21 Mart 2021 Pazar

21 Mart 2021 18:00 Cuma CORONA GÜNLERİ................................EL-Azîm/Allâhümme bârik-El-Ğafûr/Allâhümme rabbenâ

EL-Azîm/Allâhümme bârik

Bugüüç ayların 36.ncısı, Corona günlerinin de 373.ncüsü. İnşallah üç aylar boyunca her gün bir esmayı anarak ve namazda okunan sure, dua ve zikirleri öğrenerek bu manevi süreci değerlendirmeye devam ediyorum.

Sırada Esma ül Hüsnanın otuzaltıncısı El-Azîm' var. Yine namazda secdelerden sonra oturuşlarda (Ka`de-i Âhire) tahiyyatın ardından okuduğumuz salavat dualarından Allâhümme bârik" ile ilerliyoruz.

EL-AZÎM: العظيم Sözlükte “ısrarla istemek, kastetmek, kesin karar vermek; kesin karar, irade, sabır” gibi anlamlara gelen azim (azm) Kur’ân-ı Kerîm’de, beş âyette (bk. Âl-i İmrân 3/186; Tâhâ 20/115; Lokmân 31/17; eş-Şûrâ 42/43; el-Ahkāf 46/35) “iyilikte sebat ve kararlılık”, dört âyette de (el-Bakara 2/227, 235; Âl-i İmrân 3/159; Muhammed 47/21) fiil şekliyle “kesin karar vermek” anlamında olmak üzere dokuz yerde geçmekte, bunlardan birinde (el-Ahkāf 46/35) Hz. Peygamber’e “azimli peygamberler” gibi sabırlı olması, acelecilikten sakınması emredilmektedir (bk. ÜLÜ’l-AZM).

Hadislerde azim ve bundan türemiş fiillerle “azme”, “azîme” veya “azâim” gibi müştakları “kararlılık, sabır, niyet, hayırlı iş, farz” gibi mânalarda kullanılmıştır (bk. Lisânü’l-ʿArab, “azm”; Wensinck, el-Muʿcem, “azm”).[1]

'O' pek azametli, sınırsız ve kayıtsız büyüklükte, Büyüklük, üstünlük ve yüce sıfatların tek sâhibi, çok yüce ve çok büyük, öyle ulu öyle büyük, pek büyük ve yüce ulu Allah’dır" manasına geliyor.


ALLÂH
ÜMME BÂRİK: بَارِكَ 
اللَّهُمَّ Hanefi mezhebine göre namazda Peygamberimiz (asv)'e salavat getirmek sünnetmiş. (ed-Durrul Muhtar, I, 478) Şafiilere göre ise farzdır(Muğni'l Muhtaç, I, 173). Bu yüzden farzların, vitir namazının ve müekked sünnetlerin son oturuşlarında, gayri müekked sünnetler ile diğer nâfile namazların da her oturuşunda tehıyyyâttan sonra Hz. Peygamber’e ve âline salevât getiriliyor.

Şâfiîler’e göre de üç ve dört rek‘atlı farz namazların teşehhüdünden sonra Hz. Peygamber’e salât okunması sünnetmiş. Son oturuşta ise Salli-Bârik dualarını okumak Hanefî ve Mâlikîler’e göre sünnet, Şâfiî ve Hanbelîler’e göre ise en az, “Allāhümme salli alâ Muhammed” demek farz görülüyor. [2]

Hemen bütün müfessirlerin kaydettiği bir hadiste Hz. Peygamber, “Ben atam İbrâhimin duası, Îsâ’nın müjdesiyim buyurmuşlar (Müsned, IV, 127, 128, V, 262; Hâkim, el-Müstedrek, II, 656). İbrâhimin duasından maksat 129. âyet, Îsâ’nın müjdesinden maksat da Hz. Îsâ’nın İsrâiloğulları’na hitaben, “Ey İsrâiloğulları! Bilin ki benden sonra gelecek Ahmed isimli elçiyi müjdelemek üzere size Allah tarafından gönderilmiş elçiyim meâlindeki ifadesini nakleden Saf sûresinin 6. âyeti.

Bu sebeple müslümanlar, Allâhümme salli ve Allâhümme bârik dualarında, Hz. Peygamber’le birlikte Hz. İbrâhimi de saygıyla anmayı dinî bir gelenek haline getirmişler.[3]

Bu çerçevede son oturuşta Tahiyyât'tan sonra okunan ikinci salavat duası şöyle:

"Allâhümme bârik ‘alâ Muhammedin ve ‘alâ âli Muhammed. Kemâ bârekte ‘alâ İbrahîme ve ‘alâ âli İbrahim. İnneke hamidün mecîd."

“Ey Allah'ım! İbrâhîm'e Aleyhisselâm ve âline bereketler ihsan ettiğin gibi, (Efendimiz) Muhammed'e (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) ve âline de hayır ve bereketler ihsan eyle. Şüphesiz övülen, övülmeye lâyık (Hamîd) yalnız sensin, şanı büyük şan ve şeref sahibi (Mecîd) de sensin.”


[3] Kaynak <https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/Bakara-suresi/134/127-129-ayet-tefsiri>

EL-Ğafûr/Allâhümme Rabbenâ

Bugüüç ayların 37.ncisi, Corona günlerinin de 374.ncüsü. İnşallah üç aylar boyunca her gün bir esmayı anarak ve namazda okunan sure, dua ve zikirleri öğrenerek bu manevi süreci değerlendirmeye devam ediyorum.

Sırada Esma ül Hüsnanın otuzyedincisi El-Ğafûr' var. Yine namazda secdelerden sonra oturuşlarda (Ka`de-i Âhire) tahiyyatın ve ardından okuduğumuz salavatlardan sonra “Allahümme Rabbenâ" duası ile ilerliyoruz.

EL-ĞAFÛR:  الغفور Gafûr kelimesi, sözlükte “örtmek, gizlemek, kirlenmekten korumak için bir şeyin üstünü örtmek” mânasındaki gafr (gufrân, mağfiret) kökünden sıfat olup “birinin kusurunu örten, suçunu bağışlayan” anlamına geliyormuş. Râgıb el-İsfahânî, Allah’a nisbet edilen gufran ve mağfireti O’nun, kulunu azap görmekten koruması şeklinde mânalandırmış. Bu ise günahı bağışlamanın sonucunu gösteren (lâzımî) bir anlam niteliği taşıyor.

Aynı kökten gelen istiğfâr kelimesi kişinin, kusurunun bağışlanmasını Allah’tan talep etmesi anlamına geliyor. Râgıb el-İsfahânî’ye göre bu talebin hem söz hem de fiil ile olması gerekir. Aksi halde istiğfar kişiyi yalancı durumuna düşürür (el-Müfredât, “ġfr” md.). Bu açıdan bakıldığında istiğfarın “Allah’a dönüş” mânasına gelen “tevbe” ile anlam yakınlığı içinde olduğu görülüyor.

Kur’ân-ı Kerîm’de gafr kökünden türemiş 234 kelime bulunmaktaymış. Bunların beşi yine “affetmek, bağışlamak” mânasında olmak üzere insana nisbet edilmiş. Altmış birini muhtelif fiil kalıplarının, diğerlerini de çeşitli sıfat ve isimlerin (gāfir, gafûr, gaffâr, gufrân, mağfiret) oluşturduğu toplam 187 kelime doğrudan Allah’a izâfe edilmiş. Kırk iki kelime ise istiğfar kavramı etrafında şekillenmiş ki bunlar da sonuç itibariyle Allah’ın gafûr ismine râci (bk. M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “ġfr” md.).

Allah’ın gafûr (gaffâr) oluşunu ifade eden 229 kelime, Kur’ân-ı Kerîm’in 29. cüzünün sonlarında yer alan Müddessir sûresinin nihayetine kadar (74/56) bazı kesintilerle birlikte ardarda devam ediyor. [1]

'O' çok bağışlayan, bütün günahları bağışlayan, bağışlayıcı, suçları çok bağışlayan, mağfiret eden, affeden, insanların beğenilmeyen taraflarını gizleyen, mağfireti bol olan, affediciliği tam olan, bağışlaması ve mağfireti çok, kullarının günahlarını örten, merhameti bol olan" demek.


RABBENÂ ÂTINA DUASI: اٰتِنَارَبَّنَا Namaz kılan kişinin Salli-Bârik dualarının ardından Kur’an ve Sünnet’ten seçilmiş dua metinleri okuması bütün mezheplere göre müstehap görülmüş. [2] Bu nedenle son oturuşta salavat getirdikten yani Allahümme salli ve Allahümme Bârik’ten sonra yapılacak dua, âyetlerden seçilebileceği gibi hadislerden de olabiliyormuş. Ama genellikle "Rabbena Duaları" dediğimiz Bakara 2/201 ve İbrâhîm 14/41 okunuyor. 

“Ve minhüm men yekulü; “Rabbenâ âtinâ fi’d-dünyâ haseneten ve fi’lâhirati haseneten. Ve kınâ ‘azâbe’n-nâr” (Bakara 2/201).

“Onlardan, "Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru" diyenler de vardır.[3]

“İnsanlardan öyleleri de vardır ki; "Ey Rabbimiz! Bize bu dünyada da iyilik ver, öteki dünyada da iyilik ver; bizi cehennem azabından koru" derler. [4]

“İnsanlardan kimi de “Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateşin azabından koru!”derler.[5]

Bu duanın “Bize dünyada iyilik ve güzellik ver” kısmı: Sâliha bir eş, Hayırlı bir evlat, İyi bir arkadaş, Faydalı bir ilim, İyi bir araç, Rahat bir ev ve İnsanın hoşlanacağı her türlü iyilik ve güzellikleri kapsar. “Bize ahirette de iyilik ve güzellik ver” kısmı ise: Kolay hesap, Korkulardan emin kılınmak, Kitabın sağ taraftan verilmesi, Sıratı müstekıymin kolay ve hızlı geçilmesi, Rasulullah efendimizin Havz-ı Kevseri’nden içilmesi ve Cennet’e girilmesi gibi her türlü Ahiret saadetini içine alır. En önemlisi cehennem ateşinden korunma talebi. Ateş azabından koru diye dua etmemiz.

Haccda tavaf esnasında Rüknü Yemani ile Hacer’le Esved arasında da bu dua okunuyor. Yalnız orada güzel bir ilave var. “Ve edhilnel cennete meal ebrar.” Bizi iyilerle birlikte cennete koy” deriz. Peki, “Bi-rahmetike yâ erhamerrâhimîn’i eklemek gerekir mi? Hayır, gerekmez, fakat dua olarak okunduğu için eklenmesinin de mahzuru olmazmış.

Son oturuşta Tahiyyat, Salli, Barik dualarından sonra herhangi bir dua okumak sünnet. Dua âyetlerinden veya hadis-i şeriflerde bildirilen dualardan biri olmalı. Genelde, ayet-i kerime oldukları için Rabbena duaları tercih edilmekte. Kısa oldukları için kolaylıkla ezberlenebiliyor. Ayrıca içerik ve mana bakımından çok önemliler. Yüce Allah’tan sağlık, şifa ya da hayırlı bir hayat isteniyor ise bu duaları sık sık okumakta yarar var. Namaz içerisinde Rabbenayı okuyan kişi aynı zamanda tüm ailesine, akrabalarına da dua etmiş oluyor.

Peygamber Efendimizin dilinden düşürmediği ve sıklıkla yaptığı dualarmış bunlar. Okur, Allah (CC)’tan sürekli olarak bu dünya ve ahiret için af ve afiyet (sağlık) istermiş. Bu yüzden namazda son oturuşta "Rabbenâ âtina" ve "Rabbenağfirli" dualarını okumak sünnet olmuş. Okumakla kişi sünnet sevabı kazanıyor. Okumayanların namazları ise bozulmuyormuş. Yalnız bu duaların ikisi birlikte okunduğu için, sadece birini okumak da eksik olur deniyor.

Rabbena dualarını sadece namaz içinde okumuyoruz. Her dua edişimizde de okunabilen güzel dualar bunlar. Ayrıca cenaze namazında cenaze duası bilinmiyorsa, vitir namazının son rekâtında okunan “Kunut duaları” bilinmiyorsa öğrenene kadar Rabbena duaları okunabiliyor. 

[5] Beyânu’l-Hak, Prof.Dr.Zeki Duman, 3.cilt sayfa 95 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder