El-Muhyî/Ârâf Sûresi
Bugün üç ayların 63, ramazanın 4.ncü günü. Corona günlerinin de 400.ncüsünü geride bıraktık.
Rakamlar her gün rekorlarda. 60 binin üzerine çıktık. Maalesef vefat sayısı ve
ağır hastalar da doğal olarak artıyor. Artık sıklıkla tam kapanmadan
bahsediliyor. Bu iki haftalık süreç bu yüzden kritik önemde. Bakalım daha neler
göreceğiz.
Ama ben Allah'ın izniyle Ramazan boyunca
her gün bir “esma”yı anarak ve namaz sonunda okunan dua ve
zikirleri öğrenerek bu süreci manevi açıdan değerlendirmeye devam
ediyorum.
Sırada Esma ül Hüsna’nın altmışüçüncüsü “El-Muhyî"
var. Ayrıca bu bölümde içinde peygamber duaları bulunan Kur'an ı Kerimin "Ârâf sûresi"ile ilerliyoruz.
EL-MUHYÎ: المحيي Sözlükte “diri ve canlı olmak, yaşamak” anlamındaki hayât (hayevân) kökünün
if‘âl kalıbından sıfat olan muhyî “yaşatan, dirilten” demekmiş. Allah’ın ismi
veya sıfatı olarak “hayatla ilgisi bulunan varlıkta hayatı yaratan, can veren”
diye açıklanıyor.
Yine hayat kökünden türemiş
olan “hay” ismi beş âyette Allah’a nisbet edilmiş. İhyâ kavramı fiil
sîgalarıyla kırk yedi, muhyî de iki yerde zât-ı ilâhiyyeye izâfe edilmiş.[1] Bu
âyetlerde ihyâ “ibtidâen can vermek, öldükten sonra tekrar diriltmek, yağmur
indirmek suretiyle yeryüzünü bitkilerle donatıp ihyâ etmek, mânevî açıdan ölü
durumunda bulunan kalpleri ilâhî hidâyet ve mârifetle canlandırmak, iman edip
yararlı işler görenleri dünyada ve âhirette mutlu kılmak” gibi mânalar taşıyor.[2]
Kur’ân-ı Kerîm’in yirmiden fazla âyetinde ihyâ kavramı, Cenâb-ı Hakk’ın
tabiatın işleyişi için koyduğu kanunlar çerçevesinde “ihrâc” (bir şeyi başka
bir şeyden üretip çıkarma) kavramıyla ifade edilmiş. [3] Yağmur
vasıtasıyla topraktan her türlü bitki ve besinin, bebeğin ana karnından,
ölülerin kabirlerinden diri olarak çıkarılması gibi. Birkaç âyette de ölüden
diri ve diriden ölü çıkarıldığı ifade ediliyor (meselâ bk. Âl-i İmrân 3/27;
el-En‘âm 6/95; er-Rûm 30/19).
Taberî, bu tür âyetleri
yorumlayan müfessirlerin görüşlerini nutfeden canlı varlığın, canlı varlıktan
nutfenin çıkarılması, çekirdekten ağacın, ağaçtan çekirdeğin veya kâfirden
müminin ve müminden kâfirin çıkarılması şeklinde sıralamış, bunlardan ilkini
daha isabetli kabul etmiş.[4]
Müfessirlerin kendi dönemlerindeki bilim ve anlayış çerçevesinde ileri
sürdükleri görüşleri bugünün ilmî bulgularıyla zenginleştirmek mümkün.
Kur’an’da genel anlamıyla “halk” kavramının içinde “diriltmek” mânasının
bulunduğu, öldükten sonra diriltmek için ayrıca ba‘s kavramının kullanıldığı
bilinmekte.
Kur’an’da ihyâ fiilinin geçtiği birçok âyette “imâte” fiili de yer alır. “Ölmek”
mânasındaki “mevt” kökünün if‘âl kalıbından sıfat olan “mümît” kelimesi
Kur’an’da bulunmamakla birlikte aynı kalıptan türeyen fiil sîgaları yirmi üç
âyette Allah’a nisbet edilmiş. Ayrıca “ölümüne veya işinin bitirilmesine
hükmetmek” anlamına gelen ve “kazâ” kavramıyla oluşan çeşitli ifadeler de zât-ı
ilâhîye izâfe edilmiş.[5]
“Ruhunu kabzetmek, hayatına
son vermek” mânasındaki “teveffî” kavramının görüldüğü on civarındaki âyette
fiil konumundaki bu kavramların da fâili zât-ı ilâhiyyedir (a.g.e., “teveffî”
md.). Bu âyetler arasında, Hz. Mûsâ’nın risâletine inandıkları için Firavun
tarafından ölümle tehdit edilen sihirbazların, “Rabbimiz! Bize sabır ve metanet
ihsan et ve sana yürekten bağlanan kimseler olarak canımızı al!”
(el-A‘râf 7/126) ve Hz. Yûsuf’un, “Ey gökleri ve yeri yaratan! Sen dünyada da
âhirette de benim velînimetimsin. Canımı sana yürekten bağlanan biri olarak al
ve beni iyiler arasına kat!” (Yûsuf 12/101) şeklindeki duaları da yer
alır.
Muhyî ve mümît isimleri Tirmizî ve İbn Mâce’nin esmâ-i hüsnâ listesinde
bulunmaktadır.[6]
Ayrıca birçok hadis rivayetinde hem ihyâ ve imâte hem diğer kavramlar fiil
sîgalarıyla zât-ı ilâhîye nisbet edilmiş.[7] [8]
'O' var ve ihya eden, hayat veren ve dirilten, canlandıran, can bağışlayan, hayat ve sağlık veren" demek.
A'RÂF SÛRESI: 39.ncı sırada Mekke'de inmiş olup, 206 (ikiyüzaltı) âyettir. 46. ve 48. âyetlerde A'râf'ta yani cennet ve cehennem ehli arasındaki yüksek bir yerde bulunan insanlardan söz edildiği için sûreye bu ad verilmiş. Sure içinde geçmiş peygamberlerin yapmış olduğu dualar var ki onlar müminler için en güzel dua örnekleri niteliğinde.
A’raf
Suresi 23. Ayet:
İlk dua Hz.Adem ve eşi Havva’dan:
“Ey
Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik, eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka
ziyân edenlerden oluruz.”
“Dediler ki: "Rabbimiz!
Biz kendimize zulüm ettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan
mutlaka ziyan edenlerden oluruz." [9]
“Dediler
ki: “Ey rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer
bizi bağışlamaz, bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz!” [10]
“Her ikisi birden “Rabb’imiz, biz kendimize zulüm ettik; eğer
sen bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen, kesinlikle kaybedenlerden oluruz”
diyerek yalvardılar.” [11]
Ârâf Sûresi 47. Âyet:
Cennete girmeyi uman ve gözleri cehennem ehline dönen “Ârâf’taki kimseler şöyle dua ediyor:
"...Ey Rabbimiz! Bizi zalimler topluluğu ile
beraber bulundurma!"
“Gözleri cehennemlikler tarafına çevrildiği zaman, "Ey Rabbimiz! Bizi zalim toplumla beraber kılma" derler. [12]
“Gözleri cehennem ehli tarafına döndürülünce de, “Ey rabbimiz! Bizi zalimler topluluğu ile
beraber bulundurma!” derler.[13]
“Gözleri
cehennemliler üzerine çevrilince “Rabb’imiz!
Bizi zalim kavimle bir araya koyma” diye yalvarırlar.” [14]
A'râf
sûresi 126. ayet:
103 ayetten 174. ayete kadar Musa (as), kavmi ve
Firavunla ilgili geçmişte yaşanmış pek çok bilgi var. Nitekim Cenabı Hak 174.
ayette "İşte o belgeleri böyle açık açık anlatırız. Belki dönerler"diyerek
amacı anlatıyor.
Bu ayetler arasında Firavunun huzurunda yapılan sihir
gösterisi de var. "Musa’ya: “Sen de değneğini at” diye vahyettik. Değnek bütün uydurduklarını hemen
yutuverdi."(117) Musa (as) ın asası Firavunun
sihirbazlarının sihirlerini birer birer yuttuğunda: "Böylece gerçek anlaşıldı ve
bütün yaptıkları boşa çıktı." (118) "Artık
orada yenilmişler ve küçük düşmüşlerdi." (119) "Büyücüler secdeye
kapandılar."(120) “Varlıkların Rabbine inanıp güvendik” dediler. (121
“Musa’nın ve Harun’un Rabbine” (122)
Bunun üzerine öfkelenen "Firavun dedi ki “Ben
izin vermeden ona inandınız ha? Besbelli ki bu gizli bir düzendir. Ülkede bu düzeni
kurdunuz ki halkını buradan çıkarasınız. Ben size göstereceğim." (123)
"Ellerinizi ve ayaklarınızı elbette çaprazlama keseceğim, sonra
elbette hepinizi asacağım.” (124)
Sihirbazlar "Dediler ki “Biz de Rabbimize döneriz."
(125) "Senin bize bu cezayı vermenin nedeni, Rabbimizin mucizelerini görünce derhal
inanmamızdır" deyip yukarda meali verilen duayı söylüyorlar.
“...Rabbenâ efriğ ‘aleynâ sabren ve teveffenâ müslimiyn.”
"...Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır ve müslüman olarak bizim
canımızı al."
"….“Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır
ve müslüman olarak bizim canımızı al." [15]
“… “Ey rabbimiz! Bize sabırlar ver ve müslüman olarak canımızı al!”[16]
“….”Rabb’imiz!
Bize bol sabır ihsan et ve canımızı müslüman olarak al” diye dua ettiler. [17]
A'râf sûresi 155. ayet:
142 ayetten 156. ayete kadar Musa
(as) ın Tura çıkması, kendisine orada on emri içeren levhaların verilmesi ve
dağdan indiğinde kavminin altından böğüren bir buzağı heykeli yapmalarından
bahsediliyor. Firavundan kurtulmuş olmaları ve bir çok mucize yaşamış
olmalarına rağmen bu sapkınlık Musa'yı öfkelendiriyor:
"Bana arkamdan ne kötü bir halef
oldunuz! Rabbinizin emriyle dönüşümü beklemeden acele mi ettiniz?"
Elindeki levhaları bıraktı ve kardeşi Harun'u başından tutarak kendine doğru
çekmeye başladı. Harun, "Ey anamın oğlu!" dedi, "inan ki, bu
kavim beni güçsüz buldu, az daha beni öldürüyorlardı, sen de bana böyle yaparak
düşmanları sevindirme ve beni bu zalim kavimle bir tutma." (150) ve Musa
dedi ki: "Ey Rabbim! Beni ve kardeşimi bağışla! Bizi rahmetinin içine al.
Sen merhametlilerin en merhametlisisin."(151)
Sonrasında yüce Allah şöyle diyor: "Şüphesiz o buzağıyı tanrı edinenlere Rablerinden bir gazap, dünya hayatında iken de bir zillet erişecektir. İşte biz, iftiracıları böyle cezalandırırız.(152) "O kötü amelleri işleyip de sonra arkasından tevbe ve iman edenler için hiç şüphe yok ki, Rabbin bundan sonra yine de affedici ve merhamet edicidir."
"Musa'nın öfkesi geçince
levhaları aldı. Onlardaki yazıda, ancak Rablerinden korkanlar için bir hidayet
ve rahmet vardı." (154) "Bir de Musa, tayin ettiğimiz vakitte tevbe
için kavminden yetmiş adam seçti. Ne zaman ki, bunları o sarsıntı (o müthiş
deprem) yakaladı, işte o zaman Musa peş peşe iki ayette meali verilen yakarışta
bulundu:
"...Ente veliyyunâ fagfir lenâ verhamnâ ve ente hayrul gâfirîn."
“...Sen bizim sahibimizsin, bizi bağışla ve bize acı!
Sen bağışlayanların en iyisisin!”
"…Bizim velimiz sensin. Artık bizi bağışla, acı,
merhamet et, sen bağışlayanların en hayırlısısın."
“… Sen bizim velimizsin. Artık
bizi bağışla ve bize acı. Sen bağışlayanların en hayırlısısın" [18]
“… Sen bizim velîmizsin. Artık bizi bağışla ve bize acı!
Sen bağışlayanların en iyisisin.” [19]
“…Sen bizim sahibimizsin;
şimdi bizi bağışla bize merhamet et. Sen bağışlayanların en iyisisin.” [20]
Ârâf Sûresi 156. Âyet:
"Vektub lenâ fî hâzihid dunyâ haseneten ve fîl âhırati innâ hudnâ ileyk..."
“ve Bize bu dünyada da âhirette de iyilik yaz! Biz
şüphesiz tevbe edip sana yöneldik, senin hidayetine döndük."
"Bizim için bu
dünyada da bir iyilik yaz, ahirette de. Çünkü biz sana varan doğru yola
yöneldik…." [21]
“Bize bu dünyada da âhirette de
iyilik yaz! Şüphesiz
biz sana yöneldik…” [22]
“..Bize, bu dünyada da ahirette de iyilik yaz.
Biz yalnız sana yöneldik” diye dua etti.”[23]
A'râf
sûresi 189. Ayet:
Surenin 180. ayeti:"En güzel isimler Allah'ındır. O'na o güzel isimleriyle dua
edin ve O'nun isimleri hakkında gerçeği çarpıtanları bırakın. Onlar
yaptıklarının cezasına çarptırılacaklardır"
diyor. Ancak "Yarattıklarımızdan, hakka sarılarak doğru yolu gösteren ve hak ile adaleti
gerçekleştiren bir topluluk vardır"
(181) diye de ilave ediyor. Konu "Âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, biz onları
bilemeyecekleri bir yerden yavaş yavaş felakete götüreceğiz."
(182) şeklinde devam edip "Ben onlara mühlet veririm. Şüphesiz benim tuzağım çetindir"
uyarısıyla noktalanıyor.
189. ayette; "Allah, sizi bir tek nefisten yaratan ve kendisi ile huzur bulsun diye eşini de ondan var edendir. (İnsan) eşiyle birleşince eşi hafif bir yük yüklenir (gebe kalır) ve (bir müddet) onu taşır…"bilgisi var. Hemen ardından aynı ayette gebeliği ağırlaşan eşlerin Rableri Allah'a, aşağıda meali verilen dua ile yakardıkları naklediliyor.
“Allâhe rabbehumâ le-in âteytenâ sâlihan lenekûnenne mine-şşâkirîn.”
"..Eğer bize salih (bir çocuk) verirsen, andolsun
şükredenlerden olacağız."
“…Gebeliği ağırlaşınca her ikisi de Rableri Allah'a, "Eğer bize iyi ve sağlıklı bir çocuk verirsen, elbette
şükredenlerden olacağız" diye dua ederler. [24]
“.. hamileliği ağırlaşınca rableri olan Allah’a şu sözlerle
yakarırlar: “Andolsun, bize kusursuz bir çocuk
verirsen kesinlikle şükredenlerden olacağız!”[25]
“…ikisi birden
Rabb’leri Allah’a dua ederek “Eğer bize
sağlıklı bir çocuk verirsen mutlaka sana şükredeceğiz” derler. [26]
A'râf
sûresi 205. ayet:
190. ayetten surenin sonu olan 206. ayete kadar
Resulullah üzerinden müşriklere ve mü'minlere sesleniyor:
"Kendileri yaratılıp dururken, hiçbir şeyi yaratamayan şeyleri
mi ortak koşuyorlar?" (191) "Oysa (bu şirk
koştukları güçler ve nesneler)
ne onlara bir yardıma güç yetirebilir, ne kendi nefislerine yardım etmeğe."
(192)
"Sen af (veya kolaylık) yolunu benimse, (İslam'a)
uygun olanı (örfü) emret ve
cahillerden yüz çevir." (199) "Eğer sana şeytandan
yana bir kışkırtma (vesvese veya iğva) gelirse, hemen Allah'a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir."
(200) "(Allah'tan) Sakınanlara şeytandan bir vesvese eriştiğinde (önce) iyice düşünürler
(Allah'ı zikredip-anarlar), sonra hemen bakarsın ki görüp bilmişlerdir."
(201) "(Şeytan'ın) Kardeşleri ise, onları sapıklığa sürüklerler, sonra peşlerini
bırakmazlar." (202)
"Kuran okunduğu zaman, hemen onu dinleyin ve
susun. Umulur ki esirgenmiş olursunuz." (203) "Şüphesiz Rabbinin Katında
olanlar, O'na ibadet etmekten büyüklenmezler; O'nu tesbih ederler ve yalnız
O'na secde ederler." (206)
Bu arada yukarıda meali verilen 205. ayette de
Peygamberimizin (sav) şahsında mü'minlerin nasıl dua ve niyaz içinde olacakları
da tarif edilmiş:
“Vezkur rabbeke fî nefsike tedarruan ve hîfeten ve dûnel cehri minel kavli bil guduvvi vel âsâli ve lâ tekun minel gâfilîn.”
"Rabbini, sabah akşam, yüksek olmayan bir sesle, kendi kendine, ürpertiyle,
yalvara yalvara ve için için zikret. Gaflete kapılanlardan olma."
“Rabb’ini,
içinden yalvararak ve korkarak, yüksek olmayan bir sesle sabah-akşam zikret ve
gafillerden olma.” [27]
“Kendi kendine, yalvararak ve ürpererek,
alçak
sesle sabah akşam rabbini zikret, gafillerden olma!” [28]
“Rabb’ini içinden, huşû içerisinde yalvararak, korkarak ve sesini yükseltmeksizin sabah akşam zikret. Sakın ha gafillerden olma!” [29]
[1] (M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “ḥyy” md.)
[2] (Hattâbî, s. 79-80; İbnü’l-Cevzî, s. 253-254)
[3] (M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “iḫrâc” md.)
[4] (Câmiʿu’l-beyân, III, 304-307, krş. Râgıb el-İsfahânî,
el-Müfredât, “ḥyy” md.)
[5] (M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “ḳży”, “mvt” md.leri)
[6] (“Daʿavât”, 82; “Duʿâʾ”, 10)
[7] (Wensinck, el-Muʿcem, “iḥyâʾ”, “imâte”, “ḳabż”,
“teveffî” md.leri)
[8] Kaynak <https://islamansiklopedisi.org.tr/muhyi>
[9] Kaynak <https://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf/kuran-meal-2/araf-suresi-7/ayet-23/diyanet-isleri-baskanligi-meali-1>
[11] Beyânu’l-Hak, Prof.Dr.Zeki Duman, 1.cilt sayfa 312
[12] Kaynak <https://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf/kuran-meal-2/araf-suresi-7/ayet-47/diyanet-isleri-baskanligi-meali-1>
[14] Beyânu’l-Hak, Prof.Dr.Zeki Duman, 1.cilt sayfa 322
[15] Kaynak <https://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf/kuran-meal-2/araf-suresi-7/ayet-125/diyanet-isleri-baskanligi-meali-1>
[17] Beyânu’l-Hak, Prof.Dr.Zeki Duman, 1.cilt sayfa 337
[18] Kaynak <https://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf/kuran-meal-2/araf-suresi-7/ayet-155/diyanet-isleri-baskanligi-meali-1>
[20] Beyânu’l-Hak, Prof.Dr.Zeki Duman, 1.cilt sayfa 346
[21] Kaynak <https://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf/kuran-meal-2/araf-suresi-7/ayet-156/diyanet-isleri-baskanligi-meali-1>
[23] Beyânu’l-Hak, Prof.Dr.Zeki Duman, 1.cilt sayfa 346
[24] Kaynak <https://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf/kuran-meal-2/araf-suresi-7/ayet-189/diyanet-isleri-baskanligi-meali-1>
[26] Beyânu’l-Hak, Prof.Dr.Zeki Duman, 1.cilt sayfa 358
[27] Kaynak <https://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf/kuran-meal-2/araf-suresi-7/ayet-205/diyanet-isleri-baskanligi-meali-1>
[29] Beyânu’l-Hak, Prof.Dr.Zeki Duman, 1.cilt sayfa 361
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder