El-Vâcid/Neml Sûresi
Bugün üç ayların 67, ramazanın 8.nci günü. Corona günlerinin
de 404.ncüsünü geride bıraktık. Allah'ın izniyle üç ayların başlangıcından bu
yana her gün bir “esma”yı
anma ve okuduğumuz "dua ve zikir"leri öğrenme gayretimi
Ramazan ayı boyunca da sürdüreceğim.
Böylece inşallah bir yandan 400 günden fazladır insana
ve sağlığımıza düşman bulaşık bir hastalıktan korunmaya çalışırken, öbür yandan
da ömrümüzden geçen bu rahmet, mağfiret ve bereket ikliminden de bolca yararlanmaya
çalışıyorum.
Bugün sırada Esma ül Hüsna’nın
altmışyedincisi “El-Vâcid" var.
Ayrıca içinde Hz. Süleyman'ın bir duası bulunan Kur'an ı Kerimin "Neml sûresi"ile
ilerliyoruz.
El-Vâcid: الواجد Sözlükte “bulmak, bilmek;
müstağni olmak” anlamlarındaki vecd (vücûd) kökünden türeyen vâcid “dilediğini
dilediği zaman bulan bir müstağni” mânasına geliyormuş. İnsanlara nisbet edilen
“bilerek, deneyerek bulmak, vâkıf olmak” fiili iç ve dış duyularla gerçekleşir.
Bunun yanında Allah’ın ve nübüvvetin tanınması (mârifet) örneğinde görüldüğü
gibi akıl yoluyla da idrak var. Cenâb-ı Hakk’a nisbet edilen her şeyi kendi
hakikati ve mahiyeti üzere bilmek/bulmak (vecd/vücûd) “vasıtasız ilim” anlamına
geliyor. Çünkü Allah organlardan ve vasıtalardan münezzehtir.[1]
Vâcid kelimesi Kur’ân-ı Kerîm’de geçmemekle birlikte sekiz âyette fiil
kalıplarıyla zât-ı ilâhiyyeye nisbet edilmiş. Bunlardan üçü Resûlullah’ın
hayatının ilk dönemlerine ait beyanlar. [2] Vâcid
isminin “bulmak, sahip olmak, bilmek” şeklindeki içeriğine uygun birçok âyet
var. Sebe’ sûresinde (34/2) gaybı bilen rabbe yemin edilerek göklerde ve yerde
zerre kadar, ondan daha küçük veya daha büyük hiçbir şeyin Allah’tan gizli
kalmayacağı ifade edilmiş, aynı muhteva Yûnus sûresinde de (10/61) yer almış.
Vâcid ismi Tirmizî ve İbn
Mâce’nin esmâ-i hüsnâ rivayetlerinde bulunuyor [3]. [4]
“O' İcâd eyleyen, varlığı kendinden olan, vâr olan ve
her şeyi vâreden, her şeyi hiç yoktan var eden, istediğini istediği vakit
bulan, hiçbir şeye muhtaç olmayan, müstağni
olan, Kendisine acizlik ve fakirlik ârız olmayan, mutlak zengin olan, kerem ve
ihsani bol, gizli açık her şeyi bilen, hiçbir
şey kendisine gizli kalmayan" demek.
NEML SÛRESI:النَّمْلِ سُورَةُ Mekke'de 48.nci olarak nâzil olmuş. Mushaf sırasına göre 27.nci sûre. 93
âyet. 18. âyette Süleyman aleyhisselâmın ordusuna yol veren
karıncalardan söz edildiği için sûre bu ismi almış. Sûrede başlıca, Süleyman
peygamber ve Sebe’ melikesi, Belkıs kıssası ile Salih ve Lût peygamberler konu
edilmekte, ayrıca mü’minlerin kurtuluşa ereceği, İslâm karşıtlarının kötü
akıbetleri, öldükten sonra dirilme ve kıyamet dile getirilmekte.
Surenin 15. ayetinde: "Andolsun ki biz Davut’a ve Süleyman’a ilim verdik. Onlar:
“Bizi mümin kullarının çoğundan üstün kılan Allah’a hamdolsun.” dediler. Sonra "Süleyman Davut’a vâris oldu ve dedi ki: “Ey insanlar! Bize kuş dili
öğretildi ve bize her şeyden bolca verildi. Doğrusu bu apaçık bir lütuftur.”(16)
"Süleyman’ın cinlerden,
insanlardan ve kuşlardan teşekkül etmiş orduları toplandı. Hepsi bir arada
düzenli olarak sevkediliyordu."
(17)
"Nihayet
karınca vâdisine geldiklerinde bir karınca dedi ki: “Ey
karıncalar! Yuvalarınıza giriniz! Süleyman ve orduları farkına varmadan sizi
ezmesin.”(18)
Süleyman bu sözü duydu ve "Onun bu sözüne gülercesine tebessüm
etti ve şöyle dedi: (19)
HAZRETİ SÜLEYMAN'IN DUÂSI
Bismillâhirrahmânirrahîm, "...Rabbi evzı’nî en eşkure ni’metekelletî en’amte aleyye ve 'alâ vâlideyye ve en a’mele salihan terdâhu ve edhılnî bi rahmetike fî 'ibâdikes sâlihîn." (Neml Sûresi, 19. Âyet)
“….Ey Rabbim! Bana,
anne ve babama verdiğin
nimetlere şükretmemi ve senin razı olduğun iyi işleri yapmakta beni
başarılı kıl. Rahmetinle beni sâlih kullarının arasına dahil et!”
"Süleyman, onun bu sözüne tebessüm ile gülerek
dedi ki: "Ey Rabbim! Beni; bana ve ana-babama
verdiğin nimetlere şükretmeye ve razı olacağın salih ameller işlemeye sevk et
ve beni rahmetinle salih kullarının arasına kat!" ﴾19﴿ [5]
"(19) Onun bu sözünden
dolayı Süleyman
neşeyle gülümsedi
ve “Ey rabbim!”
dedi, “Gerek
bana gerekse anne babama verdiğin nimete şükretmeye
ve hoşnut olacağın iyi işler yapmaya beni muvaffak kıl. Rahmetinle beni iyi
kullarının arasına kat!” [6]
"Süleyman karıncanın bu sözü üzerine hafiften gülümsedi ve şöyle dua etti: "Rabb'im! Bana ve anneme, babama bahşettiğin nimetlere şükretmem ve senin razı olacağın salih işler yapmam için bana daha fazla imkân ver, rahmetinle beni salih kullarının arasına kat." [7]
[1] (Râgıb
el-İsfahânî, el-Müfredât, “vcd” md.)
[2] (ed-Duhâ
93/6-8; bk. M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “vcd” md.)
[3] (“Daʿavât”,
82; “Duʿâʾ”, 10)
[5]
Kaynak <https://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf/kuran-meal-2/neml-suresi-27/ayet-19/diyanet-isleri-baskanligi-meali-1>
[7] Beyânu’l-Hak,
Prof.Dr.Zeki Duman, 1.cilt sayfa 512
El-Macîd/Kasas Sûresi
Bugün üç ayların 68, ramazanın 9.ncu günü.
Corona günlerinin
de 405.ncisini geride bıraktık. Allah'ın izniyle üç ayların başlangıcından bu yana her gün
bir “esma”yı
anma ve okuduğumuz "dua ve zikir"leri öğrenme gayretimi Ramazan ayı boyunca da sürdüreceğim.
Böylece inşallah bir yandan 400 günden
fazladır insana ve sağlığımıza düşman bulaşık bir hastalıktan korunmaya çalışırken,
öbür
yandan da ömrümüzden
geçen
bu rahmet, mağfiret ve bereket ikliminden de bolca yararlanmaya çalışıyorum.
Bugün sırada Esma ül Hüsna’nın altmışsekizincisi “El-Mâcid"
var. Ayrıca içinde
Hz. Süleyman'ın
bir duası bulunan Kur'an ı Kerimin "Kasas sûresi"ile
ilerliyoruz.
EL-MÂCİD: الماجد Bk.
MECÎD
(Sözlükte “asil, şerefli ve
seçkin olmak” anlamındaki mecd (mecâde) kökünden türeyen mecîd “asil, şerefli,
cömert olan” demekmiş. Aynı kökten türeyen mâcid de bu mânaya gelmekle
birlikte sıfat-ı müşebbehe olan mecîdin daha zengin içerikli olduğu kabul
ediliyor.
Mecîd ve bununla birlikte
esmâ-i hüsnâ listesinde yer alan mâcid Allah’a nisbet edildiğinde “yetkinliğin
karşıtı olan her türlü nitelikten münezzeh, lutuf ve ikramı bol” anlamına
geliyor. Dilciler, mecd kökünün temel mânasının bolluk ve genişlikten ibaret
olduğunu söylemişler.[1] Buna
göre belirtilen anlamların zengin ve derin içerikli (mübalağalı) olması
gerekir.
Mecd kavramı Kur’ân-ı Kerîm’de sadece mecîd şeklinde dört âyette yer
almakta. Bunların ikisi “çok şerefli” mânasıyla Kur’an’ın sıfatı durumunda (Kāf
50/1; el-Burûc 85/21), biri Allah’a izâfe edilmiş (Hûd 11/73), biri de kıraat
imamlarının farklı anlayış ve okuyuşlarına bağlı olarak ya zât-ı ilâhiyyenin
veya arşın sıfatı olmuş (el-Burûc 85/15).
Taberî, her iki anlayışın
taraftarlarını zikrettikten sonra ikisinin de anlam bakımından mümkün olduğunu
belirtmiş (Câmiʿu’l-beyân, XXX, 174), kıraat âlimi Ahmed b. Muhammed el-Bennâ
ise iki okuyuşta da mecîdin Allah’a nisbetinin gramer açısından imkân dahilinde
bulunduğunu söylemiş.[2] Ancak
sözü edilen âyetin, içinde yer aldığı âyetler bağlamında incelendiği takdirde
zât-ı ilâhiyyeye sıfat olduğunu kabul etmek daha isabetli görünmekte.
Mecîd ve mâcid hem İbn Mâce hem Tirmizî’nin naklettiği doksan dokuz esmâ-i
hüsnâ listesinde yer almış.[3] Bunun
dışında çok sayıda hadis rivayetinde her iki isim de zikredilmiş, özellikle
namazlarda selâmdan önce okunan ve “hamîdün mecîd” isimleriyle sona eren
“Allahümme salli”, “Allahümme bârik” metinleri Kütüb-i Sitte’nin tamamında
rivayet edilmiş.[4] [5]
'O' kadri ve şanı büyük,
şanı yüce,
şânlı, ulu ve cömert, keremi, müsamahası
ve ihsanı, iyilikleri bol olan" demek.
KASAS SÛRESI: سُورَةُ الْقَصَصِ Kur'an ı Kerimin 28. Sûresi. 49.ncu sırada Mekke'de inmiş. Toplam 88 âyet. 85. âyetinin hicret esnasında Mekke ile Medine arasında, 52 ilâ 55. âyetlerinin ise Medine'de nâzil olduğu rivayet edilmiş. Kasas, olaylar, hikâyeler demekmiş. İsmini 25. âyetinden almış.
Sûrenin başlıca konularını, Hz. Musa'nın çocukluğundan itibaren hayatı, mücadeleleri; tevhid ehlinin zaferi ve dünya servetine güvenilmemesi teşkil etmekte.
MÛSA (as) 'IN DUALARI
Henüz peygamberlikle görevlendirilmeden önce Mısır'da bir İsrailli'yi savunmak için bir kıptîye bir tokat vurmuş, kıptî de bu tokat ile ölüvermiş. Surenin 15. ayetinde: "Hz. Musa, kendisine hikmet verilmeden
önce halkından habersiz kimse farkında olmadan şehre girdi. Orada dövüşen iki adam
buldu. Biri kendi tarafından, diğeri ona düşman taraftan. O zaman onun
tarafından olan, düşmanına karşı ondan yardım istedi. Bunun üzerine Musa onu
yumrukladı (öldürdü). Böylece (ölüm) kaza edildi (hüküm yerine geldi). Musa:
"Bu şeytanın işidir. Muhakkak ki o, apaçık dalalette bırakan bir
düşmandır." dedi."
Hemen arkasından da şu duayı yapıyor:
Kasas sûresi, 16. Ayet:
Bismillâhirrahmânirrahîm, “Kale"Rabbi innî
zalemtü
nefsî
feğfirlî fe-ğafera
lehû
innehû hüvel-ğafûrurrahîm."(Kasas
Sûresi, 16. Âyet)
"Ey Rabbim! Ben nefsime zulmettim, beni bağışla!
dedi. (Allah) onu bağışladı. Çünkü O, çok bağışlayan, çok
merhamet edendir."
Ayetin dua kısmı ise şöyle:
Bismillâhirrahmânirrahîm, "..Rabbi innî zalemtu nefsî fagfirlî …"
"Rabbim, ben nefsime zulmettim, beni
bağışla"
“Mûsâ, "Rabbim! Şüphesiz ben
nefsime zulmettim. Beni affet" dedi. Allah da onu affetti.
Şüphesiz o, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” [6]
“Rabbim! Doğrusu kendime zulmettim; beni bağışla!” Allah da onu bağışladı. Çünkü O, gerçekten çok bağışlayıcı ve çok esirgeyicidir.” [7]
“Rabbim! ben kendime zulmettim; beni bağışla” rabbi de onu bağışladı. Çünkü O, çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.” [8]
Kasas sûresi, 21. Ayet:
Kasas sûresinin önceki ayetlerinde Hz. Musa'nın kaza ile birisini öldürdüğü anlatılıyor. Ama
yaptığına hemen pişman oldu ve "Dedi ki: “Rabbim! Bana verdiğin nimet
hakkı için, artık
suçlulara aslâ yardımcı olmayacağım.”(17)
"Şehirde korku içinde etrafı gözetleyerek sabahladı. Bir de ne görsün!
Dün kendisinden yardım isteyen kimse bağırarak yine ondan yardım istiyor. Musa
ona dedi ki: “Belli ki sen bir azgınsın!” (18)
Daha önce yardımına koşup birini öldürmesine vesile
olan o adamı yakalamak istedi: "İkisinin de düşmanı olan adamı yakalamak isteyince, o adam: “Ey
Musa! Dün bir cana kıydığın gibi, bana da mı kıymak istiyorsun? Sen ıslâh
edenlerden olmayı değil, yeryüzünde bir zorba olmak istiyorsun!” dedi.(19)
Bu arada; "Şehrin öbür ucundan koşarak bir adam geldi ve: “Ey Musa! İleri gelenler seni öldürmek için aralarında görüşüyorlar. Buradan çık git, doğrusu ben sana öğüt veriyorum” dedi.(20)
"Böylece oradan korkuyla (etrafını) gözleyerek
çıktı.."(21) ve şöyle yakardı:
Bismillâhirrahmânirrahîm, “Feharece min ha haifen yeterakkabü kale: Rabbi neccinî minel kavmiz zâlimîn” (Kasas Sûresi, 21 Âyet)
"Musa korku içerisinde oradan çıktı. “Rabb’im, beni bu zalim kavimden kurtar” diye dua etti.”
Ayetin kısa dua hali şöyle:
Bismillâhirrahmânirrahîm, "...Rabbi neccinî minel kavmiz zâlimîn” (Kasas Sûresi, 21 Âyet)
“…Rabbim! Beni şu zâlimler gürûhundan kurtar.”
“Mûsâ korku içinde etrafı gözetleyerek
şehirden çıktı ve "Ey Rabbim! Beni
bu zalim kavimden kurtar" dedi. [9]
"Mûsâ korku içinde etrafı gözetleyerek oradan ayrıldı. “Rabbim! Beni zalimler topluluğundan kurtar” dedi.” [10]
“Bu haber
üzerine Musa etrafı gözetleyerek ve korku içerisinde hemen oradan çıktı. “Rabb’im, beni zalimler topluluğundan
kurtar” diye dua etti.” [11]
"Ve (Musa A.S), Medyen (şehri) tarafına döndüğü
zaman…" (22) yine şöyle dua etti:
Kasas sûresi, 22. Ayet:
“Velemma
teveccehe tilkae medyene kale asa: "Rabbî en yehdiyenî sevâ es sebîl.." (Kasas suresi, 22. Ayet)
Musa Medyen'e doğru yöneldiğinde “Rabbimin beni sevva edilmiş yola hidayet
etmesini (ulaştırmasını) umarım" dedi.
Duanın kısa hali ise
şöyle:
"Rabbî en yehdiyenî sevâ es sebîl.." (Kasas suresi, 22. Ayet)
“…Umarım ki Rabbim beni doğru
yola iletir.”
“(Şehirden çıkıp) Medyen'e doğru
yöneldiğinde, "Umarım Rabbim beni
doğru yola iletir" dedi. [12]
“Mûsâ Medyen’e doğru yöneldiğinde, “Umarım rabbim bana doğru yolu buldurur” dedi. [13]
Kasas sûresi, 22. Ayet:
Kasas suresinin 23. ayetinde Hz. Musa'nın (as) Mısırdan kaçıp geldiği "Medyen suyuna varınca, orada davarlarını sulayan bir insan topluluğu buldu. Onların gerisinde de sürülerini kollayan iki kadın gördü. Onlara: “Derdiniz nedir? Niçin hayvanlarınızı sulamıyorsunuz?” dedi. Onlar da: “Çobanlar ayrılana kadar biz sulamayız. Babamız çok yaşlıdır, (onun için bu işi biz yapıyoruz)” dedikleri naklediliyor.
“Feseka lehüme sümme tevella ilezzılli fe kale: “Rabbi innî limâ enzelte ileyye min hayrin fakîr." (Kasas sûresi,24. ayet)
"Bunun üzerine koyunlarını sulayıverdi. Sonra gölgeye çekildi ve: “Rabbim! Doğrusu bana indireceğin her hayra muhtacım” dedi.(24)
Duanın kısa şekli şöyle:
Bismillâhirrahmânirrahîm, "...Rabbi innî limâ enzelte ileyye min hayrin fakîr." (Kasas sûresi,24. ayet)
“...Rabbim! Bana göndereceğin her hayra muhtacım.”
“Bunun üzerine Mûsâ onların koyunlarını suladı. Sonra gölgeye çekilip, "Rabbim! Bana göndereceğin her hayra muhtacım" dedi. [15]
“Bunun üzerine Mûsâ, onların hayvanlarını sulayıverdi. Sonra gölgeye çekilip, “Ey rabbim! Bana lutfedeceğin her türlü hayra muhtacım!” diye niyazda bulundu.” [16]
“Musa onların koyunlarını suvardı, sonra da gölgeye çekildi ve “Rabb’im! Şu anda senin lütfedeceğin herhangi bir iyiliğe o kadar muhtacım ki!” dedi.”[17]
"Derken o kadınlardan biri utana utana yürüyerek ona geldi. “Babam sizi çağırıyor. Koyunlarımızı suladığınız için sana ücret ödeyecek.” dedi. (Musa Şuayb’e) gelip, başından geçenleri anlatınca o: “Korkma!.. Artık o zalimler gürûhundan kurtuldun.” dedi."(25)
[1] (Râgıb
el-İsfahânî, el-Müfredât, “mcd” md.; Lisânü’l-ʿArab, “mcd” md.; Zeccâc, s. 53)
[2] (İtḥâfü
fużalâʾi’l-beşer, s. 436)
[3] (“Duʿâʾ”,
10; “Daʿavât”, 82)
[4] (Wensinck,
el-Muʿcem, “mcd” md.)
[6]
Kaynak <https://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf/kuran-meal-2/kasas-suresi-28/ayet-16/diyanet-isleri-baskanligi-meali-1>
[8] Beyânu’l-Hak,
Prof.Dr.Zeki Duman, 1.cilt sayfa 532
[9]
Kaynak <https://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf/kuran-meal-2/kasas-suresi-28/ayet-16/diyanet-isleri-baskanligi-meali-1>
[11] Beyânu’l-Hak,
Prof.Dr.Zeki Duman, 1.cilt sayfa 532
[12] Kaynak <https://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf/kuran-meal-2/kasas-suresi-28/ayet-22/diyanet-isleri-baskanligi-meali-1>
[14] Beyânu’l-Hak,
Prof.Dr.Zeki Duman, 1.cilt sayfa 533
[15] Kaynak <https://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf/kuran-meal-2/kasas-suresi-28/ayet-22/diyanet-isleri-baskanligi-meali-1>
[17] Beyânu’l-Hak,
Prof.Dr.Zeki Duman, 1.cilt sayfa 534
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder