18 Nisan 2021 Pazar

18 Nisan 2021 18:30 Salı CORONA GÜNLERİ.........................................El-Hayy/Tâhâ Sûresi

El-Hayy/Tâhâ Sûresi

Bugün üç ayların 65, ramazanın 6.ncı günü. Corona günlerinin de 402.ncisini geride bıraktık. Allah'ın izniyle üç ayların başlangıcından bu yana  her gün bir esmayı anma gayretimi Ramazan ayı boyunca da sürdürüyorum.

Ayrıca namazda ve sonrasında okunan dua ve zikirleri de öğrenerek bu süreci manevi açıdan değerlendirmeye çalışıyorum.

Sırada Esma ül Hüsnanın altmışbeşincisi “El-Hayy" var. Ayrıca bu bölümde içinde Hz. Musa'nın ve peygamberimize telkin edilen bir duanın bulunduğu Kur'an ı Kerimin "Tâhâ sûresi"ile ilerliyoruz.

EL-HAYY: الحيّ Sözlükte “yaşamak, diri ve canlı olmak” anlamına gelen hayât (hayevân) kökünden sıfat olup “diri olan, yaşayan” demekmiş. Râgıb el-İsfahânî, Kur’ân-ı Kerîm’de yer alan hayat kavramını altı grup içinde mütalaa etmekte, bunların beşinin hakikat veya mecaz mânalarıyla bitkiler, hayvanlar ve insanlar yani fâniler için kullanıldığını, Allah’a mahsus olan hayatın ise “ölümsüzlük” (bekā) anlamına geldiğini belirtmiş. Buna göre hay, “hakkında ölüm geçerli olmayan varlık” demek.[1]

Kur’an’da “yaşatmak, diriltmek” anlamındaki ihyâ masdarından fiil sîgalarıyla türeyen kelimeler kırk yedi âyette, yine aynı kökten türeyen muhyî (can veren) ismi de iki âyette Allah’a nisbet edilmekte.[2] Bu âyetlerde daha çok Allah’ın yağmur yağdırmak suretiyle ölü toprağı diriltip yeşertmesi ve bu sayede canlıları beslemesi dile getirilmekte, ayrıca O’nun iyi davranışlarda bulunan inançlı insanlara dünyada ve âhirette mutlu bir hayat yaşatacağı vurgulanmakta ve âhirette ölüleri dirilteceği ısrarla tekrarlanmakta.

Çeşitli âyetlerde yaşatanın da öldürenin de mutlak şekilde Allah olduğu, her şeye O’nun vâris bulunduğu ve herkesin eninde sonunda O’na varacağı belirtilmektedir (meselâ bk. Yûnus 10/56; el-Hicr 15/23; Kāf 50/43).

Hay ismi Kur’ân-ı Kerîm’in beş âyetinde Allah’a izâfe edilmiş. Bunların üçünde Allah lafzının veya bu lafzın yerini tutan zamirin sıfatı durumunda iken (el-Bakara 2/255; Âl-i İmrân 3/2; Gāfir 40/65) ikisinde doğrudan doğruya lafza-i celâlin yerini tutmakta (Tâhâ 20/111; el-Furkān 25/58).

Esmâ-i hüsnâ şârihleriyle kelâm âlimleri, hay sıfatının zât-ı ilâhiyyeyi aşan bir alanının (taalluk) bulunmadığını söylemekteyse de hay isminin kullanıldığı üç âyette kayyûm ile birlikte yer aldığı görülmekte (el-Bakara 2/255; Âl-i İmrân 3/2; Tâhâ 20/111). Öyle anlaşılıyor ki kayyûm, “her şeyin varlığı kendisine bağlı olup kâinatı idare eden” şeklindeki mâna ve muhtevasıyla hay ismi ve sıfatını fonksiyoner hale getirmekte.

İhyâ masdarından türeyen çeşitli fiillerin birçok hadiste Allah’a izâfe edildiği görülüyor. Bunların daha çok Hz. Peygamber’in hamdüsenâ, şükür ve dua cümlelerinde yer alması dikkat çekici.[3] Hay ismi, doksan dokuz esmâ-i hüsnâ hadislerinin ikisinde de mevcut olduğu gibi [4] başka hadis rivayetlerinde de geçmekte. [5]

'O' her zaman diri olan, ezelî ve ebedî bir hayat ile dipdiri, uyuklama, yorulma gibi noksanlıklardan uzak, tam ve mükemmel manasıyla hayat sahibi olan" demek.

TÂHÂ SURESI: سُورَةُ طٰهٰ  135 âyet olup 45.nci sırada Mekke'de nâzil olmuş. Kur'an ı Kerimin 20. suresi. Sûre, ismini, başındaki Tâ-Hâ harflerinden almış. Hz. Ömer'in müslüman oluşu bu sûre vesilesiyle.[6]

Tâhâ sûresinde Hz. Mûsâ’nın duası (Tâhâ, 20/25-35) özellikle kısa, canlı, ahenkli ve etkili cümleleriyle Kur’an’daki dua örneklerinden. Bu âyetlerde “Rabbim! Yüreğime genişlik ver; işimi kolaylaştır; dilimin bağını çöz ki sözümü anlasınlar” ifadeleriyle dua edilmekte.

Yüce Allah, Musa (a.s.)'a kendisini ilâh yerine koyan Firavun'a gidip onu imana davet etmesini emretti. Musa (a.s.), bu görev üzerine şöyle dua etti:

Tâhâ Sûresi: 25-28. Âyetler:

"Kale: “Rabbiş-rahlî sadrî ve yessirlî emir vahlül 'ukdetem millisânî yefkahû kavlî vec'al lî vezîran min ehlî Hârûne ahî üşdüd bihî ezrî ve eşrikhü fî emrî key nüsebbihake kesîran ve nezkürake kesîran inneke künte binâ basîra."

"Musa dedi ki: Ey Rabbim! Göğsüme genişlik ver, işimi kolaylaştır”, dilimden düğümü çözüver de sözümü iyi anlasınlar. Bana âilemden bir vezir ver; Kardeşim Harun'u, onunla arkamı kuvvetlendir, onu da (elçilik) görevime ortak yap ki Seni çok tesbih edelim ve Seni çok analım. Şüphesiz Sen, bizi görensin." (Tâ-hâ, 20/25-35)

Özellikle duanın girişinde yer alan her müminin yapabileceği bir dua örneği:


Bismillâhirrahmânirrahîm"...Rabbişrah lî sadrî. Ve yessir lî emrî."

“...Rabbim! Gönlüme ferahlık ver. İşimi bana kolaylaştır.”

“Mûsâ dedi ki: "Rabbim! Gönlüme ferahlık ver." (25) "İşimi bana kolaylaştır." 26﴿….” [7]

“(25) Mûsâ “Rabbim!” dedi, “Gönlüme ferahlık ver. (26) İşimi bana kolaylaştır….” [8]

“Musa dedi ki: “Rabb’im, göğsüme genişilk ver, 26. İşimi kolaylaştır,…”[9]

Tâhâ Sûresi: 114. Âyet:

Surede 110. ayete kadar Kur'andan, Allah'tan, Musa'dan, Firavun ile mücadelesinden, kıyamet gününden bahsolunuyor. Sonra "Bütün yüzler Hayy ve Kayyum olan Allah’a zelil olarak boyun eğmiştir. Zulüm yüklenen ise gerçekten perişan olmuştur." , "Kim mümin olarak sâlih amellerden yaparsa, artık o ne zulümden ne de hakkının yeneceğinden korkar." (112) deniliyor. Ardından tekrar söz kur'ana geliyor ve: "Böylece biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik ve onda tehditleri tekrar tekrar açıkladık. Umulur ki Allah’tan korkarlar veya o, kendileri için bir hatırlatma olur." (113) 

Vahyedilen henüz tamamlanmadan Kur'ân'ı acele okumaması konusunda uyardıktan sonra yüce Allah, şöyle dua etmesini emretmiş:

"Gerçek hükümdar olan Allah yücedir. Resulüm! Sana onun vahyi bitmeden önce, Kur’an’ı okumakta acele etme. De ki:…" (114)


Bismillâhirrahmânirrahîm"...Rabbi zidnî ılmâ."

“...Rabbim, ilmimi artır.”

“Gerçek hükümdar olan Allah yücedir. Sana vahyedilmesi tamamlanmadan önce Kur'an'ı okumakta acele etme. "Rabbim! İlmimi arttır" de.” 114﴿ [10]

“(114) Gerçekliğinde şüphe bulunmayan, her şeye hükümran olan Allah yüceler yücesidir. Sana vahyi tamamlanmadan Kuran’ı okumada aceleci davranma ve Rabbim! İlmimi arttır de.” [11]

“Mülkün gerçek sahibi ve yöneticisi olan Allah, ne yücedir! Ya Muhammed! Sana vahyi tamamlanmadan önce Kur’an’ı okumakta acele etme; “Rabb’im, ilmimi artır” de.” [12]


[1] (el-Müfredât, “ḥyy” md.)

[2] (bk. M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “ḥyy” md.)

[3] (bk. Wensinck, el-Muʿcem, “ḥyy” md.)

[4] (İbn Mâce, “Duʿâʾ”, 10; Tirmizî, “Daʿavât”, 82)

[5] Kaynak <https://islamansiklopedisi.org.tr/hay> 

[6] Olay, kısaca şöyledir: İslâm'ın yaman bir düşmanı olan Hattâb oğlu Ömer, Resûlullah'ı öldürme vazifesini üstlenmiş ve bu iş için yola çıkmıştı. Ancak, yolda kız kardeşi Fatıma ile eniştesi Saîd'in müslüman olduğunu öğrenince, önce onların işini bitirmeye karar verdi. Tâ-Hâ sûresini okumakta olan karı-koca, Ömer'in geldiğini görünce Kur'an sayfalarını sakladılarsa da, Ömer onları duymuştu. Okuduklarını görmek istediğini söyledi. İnkâr etmeleri üzerine Saîd'e saldırdı. Kendisine mâni olmak isteyen Fatıma'yı tokatladı. Yüzlerinden kanlar akan Fatıma, cesarete gelerek müslüman olduklarını açıkça söyledi. Kardeşinin haline acıyan Ömer, bu sefer yumuşak bir sesle okuduklarını tekrar istedi. Tâ-Hâ sûresinin yazılı bulunduğu sayfaları okuyunca, Kur'an'ın mucizeli tesirinden nasibini alarak Resûlullah'ın huzuruna gitti ve müslüman oldu.

[7] Kaynak <https://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf/kuran-meal-2/taha-suresi-20/ayet-25/diyanet-isleri-baskanligi-meali-1>

[8] Kaynak <https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/T%C3%A2h%C3%A2-suresi/2373/25-55-ayet-tefsiri>

[9] Beyânu’l-Hak, Prof.Dr.Zeki Duman, 1.cilt sayfa 455

[10] Kaynak <https://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf/kuran-meal-2/taha-suresi-20/ayet-114/diyanet-isleri-baskanligi-meali-1>

[11] Kaynak <https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/T%C3%A2h%C3%A2-suresi/2461/113-114-ayet-tefsiri>

[12] Beyânu’l-Hak, Prof.Dr.Zeki Duman, 1.cilt sayfa 466

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder