7 Aralık 2017
Perşembe: Umre yolculuğumuzda 20. gün.
Sabah tavafına eşimle gittik.
Yine güzel ve rahat bir tavaf oldu. Ümit için niyetlenmiştim. Rabbim kabul
etsin, onu da nasipdar etsin.
Üst katta gruptan ayrılmadan
mümkün olduğunca kenar boyundan yürüyoruz.
Bazen başka gruplar önümüze çıkıyor.
O zaman da aralardan sıyrılarak tekrar gruba katılmaya çalışıyoruz.
Bu aralar
üst katta tavaf edenler fazlalaştı. Tabi ki ihramsız erkeklerin aşağıya
alınmaması etkili.
Ama, bence aynen bizim gibi açık havada grup halinde tavaf etmek isteyenler çıkıyor buraya. Galiba biraz da son günlerde umreci sayısında bir artış var. Bunu oteldeki yoğunluktan da anlayabiliyorum.

Akşam Oğuzhan'la ve Hilal'le
konuştuk. Oğuzhan zemzemleri almış (20 Kg) kargodan. Safiye de temizliğe
başlamış.
Hilale yeni arabaları için hayırlı olsun dedik. İkinci el değilmiş.
Markası yine Citroen. Allah ödemeyi nasip etsin.

Hicaz bölgesinin çöl olduğunu
kim söylemiş ? Etraf safi siyah kaya. Değil çöl, kum bile yok ortalarda.
Bölgede mutlaka çöl vardır.
Ama şu anda bana faydası yok. Hurma paketleriyle
çantaları birbirine bağlamak için de ip lazım. Hanım 50 lira verdi. Riyale
çevireceğim.
Kahvaltıdan sonra öğleye kadar
uyuduk. Kalktık namaz kıldık. Öğle yemeği yedik. Hazırlandık çıktık.

İkindiden sonra hanım kur'an
okuyacağını söyledi. Ben de kum aramak üzere Bindawood çarşısına gittim.
Gerçekten büyük bir çarşıymış. Ama benim aradığım yok.
Dolaştım durdum ama boş.
Artık umudum kalmadı. Akşam namazına yakın döndüm.
Namaz sonrası eşim abdest
tazeledi ve kabe katına indik. Hanımı uygun bir yere oturtup ben önlerde
kendime yer aradım.
Biraz defterime yazdım, biraz
da kaza namazı kıldım. Burada namaz vakitleri aşağı yukarı Türkiye'dekine
yakın.
Sabah namazı (salatül fecr)
al-fajer / fajr, öğle namazı (salatüz zuhr) al-zohr / zuhr, ikindi namazı
(salatül asr) al-asr / aser, akşam namazı (salatül mağrib) al-maghreb / maghrib
ve yatsı namazı ( salatül işa') al-eshaa / isha oluyor.
Düşünceler arasında vakit
çabucak geçti. Ezan okundu.
Kabeyi tavaf edenler çabucak halkalar hainde saf
tuttular. Binlerce kişi kalkıp kabe imamının güzel okuyuşu eşliğinde yatsıyı
kıldık.

Sanırım güney asyalı müslümanların geleneği böyle.
Biz de 'Aminn !' deriz ama çok yüksek sesle değil. Kısa ve öz. Kabede sanki
biraz orta yol bulunmuş gibi.
Namaz sonrası eşimi bulup
boşalan yerlere doğru ilerledik. İki tabure sandalye alıp kabeyi seyrettik
önce. Etrafımıza baktık. Birkaç fotoğraf çektik, çektirdik.
Saat sekiz buçuğa doğru
birlikte bir dua yapıp otelimize gitmek üzere kabeden ayrıldık. Ben buraya
doyamıyorum. İnşallah yarın da gelirim.

Nesibe teyzenin maceraları devam ediyor. İnşallah
başına bir hal gelmeden bulunur gelir.
Yemekte çalışanlardan birinin
özbek asıllı olduğunu öğrendik. Biraz konuştuk. 28 yaşındaymış ve iki çocuğu
varmış. Aslında çok daha genç görünüyor.
Çöl kumu meselesini ona da
açtım. Bakalım yardımcı olabilecek mi ?

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder