21 Nisan 2021 Çarşamba

21 Nisan 2021 23:00 Salı CORONA GÜNLERİ.........................................El-Vâcid/Neml Sûresi-El-Mâcid/Kasas Sûresi

El-Vâcid/Neml Sûresi

Bugün üç ayların 67, ramazanın 8.nci günü. Corona günlerinin de 404.ncüsünü geride bıraktık. Allah'ın izniyle üç ayların başlangıcından bu yana  her gün bir esmayı anma ve okuduğumuz "dua ve zikir"leri öğrenme gayretimi Ramazan ayı boyunca da sürdüreceğim.

Böylece inşallah bir yandan 400 günden fazladır insana ve sağlığımıza düşman bulaşık bir hastalıktan korunmaya çalışırken, öbür yandan da ömrümüzden geçen bu rahmet, mağfiret ve bereket ikliminden de bolca yararlanmaya çalışıyorum.

Bugün sırada Esma ül Hüsnanın altmışyedincisi “El-Vâcid" var. Ayrıca içinde Hz. Süleyman'ın bir duası bulunan Kur'an ı Kerimin "Neml sûresi"ile ilerliyoruz.

El-Vâcid: الواجد Sözlükte “bulmak, bilmek; müstağni olmak” anlamlarındaki vecd (vücûd) kökünden türeyen vâcid “dilediğini dilediği zaman bulan bir müstağni” mânasına geliyormuş. İnsanlara nisbet edilen “bilerek, deneyerek bulmak, vâkıf olmak” fiili iç ve dış duyularla gerçekleşir. Bunun yanında Allah’ın ve nübüvvetin tanınması (mârifet) örneğinde görüldüğü gibi akıl yoluyla da idrak var. Cenâb-ı Hakk’a nisbet edilen her şeyi kendi hakikati ve mahiyeti üzere bilmek/bulmak (vecd/vücûd) “vasıtasız ilim” anlamına geliyor. Çünkü Allah organlardan ve vasıtalardan münezzehtir.[1]

Vâcid kelimesi Kur’ân-ı Kerîm’de geçmemekle birlikte sekiz âyette fiil kalıplarıyla zât-ı ilâhiyyeye nisbet edilmiş. Bunlardan üçü Resûlullah’ın hayatının ilk dönemlerine ait beyanlar. [2] Vâcid isminin “bulmak, sahip olmak, bilmek” şeklindeki içeriğine uygun birçok âyet var. Sebe’ sûresinde (34/2) gaybı bilen rabbe yemin edilerek göklerde ve yerde zerre kadar, ondan daha küçük veya daha büyük hiçbir şeyin Allah’tan gizli kalmayacağı ifade edilmiş, aynı muhteva Yûnus sûresinde de (10/61) yer almış.

Vâcid ismi Tirmizî ve İbn Mâce’nin esmâ-i hüsnâ rivayetlerinde bulunuyor [3]. [4]

“O' İcâd eyleyen, varlığı kendinden olan, vâr olan ve her şeyi vâreden, her şeyi hiç yoktan var eden, istediğini istediği vakit bulan, hiçbir şeye muhtaç olmayan, müstağni olan, Kendisine acizlik ve fakirlik ârız olmayan, mutlak zengin olan, kerem ve ihsani bol, gizli açık her şeyi bilen, hiçbir şey kendisine gizli kalmayan" demek.

NEML SÛRESI:النَّمْلِ سُورَةُ Mekke'de 48.nci olarak nâzil olmuş. Mushaf sırasına göre 27.nci sûre. 93 âyet. 18. âyette Süleyman aleyhisselâmın ordusuna yol veren karıncalardan söz edildiği için sûre bu ismi almış. Sûrede başlıca, Süleyman peygamber ve Sebe’ melikesi, Belkıs kıssası ile Salih ve Lût peygamberler konu edilmekte, ayrıca mü’minlerin kurtuluşa ereceği, İslâm karşıtlarının kötü akıbetleri, öldükten sonra dirilme ve kıyamet dile getirilmekte.

Surenin 15. ayetinde: "Andolsun ki biz Davut’a ve Süleyman’a ilim verdik. Onlar: “Bizi mümin kullarının çoğundan üstün kılan Allah’a hamdolsun.” dediler. Sonra "Süleyman Davut’a vâris oldu ve dedi ki: “Ey insanlar! Bize kuş dili öğretildi ve bize her şeyden bolca verildi. Doğrusu bu apaçık bir lütuftur.”(16) "Süleyman’ın cinlerden, insanlardan ve kuşlardan teşekkül etmiş orduları toplandı. Hepsi bir arada düzenli olarak sevkediliyordu." (17)

"Nihayet karınca vâdisine geldiklerinde bir karınca dedi ki: “Ey karıncalar! Yuvalarınıza giriniz! Süleyman ve orduları farkına varmadan sizi ezmesin.”(18)

Süleyman bu sözü duydu ve "Onun bu sözüne gülercesine tebessüm etti ve şöyle dedi: (19)

HAZRETİ SÜLEYMAN'IN DUÂSI


Bismillâhirrahmânirrahîm,
"...Rabbi evzı’nî en eşkure ni’metekelletî en’amte aleyye ve 'alâ vâlideyye ve en a’mele salihan terdâhu ve edhılnî bi rahmetike fî 'ibâdikes sâlihîn." (Neml Sûresi, 19. Âyet)

“….Ey Rabbim! Bana, anne ve babama verdiğin nimetlere şükretmemi ve senin razı olduğun iyi işleri yapmakta beni başarılı kıl. Rahmetinle beni sâlih kullarının arasına dahil et!”

"Süleyman, onun bu sözüne tebessüm ile gülerek dedi ki: "Ey Rabbim! Beni; bana ve ana-babama verdiğin nimetlere şükretmeye ve razı olacağın salih ameller işlemeye sevk et ve beni rahmetinle salih kullarının arasına kat!" 19﴿ [5]

"(19) Onun bu sözünden dolayı Süleyman neşeyle gülümsedi ve Ey rabbim! dedi, Gerek bana gerekse anne babama verdiğin nimete şükretmeye ve hoşnut olacağın iyi işler yapmaya beni muvaffak kıl. Rahmetinle beni iyi kullarının arasına kat!” [6]

"Süleyman karıncanın bu sözü üzerine hafiften gülümsedi ve şöyle dua etti: "Rabb'im! Bana ve anneme, babama bahşettiğin nimetlere şükretmem ve senin razı olacağın salih işler yapmam için bana daha fazla imkân ver, rahmetinle beni salih kullarının arasına kat." [7]


[1] (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “vcd” md.)

[2] (ed-Duhâ 93/6-8; bk. M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “vcd” md.)

[3] (“Daʿavât”, 82; “Duʿâʾ”, 10)

[7] Beyânu’l-Hak, Prof.Dr.Zeki Duman, 1.cilt sayfa 512

El-Macîd/Kasas Sûresi

Bugün üç ayların 68, ramazanın 9.ncu günü. Corona günlerinin de 405.ncisini geride bıraktık. Allah'ın izniyle üç ayların başlangıcından bu yana her gün bir esma”yı anma ve okuduğumuz "dua ve zikir"leri öğrenme gayretimi Ramazan ayı boyunca da sürdüreceğim.

Böylece inşallah bir yandan 400 günden fazladır insana ve sağlığımıza düşman bulaşık bir hastalıktan korunmaya çalışırken, öbür yandan da ömrümüzden geçen bu rahmet, mağfiret ve bereket ikliminden de bolca yararlanmaya çalışıyorum.

Bugün sırada Esma ül Hüsna’nın altmışsekizincisi “El-Mâcid" var. Ayrıca içinde Hz. Süleyman'ın bir duası bulunan Kur'an ı Kerimin "Kasas sûresi"ile ilerliyoruz.

EL-MÂCİD: الماجد Bk. MECÎD (Sözlükte “asil, şerefli ve seçkin olmak” anlamındaki mecd (mecâde) kökünden türeyen mecîd “asil, şerefli, cömert olan” demekmiş. Aynı kökten türeyen mâcid de bu mânaya gelmekle birlikte sıfat-ı müşebbehe olan mecîdin daha zengin içerikli olduğu kabul ediliyor.

Mecîd ve bununla birlikte esmâ-i hüsnâ listesinde yer alan mâcid Allah’a nisbet edildiğinde “yetkinliğin karşıtı olan her türlü nitelikten münezzeh, lutuf ve ikramı bol” anlamına geliyor. Dilciler, mecd kökünün temel mânasının bolluk ve genişlikten ibaret olduğunu söylemişler.[1] Buna göre belirtilen anlamların zengin ve derin içerikli (mübalağalı) olması gerekir.

Mecd kavramı Kur’ân-ı Kerîm’de sadece mecîd şeklinde dört âyette yer almakta. Bunların ikisi “çok şerefli” mânasıyla Kur’an’ın sıfatı durumunda (Kāf 50/1; el-Burûc 85/21), biri Allah’a izâfe edilmiş (Hûd 11/73), biri de kıraat imamlarının farklı anlayış ve okuyuşlarına bağlı olarak ya zât-ı ilâhiyyenin veya arşın sıfatı olmuş (el-Burûc 85/15).

Taberî, her iki anlayışın taraftarlarını zikrettikten sonra ikisinin de anlam bakımından mümkün olduğunu belirtmiş (Câmiʿu’l-beyân, XXX, 174), kıraat âlimi Ahmed b. Muhammed el-Bennâ ise iki okuyuşta da mecîdin Allah’a nisbetinin gramer açısından imkân dahilinde bulunduğunu söylemiş.[2] Ancak sözü edilen âyetin, içinde yer aldığı âyetler bağlamında incelendiği takdirde zât-ı ilâhiyyeye sıfat olduğunu kabul etmek daha isabetli görünmekte.

Mecîd ve mâcid hem İbn Mâce hem Tirmizî’nin naklettiği doksan dokuz esmâ-i hüsnâ listesinde yer almış.[3] Bunun dışında çok sayıda hadis rivayetinde her iki isim de zikredilmiş, özellikle namazlarda selâmdan önce okunan ve “hamîdün mecîd” isimleriyle sona eren “Allahümme salli”, “Allahümme bârik” metinleri Kütüb-i Sitte’nin tamamında rivayet edilmiş.[4] [5]

'O' kadri ve şanı büyük, şanı yüce, şânlı, ulu ve cömert, keremi, müsamahası ve ihsanı, iyilikleri bol olan" demek.

KASAS SÛRESI: سُورَةُ الْقَصَصِ Kur'an ı Kerimin 28. Sûresi. 49.ncu sırada Mekke'de inmiş. Toplam 88 âyet. 85. âyetinin hicret esnasında Mekke ile Medine arasında, 52 ilâ 55. âyetlerinin ise Medine'de nâzil olduğu rivayet edilmiş. Kasas, olaylar, hikâyeler demekmiş. İsmini 25. âyetinden almış.

Sûrenin başlıca konularını, Hz. Musa'nın çocukluğundan itibaren hayatı, mücadeleleri; tevhid ehlinin zaferi ve dünya servetine güvenilmemesi teşkil etmekte.

MÛSA  (as) 'IN DUALARI

Henüz peygamberlikle görevlendirilmeden önce Mısır'da bir İsrailli'yi savunmak için bir kıptîye bir tokat vurmuş, kıptî de bu tokat ile ölüvermiş. Surenin 15. ayetinde: "Hz. Musa, kendisine hikmet verilmeden önce halkından habersiz kimse farkında olmadan şehre girdi. Orada dövüşen iki adam buldu. Biri kendi tarafından, diğeri ona düşman taraftan. O zaman onun tarafından olan, düşmanına karşı ondan yardım istedi. Bunun üzerine Musa onu yumrukladı (öldürdü). Böylece (ölüm) kaza edildi (hüküm yerine geldi). Musa: "Bu şeytanın işidir. Muhakkak ki o, apaçık dalalette bırakan bir düşmandır." dedi."

Hemen arkasından da şu duayı yapıyor:

Kasas sûresi,  16. Ayet:

Bismillâhirrahmânirrahîm,Kale"Rabbi innî zalemtü nefsî feğfirlî fe-ğafera lehû innehû hüvel-ğafûrurrahîm."(Kasas Sûresi, 16. Âyet)

"Ey Rabbim! Ben nefsime zulmettim, beni bağışla! dedi. (Allah) onu bağışladı. Çünkü O, çok bağışlayan, çok merhamet edendir."

Ayetin dua kısmı ise şöyle:


Bismillâhirrahmânirrahîm, "..R
abbi innî zalemtu nefsî fagfirlî …"

"Rabbim, ben nefsime zulmettim, beni bağışla"

“Mûsâ, "Rabbim! Şüphesiz ben nefsime zulmettim. Beni affet" dedi. Allah da onu affetti. Şüphesiz o, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” [6]

Rabbim! Doğrusu kendime zulmettim; beni bağışla!” Allah da onu bağışladı. Çünkü O, gerçekten çok bağışlayıcı ve çok esirgeyicidir.” [7]

Rabbim! ben kendime zulmettim; beni bağışla” rabbi de onu bağışladı. Çünkü O, çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.” [8]

Kasas sûresi, 21. Ayet:

Kasas sûresinin önceki ayetlerinde Hz. Musa'nın kaza ile birisini öldürdüğü anlatılıyor. Ama yaptığına hemen pişman oldu ve "Dedi ki: “Rabbim! Bana verdiğin nimet hakkı için, artık suçlulara aslâ yardımcı olmayacağım.”(17)

"Şehirde korku içinde etrafı gözetleyerek sabahladı. Bir de ne görsün! Dün kendisinden yardım isteyen kimse bağırarak yine ondan yardım istiyor. Musa ona dedi ki: “Belli ki sen bir azgınsın!” (18)

Daha önce yardımına koşup birini öldürmesine vesile olan o adamı yakalamak istedi: "İkisinin de düşmanı olan adamı yakalamak isteyince, o adam: “Ey Musa! Dün bir cana kıydığın gibi, bana da mı kıymak istiyorsun? Sen ıslâh edenlerden olmayı değil, yeryüzünde bir zorba olmak istiyorsun!” dedi.(19)

Bu arada; "Şehrin öbür ucundan koşarak bir adam geldi ve: “Ey Musa! İleri gelenler seni öldürmek için aralarında görüşüyorlar. Buradan çık git, doğrusu ben sana öğüt veriyorum” dedi.(20)

"Böylece oradan korkuyla (etrafını) gözleyerek çıktı.."(21) ve şöyle yakardı:

Bismillâhirrahmânirrahîm, “Feharece min ha haifen yeterakkabü kale: Rabbi neccinî minel kavmiz zâlimîn” (Kasas Sûresi, 21 Âyet)

"Musa korku içerisinde oradan çıktı. “Rabb’im, beni bu zalim kavimden kurtar” diye dua etti.”

Ayetin kısa dua hali şöyle:


Bismillâhirrahmânirrahîm, "...Rabbi neccin
î minel kavmiz zâlimîn” (Kasas Sûresi, 21 Âyet)

“…Rabbim! Beni şu zâlimler gürûhundan kurtar.”

“Mûsâ korku içinde etrafı gözetleyerek şehirden çıktı ve "Ey Rabbim! Beni bu zalim kavimden kurtar" dedi. [9] 

"Mûsâ korku içinde etrafı gözetleyerek oradan ayrıldı.Rabbim! Beni zalimler topluluğundan kurtar” dedi.” [10]

“Bu haber üzerine Musa etrafı gözetleyerek ve korku içerisinde hemen oradan çıktı. “Rabb’im, beni zalimler topluluğundan kurtar” diye dua etti.” [11]

"Ve (Musa A.S), Medyen (şehri) tarafına döndüğü zaman…" (22) yine şöyle dua etti:

Kasas sûresi, 22. Ayet:

 

“Velemma teveccehe tilkae medyene kale asa: "Rabbî en yehdiyenî sevâ es sebîl.." (Kasas suresi, 22. Ayet)

 

Musa Medyen'e doğru yöneldiğinde  “Rabbimin beni sevva edilmiş yola hidayet etmesini (ulaştırmasını) umarım" dedi.

 

Duanın kısa hali ise şöyle:

 


"
Rabbî en yehdiyenî sevâ es sebîl.." (Kasas suresi, 22. Ayet)

 “…Umarım ki Rabbim beni doğru yola iletir.”

“(Şehirden çıkıp) Medyen'e doğru yöneldiğinde, "Umarım Rabbim beni doğru yola iletir" dedi. [12]

“Mûsâ Medyene doğru yöneldiğinde, “Umarım rabbim bana doğru yolu buldurur” dedi. [13]

 “Medyen’e doğru yönelince, “Umarım, Rabb’im beni doğru bir yola iletir” dedi. [14]

Kasas sûresi, 22. Ayet:

Kasas suresinin 23. ayetinde Hz. Musa'nın (as) Mısırdan kaçıp geldiği "Medyen suyuna varınca, orada davarlarını sulayan bir insan topluluğu buldu. Onların gerisinde de sürülerini kollayan iki kadın gördü. Onlara: “Derdiniz nedir? Niçin hayvanlarınızı sulamıyorsunuz?” dedi. Onlar da: “Çobanlar ayrılana kadar biz sulamayız. Babamız çok yaşlıdır, (onun için bu işi biz yapıyoruz)” dedikleri naklediliyor.

“Feseka lehüme sümme tevella ilezzılli fe kale: “Rabbi innî limâ enzelte ileyye min hayrin fakîr." (Kasas sûresi,24. ayet)

"Bunun üzerine koyunlarını sulayıverdi. Sonra gölgeye çekildi ve: “Rabbim! Doğrusu bana indireceğin her hayra muhtacım” dedi.(24)

Duanın kısa şekli şöyle: 


Bismillâhirrahmânirrahîm, "...Rabbi inn
î limâ enzelte ileyye min hayrin fakîr." (Kasas sûresi,24. ayet)

“...Rabbim! Bana göndereceğin her hayra muhtacım.”

“Bunun üzerine Mûsâ onların koyunlarını suladı. Sonra gölgeye çekilip, "Rabbim! Bana göndereceğin her hayra muhtacım" dedi. [15]

“Bunun üzerine Mûsâ, onların hayvanlarını sulayıverdi. Sonra gölgeye çekilip, Ey rabbim! Bana lutfedeceğin her türlü hayra muhtacım!” diye niyazda bulundu.” [16]

“Musa onların koyunlarını suvardı, sonra da gölgeye çekildi ve “Rabb’im! Şu anda senin lütfedeceğin herhangi bir iyiliğe o kadar muhtacım ki!” dedi.”[17]

"Derken o kadınlardan biri utana utana yürüyerek ona geldi. “Babam sizi çağırıyor. Koyunlarımızı suladığınız için sana ücret ödeyecek.” dedi. (Musa Şuayb’e) gelip, başından geçenleri anlatınca o: “Korkma!.. Artık o zalimler gürûhundan kurtuldun.” dedi."(25)


[1] (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “mcd” md.; Lisânü’l-ʿArab, “mcd” md.; Zeccâc, s. 53)

[2] (İtḥâfü fużalâʾi’l-beşer, s. 436)

[3] (“Duʿâʾ”, 10; “Daʿavât”, 82)

[4] (Wensinck, el-Muʿcem, “mcd” md.)

[8] Beyânu’l-Hak, Prof.Dr.Zeki Duman, 1.cilt sayfa 532

[11] Beyânu’l-Hak, Prof.Dr.Zeki Duman, 1.cilt sayfa 532

[14] Beyânu’l-Hak, Prof.Dr.Zeki Duman, 1.cilt sayfa 533

[17] Beyânu’l-Hak, Prof.Dr.Zeki Duman, 1.cilt sayfa 534

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder