28 Ocak 2024 Pazar

28 Ocak 2024 Pazar; TORUNLARIMA MEKTUPLAR............................ANILAR; 28 Ocak

 

124 28 Ocak 2014 Salı 17:34 NE DÜŞÜNÜYORUM ?.........................Bu bir savaş ! 


Bu bir savaş !

Bu demokrasi falan değil. Hiç bir kuralın olmadığı, mertçe, uygarca mücadelenin yerini yalan ve iftiranın aldığı bir savaş.

Gemi azıya almış hırs ve kin dolu duyguların at koşturduğu günler yaşıyoruz. 
 
Seçimler yaklaşıyor ya, dosyalar, operasyonlar, skandallar, komplolar ardarda patlıyor. Birileri yememiş içmemiş kurmuş, biriktirmiş. Kafası ne yapılmalı, nasıl olsa daha iyi olur yerine tencere dibin kara, seninki benden kara didişmesine çalışıyor. Demokratik kurallar ve hukuk içinde adam gibi mücadele etmek varken belaltı vuruşmalarına zaman harcıyor.

Bakıyorsunuz ki ülkenin orta yerine fitne kazanları kurulmuş, ateşi harlanmış, fokur fokur kaynayan katran eriyikleri içine düşecek insan etlerini bekliyor. Ortalık toz duman, insanlar boğaz boğaza, kimin haklı kimin haksız olduğunu anlamak zor.

Akılların tutulduğu, vicdanların kilitlendiği acımasız bir mücadele bu. Ufkumuzun karardığı, göz gözü görmez bir dumanla zehirlendiğimiz günlerden geçiyoruz. Büyülenmiş gibiyiz, fitne ateşleri kalpleri közlüyor, gönülleri dağlıyor ama yine de odun taşımaya devam ediyoruz yangına.

Okumuş olmak, sözde çağdaş ve aydın olmak kalplerdeki düşmanlık duygularını gidermeye yetmiyor. Aksine içlerini katılaştırmış, ağzından tükürükler saçan bilgisayar kullanan tetikçilere, silahşörlere dönüştürmüş onları. Sanırsınızki bu ülkede bir tek onun gibi düşünenler var, bir tek onlar doğru.

Vatanı da onlar kurtarmış zaten. Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkesi, Alevisi, Sünnisi el birlik olup kıyama kalksın, canını verirken sen ben demesin. Sen üstüne ucuz kahramanlık yap, bu ülkeyi seven sade sen ol ! Üstelik bir de efelen. Ağzından küfür, hakaret, tehdit, iftira eksik olmasın.

Diğerleri mi ? Onlar zaten cahil, hırsız, satılmış, hain öyle mi ? Elini sıcak sudan soğuk suya sokma, sonra da vatanı parselleyip satıyorlar, yiyorlar, bölüyorlar, olmadı batırıyorlar diye ciyak ciyak öt he mi ? İnsaf be insaf !

Olup biteni herkesi içine alan üç boyutlu bir aksiyon filmi gibi farzedin. İçinde kan, kin, intikam ve komplo eksik değil. Otuziki kısım tekmili birden 30 Marta kadar bu filmi izleyeceğiz, kaçış yok. Korkarım bu filmi vizyona sokanlar yaklaşan Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimleri de düşünerek II, III' ünü de düşünmüşlerdir.

Düşünün, iki ordu karşı karşıya gelmiş. Öncü birlikler sürekli birbirlerine baskın veriyor. Karşılıklı taciz ateşleri açılıyor. Bazen uzun menzilli bir silah sesi, ardından makineli tüfek tarrakaları duyuluyor. Yeri geliyor uçaktan, yeri geliyor topla karşı tarafın mevzileri yumuşatılıyor (!) gümbürtüyle. Süvariler, tanklar, füzeler devreye giriyor ardından. Piyonlar sürülüyor acımasızca savaş alanına, birbirlerini boğazlasınlar diye. Öte yandan bayraklar, flamalar süslüyor mağrur savaş generallerinin karargahlarını. Ellerini oğuşturuyor fitne, fesat baronları.


Aynen böyle bir film izliyoruz televizyonlarımızın, gazetelerimizin sayesinde. Farkı şu ki bu savaş sanal dünyada da sürüyor kıyasıya. Öyle paylaşımlar, öyle ifadeler görüyorum ki o kişinin aynen böyle düşünüp, bu şekilde inandığını kabullenmek çok zor. Şeytan sanki insanlara maske dağıtmış, bizimkiler de kapış kapış etrafa pislik saçıyorlar. 


Şeytani oyunlar, vesveseler, imalar, mış mışlar birbiri peşi sıra dökülüyor bir yerlerden. Berikiler de bu doğru mudur, eğri midir demeden daldırıp daldırıp dolduruyorlar küplerini. Sonra da sağa sola sıçratıyor, döküyor saçıyorlar bu pislikleri. Sade kendileri zehirlenmiyor, kime rast geldilerse bulaştırıyorlar bu şeytan kusmuklarını.

Daha önce hangi partiye oy vermiş olmanın hiç önemi yok. Hangi lideri seviyor olmanız da. Gördüğüm manzara, takınılan maskeler, etrafa saçılan şeyler o kadar itici, o kadar kırıcı ki ! Söylenen ya da yazılanın aslında ne olduğunun önemi kalmıyor. Kin, nefret ve düşmanlık tavrı, yüzlerdeki maskeyi aydınlatıyor ancak. Haklı olduklarına nasıl inanacağız ? Bu kadar alacakaranlık, etrafımızda vızırdayan tezvirat arasında yanlışı, doğruyu nasıl anlayacağız ?

Peki sizin ne geçecek elinize ? Demokrasi adına, oy adına, sandık adına ne derseniz deyin değer mi ? Aldığınız oyun temelinde yalan ve hile olacak. Üstüne huzur ve güven nasıl inşa edeceksiniz ? İster inanın ister inanmayın bu film insanları korkutuyor. Bu savaş her yaştan seçmeni, özellikle gençleri ürkütüyor.

İnanın bu hal doğru yanlış ne bulduysanız saldırmakta olduklarınız etrafında daha da kemikleşmeye yol açar. Beklediğiniz zafer size hayal kırıklığı olur. Ama en çok da hepimizin sevdiği bu vatana, bu millete, onun değer ve kaynaklarına zarar verir.

Gel arkadaşım, düşmanlık duygularından kurtul. Sen ben hissiyatını bırak, aklını başına topla. Bu seçimler ilk değil, son da olmayacak. Daha önce de ne seçimler ne karabasanlar yaşadık. Bu da gelip geçecek. Keskin sirke olmanın alemi yok. Kazanma hırsıyla hepimizin içinde olduğu gemiye zarar vermek istemezsin değil mi ?

Unutma ki iyilik kadar kötülük de hayatın bir parçası. Şeytanın da vazifesi var. Ne ki iyiliği tercih etmek, şeytanın askeri olmamak insan olarak bizim elimizde. Kalbimiz hala çalışıyorsa, orada içerlerde bir yerde vicdan diye bir şey var. Seyrettiğimiz film ne kadar korkutucu olsa da neticede sanal bir durum. O bitecek biz hayatımıza devam edeceğiz. İşimize, ailemize, çocuklarımıza, ülkemize sarılmaya ihtiyacımız var. Onların da bize.

Ama sağlam olmak, bu illüzyondan mümkün olduğunca az yaralı çıkabilmek ve bu savaş ateşini göğsümüzde söndürmemiz gerek.


Çocuk
 albümüne yeni bir fotoğraf ekledi.

28 Ocak 2019



Yıllardır birlikteyiz ben yürüdüm sen durdun Dünyayı dolaştım ben, sen yerinde oturdun
Buldun rahat bir mekan yüreğime taht kurdun Beni hiç terketmedin içimde kalan çocuk.
Ben yaşlandım sen gençsin, nasıl anlaşacağız Sanırım vakti geldi artık ayrılacağız
En azından bir süre ayrı yaşayacağız
Beni acımasızca alaya alan çocuk.
Ben asude bir ömrün özlemini çekerim
Mevsimim çoktan geçti yaprağımı dökerim
Çekiversen elini artık yakamdan derim
Beni bu yaşta bile sevdaya salan çocuk.
İçimde yaşıyorsun ama bu şiddet niye
Sana uyayım diye gayrettesin ne diye
Tüm güzellikler olsun benden sana hediye
Bana bundan sonrası tamamen yalan çocuk.
İsmet Bora Binatlı

Görsel düşünceler II
 albümüne yeni bir fotoğraf ekledi.

28 Ocak 2019


Karlar yağsa kış değil mi, kişi haddini bilse hoş değil mi.

Atasözü

Ne düşünüyorum I
 albümüne yeni bir fotoğraf ekledi. 

28 Ocak 2020 


Parmağınızı uzatıp birilerini suçlayacağınız zaman yumruğunuza bir bakın. Biri ileriyi, diğer üç parmağınız ise sizi işaret eder. O yüzden böyle durumlarda iki defa düşünmek gerek.

Hep iyi şeyler sizin, kötüleri başkalarının değildir. Yaptıklarınızı sahipleniyorsanız-ki hakkınız var- yapamadıklarınızdan da pay çıkarmanız gerekmez mi?
İyi şeylerde öne çıkmaya, "ben yaptım, biz yaptık" diye satışa çabalandığı kadar işler kötü gittiğinde "sorumluluk benim, biz yapamadık" neden denmez? Neden böyle zamanlarda hep birileri suçlanmaya çalışılır. Sorun olduğunda neden arazi olunur?
Bürokrat da olsanız, siyasi de olsanız fark etmez. İyi şeyler hep bürokratların, kötüler siyasilerin değildir. Yada her güzel hizmet siyasilerin, ne kadar başarısızlık varsa bürokratların olamaz. Adil ve dürüst olmak herkes için güzel ve gereklidir.

28 Ocak 2021 20:30 Perşembe

Yolculuk notları 

İşte bir uzun yolculuk daha. Yine otobüsle, yine gündüz, yine iki yanda akıp giden manzaralar, köyler, şehirler. Her seferinde olduğu gibi yine hüzünle sevinç arasında karmaşık duygular.

 

Yolculuk baba evi, ana ocağından, kendi evimize Ankara'ya doğru. Nasıl her sılaya gidiş özlemle hasretle doluysa, her eve dönüş de sevinçle, umutla dolu oluyor. Geride bıraktıklarımızın burukluğu da, evimizde bizi bekleyenlerin sevgisi de yüreğimizde. Ne ondan ne bundan geçemediğimiz duygular onlar.

 

Bu defa yolculuğumuz Corona günlerinin kasvetli havasında gerçekleşiyor. Bir mecburiyetten çıktığımız yollar salgından dolayı belli bir tedirginlik içinde tüketildi. Yapmak zorunda olduğumuz işler aynı gerilmeyle ama kısa sürdü çok şükür.

 

Çok mu kötüydü, hayır. Aksine bu arada yıllardır görüşemediğimiz bazı akrabalarımızı bulduk tanıdık. Sarılamadık, yakınlaşamadık ama biraraya gelmiş olmak bile yetti. İnşallah hastalık bittiğinde yine ama bu sefer doya doya görüşmek üzere ayrıldık.

 

Şimdi daha mutlu ama yüreğimizin bir parçasını da arkada bırakmış gibi evimize dönüyoruz. İnsanın evi gibisi yok. Hiç kuşkusuz "evim evim güzel evim" diyeceğiz vardığımızda. Evimizin her köşesini gözlerimizle seveceğiz. Ama en önemlisi çocuklarımıza ve torunlarımıza kavuşacağız yeniden. Her gün görüntülü görüştük ama aynel yakin olmak öyle mi ya?

 

Memleketimizi, doğup büyüdüğümüz toprakları şimdilik inşallah yine geleceğiz diye geride bıraktık. Rahmetli ana babalarımızı hissettik evlerinde, eskiden olduğu gibi sanki sağmışlar da onları ziyaret etmiş gibi olduk. Gittikçe yabancılaştığımız sılamızdan 30 yıldır ekmeğini yediğimiz, suyunu içtiğimiz şehre dönüyoruz. Arafta olmak böyle birşey işte.

 

Şu anda Bozüyük'teyiz. Dışarıda kar yağıyor. Bursa'dan bu tarafa özellikle de Mezitler'de yağış çoğaldı. Yolda çok güzel kar manzaraları gördük. Orman, dere, köyler hepsi beyaz bir örtünün altında o kadar güzel ki. Tabi sıcak otobüsün camından, rahat koltuğundan bize öyle görünüyor olabilir. Ancak yine de kar yeryüzüne yakışıyor, yolculuk da lapa lapa yağan karda çok hoş.

 

İşin gerçeği karı özlemişiz. Biz de tabiat da. Her inen kar tanesi toprağa beyaz bereket olarak düşmekte. Geline benzeyen ağaçlar, üzerine kar yorganı çekmiş tarlalar bu özlemin tadını en az bizim kadar doyasıya çıkarıyorlar.

 

Kar örtüsü köyleri de güzelleştiriyor. Hiç bir çirkinlik yok o tabloda. Bacası tüten her ev orada yaşayan insanları hatırlatıyor. Gözleri bulutlarda rahmet bekleyen, bereket dileyen toprak insanlarını düşündürüyor. Dilerim en az bizim kadar sıcak yuvalarında mutlu olsunlar. Onlar sayesinde ekmek bulabiliyoruz, etimiz onlardan geliyor, sütümüz yumurtamız da öyle.

 

Her geçtiğimiz köye bu duygularla içimden el sallıyor, sağlık ve bereketlerinin çok olmasını diliyorum. Yediğim elmanın o gördüğüm ağaçtan gelmediğini kim iddia edebilir ki. Salatamdaki marul ya da soğan şu tarladan geliyor olabilir. Rabbimize hamd olsun,bizi aç, susuz ve açıkta bırakmıyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder