Mâlikü’l-mülk/Kadir gecesi duası
Bugün üç ayların 86.ncı, Ramazanın
27.ncı günü. Takvime göre bu gece bizzat Allah tarafından beyan edildiği
şekliyle "bin aydan hayırlı" Kadir gecesiydi. Ancak bugün de, yarın da, öbür gün de olabilme ihtimali var. Bulup
değerlendirebilenlere ne mutlu.
Bugün aynı zamanda anneler günü. Bütün annelerimizin kutlu olsun. Annemiz vefat edeli bir yıl oldu. Ona ve vefat eden bütün annelere de rahmetler diliyorum. Mekanları cennet olsun inşallah.
Zamanı durdurmak mümkün değil;
Corona günlerinin de 423.ncisini geride bıraktık, ailemizin covidle imtihanının
ise bugün beşinci günü. Hissediyorum mücadele ciğer bronşlarımda devam ediyor.
O musibet virüsün tahribatı onarılmaya çalışılıyor. Rabbimin şifa ismiyle birkaç güne hakkından geleceğiz inşallah. Umarım bu
geceden, bu aydan rahmetle, bağışlanmayla, arınmayla ve başımızdaki bu musibet
salgın hastalıktan da kurtulmuş olarak çıkabiliriz.
Biz yine Allah'ın izniyle üç ayların
başlangıcından bu yana devam ettirdiğimiz her gün bir "esma"yı
anma geleneğini sürdürelim. Kur'an kaynaklı dua ayetleri bitti. Şimdi
genellikle türkçe söylediğimiz öne çıkan "dua ve zikir"leri
öğrenme gayretimizi 6 günlük şevval oruçları sonuna kadar devam ettirelim.
Bugün sırada Esma ül Hüsna'nın
seksenbeşincisi "Mâlikü’l-mülk" var. Ayrıca "Kadir
gecesi duası" diye bilinen kısa, net ve güzel bir dua ile
ilerliyoruz.
MÂLİKÜ'L-MÜLK: مالك الملك bk. MELİK [1] Sözlükte “mâlik ve sahip olmak, elinin altında
bulundurup tek başına tasarruf etmek” mânasındaki mülk (melk, milk) kökünden
türemiş bir sıfat olan melik “görünen ve görünmeyen âlemlerin sahibi” demekmiş.
Mülk kavramı kırk âyette Allah’a nisbet edilmiş. Birçok âyette de kendilerine
tanrılık nisbet edilen nesnelerin zarar verme veya zarar bertaraf etme, yarar
sağlama, rızıklandırma, insanlara hitap etme, hayatı veya ölümü yaratma gibi
fiillere mâlik olmadıkları belirtilerek mülk kavramı dolaylı bir şekilde zât-ı
ilâhiyyeye izâfe edilmiş.[2]
“Mâlik olma, kudret ve
tasarrufu altında bulundurma” anlamındaki mülkün sadece Allah’a mahsus olduğu
otuz kadar âyette tekrarlanmış, bunların yarıdan çoğu “görünür ve görünmez
âlemler” mânasına yorumlanabilecek “semâvât ve arz” çerçevesinde şekillendirilmiş,
dört yerde de âhiretteki mülkiyete atıfta bulunulmuş.
“Hükümranlık, kudret ve
azamet” mânasına alınan ve daha çok görünmeyen âlem için kullanılan “melekût”
kelimesi [3],
Cenâb-ı Hakk’a izâfe edildiği iki âyette Allah’ın her şeyin mülkiyet ve
tasarruf hakkını kendi elinde bulundurduğunu ifade ediyor (el-Mü’minûn 23/88;
Yâsîn 36/83).
Melik iki âyette “hak” (Tâhâ
20/114; el-Mü’minûn 23/116), iki âyette “kuddûs” (el-Haşr 59/23; el-Cum‘a 62/1)
ismiyle birlikte zikredilmiş, Nâs sûresinde de “rab” ve “ilâh” isimleri
arasında yer almış (114/1-3).
Fâtiha sûresinin 4. âyetini
teşkil eden ve mütevâtir kıraatlerde “mâlik” ve “melik” şeklinde okunan isim
hakkında müfessir Taberî ikinci okuyuşu tercih ederek bunun mâlikten daha
kapsamlı bir içeriğe sahip olduğunu söylemiş.
İbn Kesîr, her iki kıraati
sahih diye niteledikten sonra Hz. Peygamber’le içlerinde Ebû Bekir, Ömer ve
Osman’ın da bulunduğu bazı sahâbîlerin “mâliki yevmi’d-dîn” şeklinde
okuduklarını kaydetmiş ve “melik” kıraatinin sonradan ortaya çıktığı yolundaki
bir rivayeti aktarmıştır.
Âhiret hayatında takvâ
sahiplerinin geniş mekânlarda kurulmuş ve ırmaklarla donatılmış cennetlerde,
kudretli ve yüce rablerinin huzurunda hak meclisinde bulunacaklarını ifade eden
âyette geçen “melîk” de (el-Kamer 54/55) melik gibi sıfat sîgasında bir isim.
Doksan dokuz isimli esmâ-i
hüsnâ listesi içindeki mâlik Âl-i İmrân sûresinde (3/26) “mâlikü’l-mülk”
terkibiyle yer almakta ve daha çok dünya hayatıyla ilgili hükümranlığın zât-ı
ilâhiyyeye has olduğunu ifade etmekte. Fâtiha sûresinde geçen “mâliki
yevmi’d-dîn” terkibindeki mâlik ise ebedî hayatın hükümranlığını Allah’a izâfe
etmekte.
Melik ismi hem İbn Mâce hem de Tirmizî rivayetinde yer almış [4],
mâlik ise sadece Tirmizî’de geçiyor. Kur’ân-ı Kerîm’de Allah’a nisbet edilen
mülk, melekût, melik, melîk ve mâlik kelimeleri çeşitli hadis rivayetlerinde de
görülmektedir. [5]
'O' mülkün gerçek ebedi ve ezeli sahibi, Gerçek
mülk
sahibi, dilediğine mülkü veren, dilediğinden mülkü
alan, mülkünde dilediği gibi tasarruf edebilen, bütün
mülk
âleminin
yegâne,
tek, mutlak ve gerçek sahibi olan"
demek.
KADİR GECESİ DUASI: Kadir gecelerinde tavsiye edilen, paylaşılan ve
okunan küçük bir dua var. Bu yüzden kadir gecesi duası diye biliniyor. Ancak
her daim söylenebilecek kısa, net ve güzel bir dua. Kaynağı şöyle:
Âişe (ra) şöyle dedi: “Ey Allah'ın Resulü! Kadir gecesinin hangi gece
olduğunu bilecek olursam, o gece nasıl dua edeyim? diye sordum.
"Allahümme inneke afüvvün kerîmün tuhibbül afve fa'fü anni" diye dua et buyurdular.[6]
Türkçesi: "Allahım! Sen çok affedicisin, affetmeyi seversin. Beni bağışla! oluyor. Gerçekten de akılda kalıcı, akıcı ve çok güzel bir dua.
[2] (M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem,
“mlk” md.)
[3] (Kāmus
Tercümesi, “mlk” md.)
[4] (“Duʿâʾ”,
10; “Daʿavât”, 82)
[6] (Tirmizî, Daavât 84. Ayrıca
bk. İbni Mâce, Dua 5.)
Zü’l-celâli ve’l-ikrâm/Sağlık duası
Bugün üç ayların 87.ncı, Ramazanın
28.ncı günü. Üç ayların ve Ramazan ayının bitmesine sadece üç gün kaldı.
"Hoş geldin" "Ne iyi ettin de geldin" derken işte şimdi de
birden "elveda" makamına geçtik.
Evet zaman geçiyor. Şairin dediği gibi;
"Zamanın çarkları/Sizi yürütüyor!/Zamanın çarkları/Beni öğütüyor/Zaman her yerde ve/Her şeyin içinde". İşte Corona günlerinin de 424.ncüsünü
geride bıraktık, covid hanemizde 6 gündür misafir. Artık git diyoruz,
mızmızlanıyor. İnşallah öyle ya da böyle seni çıkaracağız hayatımızdan.
Tutunduğun az bir şey kaldı ciğerlerimde. Allahın izniyle Tükürüp sifonu çekeceğim üstüne, bir
daha da görüşmemek üzere.
Biz yine Allah'ın izniyle üç ayların
başlangıcından bu yana devam ettirdiğimiz her gün bir "esma"yı
anma geleneğini sürdürelim. Kur'an kaynaklı dua ayetleri bitti. Şimdi
genellikle türkçe söylediğimiz öne çıkan "dua ve zikir"leri
öğrenme gayretimizi 6 günlük şevval oruçları sonuna kadar devam ettirelim.
Bugün sırada Esma ül Hüsna'nın
seksenyedincisi "Zü’l-celâli ve’l-ikrâm" var. Madem konu sağlık o zaman peygamberimizden güzel bir "Sağlık
duası" ile ilerliyelim.
ZÜ'L-CELÂL-İ
VE'L-İKRÂM: والإكرام الجلال ذو ZÜ’l-CELÂL
ve’l-İKRÂM Sözlükte “azamet sahibi ve yüce olmak” anlamındaki celâl ile “cömert ve
merhametli, asil ve şerefli olmak” mânasındaki keremden türeyen ikrâm
kelimelerinin başına zû (sahip) getirilmesiyle meydana gelen bir terkip olup
“azamet ve kerem sahibi” demekmiş.
Bu isim Kur’an’da iki yerde
geçmiş (er-Rahmân 55/27, 78). Bunların ilkinde rab kelimesine muzaf olan
“vech”in (Allah’ın rızası, bizzat kendisi) sıfatı. Burada, yeryüzündeki her
canlı yok olurken azamet ve kerem sahibi rabbin zâtının bâki kalacağı ifade
ediliyor. İkincisinde terkip rabbin sıfatı konumunda ve ilkinde olduğu gibi,
“Azamet ve kerem sahibi olan rabbinin adı yücelerden yücedir” mânasına
gelmekte.
Zü’l-celâl ve’l-ikrâm ismi
Tirmizî’nin esmâ-i hüsnâ rivayetinde yer almış. [1] İbn
Mâce’nin müstakil esmâ-i hüsnâ listesinde geçmemekle birlikte burada ve Buhârî
dışında Kütüb-i Sitte’de farklı hadis rivayetlerinde zikredilmiş. [2]
Hz. Peygamber, “yâ zü’l-celâli
ve’l-ikrâm” ifadesini sürekli ve ısrarla tekrar edilmesini istemiş. [3] Esmâ-i
hüsnâdan celîl ve kerîm isimlerinin farklı kalıplarından meydana gelen bu
terkibin ikinci kısmının muhtevası başka âyet ve hadislerde de görülmekte.[4]
'O' Şanlı ve İkrâmlı, hem azamet hem fazl-u kerem
sahibi, Azamet, Kerem (büyüklük
ve lütuf)
yücelik,
ululuk ve ikram sahibi olan" demek.
SAĞLIK
DUASI:
Âişe
(ra)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (sav) şöyle duâ edermiş:
Allahümme ‘âfini fi cesedî ve ‘âfinî fî basarî ve’c‘alhü’l vârise minnî lâ ilâhe illâllahu’l-halîmu’l-kerîmu subhâne’llahi rabbi’l-‘arşi’l-‘azîm ve’l-hamdü li’llahi rabbi’l-‘âlemîn.
“Allah'ım! Bedenime sağlık ver, gözüme sağlık ver, sağlığı benim varisim kıl (son nefesime kadar beni sağlıklı eyle). Halîm ve kerîm olan Allah'tan başka ilah yoktur. Ulu arşın sahibi Allah'ı noksan sıfatlardan tenzih ederim. Her türlü övgü âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.” [5]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder