El-Metîn/Öğüt ve nasihat
Bugün üç ayların 57.ncisi, artık Ramazana üç gün
kaldı. Corona günlerinin
de 394.ncüsü. Neredeyse 400 gün olacak bu musibet başımıza çökeli. Rakamlar
öyle baş döndürücü bir hızla yükseldi ki gerçekten şaşkınım. Yorum yapmak bir
yana adeta siperden başımı çıkarmamacasına bir an evvel bu dalganın da
geçmesini bekler durumdayım.
Sabırla direniyoruz, tedbir ve duaya devam. İnşallah üç aylar
boyunca her gün
bir “esma”yı
anarak ve namazda okunan sure, dua ve zikirleri öğrenerek
bu manevi süreci
değerlendirmeye devam edeceğim.
Sırada Esma ül Hüsna’nın elliyedincisi “El-Metîn’'
var. Yine Cuma vakti imam tarafından merdivenlerde I.nci Hutbenin Türkçe
"öğüt ve nasihat" kısmı
ile ilerliyoruz.
EL-METÎN: المتين
Sözlükte “sağlam, kuvvetli, sert ve dayanıklı olmak” mânasındaki metânet
kökünden türemiş bir sıfat olup “çok güçlü ve sağlam” demekmiş. Allah’a nisbet
edildiğinde “fiillerinden dolayı zâtına herhangi bir zorluk ve yorgunluk ârız
olmayan, nihaî noktada kudretli” anlamına geliyor.[1]
Metîn sadece bir âyette (ez-Zâriyât 51/58) zât-ı ilâhiyyeye izâfe edilmiş.
Allah’ın rezzâk, kudretli (zü’l-kuvve) ve metîn olduğunu ifade eden bu âyetteki
metîn kelimesini kıraat âlimlerinin büyük çoğunluğu lafza-i celâlle bağlantılı
bir şekilde okurken bazıları onu kuvvet kelimesinin sıfatı konumunda tutan
kıraati tercih etmiş.
Müfessir Taberî, hem gramer
kuralları hem de âlimlerin ittifaka yakın anlayışları açısından kelimenin
Allah’ın sıfatı olacak tarzda kıraat edilmesinin gerektiğini söylemiş,
Fahreddin er-Râzî de aynı görüşe katılıyor.[2]
Metîn ismi, İbn Hacer el-Askalânî’nin Kur’ân-ı Kerîm’den derlediği doksan
dokuz esmâ-i hüsnâ listesinde, ayrıca hem Tirmizî hem İbn Mâce’ye ait esmâ-i
hüsnâ rivayetinde yer almış.[3] Bir
hadiste İslâm dininin metîn (sarsılmayan) bir sistem ve engin bir alan olduğu
ifade edilmiş ve dindarlıkta ölçülü olmanın gereği vurgulanmış.[4] [5]
'O' her şeye gücü yeten, kudretli, metanetli, hiçbir iş zor gelmeyen, çok güçlü ve herdaim sapasağlam olan, kuvveti eksilmeyen, hiçbir şekilde dağılmayan, çok dayanıklı olan, kuvveti çok şiddetli olan, hiç sarsılmayan" demek.
HUTBENİN TÜRKÇE "ÖĞÜT VE
NASIHAT" KISMI: imam hutbenin I.nci bölümünde hamdele ve ittikaya davet
kısmından sonra dinleyenlere “Yüce Allah, Kerim kitabında şöyle buyurmuştur"anlamında;
"kalle'l-lahü te‘alâ fi
kitâbihi'l-kerîm" (Allahü Teala Kuranı keriminde şöyle buyuruyor) diyerek euzü-besmele
(Rahmeti sonsuz, merhameti
sınırsız olan Allah’ın adıyla!) çeker ve hutbenin konusuyla ile ilgili bir ayet
okur. Ayet bitince "sadakallahül-‘azîm" (Yüce Allah doğru söylemiştir) der.
Daha sonra da “Hz. Peygamber (as) şöyle buyurmuştur" anlamında;
"Ve kale'n - nebiyyü sallellahü ‘aleyhi ve sellem" (Peygamberimiz s.a.v. şöyle buyuruyor) diyerek
hutbenin mevzuu ile ilgili okuduğu ayete istinat ederek söylenmiş olan bir
hadisi okur. Şayet mevzu ile ilgili ikinci bir hadis daha varsa: "ve
kale fi hadîsin ahar" diyerek diğer hadisi de okur. Bitince "sadaka
resulullah" (Allah’ın elçisi doğru
söylemiştir) der.
Ardından "Azîz cemaat,
aziz mü'minler!" gibi
tabirlerden birini kullanarak hutbenin öğüt ve
nasihatten oluşan Türkçe kısmını irad eder.
Türkçe hutbenin okunuşu bittikten sonra"Elâ inne ahsene'l-kelâm ve ebleğa'n-nizam. Kelamullahil melikil âzizil âllam. Kemâ kale'l-lahü tebareke ve te‘alâ fi'l-kelâm…(Dikkat ediniz ki! Sözlerin en güzeli ve en beliğ olanı; aziz, mülk ve mutlak kudret sahibi ve her şeyi hakkıyla bilen Allah’ın kelâmıdır.)
(Nitekim, yüceler yücesi olan Allah şöyle buyurmuştur:)"ve izâ kurie'l-kur'ânü
festemi‘ulehü ve ensıtû le‘alleküm türhamün"(Kur’ân okunduğu zaman,
onu dinleyin ve susun ki, size merhamet edilsin) (A‘râf 7/204)” ayetini okur.
"Kur'an okunduğu zaman ona kulak
verip dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin." [6]
"Kur’an okunduğu zaman onu
dinleyin ve sessiz durun ki rahmete nâil olasınız." [7]
"Kur'an okunduğu zaman,
ona kulak verip dinleyin ve de susun ki merhamet olunasınız." [8]
Daha sonra imam
yine fazla teganni etmeden, şu iki duadan birisini
okur:
“Nebi (s) buyurdular ki: ‘Günahından dolayı samimiyetle tevbe eden, hiç
günah işlemeyen kimse gibidir.(İbn Mâce, “Zühd”).
"Yüce Allah’tan
bağışlanma diler, O’na tevbe eder, hem kendim hem de sizin için mağfiret ve muvaffakiyet isterim.’
Sonra euzü-besmele çekip (Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım. Rahmeti sonsuz, merhameti sınırsız olan Allah’ın adıyla)son bir ayet
daha okur:
"İnneddine indellahil
islam…" (Allah katında din, İslam’dır) (Âl-i ‘Imrân 3/19).
“Şüphesiz Allah katında din islamdır…” [9]
“ Kuşkusuz Allah
katında din İslâm’dır…” [10]
"Allah
katında din İslam'dır!.." [11]
"sadakallahül-‘azîm" الْعَظِيمْ اللَّهُ صَدَقَ (Yüce Allah doğru söylemiştir)
Böylece birinci hutbe bitmiş olur ve hatip oturur.
[1] (İbnü’l-Esîr,
“mtn” md.; Zeccâc, s. 55)
[2] (Câmiʿu’l-beyân,
XXVII, 17-18; Levâmiʿu’l-beyyinât, s. 298)
[3] (İbn Mâce,
“Duʿâʾ”, 10; Tirmizî, “Daʿavât”, 82)
[4] (Müsned,
III, 199)
[5] Kaynak
<https://islamansiklopedisi.org.tr/metin--esma-i-husna>
[6]
Kaynak <https://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf/kuran-meal-2/araf-suresi-7/ayet-204/diyanet-isleri-baskanligi-meali-1>
[8] Beyânu’l-Hak,
Prof.Dr.Zeki Duman, 1.cilt sayfa 361
[9]
Kaynak <https://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf/kuran-meal-2/al-i-imran-suresi-3/ayet-19/diyanet-isleri-baskanligi-meali-1>
[10] Kaynak <https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/%C3%82l-i%20%C4%B0mr%C3%A2n-suresi/312/19-ayet-tefsiri>
[11] Beyânu’l-Hak,
Prof.Dr.Zeki Duman, 3.cilt sayfa 192
El-Velî’/II.nci Hutbe
Bugün üç ayların 58.ncısı, Corona günlerinin
de 395.ncüsü. İnşallah üç aylar boyunca her gün
bir “esma”yı
anarak ve namazda okunan sure, dua ve zikirleri öğrenerek
bu manevi süreci
de
ğerlendirmeye devam ediyorum.
Sırada Esma ül Hüsna’nın ellisekizincisi “El-Velî’' var. Yine
Cuma vakti minberde imam tarafından irad edilen I.nci Hutbeden sonra ara
oturmada okunan dua, salavat ve “II.nci Hutbe" ile ilerliyoruz.
EL-VELİY: الولي (Velî) Sözlükte “bir şeye çok yakın olmak, bir kimseyle yan yana bulunmak” anlamındaki vely ile “birinin işini üstlenmek; bir ülkeyi yönetmek; yardım etmek, sevmek” mânalarındaki velâyet (vilâyet) kökünden türeyen velî “yardımcı, dost” demekmiş. [1]
Kur’ân-ı Kerîm’de yirmiyi
aşkın âyette (bir yerde “vâlî”) Allah’a nisbet edilerek O’nun müminlerin dostu,
koruyucusu olduğu bildirilmekte, bunların bir kısmında peygamberlerin ve
müminlerin Allah’ı velî edindikleri belirtilmekte. Bir kısmında ise velî
kelimesinin yanında “nasîr” (yardımcı), ayrıca “şefî‘, vâkī” (koruyan)
sıfatları yer almakta.
Dokuz âyette velînin çoğul
şekli evliyâ da bu mahiyette geçmekte. Kur’an’da aynı kökten türeyen “mevlâ” da
zât-ı ilâhiyyeye nisbet edilmiş. Bundan başka kelimenin köklerinden birini
teşkil eden velâyet, ayrıca evlâ ile tevellî (dost edinmek) kökünden türemiş
iki muzâri sîgası Allah’ın ve müminlerin fiili olarak zikredilmekte.[2]
Velî ile vâlî isimleri Tirmizî ve İbn Mâce’nin esmâ-i hüsnâ listelerinde yer
almış. [3] [4]
'O' sevdiği seçkin
kullarının, iyi insanların yâni müminlerin dostu (velîsi) ve yardımcısı, emir sâhibi, kullarına herdaim yardım eden ve
onlara dostluk gösteren, dostu ve yardımcısı olan"
demek.
II.HUTBE: Hatip,
birinci hutbe ile ikinci hutbe arasında otururken sessizce şu duayı okur:
“Barekallahu lena veleküm velisairil mü’miniyne vel mü’minat. Velmüslimiynevelmüslimat. El ahyai minhüm vel emvat. İnnehu semiyun gariybun müciybüddeavat.”
“Allah’ım
bize, ölü ve diri, erkek ve kadın bütün Mü’min ve Müslümanlara, bereketini
artır. Şüphesiz sen, duaları işitir kabul edersin.”
Duâ bitince tekrar ayağa kalkar ve altıncı basamağa
inerek ve hafif kıbleye yan dönerek ve şu ikinci hutbeyi okur:
Önce Peygamberimize (asm) salavat getirir.
“El hamdulillâhi hamdel kâmilîne ves salâtu ves selâmu alâ seyyidinâ muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihi ecmâîn ta’zîmen li nebiyyihi ve takrimen lisâni safiyyih fe kâle azze ve celle min kâilin muhbiran ve âmirâ”
“Kamil anlamda Allah’a hamd olsun! Salât ve selâm Peygamberimiz
Muhammed’e, onun ehlinin ve ashabının tamamına olsun! Elçisinin şanını
yüceltmek ve ona ikramda bulunmak için mutlak kudret sahibi ve yüceler yücesi
olan Allah, haber vererek ve emrederek şöyle buyurmuştur:
“Kalalellahü teala fi kitabihi: Bismillahirrahmanirrahmanirrahim”
“innallâhe
ve melâiketehu yusallûne alen nebiyy yâ eyyuhellezîne âmenu salli aleyhi ve
sellîmû teslîmâ.”
“Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salat ve
selam ediyorlar. Ey iman edenler. Siz de ona salat edin, selam edin.”
Allah ve melekleri
Peygamber’in üzerine titremekte; ona her türlü yardım ve desteği
vermektedirler. Ey mü’minler! Siz de ona destek olun; onun
emirlerine tam bir teslimiyetle uyun! Peygamberimiz Hz. Muhammed’e, âl ve
ashabına salat ve selam olsun. Hatip biraz sesini kısarak yarı açık yarı gizli salli
ve barik dualarını okur:
اَللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِ مُحَمَّدٍ كَمَا صَلَّيْتَ عَلَى اِبْرَاهِيمَ وَعَلَى آلِ اِبْرَاهِيمَ اِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ*
وَ بَارِكْ عَلَى مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِ مُحَمَّدٍ كَمَا بَارَكْتَ عَلَى اِبْرَاهِيمَ وَعَلَى آلِ اِبْرَاهِيمَ اِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ*
“Allah’ım!
İbrâhîm’e ve ailesine rahmet ettiğin gibi, Muhammed’e ve
ailesine de rahmet et! Sadece Sensin,
övülmeye ve en yüceliğe layık olan! Allah’ım!
İbrâhîm’i ve ailesini mübarek kıldığın gibi, Muhammed’i ve ailesini de mübarek kıl! Sadece Sensin, övülmeye ve en yüceliğe layık olan!”
Hatip daha sonra ellerini kaldırır ve şu Türkçe duayı yapar:
“Allâhumme verda anil erbeatil hulefâi seyyidinâ ebî bekrin ve umera ve usmâne ve aliyyin zevis sıdki vel vefâi ve bakiyyetil aşiretil mubeşşerâti ve alî beytil mustafâ ve anil ensâri vel muhâcirîne vet tâbiîne ilâ yevmil cezâi”
“Allahım Sadakat
ve vefa sahibi olan, 4 halife, efendimiz ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali ve diğer
Cennetle müjdelenen 10 kişiden, Hz. Muhammet Mustafanın Ehli beytinden,
Muhacirler’den, Ensar’dan ve bunlara tabi olanlardan kıyamet gününe kadar razı
ol.”
“Allahümmegfirlimüminine vel müminat vel müslimine vel müslimat elahyai
minhüm vel emvat bi rahmetike ya erhamerrahimin. Allahümmensürül islame vel müslimine.
Allahümme eyyidkelimatelhakkı veddin ve selâmun alel
murselîn ve selâmetun alel hâzirîne ilâ yevmid dîn vel hamdulillâhi rabbil
âlemîn.”
Sonra sesli olarak şöyle dua eder:
“Allahım Mü’min erkek ve kadınları, Müslüman erkek ve kadınları,
onların hayatta olanlarını ve ölmüşlerini rahmetinle bağışla. “Allah’ım!
İslam’a ve Müslümanlara yardım et. Vatanımızı ve milletimizi her türlü
tehlikeden koru. Bize dünyada ve ahirette iyilik ve güzellikler ihsan eyle. Bizleri
cehennem azabından koru. Bizi, ana-babamızı ve bütün mü’minleri hesap gününde
bağışla. Şüphesiz Sen işiten ve dualarımızı Kabul edensin.”
“Ey Merhametlilerin en merhametlisi. Selam Peygamberlerin üzerine olsun. Hamd Alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder