8 Mayıs 2021 Cumartesi

08 Mayıs 2021 10:00 Cumartesi CORONA GÜNLERİ........................................Er-Râuf/Tahrim ve Tevbe Sûresi

Er-Râuf/Tahrim ve Tevbe Sûresi

Bugün üç ayların 85.nci, Ramazanın 26.ncı günü. Nihayet Kadir gecesine erişmiş bulunuyoruz. Takvime göre bu gece bizzat Allah tarafından beyan edilen "bin aydan hayırlı" kutlu bir zaman durağı. Cümle müminlere müjdeler olsun, tebrik ederim. 

Bir yandan zaman işliyor; Corona günlerinin de 422.ncisini geride bıraktık, ailemizin covidle imtihanının ise dördüncü günündeyiz. Hastalık bu hiç hafife gelmez. Basitlediğimiz grip bile insanı bir hafta on gün sarsıyor. Bu da bir çeşit grip. Ancak çok daha sinsi, bulaşkan ve öldürücü. Hamdolsun, ciddi bir sorunumuz yok. İlaçlarımızı alıyor, izolasyona riayet ediyor ve antikorlarımızın vücudumuzdaki virüsleri yok etmesini bekliyoruz. Mücadelenin daha ziyade ciğerlerde olduğu belli, rabbimin şifa ismiyle hakkından geleceğiz inşallah. 

Zamanımı uyku, ibadet, zikir ve Kur'anla geçirmeye çalışıyorum. Yazılarım da inşallah bu yöndedir. Aynı değil belki ama bu da bir çeşit itikaf hali. Umarım kabul olur, umarım bu aydan rahmetle, bağışlanmayla, arınmayla ve başımızdaki bu musibet salgın hastalıktan da kurtulmuş olarak çıkabiliriz.

Biz yine Allah'ın izniyle üç ayların başlangıcından bu yana devam ettirdiğimiz her gün bir "esma"yı anma geleneğini ve Kur'an kaynaklı "dua ve zikir"leri öğrenme gayretimize devam edelim.

Bugün sırada Esma ül Hüsna'nın seksenbeşincisi "Er-Râuf" var. Ayrıca içinde Allaha kavuşmayı dileyenlerin, Firavunun karısı Asiye'nin ve Peygamberimizin duası bulunan Kur'an ı Kerimin "Tahrim ve Tevbe Sûresi" ile ilerliyoruz.

ER-RAÛF:   الرؤوف  Sözlükte “şefkat ve merhamet etmek” mânasındaki re’fet kökünden türeyen raûf kelimesi “kalbi dayanamayacak derecede merhametli” demekmiş. Rahmet, “hoşlanmasa bile kişinin başkasına iyilik yapması” anlamına da geldiği halde re’fet gönülden kopan bir istekle şefkat gösterme içeriğine sahip.

Raûf Allah’a nisbet edildiğinde “ileri derecede şefkatli ve merhametli” mânası kastediliyor. [1]

Kur’ân-ı Kerîm’de iki âyette re’fet, on bir âyette raûf kelimesi geçmekte. Re’fet kelimelerinden biri, suç işleyen kimselere hak ettikleri cezaların verilmesi sırasında acıma duygusuna kapılarak adaletin ihlâl edilmemesi gerektiği bağlamında (en-Nûr 24/2), diğeri ise (el-Hadîd 57/27) Hz. Îsâ’ya tâbi olanların kalplerine şefkat ve merhamet hislerinin yerleştirildiğini belirten âyette “ca‘l” yardımcı fiiliyle zât-ı ilâhiyyeye nisbet edilmekte.

Raûf kelimesinin yer aldığı on bir âyetin birinde Hz. Peygamber’den söz edilirken müminlerin sıkıntıya mâruz kalmasının kendisine çok ağır geldiği ve onun müminlere çok düşkün, çok şefkatli ve merhametli olduğu anlatılırken rahîm kelimesiyle beraber kullanılmış, böylece raûf-rahîm sıfatları Resûlullah’a da izâfe edilmiş (et-Tevbe 9/128).

Raûf sıfatının Allah’a nisbet edildiği on âyetin ikisinde O’nun kullarına çok şefkatli olduğu belirtilirken tek başına kullanılmış, diğerlerinde ise rahîm isminin önünde geçmiş. [2]

Raûf, İbn Mâce ile Tirmizî’nin rivayet ettikleri doksan dokuz esmâ-i hüsnâ listesinde de yer almış [3]. [4]

'O' merhamet edici, pek şefkatli, insanlara kullarına karşı çok şefkatli, çok merhametli, çok bağışlayıcı, çok lütufkâr, çok esirgeyen" demek.

TAHRİM SÛRESI:  التَّحْر۪يمِ  سُورَةُ   Tahrîm, haram kılmak demektir. Tahrîm sûresi adını Hz. Peygamber'in bazı yiyecekleri kendisine yasakladığını anlatan birinci âyetten alıyor. Kur'an ı Kerim'in nüzül sırasına göre 107.nci, mushafa göre 66.ncı suresi. Medine'de nâzil olmuş, 12 âyet.

Sûrede başlıca, Hz. Peygamber’in eşleriyle olan bazı münasebetleri ile, mutlu bir aileyuvasının oluşturulmasının temel prensipleri konu edilmektedir.

Sûrenin 8. ayetinde iman edip Allah’a ulaşmayı dileyenlere hitap ediliyor. Son kısmında da onların duası var:

ALLAH’A ULAŞMAYI DILEYENLERİN DUASI

Tahrim Sûresi, 8. Âyet:


Bismill
âhirrahmânirrahîm, "Yâ eyyuhâ-lleżîne âmenû tûbû ila(A)llâhi tevbeten nasûhan ‘asâ rabbukum en yukeffira ‘ankum seyyi-âtikum ve yudḣilekum cennâtin tecrî min tahtihâ-l-enhâru yevme lâ yuḣzi(A)llâhu-nnebiyye velleżîne âmenû me’ah(u) nûruhum yes’â beyne eydîhim vebi-eymânihim yekûlûne rabbenâ etmim lenâ nûranâ vaġfir lenâ inneke ‘alâ kulli şey-in kadîr" (Tahrîm sûresi, 8. ayet)

Ey iman edenler! Samimi bir tevbe ile Allah'a dönün. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter, Peygamber'i ve onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Çünkü onların nurları, önlerinde ve yanlarında koşar da, "Ey Rabbimiz! Nurumuzu tamamla, bizi bağışla, çünkü sen her şeye kâdirsin." derler.

"Ey iman edenler! Allah'a içtenlikle tövbe edin. Belki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter ve peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Onların nurları önlerinden ve sağlarından aydınlatır, gider. "Ey Rabbimiz! nûrumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla; çünkü senin her şeye hakkıyla gücün yeter" derler. (8) [5]

"Ey iman edenler! İçtenlikle ve kararlılık içinde Allaha tövbe edin. Umulur ki rabbiniz kötülüklerinizi örter ve sizi altından ırmaklar akan cennetlerine koyar. O gün Allah, peygamberi ve onunla aynı imanı paylaşanları utandırmaz. Onların nuru önlerinde ve sağ yanlarında ilerleyerek yollarını aydınlatırken şöyle derler: Rabbimiz! Nurumuzu arttır eksiltme ve bizi bağışla. Şüphesiz senin her şeye gücün yeter. [6]

"Ey iman edenler! Bütün içtenliğinizle Allah'a tövbe edin ki Rabbiniz de sizin günahlarınızı tamamen örtsün sizi, altından ırmaklar akan cennetlere girdirsin! Allah'ın, peygamberini ve onunla birlikte iman edenleri mahçup etmeyeceği gün müminlerin ışıkları önlerinden ve sağlarından seğirtip yürüyeceklerdir! "Rabb'imiz, bize nurumuzu tamamla ve bizi bağışla; kuşkusuz sen her şeye güç yetirirsin!" diyeceklerdir." [7]

Tahrîm sûresinin 10 ile 12. ayetlerinde Cenab-ı Hak kadınlardan misal veriyor. "Allah, inkâr edenlere Nuh'un karısı ile Lut'un karısını misal gösterir. Bu ikisi, kullarımızdan iki sâlih kulun nikâhı altında iken onlara hâinlik ettiler. Kocaları da Allah'tan gelen azabı onlardan savamadı. O iki kadına: "Cehenneme girenlerle beraber siz de girin!" denildi.(10) hemen ardından 11. ayette de bu defa Firavunun karısı örnek gösteriliyor: "Allah iman edenlere de Firavun'un karısı (Asiye)yi misal gösterir. O şöyle demişti":

FİRAVUN'UN KARISI ASİYE'NİN DUASI:

Tahrîm sûresi, 11. ayet


Bismill
âhirrahmânirrahîm."Ve daraba(A)llâhu meśelen lilleżîne âmenû-mraete fir’avne iż kâlet rabbi-bni lî ‘indeke beyten fî-lcenneti ve neccinî min fir’avne ve ’amelihi ve neccinî mine-lkavmi-zzâlimîn "(Tahrîm sûresi, 11. ayet)

Allah, inananlara da Firavun'un karısını örnek gösterdi. O şöyle demişti: "Rabbim! Bana yanında cennetin içinde bir ev yap, beni Firavun'dan ve onun (kötü) işinden kurtar. Ve beni şu zalim toplumdan kurtar!"

"Allah, iman edenlere ise, Firavun'un karısını örnek gösterdi. Hani o, "Rabbim! Bana katında, cennette bir ev yap. Beni Firavun'dan ve onun yaptığı işlerden koru ve beni zalimler topluluğundan kurtar!" demişti. 11﴿[8]

"Allah iman edenlere de Firavun’un karısını misal vermektedir: O, “Rabbim!” demişti, “Yüce katında, cennette benim için bir ev yap; beni Firavundan ve yaptıklarından kurtar ve beni bu zalimler topluluğundan da selâmete çıkar!” [9]

"Allah, iman edenlere de, Firavun'un karısını örnek gösterdi. O, "Rabb'im! Senin katında, cennette bana bir yuva kur, Firavun'dan da onun pis işlerinden de beni koru ve zalimler topluluğundan beni kurtar!" diye dua ederdi.[10]

Surenin son ayetinde ise yine bir başka kadın, Hz. Meryem'den misal veriliyor: "Irzını korumuş olan İmran kızı Meryem de bir misaldir. Biz ona ruhumuzdan üflemiştik. Rabbinin sözlerini ve kitaplarını tasdik etmişti. O bize gönülden itaat edenlerdendi."(12)

Bu ayetlerde önce kendileri birer salih kul ve peygamber oldukları halde Hz.Nuh'un ve Hz.Lut (as)'ın karılarının feci akibetlerinden söz ediliyor. Sonrasında kocası kafir bir firavun iken Asiye'den, kavmi yoldan sapmış bir kavim iken kendisi temiz kalmış İmran Kızı Meryem'den iman edenlere misal veriliyor. Farklı karakterlerin üstelik kadınlar arasından bu örneklerin verilmesi oldukça ilginç ve düşündürücü.

TEVBE SÛRESİ: التَّوْبَةِ سُورَةُ Son iki âyet hariç Medine döneminde, Peygamber Efendimizin irtihaline yakın bir zamanda inmiş. 129 âyet. Sûre adını Allah’ın kullarının tövbesini kabul edeceğini bildirdiği 104. âyetten almış.

Mushaftaki sıralamada 9.ncu, iniş sırasına göre 113.üncü sûredir. Mâide sûresinden sonra, Nasr sûresinden önce Medine’de nâzil olmuş. Müfessirler arasındaki hâkim kanaate göre son iki âyeti Mekke’de inmiş.

Sûrede başlıca, yaptıkları antlaşmalara bağlı kalmayan düşmanlarla ilişkilerin kesilmesi, antlaşmalara bağlı kalanlara karşı ise antlaşmalara bağlı kalınmasının gerekliliği; Tebük seferine hazırlık, Tebük seferi öncesi ve dönüşü sırasında münafıkların sergilediği iki yüzlü tavır, ehl-i kitapla ilişkiler, cizye ve zekât hükümleri, çölde yaşayan Arapların Kur’an talimatı karşısındaki tavırları, Kur’an’ın müslümanlar üzerinde oluşturduğu etki ve Hz. Peygamber’in müslümanlar adına duyduğu endişe söz konusu edilmekte.[11]

Başında besmele olmayan tek sûre. Zira sure; "(1) Allah ve Resulünden, antlaşma yapmış olduğunuz müşriklere karşı fesih ­bildirimidir!" [12] ayetiyle başlıyor. 

Sûrenin 128.nci ayetinde "Andolsun, size içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir, size çok düşkündür, müminlere karşı şefkat ve merhamet doludur" denidikten sonra, peygamberimize şöyle dua etmesi tavsiye edilmiş:

PEYGAMBERİMİZİN (sav) DUASI

Tevbe sûresi, 129.ncu ayet:


Fe-in tevellev fekul hasbiya(A)llâhu lâ ilâhe illâ hu(ve) ‘aleyhi tevekkeltu vehuve rabbu-l’arşi-l’azîm

"(İnkârcılar) yüz çevirirlerse de ki: “Bana yalnızca Allah yeter. O’ndan başka ilah yoktur. Ben yalnızca Oa güvendim. O yüce arşın sahibidir."

”Eğer yüz çevirirlerse de ki: "Bana Allah yeter. O'ndan başka hiçbir ilah yoktur. Ben ancak O'na tevekkül ettim. O, yüce Arşın sahibidir." 129﴿[13]

"Buna rağmen yüz çevirirlerse de ki: Allah bana yeter, Ondan başka ilah yoktur, ben yalnız O’na güvenip dayanırım; O, büyük arşın sahibidir.”[14]

"Bütün bunlara rağmen, yine de yüz çevirirlerse onlara de ki: Allah bana kafidir! Ondan başka tanrı yoktur. Ben sadece O’na tevekkül ettim. Muazzam arşın sahibidir O!"[15]


[1] (Lisânü’l-ʿArab, “rʾef” md.; Kāmus Tercümesi, “rʾef” md.; Ebü’l-Kāsım ez-Zeccâcî, s. 91)

[2] (M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “rʾef” md.)

[3] (“Duʿâʾ”, 10; “Daʿavât”, 82)

[7] Beyânu’l-Hak, Prof.Dr.Zeki Duman, 3.cilt sayfa 568

[10] Beyânu’l-Hak, Prof.Dr.Zeki Duman, 3.cilt sayfa 570

[12] Kaynak <https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/sure/9-tevbe-suresi>

[15] Beyânu’l-Hak, Prof.Dr.Zeki Duman, 3.cilt sayfa 570 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder