Yolunu bulup akan su, kayada biten ağaç görebilen insana ne
çok şey anlatır. Düşünün; Su toprağa değer değmez vuslat için zorlu bir yolculuğa
çıkıyor. İster toprağı sulasın, ister süzülüp insin, ister bir canlının
bedenine girsin, ister bir yerlerde göllensin. Orada durmuyor, can veriyor
uğradıklarına ama yolcudur, gitmek için türlü çeşit imbiklerden geçip menziline
koyuluyor illa ki.
Kimi bir gözede kaynıyor, kimi bir yamaçta çağlıyor. Ne
yapıp ediyor derelere, nehirlere kavuşuyor. Kendisi gibi diğer vuslat
yolcularıyla derya denizlere yol alıyor. Nihayet ulaşıyorlar bir denize,
yeniden ölüp buharlaşana kadar mavi dingin bir dünyada sakinleşiyorlar. Burada
bazen dalgalarla oynaşıp, teknelerle, balıklarla yarışıyorlar.
'Gel !' dendiğinde buhar olup göğe çıkıyorlar yeniden.
Yine bulutlarda ağlayıp, toprağa düşebilmek için uygun rüzgarları bekliyorlar
yukarda. Hiç sıkılmıyorlar, usanmıyorlar bu yolculuklarından. Önlerine
dağlar çıksa aşıyorlar, kayalar arasından fışkırıp yine de yolunu buluyorlar.
Onların bu zorlu yolculuğu bana hep azmi düşündürmüştür.
Hangi şartta olursa olsun nereden gelip nereye gideceğini bilenlerin
kararlılığını. Doğmak kadar vuslatın da mukadderliğini. Cesareti, aşkı…
Eğer gerçekten bakmayı biliyorsanız hiç umulmadık
yerlerde yeşillikler, fidanlar hatta ulu ağaçlar görürsünüz. 'Nasıl oluyor da
bu kıraç yerde, dik yamaçlarda, taşlık kayalık yerlerde filizlenebiliyorlar ?'
diye düşünürsünüz.
Sana bana can veren, rızık veren Allah elbette her şeye
kadirdir. Onlar da bir yaradılmış sonuçta. Ama bu gördüklerimizde bir mana var
sanki. Anlaşılması istenen hikmetler, bizatihi insan için misaller var.
Elimizle bir fidan alıp uygun toprağa dikiyoruz.
Bakıyoruz, suluyoruz yeşillenmesini, büyümesini bekliyoruz. Bazen oluyor bazen
de olmuyor. Şu işe bakın ki kayalık yerde, ufacık bir çatlakta ağaç
çimlenebiliyor. Belki suyun getirdiği bir avuç çamur kalıntısında, belki
rüzgarın savurduğu toz toprak birikintisinde boy verebiliyor.
Rabbim bir kuşun gagasında da olsa küçük bir tohumcuğu
takdir ettiği zaman takdir ettiği yerde köklendirebiliyor. İş baktığınla değil,
görebildiğinle düşünmekte.
Kayada biten bir fidan insana kudret i ilahiyi
gösterebiliyor, orada yeşillenip büyüyen ağaç umudu ve teslimiyeti
açıklayabiliyor. Yolunu bulup akıbetine akıp giden su vuslatı misallendirebiliyor.
Görebilene her şey insana esas sahibini, halıkını hatırlatıyor aslında. Aczini
gösteriyor, kibrini kırıyor. Tevazu sahibi olmayı öğretiyor biteviye.
Hak aşıklarının dilinden şiir oluyor, nât oluyor,
münacaat oluyor. Katre katre iniyor gönlümüze dizeler:
Alan sensin veren sensin kılan sen / Ne
verdinse odur dahi nemiz var
Hakîkat üzre anlayıp bilen sen / Ne
verdinse odur dahi nemiz var
Tutan el ü ayak senden gelipdir / Gören
göz ve kulak senden gelipdir
Efendi dil dudak senden gelipdir / Ne
verdinse odur dahi nemiz var
Hudâyâ biz bu zâtı kande bulduk / Yâ
ef'âl ü sıfâtı kande bulduk
Fenâyı yâ sebâtı kande bulduk / Ne
verdinse odur dahi nemiz var
Bizim ahvâlimiz ey Hayy u Kayyûm / Cenâb-ı
pâkine hep cümle ma'lûm
Buyurdun oldu illâ kaldı ma'dûm / Ne
verdinse odur dahi nemiz var
Hüdâyî'yi sen erişdir murada / Senindir
çünki hükm arz ü semâda
Efendi dahli yok gayrın arada / Ne
verdinse odur dahi nemiz var ( Aziz
Mahmud Hüdayi )
Demek dünyada
görebildiklerimiz hep bizim için düşünüp ibret alma vesilesi. Ayetler sadece
Kur'anda yok, görebilene etrafımızdaki her şey birer ayet aslında. İnsana hamd
etmeyi, şikayet etmemeyi, umudu ve azmi hatırlatıyorlar. Yaşama tutunmayı,
sevgiyi, ömür yolculuğunun anlamını ve vuslata olan aşkı öğretiyorlar.
Millete hizmet
yolunda emanete talip olmak, bunun için çalışmak da kutlu bir iş. Nasıl su
dağları, kayaları aşıp yoluna giderse “Ben yaparım” diye meydana çıkanlar da ‘Besmele’
ile öyle yola çıkıyorlar. Hak nasip etmişse bir kaya çatlağında bitip boy veren
ağaçlar gibi olacaklar. Yeter ki lütfun nereden geldiğini unutmasınlar.
Gayretleri kadar, şecaat, edep ve zerafetle de yol almayı bilsinler.
Seçim yarışı hafif
hafif ısınıyor. Şu ana kadar çirkin, olumsuz bir durum yok. İnşallah nazar
değmez. Gayet güzel, mertçe ve millete hizmet önerilerinin, projelerin
yarıştığı bir mücadele izleriz. Her sağduyulu insan gibi benim de gönlüm, bu
seçimlerin demokrasi er meydanında mertçe, centilmence, delikanlıca bir
mücadeleyle, kazasız belasız sonuçlanmasını istiyor.
Geçmişte yüzümüzü
kızartan, sıkıntı veren çok tecrübe yaşadık. Genellikle demokrasimiz bunları
aşmasını bildi. Ama yaralandık, berelendik. Yüzümüzü kızartan, inciten, yerine
göre hiddetlendiren pek çok kötü anımız var. Bu sefer de kazanan demokrasimiz
olsun. Zedelenmeden, yıpranmadan, çirkinleşmeden, alnımızın akıyla çıkalım bu
süreçten.
Tabi ki her
müsabakanın favorisi, iddialısı ve yenileri olur. Bu seçimde de olacak. İyi ki
de var. Demokrasi bu demek zaten. Öyle değil mi ?
Tabi ki
politikanın ana malzemesi çene. Elbet adaylar birbirlerine lafla el ense çekip
oyun atacaklar. Bazen biri bazen öbürü alkışlanacak. Ama asla kural dışı
hareketler olmamalı. Bu sosyal medyada da olsa fark etmez. Yalanın, iftiranın,
hakaretin faturası nereden gelirse gelsin önce insanların kalbinde kesilir.
Aklı olan böyle şeylerin kazandırmayacağını, aksine kaybettireceğini bilir. Ha,
her şeye rağmen olursa da, cezasını millet sandıkta keser haberiniz olsun.
Yarışı önde tamamlayan da 'kazanma' ödülünü bizzat yine milletten alır.
Dileyelim ve
bekleyelim ki, finiş çizgisine kadar da bu tablo bozulmaz. Şarkılarla,
mitinglerle, nüktelerle, kabalaşmadan ve adileşmeden çok renkli bir yarış
izleriz. Sonra da hem yarışanları hem de oy verip sorumluluğunu her
zamanki gibi tam isabetle yerine getiren milletimizi ayakta alkışlarız.
Allahın izniyleTürkiye
yine seçimini yapacak. Su yolunu bulacak, yeni yeni fidanlar yeşerip
boylanacaklar. Ülkemiz inşallah dünya aleme gıpta ettirecek demokratik
olgunluğunu bir kez daha gösterecek. Düşmanlarına inat daha da güçlenip saygın
ve onurlu bir yürüyüşle yoluna devam edecek. 2023 hedeflerinin şafağı sökmek
üzere. Herkese yer var bu kutlu gayrette.
Maşallah. Nazar
değmesin ülkeme. Helal olsun ülkemin güzel insanlarına.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder