebebiyle her zaman
çok kalabalık ve izdihamlı bir yer.
Ziyaretçiler, sadece odanın penceresine
yaklaşabiliyor. Arkadan gelenlere yer verilmesi için ziyaretçilerin pencere
önünde uzun süre beklemelerine de izin verilmiyor. Peygamber’in kabrinin
bulunduğu odanın önüne gelindiğinde, elleriyle selam veren ziyaretçiler
“Esselamu Aleyküm Ya Resulullah” diyorlar.
İnsanlar buraya girebilmek için
gerçekten büyük çaba sarfediyor. Bölüm günün bazı saatlerinde sadece kadınlar
için açık.
Kapalı alanı 400 bin metrekareye kadar
ulaşan Mescid-i Nebevi'nin son genişletme çalışmalarına rağmen her sene ve
özellikle ramazan ayında artan ziyaretçi ve umreci sayısı nedeniyle, yoğun
dönemlerde caminin kapalı alanlarında namaz kılmak gittikçe zorlaşıyor.

Sonradan Müslüman olan bir Alman'ın
fabrikasında özel olarak üretilen söz konusu şemsiyeler, bir taraftan güneşten
korurken, diğer taraftan da soğuk buharlı vantilatörler aracılığıyla serinlik
de veriyorlar.
Bu dev şemsiyelerin sadece gölge yapmakta değil suyu toplayıp
soğutma merkezlerine aktarma işlevi de varmış. En önemlisi işte bu 270 adet
şemsiye sayesinde, mescitte toplam 1 milyona yakın ziyaretçi aynı anda namaz
kılabiliyormuş.
-----------------------------
(*) Mescidi nebevinin içinde
peygamberimizin namaz kıldırdığı yerin hemen solunda, ümmi seleme annemizin
evinin kapısının yanında bir direktir. Sahabiden Ebu Lubabe, Hendek savaşı
sonrası hata yaptığını ve Hz. Peygambere ihanet ettiğini anlayınca Mescidi
Nebevide kendisini bir direğe bağlayarak Allah tarafından tövbesi kabul edilene
kadar hiçbir şey yiyip içmeyeceğine dair yemin etmiş. ALLAH (CC) 7 gün sonra
Ebu Lubabenin tövbesini kabul etmiş ve bu konu ile ilgili Enfal Suresi 27. ayet
nazil olmuş. Bunun üzerine bizzat Hz. Peygamber Ebu Lubabeye tövbesinin kabul
edildiği müjdesini vererek iplerini çözmüş. Bundan dolayı bu sütuna Tevbe
Sütunu deniyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder