19 Şubat 2021 Cuma

19 Şubat 2021 Salı 18:00 SİTE YÖNETİMİ.............................................Orjan’a yol haritası

Orjan’a yol haritası

Orjan daha önce de Burhaniye Bahçelievler Mahallesiyle ilişiklendirilmişti. Ancak son gelişmelerle oluşan “A.Çetinkaya Mahallesi” nin merkezinde olan bir yerleşim yerine dönüşüyor. Yani Burhaniye ilçesi kentsel alanının coğrafi ve yönetsel alt bölümü  haline geliyor. 

Yasalara göre sınırları ve nüfusu belli olan yöneticisine de 'muhtar' denilen yerleşim ve yaşam alanlarıdır mahalleler. Aynı mahallede oturmakta olan insanlar da, mahalle halkı olarak tanımlanıyorlar.

Türkiye Cumhuriyetinin idare sisteminde iki farklı mahalle kavramı var. İlki köy tüzel kişiliğine bağlı olan mahalleler.  Diğeri ise il ve ilçe merkezlerinde olan daha kalabalık nüfusa sahip olup yerel yönetimlerin bir parçası olanlar. 5393 sayılı belediye kanunu[1] bunları “Belediye sınırları içinde, ihtiyaç ve öncelikleri benzer özellikler gösteren ve sakinleri arasında komşuluk ilişkisi bulunan idarî birim” olarak tanımlamış. İçinde sokak bölümlendirmeleri olan “Mh.” kısaltmasıyla gösterilen yerleşim alanları oluyorlar. Bu mahalle yönetimleri seçim yolu ile oluşmasına karşın, köy yönetiminde olduğu gibi tüzel kişiliğe sahip değiller. Kendilerine özgü bütçeleri de yok.

5393 Sayılı Belediye Kanununun 21.nci Bölüm “Mahalle Muhtarlığının Kurulumu ve Yönetimi”ni düzenliyor. Oradaki 9.ncu maddeye göre “Mahalle, muhtar ve ihtiyar heyeti tarafından yönetilir”. Aynı maddeye göre Belediye sınırları içinde mahalle kurulması, kaldırılması, birleştirilmesi, bölünmesi, adlarıyla sınırlarının tespiti ve değiştirilmesi, belediye meclisinin kararı ve kaymakamın görüşü üzerine valinin onayı ile oluyor.

“Muhtar”; köyün ya da mahallenin yönetiminden sorumlu olan kişiye verilen isim. "Seçilmiş kişi" anlamına geliyor. Bulunduğu bölgenin temsilcisi olarak 5 yıllık görev süre boyunca, 4 adet aza ile beraber çalışmalarını sürdürür. Görevleri: “Muhtar, mahalle sakinlerinin gönüllü katılımıyla ortak ihtiyaçları belirlemek, mahallenin yaşam kalitesini geliştirmek, belediye ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarıyla ilişkilerini yürütmek, mahalle ile ilgili konularda görüş bildirmek, diğer kurumlarla iş birliği yapmak ve kanunlarla verilen diğer görevleri yapmakla yükümlüdür” şeklinde belirlenmiş.

Aynı kanunun 9.ncu maddesi bu noktada Belediyenin görevlerini de belirtmiş. Buna göre“..mahallenin ve muhtarlığın ihtiyaçlarının karşılanması ve sorunlarının çözümü için bütçe imkânları ölçüsünde gerekli ayni yardım ve desteği sağlar; kararlarında mahallelinin ortak isteklerini göz önünde bulundurur ve hizmetlerin mahallenin ihtiyaçlarına uygun biçimde yürütülmesini sağlamaya çalışır.”

Bütün bunlar ne anlama geliyor? Mahalle olmak Orjan’ı nasıl etkileyecek? Geleceğimiz üzerinde ne gibi etkileri olacak? Bunları düşünmek, Orjan ve mahalle olan diğer sitelerle birlikte yöremiz gelecekte nasıl bir şekillenme yaşayacak öngörebilmemiz gerekiyor.

Kuşkusuz bizim gibi kendi içinde müstakil birer ada durumundaki diğer kooperatiflerle birlikte artık “farklı bir şey” olacağımızı kabul etmemiz lazım. Sadece bu gelişme değil tabi, çevremizde daha fazla altyapı ve yapılaşma göreceğiz önümüzdeki yıllarda. Yakın ya da uzak; bir İskele mahallesi, bir Öğretmenevleri, bir Zeytinli Altınkum mahallesi süreci yaşayacağımız muhakkak.

İçinde bulunduğumuz bu güzel siteden yükselen beklentilere, üzerinde tartışmakta olduğumuz meselelere ve her geçen gün daha fazla kamu hizmeti taleplerimize bakarsanız aslında bu eşiği çoktan aşmış olduğumuzu anlayabilirsiniz. Sözün özü daha kooperatif olarak devam etmemiz mümkün değil. O durumda da site yönetiminden başka seçeneğimiz yok. Bu arada pek çok nedenle Kooperatifin işletme kooperatifine dönüşüp küçülmesi ve sadece bizim için ticari hizmetlere tahsisi söz konusu olacak.  

O halde bulunduğumuz noktada Orjan için yeni ve farklı bir şeyler yapmak gerektiği açık. Ancak ‘Ne yapılmalı?’ ve “Nasıl yapılmalı?” en önemlisi bunlar bizi “Nasıl bir geleceğe taşımalı?” Artık şunu biliyor olmalıyız: “Bir şeyler yapılmalı” demekle o ‘bir şeyler’ kendiliğinden olmuyor. Ya da şöyle diyelim: “zamanla kendiliğinden oluveren şeyler” acaba gerçekten istediğimiz şeyler mi olur? 

Kuşkusuz umutsuz olmaya da gerek yok. Zira Orjan’ın köklü bir geçmişi, hepimizin sevdiği güzellikleri ve değerleri var. Buna karşılık dünden bu güne geç kaldığımız, birikmiş devasa sorunlarımız da. Bir yandan da dünya dönüyor ve zaman durmuyor. Orjan artık 10 yıl öncesi gibi değil. Orjan da, üye yapımız da, çevremiz de sürekli değişmekte. Yine de “zararın neresinden dönülürse kârdır” denilmiş. Yani ne kadar erken davranırsak o kadar yol almamız mümkün.

Elimizdekileri kaybetmeden, eksiklerimizi tamamlayıp, dönüşerek süregiden değişimi yakalayamaz mıyız? Böylece geleceğe uyum sağlayan, bilinçli olarak değişip gelişen bir Orjan niye olmasın ki? 10 yıl sonra kendi varlığı, değerleri ve kültürü ile hep birlikte geleceğini inşa etmiş bir Orjan görmeyi kim istemez?

Ancak, ısrarla söylediğim gibi öncelikle Orjan’ın vizyonunu ve yol haritasını netleştirmesi gerekiyor. Özellikle de yönetime talip olanların Orjan için önemli olanla öncelikli olanın ayırdına varması lazım. Şayet böyle bir bilinçle, Orjan’ın gerçekte neye ihtiyacı olduğunu, ne yapması gerektiğini, kimden ne talep etmesi lazım geldiğini, zamanını, mekânını ve tonunu doğru öngörebilirlerse ilk adım atılmış olacak.

Bu ilk adımın içi Orjan için sağlıklı bir durum analizi yapmakla doldurulabilir. Elbette "Görmem, duymam, konuşmam" duyarsızlığının zamanı ve yeri değil. Adayların nerede durduğumuzu, gelecekte karşı karşıya olduğumuz tehdit ve fırsatları, zayıf ve güçlü yönlerimizi değerlendirmeden sağa sola gülücük dağıtmalarının hiçbir yararı olmaz. Üstelik bu zafiyet bize, üyelere de yansır ve meseleyi anlamsız bir seçme seçilme yarışına indirgemiş oluruz. Bu da mümkün olduğu kadar geleceğe odaklı, faydalı ve çözümcül beyin fırtınaları yaparak, birliğimizi zedelemeden aşılabilir.

Kuşkusuz hepimiz günümüzü yaşayarak, Orjan’dan mümkün olan keyfi alarak bilmediğimiz yarınlara doğru yol alıyoruz. Bu arada karşımıza yeni yeni yol çatırıkları hep çıktı, çıkıyor, çıkacak ta. Böyle zamanlarda durumumuzu, karşımızdaki seçenekleri ve olabilecekleri layıkıyla gözden geçirmemiz gerekiyor. Bu değerlendirmeler aynı zamanda durumumuzu, sorunlarımızı, beklentilerimizi  muhasebe etmek, geleceğe yönelik seçimlerimizi daha doğru yapmak için de birer fırsat.  

Baktığımızda geçmişte pek çok hata yapılmış, gelecek görülememiş, eldekiler korunup geliştirilememiş ve zaman kaybedilmiş olabilir. Böyle hallerde inanın birbirimizi suçlamanın ya da birini indirip yerine bir başkasını seçmenin şimdiye kadar hiçbir yararı olmadı, olmayacak ta. Nelerin doğru olmadığının anlaşılması yapılan yanlışların tekrar edilmemesine fayda sağlar; doğru. Ancak yetmez. Neyi doğru yapmamız gerektiği üzerinde daha fazla kafa yormalıyız. Önümüze ve geleceğe bakmayı bilebilirsek, en uygun yolları bulmamız da kolaylaşabilir. Böyle yapmazsak kaybeden hep ve yine biz oluruz.

Şayet 2021 seçimli genel kuruluna hazırlanıldığı bir süreçte Orjan’ın gidişatını daha iyiye doğru düzeltmek ve değiştirmek istiyorsak; görünen meselelere ayırdığımız enerjiden çok daha fazlasını ana sorunlara, köklü kararlara ve geleceğin Orjan’ının inşasına ayırmak zorundayız.

Bu konuda benim yol haritası önerim şu: “Orjan’ın mevcut durum, misyon ve temel ilkelerinden hareketle geleceğe dair bir vizyon oluşturulmalı, bu vizyona uygun amaçlar ile bunlara ulaşmayı mümkün kılacak hedef ve stratejiler belirlenmeli, ölçülebilir kriterler geliştirerek performans izlenmeli ve değerlendirilmelidir.”

Bu tarz bir yaklaşım, her şeyden önce; “Neredeyiz?, Nereye ulaşmak istiyoruz?, Ulaşmak istediğimiz noktaya nasıl gideriz? Ve Başarımızı nasıl değerlendiririz?” şeklinde ifade edilebilecek dört temel soruya cevap arayarak başlıyor. Ardından adına ister seçim vaadleri deyin, ister program ya da eylem planı. Sonuçta geleceğe yönelik bir plân ortaya konulmasıyla da olgunlaşıyor. İşte önümüzdeki genel kurul birilerinin gidip birilerinin gelmesi için değil Orjan’ın geleceğini şekillendirecek böyle bir planın oylaması için yapılmalıdır.

Ancak şunu da ifade etmeliyim ki; bir değişim plânının olması, gerçekleştirilmesi için asla yeterli değil. En başta o plânın sahiplenilmesi ve harekete geçilmesi gerekiyor. Zira; asıl olan pırıltılı şablon ve ifadeler değil, yönetim sürecinin bizzat kendisidir. Elbette bu tarz bir harekete en geniş destek ve katılım da şart. Sürece değişik taraf ve seviyelerden insanlar dahil edilmeli ki ortak akıl bir bütün olarak çıkış yolunu dosdoğru bulabilsin. Zira arkasında yeterli destek olmayan hiçbir çıkış yolu başarıyı bulamaz. Kaldı ki bu sürecin bir yan ürünü olarak yaşanan birlikte olma hali, güçlü iletişim ve motivasyon ilerde yaşanabilecek birçok olumsuzluğa da geçit vermeyecektir.

Ayrıca şayet Orjan geleceğini öngörmek, karşı karşıya kaldığı sorunları orta vadede aşmak istiyorsa alıştığı minval kısa vadeli çözümlerden uzak durmalıdır. Burada önerdiğimiz şey elbette ki mevcut sorunlarla uğraşmayı, işleri yürütmeyi ve günlük hizmetlerin verilmesini durdurmamalıdır. Yönetim görevi olan hizmetleri sürdürecek, vaadlerini yerine getirecek ve geleceğe yönelik kararları da yerine getirecektir. Farklı olan şey; yönetimiyle, üyeleriyle hep birlikte öngörülen plâna sahip çıkmak, katılmak ve destek vermektir.

“Gitmek istediğimiz yere nasıl ulaşabiliriz?” sorusunun cevabı kullanılacak yöntem, yol haritası ve faaliyetlerle, yani; strateji ve projelerle verilmiş olacak. Kuşkusuz anlamlı sonuçlar olarak tanımlanabilecek “stratejik amaçlar” için ulaşılması gereken ölçülebilir hedefler ortaya koymak bu yöntemin olmazsa olmazı.  Bu aşamada da “Neredeyiz?” sorusuna verilen cevaplar önemli bir zemin. Zira, işin başlangıcında not edilen ve plan dönemi süresince yararlanılabilecek fırsatlar ile sakınılması gereken tehdit ve risklerden de doğal olarak bazı çözümler çıkar.

“Yol haritası diyebileceğimiz bu strateji” de en sonunda öngörülen vizyona ulaşmak üzere, sarf edilecek tüm çaba ve eylemlerin belli bir “amaç” için kurgulanmasıyla şekillenmiş ve nihayetinde de gerçekleşmiş olacak.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder